-->

08 Ekim 2017

Ensest ilişki ve pedofili konusundaki karışıklık

Şurdan devam ediyor:  http://hayaterkegi.blogspot.com.cy/2017/10/okul-baslad.html

..Bu tür zorlukları çok yaşamamak için, kendi zorunlu derslerim olmadığı günler veya boş kaldığım saatlerde, Hukuk 1. sınıf'ların derslerine girmeye başladım. Böylece, hukuk'la iyice aşna fişna olup, öğrenebileceğim kadar çok hukuk bilgisi edinmek istiyorum.
Umarım planım işe yarar ve okul bitinceye kadar, hukukun her bokuyla iyice içli dışlı olmuş olurum.

Pazartesi günü girdiğim 1.sınıf hukuk öğrencilerinin "hukuka giriş" dersinde, geçen aylarda ülke medyasını meşgul eden ensest olayını tartıştık.
Hoca'nın "yasak olan ilişkiler" başlığı altında "ensest" ilişkileri de saymasından 10 dakika sonra "hocam az önce ensest ilişki yasak dediniz, geçen aylarda yaşları 35 ve 48' olan, iki yetişkin insanın ilişkisinin söz konusu olduğu bir olay gündeme geldi. kendi rızasıyla ilişkiye yetişkinlerin ilişkisi neden yasak olsun" dememle ortalık karıştı. Sınıftaki bir çok kafa hırıltılar eşliğinde bana döndüğünde "sanki içlerinden birini zorla sikmişim" gibi hissetsem de, hoca'nın "çok güzel bir soru" deyip sazı çalmaya başlamasıyla dikkatler hocaya döndü.

Açıkçası öğrencilerin bana öküz gibi bakmasını da normal görüyorum. Çünkü genelinin yaşı henüz taş patlasın 23-24'tür. Yaşları henüz bu kadar genç olan insanlardan, ensest konusundaki rıza'yı bilmelerini beklemem yanlış olurdu. zaten başlarını çevirip bakmalarının, kendi fikirleri olduğunu da sanmıyorum. fikirleri olmadığı için de, toplumun sürekli "tü kaka" dediği bir şeye, onlarda "tü kaka" diyenlerdir ve hırıltılar eşliğinde başlarını çevirip bakmaları bundandır diye düşünüyorum...

Hoca'nın saz çalmaya başlamasından sonra, benim soruma cevap vermek yerine, olayı baya uzatıp pedofiliye bağlayarak yorumlamaya devam etmesi ve en sonunda da sadece pedofiliyi detaylandırarak anlatmaya devam etmesiyle konu hava da kapatılmış oldu.
Oysa pedofili ve ensest bambaşka iki vakadır ve ikisini aynı soru altında cevaplamak bile yanlıştır.
Çünkü birinde yetişkin iki insanın karşılıklı rızasıyla yaşanmış olan bir cinsel yakınlaşma vardır. Diğerinde ise (pedofili'de)reşit olmayanla cinsel ilişkiye girmek, onu cinsel olarak istismar etmek gibi saldırılar vardır. Bu yüzden ikisini aynı konu başlığı altında cevaplamak yanlıştı.

Hocanın cevabı çok uzadığı için olsa gerek (ki bu konu özelinde olmasa bile, genel ders anlatımı çok iyi ve fazlasıyla rahat, aynı zamanda anlaşılır cümleler kurmaya özen göstermesiyle ilerledi) en sonunda "kısa bi ara verelim" diyerek konuyu kapadı.

Hoca konuyu "kısa bir ara verelim" diyerek kapattığında, şunu anladım ki; toplumdaki bireyler (bunlara çoğu bilim adamları ve bilim kadınları da dahil olmak üzere) yer yer ensest ilişki ile pedofiliyi ya karıştırıyor, ya da aynı görüyor. Durum böyle oluncada ensest konusu, açık bir şekilde konuşulamıyor.
İlerleyen günlerde belki yine, bu konu özelinde soruyu daha özel bir şekilde Hoca'nın kendisine sorup net bir cevap alacağım ama şimdilik sıkıştırıyormuşum gibi yapmak ve çok fazla parmakla gösterilmek istemiyorum...

Ara verilip de, tüm öğrenciler kocaman bir kütleye dönüşüp dışarı çıktığımızda, onlardan ayrılan bir parça haline gelerek, fakültenin deniz manzarasını görebileceğim kısmına oturdum.
Oturduğum da, ayaklarımın spor ayakkabının içinde piştiğini hissediyor olduğum için, havalandırmak amacıyla ayakkabılarımı çıkarıp öylece tatlı tatlı esen rüzgara teslim ettim. Ohhh be, nihayet rüzgar ayaklarımı yalayarak serinletmeye başlamıştı.

