Önceki gün kabataştan finükülere bindim ve o bindiğimiz zımbırtı  Taksim'e doğru yol almaya başladığı an, bende her zamanki gibi gözlerimi  dört açıp etrafta eli yüzü düzgün, hafif göbekli kimse var mı diye  bakındım. Ama ııh hiç öyle beni tutan kimse göremedim. Kimseyi  göremeyince de son durağa kadar idare eder babında, yanımda ayakta durup  arkadaşıyla car car konuşan yakışıklı gibi duran, ama aslında sadece  yoklukta gideri olan adama bakmaya başladım. Yani aslında hiç yakışıklı  değildi ama işte yakınlarda da yakışıklı kimse olmadığı için ve zaten 2  dakkalık olan yolculuk daha çabuk geçsin diye ona bakınmaya başladım.
Ama  nasıl bakıyorum varya, dersin sanki ilk defa insan içine çıkmış  gibiyim. Böyle gözlerim yuvalarından çıkacak gibi bakıyorum. Benim bu  tuhaf bakışlarımdan sonra o da bana baktı ve hafif kaşlarını çatarak bi  daha, bi daha, bi daha baktı ve bende o anda kaşlarımı çatıp ona baktım  ve o benim bu hareketim karşısında yüzünü diğer arkadaşına tamamen  döndü. İşte tam o sırada arkasında ayakta duran, hulk gibi kafası olan  biri hafif döndü ve biz onlan bi an göz göze geldik. Sonra göz göze  gelince bende içimden "nesin ulan sen" dedim. Ben böyle derken o bana  baktı, ben ona baktım, o bana baktı, ben ona baktım derken böyle böyle  arada başka yönlere bakmaya başladık. Sonra heyecanımız geçmiş olmalıki,  biz arada yine böyle bakışmaya başladık ve ben sıkılıp bakışmakla bi  bok olmaz deyip camdan dışarıya dalıp gittim.
Ben  dışarıya dalıp giderken hulk yanımdaki yakışıklı gibi duran adamı iter  gibi biraz daha öne doğru çıktı ve yönünü de bana tam döndü. Bende onun  bu hareketine şaşırdım ve gözümü camdan alıp onun üstüne diktim. Böyle  bir iki bakıştık baktım yok, gözünü çekmiyor. Tırstım ve içimden kızgın  kediler gibi miyawwww deyip bi daha baktım. Ama yok o gözünü hala  çekmemişti. Bende hafiften ona yaklaştım ve yanımdaki yakışıklı gibi  duran, ama aslında sadece yoklukta gideri olan adamı iyice arkalara  doğru itip sanki hiç bir şey olmamış gibi de pöfürdedim ve sonra hulk'a  baktım. Aramızda kimse kalmadı, sadece ben ve o karşılıklı kalakaldık.
O  yüzündeki tebessüm eder gibi bi surat ifadesiyle başka yöne baktı ve  ben biraz şımarır gibi oldum. Bu şımarır gibi anlarımda farkında olmadan  başımı kaşıdığımı ve hatta saçlarımı çekiştirdiğimi söylemişmiydim.  Neyse işte sonra bende başka yöne bakmak yerine onun ayaklarına baktım.  Aman allahım parmak arası terlik giymişti. Ama tuhaf yani adama  yakışıyordu. Hani genelde parmak arası terliği, sanki babamı parmak  arası terlikle dövmüşlerde aramızda bu yüzden kan davası çıkmış gibi  sevmem, ama yok bu terlik bayaa bayaa adama yakışıyordu. Ayakları ve  hatta ayak parmaklarıda o kadar güzeldiki, böyle başım iyice önüme eğik  vaziyette onun ayaklarına daldım gittim ve sonra bi ara başımı hafif  kaldırıp bacaklarından itibaren yavaş yavaş hatta iyice slow moşşşşşınn  bi şekilde yukarlarına doğru bakmaya başladım. Aman allahım baldırları  ne kadaar kalın ve güzel, taşşak kısmı ne kadar şişik ve iştah açıcı,  taşşak kısmı ne kadar şişik ve iştah açıcı. Hımm buraya bi kaç defa daha  bakındım ve sonra gözlerimle yukarlara doğru tırmanmaya başladım;
Göbeği  ne kadar tatlı ve ısırılasıca, memişleri ne kadar böyük ve kalkık, omzu  ne kadaar geniş ve arkanı dönüp yaslanılasıca, çember yaptığı sakalı  yüzünü ay parçası gibi yapmış, buğday renginde olan teni ne kadar tatlı,  gözleri ve gözleri?? Ayy allahım göz göze bakıyoruz. "Dur lan sen bakma  ben bakıyorum" diye bağırcam ama olmaz içerisi çok kalabalık, etrafımız  sarılı ve küçük bi hareketimde herkes bi bok varmış gibi dönüp bakıyor.  Ama hulk'un gözleri, gözleri ne kadar derin, hiii güldü mü lan yoksa,  ayy allahım gülünce bide gamzesi mi çıkıyor? "allahım evrenin  genişlemesini durdur sana geliyorum" diye bağırmak istiyorum.  "Gözlerini, çek o gözlerime bakan gözlerini" diyecek gibi oluyorum.  Sonra susuyorum. Dur be adam, dur ammına koyim ben bakıyorum yeter sen  bakma, yani bak ama sadece ben göreyim seni. Sen beni görme, dur  gözlerinde kaybolup gidicem, dur bakma artık.
