Apartman 10 yıllık bir bina. Eskiden burada küçük bir arsa varmış, arsa sahipleri müteahhit ile anlaşıp kat karşılığı bina dikivermişler ve böylece bir anda orta sınıf oluvermişler.
Apartman dikildikten sonra kendileri 11 numaraya geçmişler ve daireleri datmış olmalarına rağmen, sanki hala ev sahipleri kendileryilmiş gibi apartmanı kolaçan etmeye devam etmişler.
Şöyle yapalım, ben kendimden itibaren (ki zaten apartmanda sadece 12 daire var, 12.side ben oluyorum zaten) oturanları anlatayım.
12 numara: Ben oluyorum efendim. Bir kaç yıldır ev ev sürünüyorum. En sonunda geldim bu eve yerleştim. Geçen ay "yönetmenim" diyen bir ev arkadaşı aldım. Ama aslında yönetmen değil, sadece kendini yönetmen sanıyor. Yani şöyleki; benim çıkıp "ben yazarım" demem gibi bir şey bu. Ben ne kadar yazarsam, o da o kadar yönetmen. anlayın işte.
Zaten adam bir loser ve hala (kaybeden) olduğunu kabullenemiyor. Bu aslında güzel bir şey. En azından mutluymuş veya günün birinde mutlu olacakmış gibi yaşamaktan hiç bıkmıyor.
Oysa bazılarımızın mutsuz olması, bu kahrolasıca durum hayatın bir kanunu. Çünkü hepimiz bir anda mutlu olamayız. Doğaya aykırı bir şey bu. anlatabiliyor muyum.
Hem zaten hepimiz mutlu olup ne yapcaz ki?
11 numara: yaşlı bir çift. Üniversiteli bir kızları var. 21 yaşında. İşletme okuyordu galiba. Şu an tam aklımda değil. Geçen ay yaşlı kadın bilgisayarı açamayınca beni çağırmıştı, gittiğimde anlatmıştı.
Adam da kadın da, kulağımı siktiler zaten. Bir de bana demezler mi sen internet bağlatma biz sana verelim, bende hemen atladım tabii "olur dayı, sevinirim. faturanın yarısını da öderim" dedim.
Ama aradan günler, haftalar geçti internet vermediler. Üstelik bendeki kabloyu uzatalım dedim, tamam tamam bakarız dediler. Bir şey demedim.
Sonra bir kaç günde bir de beni görüp bi ara şu interneti ayarlayalım" deyince, anladımki yaşlı çift benle iyice taşşak geçiyorlar.
Bunun üstüne gittim internet başvurusu yaptım ve dadadam internetim bağlandı.
Ama fena kızmıştım ve doluydum da. Resmen benle dalga geçmişti bu köftelerindeki kıllar pişmaniyeye dönmüş yaşlı çifte.
O yüzden bi gün kapıma gelip "evladım, çöp poşetini kapıya bırakmayın. evde çıkarken yanınıza alıp kendinizle çıkın" dediğinde, cümlesini tamamlamasına izin vermeden "tamam" deyip çat diye suratına kapıyı kapadım.
Bi gün de yine "apartman temizliği için şu vbidonu doldurup merdivene bırakın" dediğinde aynı hareketi yaptım ve bi daha kapımı çalmadılar.
Götoşlar ya, yaşlı çifte bak. İnternet konussunda kesin, benle taşşak geçip allah bilir içerde de kendi aralarında bana kıkır kıkır gülüyorlardır.
hiç sevmem böyle şeyleri.
Üstelik aparman arazisi sizinde sattınız ev sahibime ve ben bu evi onlardan kiraladım olay bitti. Artık ev sahibimmiş gibi de ikide bir gelip gitmeyin.
Bi günde eve gelirken bi baktım 2 koca adam kapımda duruyorlar. bi şaşırdım, dedim her halde bir şey oldu. Neyse ben anahtarımı çıkarıp kapıya uzanırken biri çekildi ve ben anajtarı kapıya taktığım sırada da adamlardan birine dönüp "bir şey mi oldu" diye sordum ve soru sorduğum adam cevap vermeyip anındaki kıkırdayarak "yok ya sigara içiyoruz da, babam içerde içmemize izin vermiyor diye buraya geldik" dedi. Döndüm "şok" olmuş inek gibi bi an gözlerine baktım ve hiçbir şey demeden o anda evimin kapısını açmış olduğum için içeri girdim.
Ya olm mal mısınız ya? sigara içiceksiniz tamam da, kapımda polis gibi ne bekliyorsunuz. gidin sokakta için, balkonunuzda için. Ya da sıçtığımın isgarasını hiç içmeyin de kendinize yararınız olsun.
Zaten o hareketimden sonra bi daha görmedim.
Bu arada amcanın kızı geçen ay burun ameliyatı oldu. Kız özgüven sorunları yaşayınca, estetik yaptılar. Umarım o özgüven, bir kazada tekrar yerle bir olmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.