Sevgili okulumuz nihayet bu hafta itibariyle, tamamen başlamış oldu. Benimle aynı bölüme kayıt olan 23 kişi var, ama derslere gelen öğrenci sayısı en fazla 15 olunca, kayıtlı olan kişi sayısını bir türlü yakalayamadık gitti.
Hafta sonunda ise 23'ünden 1'i Urfaya dönüp, dershaneye gideceğini ve sıkı bi çalışmanın ardından gireceği sınav sonrasında yerleştirmelerde hukuk tercihi yapıp, okumaya öyle devam edeceğini söyleyerek okulu bıraktı gitti. Resmen, sınıfça azalarak bitiyoruz.
Sınıfta yaş olarak en büyükleri benim, bana en yakın olan kişinin yaşı ise 31. O ise Marmara Üniversitesi'nden mezun olup avukatlığa başlayan nişanlısının etkisiyle bu bölümü tercih etmiş. Zaten işi gücü de yerinde olunca, en azından bi değişiklik olur diye derslere katılıyor. Haftaya ise tekrar Türkiye'ye dönüp, işlerinin başına geçecekmiş. Sonrasında ise zaten derslere devam zorunluluğu olmadığı için, sınavdan sınava okula gelerek, okulu bu şekilde bitirip DGS ile Türkiye'deki okullardan birine yerleşmeyi planlıyormuş
Diğer öğrencilerin ise benim yaşımla alakası yok. Sadece beyin yaşlarımız aynı o kadar.
Ruhsal ve bedensel olarak ise hepsi ufak çatır çutur ergenler. Bir çoğu liseden mezun olduğu gibi sınavlara girip, işte bu okulu kazanmışlar ve yarı burslu oldukları için parasını ödeyip gelmişler.
Herkes ayrı bir yerden geldiği için bakış açıları da çok farklı. Geldikleri yörenin şivesinden, giyimlerinden, hareketlerinden, birbirlerine karşı olan jestlerinin farklılıklarından dolayı nereli oldukları da yer yer rahatça anlaşılabiliyor.
Bazıları konuştukları şiveye o kadar sahip çıkıyorlarki, farklı olduklarını göstermek yerine, şiveleriyle üstün oldukları algısıyla hareket ettiklerinin farkında değiller.
Giyim ve hareketleri de yine aynı şekilde, güya kendilerince çok önemliymiş gibi bir algıyla yansıtmaya çalışıyorlar. Oysa tüm bu tırt uğraşların bi sikim kıymeti olmadığını, önemli olanın ise karşısındakiyle doğru bir iletişim kurmak olduğunu çok sonra anlayacaklar. O güne kadar beklemedeyim.
Kadın ve erkek sayısına baktığımızda, kadınlar 6 kişi ile kalmışken, erkek sayısı taşşak kokusu eşliğinde kendini fazlasıyla belli ediyor.
Bu erkek ve kadınlardan ikisi, geçen hafta çok fena atışıyorlardı ve sürekli birbirilerine laf soka soka günlerini geçirdiler. Bir ara kapışmaları fenalaştığında dönüp onlara baktım ve gördüğüm şey, aslında ikisinin de birbirlerinden fena halde hoşlandığı gerçeğiydi. Aralarındaki çekim o kadar güçlüydüki bu dışardan kavga ediyor gibi görünmelerine rağmen, aslında birbirlerini istediklerini gösteriyordu.
Kavga eşliğinde geçen ilk haftadan sonraki Pazartesi günü ise okula elele geldiler ve sınıfa girdiklerinde de yan yana oturup ders aralarında da sürekli mıç mıç yapıp yapıp durdular.
Sınıfın hepsi arada onlara bakıp bakıp güldüler, bir ara gıybetlerini de çevirdiler. onlara göre yeni çiftimiz "en fazla iki ay sonra kavga edip ayrılacaklardı ve aynı sınıfta olmalarından dolayı, büyük sıkıntı yaşayacaklardı"
Ama şunu söylemem gerekki, doğrusu ikisi birbirlerine çok yakışıyorlar. Birbirlerini daha ilk andan itibaren sevdikleri de çok açık. İkisinin de gözlerinde büyük bir ışıltı var ve bu ışıltı hiç sönecek gibi değil. Dileğim o ki; birbirleriyle beraber oldukları için, çok çok uzun yıllar sadece mutlu olsunlar...
Sınıfın hepsi yaşımı öğrendiğinden bu yana bana "abi" diyorlar. İlk günler fena bozuluyordum ama şimdi pek takmıyorum. Sanırım alıştım. Zaten insanın alışamadığı tek şey yalnızlık.
Abi kelimesini duymayalı uzun zaman olmuş. 20'li yaşlarından henüz gün almışların abi demesine ise çok alışkın değilim.
Hepsi genel olarak iyi, efendi çocuklar. Bazen çok fazla salak salak konuştukları olmuyor değil ama bunu normal görmeye de başladım. Çünkü ben onların yaşlardayken, onlardan daha salaktım. Biliyorum, hatırlıyorum kendimi.
İnsan 20 yaşındayken bol bol hata yapıyor, sadece salakça muhabbetlere dalıyor. yani 20'li yaşlarınıza gelmiş olmanıza rağmen hata yapmadıysanız, kendi hayatınızı yaşamış sayılmazsınız. Yaşamıyorsunuzdur. Şimdi sakin olun ve o hayatı yavaaaaşşşşça yere bırakın...
Kendi bölümümden almak zorunda olduğum ders sayısı 10 tane. Bunlar zaten kaba taslak olarak hazırlanmış üstün körü hukuka giriş bilgilerinden ibaret. Bu yüzden çok zorlamıyorlar sanki. Daha doğrusu anlamakta pek güçlük çekmiyorum.
Ama tabii derslerin kendi ağırlığını anlamakta ve kafama sokmakta zorluk yaşıyorum. Dersleri kendi deyimleriyle, kelimeleriyle olduğu gibi anlamak için henüz yolun başındayım. Zamanla daha iyi olacağını ve ilk söyleneni, üzerinde çok düşünmeden, direkt anlayabileceğimi umuyorum. Eğer umduğum gibi olmazsa sıçtım. Ayıkla pirincin taşını.
devamı: http://hayaterkegi.blogspot.com.cy/2017/10/surdan-devam-ediyor_8.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.