-->

04 Şubat 2018

Sanırım en çok sıkıldığım günler; 2010 yılının akşamlarıydı. Yani tek eğlencemin, iş çıkışı Beyoğlu sokaklarında gezerek akşamı etmek ve iyice yorulduktan sonra Tarlabaşı'ndaki evime dönüp porno izleyerek uyuyakalmak, uyuya kalmaz isem de, barlarda vakit geçirip yeni insanlarla tanıştığım gecelerin karanlığıydı.

Her şeyden değil ama yine de fena şekilde sıkılıyordum. Sıkılmışlığımın ardından ise, bu farkındalığı yok etmek için koşarcasına, önüme çıkan ilk olayı gelişi güzel yaşamaya başlıyordum.
Öylesine bir yaşamak ki, bazen ne yaptığımın farkına bile varmıyordum. Sadece yaşıyordum. Çünkü 2010 yılındaydım ve evden, bu sefer 25 yaşına basmış olarak ikinci seferdir ayrılmış, bunun sonucunda ise tekrar var olduğumu hissetmeye başlamıştım.

Bu ayrılışla, şimdiye kadarki o silik kişiliğimin, silinmesine izin verdiğim kişiliğimin aslında henüz tam olarak silinmediğini, içinde bir yerlerde kendime ait bir şeylerin var olduğunu hissetmiştim. Ben vardım, orda öylece sessiz yaşayan ve yaşayacak biri değildim.
Ben, kendini normal bi hayata adayan ve bu adayışı sonrasında, fark etmeden yok olup gitmeye yüz tutan ben; 2010 yılının başlangıcında gün yüzüne çıkıp olmuşları, olmakta olanları ve olacakları görmeliydim.

Göreceklerimin önemli veya önemsiz olması bir şey ifade etmiyordu. İfadesi olan şey "benim" görmeyi tercih etmemdi. Görmeyi tercih etmek, kendini var etmeye başlamanın ilk adımıydı. Artık biliyordum ve önemsiz de olsa bir şeyleri, var olduğumu hissederek yaşamalıydım.
Öyle bir varlığını hissetme hali ki, aslında yokluğa doğru giden bir varlığın içinde debelenip, içten içe; dünyamın ne kadarını yaşarsam, o kadar varlık kazanacağımı da biliyordum.

Zaten bu blogu da o zaman tutmaya başladım ve işte şimdi dönüp yazılarıma baktığımda gördüğüm şey de bu; hep bir koşuşturma, hep bir koşma hali. Sanki durup nefes bile almamalıymışım gibi bir his, bir hava, kime olduğu bilinmeyen bir meydan okuma.

Kime meydan okuyordum veya aslında bir meydan okuma yoktu da, içimdeki varoş pezevengi serbest mi bırakmıştım neydi o öyle. Sahi, neydi o öyle.
Bilmiyorum. Aslında canım sıkılıyor gibi de değildi, sadece işte durmadan koşmalıymışm gibi.
Arkama bakmamalıymışım gibi adsız bi şey.
Hep koşmalı ve çatlayınca ölmüş olduğum için mecburen durmalıymışım gibi günler yaşamışım. belki de yaşamam gerekmiş. öyle inanıp yaşamaya başlamışım feşmekan.

Açıkçası o günlerde psikolojik bi rahatsızlığım da var mıydı bilmiyorum ve vardıysa da zamanla, adını bile koydurtmadan kendi kendime yok ettim gitti her halde. Çünkü şimdi dönüp o günkü kendime bakıyordum da bir tuhaflık vardı, bir şeyler tersti, bir şeyler olması gerektiği gibi değildi ve ben bunu görmek istemiyordum. görsem bile ne olduğunu bilemeyecek kadar dalgın ve hızlanmıştım. bu yüzden koşuyor koşuyor koşuyor koşuyordum. Hemde hiç durmamacasına koşuyordum. Bu çok can sıkıcı bir durumdu ama tüm can sıkıntıma rağmen yerimde duramıyorum. durup kendime bakamıyordum.

Bilirsiniz işte, bazen insan çaresizliğini bile birilerine anlatamadığı ve yaralarına sürecek merhem bile bulamadığı, yarayı saklamaktan başka bir uğraşının olmadığı zamanlardan geçiyor.
O günlerde, öyle uzun bir zaman saklama ve saklanma işini yaptım ki, artık bunu bir alışkanlık olmaktan bile çıkarıp bir yaşam şekline dönüştürmüştüm.
Bedensel varlığın, yani sadece görünür olmanın, bir boka yaramadığını şimdi geriye dönüp bakınca daha iyi anlıyorum. Ama açıkçası, o günlerde görünürlülük üzerinden kendimi saklama çabalarımda başarılı olduğumu daha iyi fark ediyorum.

En küçük şeylerde bile kırılıyor, kırıldığımı fark ettiğim anda ise düşen parçalarımı hemencecik halının altına süpürerek saklıyordum.
Çünkü güçsüz görünmek, birinin daha sizi kırması için bir fırsattı. İnsanlar sizin sağlam kalan yanlarınıza saldırırdı. yorgundum ve kendimi, biriyle daha mücadele etmeye hiç hazır hissetmiyordum.

Çok yorgundum. Sevdiğim kimse yoktu hayatımda. Beni seven de yoktu. Dayanacağım hiçbir şey yoktu ve ben de gecelik seksler yaparak ayakta kalıyordum. Bunu o kadar sık yaptımki, 2011'in sonlarında seks bağımlılığına dönüştürmüştüm. Yaptığımın yanlış olduğunu fark etmek zamanımı aldı. Evden kovulmak, evden dışarı atılmak, tüm herkesle

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.