-->

19 Ocak 2018

Büt Büt Atıyor Kalbim

Dün itibariyle tüm sınavlar bitti ve şimdi sınav sonuçlarının açıklanmasını bekliyorum. Eğer sevmediğim derslerden olan tarih ve muhasebe'den kalmazsam, diğer derslerden sınıfta en yüksek puan almışlardan biri olarak geçtiğimi şimdiden söyleyebilirim. Ama bu lanet olası Tarih ve Muhasebe tüm tadımı kaçırıyor. Bakalım onların sonucu ne olacak. Umarım korktuğum gibi geçmemiştir ve ucundan kurtararak da olsa geçmişimdir.

Diğer derslerden ise zaten korkmuyorum. ama yine de vizelerde çalıştığım gibi çalışmadığımı ve üstelik finalleri biraz boşladığımı bile söyleyebilirim. Keşke derslere biraz fazla asılsaydım ve notlarım şimdi beklediğimden daha iyi olsaydı. Ama ne yazıkki öyle olmayacak.

Zaten şunu fark ettim, herkes benim gibi vizelere asılıp, finallerde boşvermiş. Artık vizelere asılmanın sonucunda aldıkları yüksek puanlardan mı, yoksa, sonrasında gelen özgüvenden mi bilmiyorum. Bununla beraber şunu söyleyebilirim ki, boşlayan ve fazla asılmayan tek kişi ben değilim. Bu yüzden içim biraz rahatladı ve fazla suçluluk hissetmiyorum.

Bunların sonunda Hukuk'daki arkadaşlarımdan bir kaçı bütlere kaldı bile. Resmen sınavları bok gibi geçmiş ve harıl harıl ne yapacaklarını düşünüyorlar. Üstelik bütlere daha 1 hafta süre olmasına rağmen, şimdiden derslere geceli-gündüzlü çalışmaya başladılar bile. 
Onların bu çalışmalarını gördükçe, içimden "inşallah benim kaldığım yoktur" diye dua etmeden duramıyorum. 
Zaten kalmışsam, bütlerde de kalırım. Çünkü sınavlar hem daha zor yapılıyormuş, hem de benim kafam muhasebe ve tarih'e basmıyor.

Gerçi geçen gün tarih konusuna şöyle biraz ciddi ciddi ilgi gösterince kafamın bastığını anladım. Ama sanırım kafamın tam basması için, kendimi motive edicek bir şey bulmalıyım. Yoksa böyle ucundan bakıp geçerek olmaz bu iş.
Ayrıca yine, o az ilgim sonrasında fark ettimki; eğer Tarih'le içli dışlı olursam, onu sevgilim gibi, canım gibi sevebileceğimi bile söyleyebilirim. Yani geriye kalan tek şey benim ilgimi ona vermem ve onun da bana karşılığında yüksek puanlar vermesi. 

Bu ilgim sonrasında, hobi olarak bile tarih kitapları okumaya başlamayı düşünmüyor değilim. Nasılsa kütüphanede raflar dolusu, her konuda yazılmış tarih kitabı var. Hazır, bu ara tatilde, bi yere kıpırdayamıyorken (çünkü uçak bileti dünya parası ve ben de bu yüzden almayı düşünmedim, almadığım için de bir yere gidemiyorum) gidip kütüphaneye kapanayım, her gün 100 tane tarih kitabını yalayıp yuotube, iyice kafayı yiyeyim. 
Hem belki, bunun sonucunda ilerde Türkiye'nin ikinci ilber ortamlı'sı olurum. kim bilir. zaten o da iyice yaşlandı, eğer benden önce ölürse, yerine ben geçerim. ama ben ondan önce ölürsem benim yerime kimse de geçemez. 
hımmm. galiba bu güzel bir şey. yani kimsenin yerime geçememesi. vay be, resmen eşim benzerim yok. kimse yerime layık olamıyor.

Şimdi tarih konusunu geçip, mide kavgası'na geleyim. Bu hafta itibariyle, ders notlarımdan ilk paramı (1.000 TL )kazandım. Çünkü sınıftan biriyle notlarımı paylaşırken, aynı zamanda onu derslere de çalıştırıyordum ve bu emeklerimin karşılığı olarak dün ondan 1.000 TL aldım (buralar sevinçten hep TL emojisi)
Diğer piçler notlarımı almadılar ve çoğu da büt'lere kaldı. Hatta rahatça söyliim sanırım 10 kişi bütlere kaldı. 
Onlar kalmışken, bende dua mı edeyim; umarım büt'lerden de geçmezler ve kredi başına 330 TL okula öderken canları yanar da, ikinci dönem benden ders notu almaya ikna olurlar. 
Gerçi okula, kaldıkları dersler için ödeyecekleri para da çok değil. Heppi toppu 2.000 TL ediyor. Bu rakamları ödemek de onlar ve aileleri için kötü değil. Hatta umurlarında bile değil. Çünkü zaten bu ödemeleri göze almış olarak buraya gelmişler. 
Onların benden not almayacakları sonucundan yola çıkarak şunu söylemeliyim ki; benim taş atıp yorulmayacağım şekilde para kazanabileceğim bir iş veya para kazanma yolu bulmam, keşfetmem falan lazım. Bakalım artık. İnşallah para kazanmanın zekice, ama bedenimi de fazla yormayan bi yolunu bulurum.

Zekâ, kitap okumak falan fistan konularını açmışken geçen hafta internetten bir çok e-book indirdim ve onları okumaya başladım. Çünkü önümüzde "Yarıyıl Tatili" denilen 35-40 günlük bi süre var ve bu süre içerisinde, yurtta tek başıma oturup kafayı yemek yerine, kitapları açıp sular seller gibi okumak istiyorum. Böylece uzun zamandır listelerimde beklemekten yorulmuş olmalarına da değmiş olur.

Hem gördüğünüz gibi, yurtta düzenli yemek yeme imkanım varken ve barınma sorunum da yokken, hayatın beni; görgülü, bilgili, kültürlü ve daha zeki birine dönüştürmekten başka bir seçeneği yok. 
Yani resmen içinde bulunduğum zorunlu şartlarım beni, daha zeki ve mecburi bilge birine dönüştürecek gibi duruyor. 
Gerçi şu anki halimle de çok salak değilim ve yine bi şekilde ayakta kalıyorum ama daha da zekileşmek ve bunun sonucunda da iyice akıllanmak kötü bir fikir değil. Teşekkürler hayat.
İnşallah finalde bana kafamı yedirtmezsin. muck.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.