Serinliği ayak parmaklarımın mantar kaplı derisinde hissetmeye başlamamdan 2 dakika sonra, genç bi kadın gelip "oturabilir miyim" dedi ve bende "tabii lütfen buyrun" diyerek yan tarafıma buyur ettim. Genç kadın sanki kot pantolon değil de etek giyiniyormuş gibi bir toplama hareketiyle poposunu tutarak yarım adım yanıma oturduğu sırada, ben de ayak kokumdan rahatsız olmasın diye, ayakkabılarımı giyinmeye başlamış olduğum için "kusura bakma, ayaklarım pişmiş gibi hissediyorum. sabahtan bu yana havasız kaldılar da" dedim. Kadın güldü ve "yok yok, önemli" değil dedi ve bizim muhabbetimiz başladı.

Üniversitede ilk defa konuşmaya başlayan iki insanın kurduğu cümlelerden farklı bir şekilde konuşmaya başlamış olmamız iyiydi. Çünkü okula başladığımdan bu yana herkesin ilk kurduğu "nerelisin? hangi bölümdensin?" cümlelerinden gına geldi. İçim şişti. öff oldum. Bunu fark ettiğim andan bu yana ise hiç kimseye "nerelisin" veya "hangi bölümü okuyorsun" gibi bir soru cümlesiyle muhabbete başlamadım. Adeta gizli bir yemin etmişim gibi de başlamamaya özen gösteriyorum.
Onunla olan bu çoraplı muhabbetimiz sonrasında ise şu an tam hatırlayamadığım bir şekilde konuşmamız devam edip gitti. Ama kısa bir süre sonra tabiki doğla olarak,  nereli olduğumuzdan, nerede yaşadığımıza, hangi bölümü okuduğumuzdan,  neler yaptığımıza, onun neleri sevdiğinden, benim neden bu okulda olduğuma gibi konulardan konulara atlayarak konuşmaya devam ettik..

Meğer derste sorduğum soruyu çok zekice bulmuş ve bu yüzden tanışmak için gelip konuşmak istemiş. Böyle düşündüğü için "çok sevindiğimi" söylediğimde, artık derse verilen "kısa ara"nın bitmiş olabileceğini ve bu yüzden içeri girmemizin daha doğru olabileceğini ikimizde dile getirip sınıfa döndük.

Ders işlenmeye başlayıp da, öğrenciler de sorularını ard arda sorduklarında 1 saat daha geçmişti ve hoca kısa bi ara daha verdi. Ben o sırada hoca'nın yanına gidip kendimi tanıttım ve hoca'ya bu bölümün öğrencisi olmadığımı ama onun derslerine girmek istediğimi söyleyip, kendisinden izin almış oldum.

Hoca'nın bana yaklaşımı tatlıydı. Zaten genel ders anlatımında da biraz esprili bir dille ve öğrencilerin dikkatini sürekli canlı tutmak hedefli bir stratejiyle ilerlemişti. Tatlı, mütevazi yaklaşımıyla bana, ne yapmak istediğimi vs sorduğunda "aslında ne yapmak istediğimi bilmiyorum. hukuk'a biraz ilgim vardı ama puanım hukuk'a yetmediği için %100 burslu adalet yazdım. eğer olurda adalet meslek yüksek okulunda, hukuk'u seversem, okulumun bitiminde dgs ile hukuk'a geçiş yapabileceğimi, sonrasında ise son bi kaç aydır felsefeye olan ilgimden dolayı da belki "hukuk felsefesi"ne yöneleceğimi söyledim" ve hoca "ow ow yavaş. güzel şeyler düşünüyorsun ama şimdilik sadece derslerine odaklan. ortalamanı falan mutlaka yüksek tut. sonrasında ise zor değil kesin yaparsın" dedi.
Ayrıca sorduğum soru için teşekkür edip "öğrenciler ilk zamanlar soru sormaya çekinirler, ama sen daha ilk derste soru sorunca, herkese cesaret verip onların da soru sormasını sağladın" dedi ve işte bunun gibi konular ve genel ders yaklaşımları üzerine bir kaç soru eşliğinde daha muhabbet etmiş olarak sohbeti noktalamış olduk.

üçüncü ders başladığında, diğer derste yanıma gelip tanışan genç kadınla yan yana oturduk ve ders çıkışı da, gidip kafede çay içtik.
Meğer onun kütüğü de benim doğduğum ildeymiş. ama ailesi 20-30 yıl önceki siyasi olaylardan dolayı batıya göç etmek zorunda kaldıkları için o Tekirdağ'da doğmuş.

devamı: http://hayaterkegi.blogspot.com.cy/2017/10/surdan-devam-ediyor_8.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.