-->

26 Mart 2018

oto stop

Otosop çekerek Girne'ye geldim. Durup beni alan ilk arabada bi kadın ve şöför olarak bi erkek vardı. Erkek 18 yaşında ve Odtü'de siyaset bilimi mi ne öyle bir şey okuyordu. Kadın 22 yaşındaydı ve erkek ona "sen ne okuyorsun" diye sorduğunda "eskort'um" dedi.

bi anlık donmalarımızdan sonra tanışmamız bitti. Meğer erkek, beni almadan önceki dönüşte almıştı onu ve henüz konuşmaya fırsat bulmamışlardı. Tabii benim gibi geveze biri arabaya binince, ortalıkta ne kadar dil varsa dönmeye başlatılmıştı.

Yol aldıkça neler yaptığımızı, başımızdan geçenleri ara ara anlattık. Konuştukça herkes birbirine ısındı. Kadın, benden önce bindiği için önde oturmuştu ve erkeğe benden daha çok ısındı. Ona durmadan kur yapıyordu ve bu çok hoştu. 
Gerçi erkek, sanırım kadının çirkinliğinden dolayı biraz kararsız gibiydi ve "kız arkadaşımla sevgililer gününde şöyle yaptık, böyle yaptık" diye anlatmaya başladı ama Kadın çok umursamadı ve "öğğğ böyle romantizm mi olur, sus lütfen ayyy ayyy kusmak üzereyim" dediğinde kendimi tutamayıp kahkaha attım.

Kahkahamdan sonra kadın arkaya doğru kolunu uzatıp montunu kolundan "bunaldım" diyerek çıkarmamı istedi ve çıkardık, alıp kenara bıraktı. Sonra da kemerini çözüp tamamen Erkek'e tam dönerek, onu çimdikledi. 
Ondan çok hoşlandığını düşündüğüm için inmeliyim ve onları rahat bırakmalıyım adında bi fikir aklımda çakınca, 6-7 dakika sonra "işte geldik, ben şu ilerdeki kavşakta inebilirim. çok teşekkürler" deyip, beni indirdiklerinde indim.

Erkek inmeden önce telefon numarasını bana verdi ve ona mutlaka whatsapp'dan yazmamı rica etti. Numarasını kaydederken "tabii tabii. Zaten yakınız, mutlaka bi kahve içeriz" demekten geri kalmadım ve indim.

Onlar yollarına giderken, ben biraz daha yürüdüm ve Kadın'ın "17 yaşındayken evlendim. Hem liseye gidiyordum, hem evliydim. Çok havalıydı, ama işte bi yerden sonra insan her şeyden sıkılıyor" deyişi geldi. Ona "çocuk yaptın mı" diye sorduğumda "hayır ya, iyice her yerimin açılmasını istemiyorum. sonra zevk namına bir şey kalmıyormuş" dedi. "Bence çocuk deneyimini yaşamalısın. O zevki ise bedenin eski haline döndüğünde yine yaşamaya başlarsın. Korkma, her şey beyinde bitiyor ve zaten tüm organlar eskisine dönüyor" dedim. gülmüştük.

Bu düşünceler arasında biraz daha yürüyüp, yine otostop çekmeye başladım ve bu sefer cipli biri durdu. Havadan sudan konuşurken, ona yönelttiğim "ne iş yapıyon abi" sorusuna, bana hava atmak için "devletin verdiği parayı yiyorum. başka ne yapcam. zamanında bi yerlerden emekli ettiler beni, öyle böyle derken, aylık 10 bin TL maaşım oldu" dedi. Bende biraz daha konuşup en sonunda dayanamayınca da "ya sen bana ondan aylık 2.000 TL versene. bari yemiyorsun, ben öğrenciliğimi rahatça yaşayayım" dedim. 

cevabım üzerine uzun uzun güldü "ama ben ciddiyim" diye üstelediğimde daha da güldü ve en sonunda "sen çok göz açıksın ha" dedi.
-ee ne yani. anladığım kadarıyla parayı biriktiriyorsun. bari bana da bir şeyler ver de, biraz rahat yaşayayım
-bana ne senin rahatlığından
-aa olur mu
-olur olur
-olmaz
-niye olmasın
-ee işte sen parayı bir şey yapmıyorsun, aylık küçük harcamaların vardır. araba almışsın adada geziyorsundur. büyük ihtimalle başka da yapacak bir şeyin yoktur. zaten yaşlandığın için hayattan zevk almayı da bilmiyorsundur. iyice kendini dış dünyaya kapamışsındır. bari maaşından aylık bana bir kaç kuruş verde ben rahat yaşıyayım
-(kocaman şekilde güldü ve sosyal devletten bilmem nelerden konuştu)
-sosyal devlet falan filan tamam da, şu an paraya ihtiyacım var. sende aldığın parayı bankada biriktirmekten başka bi şey yapmıyorsun. paranın olmasından ne anladıkki
-öyle deme (dedi)
tartışmamız ciddi ciddi benim onun parasından istemem üzerine bitmek bilmez bi şekilde sürüp gitti ve artık Girne'ye gelmiştik. O merkez'e doğru giderken, ben ön taraftaki peçetelerden birini alıp, çantamdan çıkardığım kalemle iban numaramı yazıp;
-buraya bırakıyorum
-neyi
-iban numaramı
-niye
-bana aylık 1.000 TL gönder de, dünya telaşı içerisinde kaybolup kendimi iyi eğitmekten geri kalmıyım.
-oldu. başka bi isteğin var mı?
-başka yok. sadece bu. ya hem zaten, herkesin işkence çekerek yaşamasına gerek yok" deyip peçeteyi vitesin önüne bırakıp;
-getirdiğin için çok teşekkür ederim. çok sağ ol abi.
-rica ederim, hadi hayrlı günler yeğenim.
-sağ ol abim, sanada" deyip indim ve böylece Girne'ye gelmiş oldum.
Şimdi geziyorum. bakalım ne yapcam. Sıkıldım bi parka oturdum bunları yazdım. umarım adam para gönderir.

bu arada buraya geldiğimden bu yana bi arkadaşım bana burs adı altında her ay bi miktar para gönderiyor. sanırım ondan olmasa çoktan para karşılığı popomu elletmeye başlamıştım. çok şükür. henüz para karşılığı elletmedim. en namuslu benim. en çok ben. en. ben. eee.

2 yorum:

  1. Bilmiyorum okudun mu, Knut Hamsun'un Açlık kitabını öneririm. Behçet Necatigil çevirisinden. Bakalım ne hissedeceksin?

    YanıtlaSil
  2. okumamıştım. şimdi buldum ebook olarak okuycam ama kimin çevirisi bilmiyorum.

    YanıtlaSil

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.