Bu ara çalışmaya başladığım için ve çalışırken sürekli ayakta olduğum için akşam iş çıkışı, ayaklarımı artık öyle bir ağırlaşmış olarak hissediyorum ki, bir yere koyduğum zaman kaldıramıyorum ve bacaklarım kaskatı kesiliyor. O an istediğim tek şey, birinin ayaklarıma öpe koklaya masaj yapması. Başka hiçbir isteğim olmuyor. Bunun karşılığında ben ise, o kişinin kölesi olurum. Ama tabii kimse gelmiyor ve biz de canım ayaklarımla ayaklarımla bi süre bakışıyoruz, sonra sike sike yatağa girip ölür gibi uyuya kalıyorum.
Sabah uyandığımda ise, çalan alarmı defalarca erteleyip, kaldığım yerden uyumaya devam ettiğim için okul servisini kaçırmış olduğumdan, okula yol üstüne çıkıp otostop çekerek gidiyorum.
Genelde arabasına alanlar, ya çok yaşlı insanlar oluyor, ya da okulda çalışan memurlardan birileri oluyor. Onun dışında pek kimse durmuyor ve bu otostop sırasında zaten yolun bir bölümünü de yürüyerek kat etmiş oluyorum.
Dün beni alan adam, okulda şöförlük yapıyormuş ve işinden memnunmuş. Burası küçük, tatlı bir belde olduğu için de mutluymuş. Ama tabii benim gibi İstanbul'lardan gelen biri için burası köy gibiymiş ve böyle hissetmem normalmiş.
Ayrıca kendisi İstanbul'a tatil için bir iki defa gitmişmiş, ama 2 yıl önceki tatilinde arkadaşıyla gezerken, birileri tarafından çarpılmış ve kimlik, cüzdan vs vs çalındığı için ertesi günkü uçağı kaçırmışlarmış. Böyle şeyler olmasaymış, belki istanbul'u daha çok sevebilirmiş.
Genel olarak, olumlu cümleler kullansa da, istanbul'daki hırsızlar tarafından söğüşlenmesi esnasında biraz kızgın ve sivri kelimeler kullandı. Oysa ben burda hırsızlar tarafından değil, direkt yerli halkı tarafından öğrenci olduğum için söğüşlenirken pek takmadı.
Canım bu konuya sıkılmadı değil, ama adama da hesap soramazdım. Sadece kiraları yükselterek ayıp etmişsiniz dedim, gülümsedi.
Bugünkü otostopumda beni alan kişi ise bir kadındı ve okulda öğretmenlik yaptığını söyledi. Okula beraber gittik ve gidinceye kadar da lak lak ettik. Meğer buraya gelen öğrenciler amı götü dağıtıyorlarmış ve dağıttıkları için ailelerinin yüzüne nasıl baktıklarını anlayamıyormuş.
Hatta geçen yıl bir kız öğrencisi o kadar dağıtmışki, en son parası bitip de okul harcını da yatıramayınca, kulüplerde Çıplak Show yapmaya başladığı dedikodusu bile yayılmış. ama öğretmen hanım dedikodulara pek inanan biri olmadığı için, bir hafta sonu kalkıp bahsedilen kulübe gitmiş ve öğrencisini show yaparken izleyip, dedikoduların hepsine inanmış. Yazıkmış, günahmış, insanlara ne oluyormuş, anlamıyormuş. Ben de anlamıyorum.
Geçen haftalarda tanıştığım Pakistanlı gayimsi çocukla da dün gece otobüsde karşılaştık. Alkolü fazla kaçırdığı için olsa gerek fena dağıtmıştı ve millete salça oluyordu. Onu böyle gördüğümde sadece selam verdim, ama bana salça olmasın diye de o ve yanındaki gruptan uzak durdum. Gerçekten bu insanlara ne oluyor böyle. Yani kıbrıs'a okumaya gelip, kendi canlarına mı okuyorlar ne yapıyorlar.