İçimden  "şu gamzelerini engelle yoksa eriycem, dur ne olur artık yeter başka  yönlere dönelim" deyip başka bi yöne bakıyorum ve her zamanki gibi ilk  iş başımı kaşımak, saçımı çekiştirmek oluyor. Lan finüküler zımbırtısı  sen hala Taksim'e varamadın mı, varsak da ayrılsak. Varsak da insek  şurdan. Yada ininceye kadar biri girse aramıza, engellese birbirimize  bakışmalarımızı. Lan dur bakma artık yoksa sikim mi kalkıyor. Ayy  allahım sikimin baş kaldırmasının sırası değildi ki. "Dur lan onunkine  bakıyım" deyip onunkine bi bakıyorumki krem rengi caprisinin önü  patlayacak gibi duruyor. Ayy dur gözümü ordan alıp gözlerine dikmeliyim,  gözleri nerdeydi ayy ben pantolonun şişikliğinden sonra gözlerinin  yerini unuttum. Belkide gözleri yoktu zaten, dur ama başka yöne döneyim,  sıkılmış gibi yapayım bir iki öf pöf çekeyim, olmadı bide arkamı dönüp  ona az daha yanaşıyım.
Yada dur lan direk başımı  kaldırıp, tüm kalabalığa rağmen dudaklarına yapışıyım diye düşünürken  yine gözlerine daldım ve uzun uzun birbirimize baktık. Bu sefer oyun  bozanlık eden o oldu ve gözlerini önüme dikti. İşte önüm derken sikime  dikti.  Gözleri öyle kala kaldı. Gittikçe büyüyen gülümsemesi ve  gittikçe daha çok belli olan gamzeleri bir kayık gibi duruyor yüzünde.  Binsem kaçsam bakışlarının derinliğine, kaybolsam yanaklarında, kimse  beni bulamasa ne güzel olurdu. Derken bi bakıyoruz finüküler zımbırtısı  yavaşlıyor.
Evet bir maceranın daha sonuna geldik ve  aslında hiç inmek istemiyorum. Millet hareket etmeye başlıyor ben hala  inmek istemiyorum. Millet kapılara doğru yanaşıyor ama ben hala inmek  istemiyorum. Bi dakka lan, millet hareket edip kapılara yanaşırken o da  hiç inmek istemiyor, millet hırıldıyor ama o da inmek istemiyor, gözünü  bana dikmiş dik dik bakıyor. Size onun benden uzun olduğunu, tahminen  benden en az 15-20 cm uzun olduğunu söylemişmiydim. Ayy heyecandan  unuttum. Zaten göz göze dalıp giderken boynum tutulmuş. Ama o hala bana  bakıyor. Millet de artık bana bakıyor. "Kapı açıldı, inelim bari"  diyecek oluyorum içimden ve o bana arkasını dönüp gidiyor. Ben o anda  içimden avaz avaz "heyyy dur gitme, gözlerim sende kaldı. heyy dur  benden uzaklaştıkça bi yerim acıyor. heyy dinlemiyor musun beni? bak  nasıl da gitme diye avaz avaz bağırıyorum, hey sana diyorum, nereye  böyle. dur lan dur gitme" diyorumki, o beni duymuş gibi duruyor. Hıh  tamam durdu. hayır durmadı yavaşladı, o önde ben arkada finüküler  çıkışına doğru gidiyoruz.
Sahi bizim dışımızda da  onlarca insan vardı onlar nerde, hiç biri görünmüyor, heyy herkes nereye  gitti., gözlerimi ver lan, ohh durdu şimdi yanyanayız aynı anda yanyana  olan gişelerden çıkıyoruz. Ben yürüyen merdivene yöneliyim belki oda  gelir ardımdan diye merdivene doğru yürüyorum ve merdiven zaten yürümeye  devam ediyor. Ama o yavaşladı ve yolunu metroya çevirdi. Osmanbey  metrosunun giriş bölümüne doğru yürüyor. Hey merdivenler biraz zor olur  musunuz, gitmek istemiyorum, beni dinler misiniz plisss. gitmek  istemiyoum dedim, durun beni götürmeyin lütfen. Tamam sanırım giriş  yapmadı, oyalanıyor ve arada bana baktı, sanırım gel gözlerini al diyor.  Ben bu bakışını görürümde durur muyum. Onca kalabalığı boşverip yürüyen  merdivende geri dönüyorum, herkes bana bakıyor, salakmısın diyorlar yüz  ifadeleri ama sikimde olmadığını söylemişmiydim. çünkü ona bakıyorum  arada ve geri dönüşüm onun gamzelerini büyütüyor, gözlerinin içini  parlatıyor, dişleri görünecek kadar gülümsetiyor.
Devamı için tırtıklayın..

yanımdaki yakışıklı gibi duran, ama aslında sadece yoklukta gideri olan adamı
YanıtlaSilahaha :D bayılıyorum bu tariflerine ama ne biliyim merak ettiğim şeyler var burada soramıyorum :/
oha. okurken ter bastı inan olsun.
YanıtlaSildevamını bekliyoruz, mahalleli merakta. o.O
Ben de bi kere koltuk altı kılları olan bi Fransıza aşık olmuştum orda ama sadece o kadar.
YanıtlaSilArkasını bekletmeden yaz da meraklandırma
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil@Lazanya haydi sor sor sor =))
YanıtlaSil