Çünkü geçen haftalarda da öğrencilerden bir kaçıyla samimiyet kurduktan sonra, bi arkadaşları hakkında "sence, Erol'da, Ayşe'yi satıyor mudur?" diye kendi aralarında konuşmaya başladılar. Konu dikkatimi çektiği için bir kaç soru üst üste sordum ve anladımki; meğer parasız kalan sevgililerden erkek olanı, kız arkadaşını diğer arkadaşlarına satıyormuş. Tabii bunlar arasında, aslında gönülsüzce bu işi yapanlarda varmış ve onların gönlünü ikna etmek için de, gizliden seks videoları çekilip "eğer orospum olmayacaksan, okuldaki whatsapp gruplarına, ailene ve tüm çevrene videonu göndeririz" diye tehdit ediyorlarmış.
Bu muhabbeti yaptığımız kızlara "erkek arkadaşınız videonuzu çekip sizi satmaya kalkışırsa mutlaka hemen polise gidin ve ailenizden en güvendiğiniz ve her şeye rağmen sizi siz olduğunuz için seven birine durumu anlatıp, yardım isteyin" diye uyarmaktan geri kalmadım.
Öte yandan, gerçekten de herkes çok çabuk sevgili olup çok çabuk ayrılıyor. Ben bu hemen sevgili olup, ayrılma durumlarını, sadece biz biseksüellere ve ibnelere özgü sanıyordum. Meğer öyle değilmiş ve buna birinci gözden şahit olunca içim rahatladı. Yani en azından gayet normal ilişkiler yaşıyoruz ve hatta tüm bu rezillikleri insani bulmaya başladığımı söyleyebilirim.
Sınıfımızdaki çiftte bu hafta ayrıldılar. Oysa ne güzel sürekli koklaşıyor, sürekli elele dolaşıyorlardı. Ama şimdi sınıfın farklı köşelerinde öylesine dersi dinleyip, sonra iplemeden dışarı çıkıyorlar. Erkek olan hala bir şeyler olur diye üsteliyor, ama kız pek iplemiyor.
Bu gece otobüsde kız'la karşılaştık ve durumları sordum "ya abi baksana onun hareketlerine çok saçma sapan davranıyor, hiç çekemiycem" dedi. Biraz daha üsteleyince de "aramızda özel bir problem daha çıktı ve zaten bunu da ona çok açık bir dille söyleyip öyle ayrıldım" diye ekledi. Özel nedeni sordum, ama söylemedi. O söylemeyince ben de "hayrlısı o zaman. zaten daha neler neler yaşıycaksınız" deyip o sırada durağa gelmiş olduğumuz için de inip ayrıldık.
Geçen hafta "Hukuka Giriş" dersinde de yanımdaki iki kadından biri, diğerine "aahhhh ulan ah ben 1 haftada aldatılıp kenara atılacak kadın mıyım" diye söyleniyordu. Ben de dönüp "valla fıstık gibisin ve seni aldatan çok yanlış yapmış" dedim. Kıkırdamalarımız bittiğinde "ama işte oldu" dedi hemen yanımda olanı ve konuşmaya başladık. Meğer önceki hafta biriyle aşna fişna olmaya başlamışlar ve canım cicimli günlerin ardından gelen sevişme ile boşalma sonrasında, çocuk, kızımızı bırakıp, ertesi gün başkasıyla okul yollarında aşna fişna olmaya başlamış.
Kız "beni kullandı" dediğinde, karşılık olarak "sen de onu kullanmış oldun" dedim ve durup bir an yüzüme baktı ve ben de "yani olaya sadece senin kullanılmışlığın penceresinden bakma, sen de onu kullanmışsın gibi düşün. zaten çocuk gitmişse de artık çok ipleme" demek zorunda kaldım. İkisi birden "aslında haklısın" dediklerinde ders başladı ve dersin ortalarında bi yerde, ben hoca'nın oturduğu yerden, kitabı okuma yöntemiyle ders anlatmasından sıkıldığım için "inşallah bundan sonra seni üzmeyecek insanlarla tanışır, sadece mutlu olursun" deyip çıkmıştım.
Zaten şu oturduğu yerden ders anlatan üniversite hocalarından da gına geldi. Adamların ayaklarının altında yumurta varda, düşmesin diye mi yerinden kalkıp ders anlatmıyorlar, yoksa başka bi sıkıntı mı var anlamadım.
Üstelik ders kitabından okumalarına da fena gıcık oluyorum. Yahu ben zaten ders kitabını okuyorum, sen ne diye baa okuyup ders işemiş oluyorsun ki?
Bu konudaki sıkıntılarımı, diğer hocalara da sık sık söylediğim için ve bu hocalardan biri de, okul yönetiminde olduğu için, sanırım hocaların kulaklarını çekmişler ve bundan dolayı olsa gerekki, bu haftaki tüm ders anlatımlarına can gelmişti. Bütün hocalar, arada bir otursalar da, genel olarak hep ayakta ders işlediler ve hatta bazıları, tahtaya bir şeyler bile yazdılar.
bunu diğer Hukuk 1'de okuyan Karpuzcu'da fark etmiş ve hatta o gelip bana "lan senin gidip hocalara bunu söylemen işe yaramış, Medeni Hukuk anlatan hoca normalde ders boyunca yerinden hiç kalkmazdı, ama bu hafta nerdeyse hiç oturmadı ve sürekli tahtaya bir şeyler yazdı" dedi. Açıkçası o böyle söyleyince, bende hemen bu haftaki dersleri gözümün önüne getirdim ve gördümki, evet, bu haftaki dersler bi başka işlenmeye başlamıştı.
Sanırım iyi şeylere sebep olucam. Tabii beni mimleyip, sene sonunda da bilerek sınıfta bırakırlarsa boku yiycem o ayrı konu. Ama her şeye rağmen, güzel bir deneyim oldu. Demekki bazen çomağı sokmak lazım bi yerlere...
öğrencilerin gönül işlerine dönecek olursak; Cafe'de de çalışmaya başladığımdan bu yana, masalarına gidip de, kap kacakları alırken bir çok hayal kırıklığı, bir çok mutlu haber ve aldatma, aldatılma konularına da kulak misafiri oluyorum. Üstelik insanlar masalarında olmama rağmen konuyu yarıda falan da kesmiyorlar, gayet devam edip detaylı detaylı anlatmaya devam ediyorlar. Yani garson olduğum için sağır olduğumu mu sanıyorlar, yoksa ben garsonluk mesaisine başladığımda, direkt olarak görünmez mi oluyorum, nedir anlamadım gitti.
Dedikodulardan bazıları, kimin kimi siktiği, kimin kimden hoşlandığı, kimin kimi kıskandırmak için ne yaptığı, ne zaman kimle görüşüp ayrıldığı falan gibi konular. Yani hepsi ergence ve doğrusu, bunların okul okumaya gelip sadece bu tür şeylere zaman ayırmalarına acımıyor değilim. ama hayat onların hayatı ve giren çıkan beni ilgilendirmez. yanlız bazen "keşke içlerinden biri de bana girse, ya da ben girip çıksam" demiyor değilim. acaba bunun için mi kıskanıyorum?
tüüü bana.
tüm bunlar bir yana işe geri dönecek olursak. İş çok ağır bir koşuşturma içinde geçiyor ve sürekli ayakta durmak zorunda olmak insanın iflahını kesiyor. buna dayanarakktan şunu söyleyip yazıyı noktalayayım; meğer garsonluk kutsal meslekmiş. bilememişim. affedin garson kardeşlerim.
Üniversite'ye giden bir çok kişi "okumak, geleceğine dair yatırım yapmak" yerine tabiri caizse "ortam","ev ve aile baskısından kurtulma" vs gibi sebeplerden gidiyor. Kaazara okulu bitirenler ise "diplomaları" ile işe girdiklerinden maalesef verimli olamıyorlar. Elbette eğlenecek, üniversite ortamının tadını çıkaracaksın ama aradaki dengeyi iyi kurmak gerekiyor.
YanıtlaSilMesela ben aynı arkadaş ortamı ile tekrar aynı üniversitemde okumak isterdim çünkü üniversite hayatı ve deneyimi çok farklı ve herkesin yaşaması gerekir diye düşünüyorum. Önemli olan ilerde "şimdiki aklım olsa çok farklı olurdu" demek yerine akıl yerinde iken bir şeyler yapmaktır.
Özellikle yabancı menşeili dizilerin etkisinde kalan zamane gençlerimiz "ay halen bakir olmana inanamıyoğğğrum" kafasında olduğu için ilişkilerde pek sadakat aranamıyor maalesef.
+hocalar seni mimleyip bırakmak yerine biran önce nezun edelim de kurtulalım kadasında da olabilirler :D