yazı şurdan devam ediyordu güya: http://hayaterkegi.blogspot.com/2021/12/ani-gelisme-sonrasndaki-gelisememeler.html
...Telefonu suratıma kapatanların numaralarını kaydedip, bi kaç gün sonra paylaştıkları ailevi pozların verildiği fotoğraflarına veya dini mesajların paylaşıldığı whatsapp güncellemelerine yanıt olarak ise "Abi merhaba, mutluluğunuz daim olsun(veya Hayrlı cumalar abim benim)ne yaptın, abimle konuşacaktın. Beni evden kovarken karımı benden ne için istediğini sana söyledi mi? Ha bu arada biz eski karımla geçen ay resmi olarak da boşandık. Abime söyle artık karımı benden istemek yerine, gidip ana babasından isteyebilir. Herhangi bir engeli kalmadı" gibi şeyler yazıp durdum. Tabi yazmamla beraber engellemeleri de bir oluyordu.
Açıkçası engellemeleri çok da sikimde değildi. Madem benden daha ahlaki ve terbiyeli davranıyorlardı ve paylaşımlarımı yanlış buluyorlardı, daha ahlaki davranılacak ciddi bir konuda gerçekten ahlaklı olup olmadıklarını göstermeliydiler diye bu kışkırtıcı hareketi gerçekleştiriyordum.
Fakat onlar telefonla aradıkları dünkü çocuğu, şimdi karşılarında am göt muhabbetini rahat rahat yapan bi adam olarak bulunca ne kadar ahlaklı olduklarını gösteremediler, bende karşılık olarak bu amsalakları amdavala çevirerek içimin yağlarını eriterek rahatladım.
Ayrıca 20 yıldır iletişime geçmemiş, bunca zaman içerisinde de ne bok yediğimizden haberdar olmamış insanlardık, şimdi hangi yüzle çıkıp "şu yanlış, bu doğru, öteki yamuk, beriki düzgün" yorumları yapıyorduk ki? Bu yüzden içimizden birinin, diğerine haddini bildirmesi gerekiyordu ve had bildirme görevini devr aldığım için bunu seve sike yaptım...
(aklıma gelmişken şimdi konuya değineyim; daha önce yazdım mı bilmiyorum ama, evet karımla benim zorlamamla da olsa resmen Ekim ayında anlaşmalı olarak boşandık. Oğlumun velayetini ona verdim. Böylece "ayrı olmamıza rağmen, hâlâ evliyken, gay olduğum ortaya çıkarsa boku yerim" adlı o büyük gizli korkum da yok olup gitti :)) Artık etrafta gay olduğumu bağırsam bile kimsenin umrunda olmaz, olsa bile ben çok takmam, bu saatten sonra takan da kendisine taksın :))
Oğlumun velayetini annesine vermemi ise hiç sorun etmiyorum. Çünkü karıyı artık hiç sevmiyor olsamda, biliyorumki oğlumuza benden daha iyi bakabilecek tek kişi oydu ve zaten oğlumun ailemle büyümesini de istemiyorum. Gerçi karımın ailesi de pek doğru dürüst insanlar değiller ama en azından bizimkilerin bokluklarından daha az boklukları olduğunu düşündüğüm için, şimdilik böyle olması daha iyi.
Hem nasılsa çocuk 4-5 yıla kadar reşit olup, herkese kafa tutmaya başlayacak, sikinin kalkıp gösterdiği yöne doğru yol alıp hayatını iyi kötü yaşamaya başlayacak. O zamana kadar ve hatta sonrasında da para sıkıntısı olmayacak, eğer okumak istersede gayet paralı ve iyi sayılan bir okulu kazansa bile sıkıntısız bi şekilde rahatlıkla okuyabilecek. Yani çocuğumun geleceği, bi anlamda garanti altına alınmış durumda.
Dur yine konu değişti. Gerçi zaten ne zaman tek bi konu üzerine yazıp çizebildim ki? hiç.
Ama bu konunun da böyle kapanıp gitmesine çok sevindim ve rahatladım. Oğlumla ise 2-3 haftada bir görüşüyoruz. Gelip annemlerde kalıyor, bende sürekli öpüp duruyor ve onu arada bir kızdırıp tokat atmaktan geri kalmıyorum. Tokat attığımda, yüzünde beliren o "babam beni çok seviyor, sevgisini hem öperek, hemde yalandan böyle arada benle boğuşup tokat atarak belli ediyor" adlı mimiklerine şahit olmak muhteşem bir his ve çok mutluluk verici.
Oğlumdan önceki konuya dönüp, konuyu bağlayacak olursam şöyle bağlamak daha iyi olur; ben genel olarak, insanların bana show yaparcasına büyüklük taslamalarını, bu tamamen sahtekârca olan ama kimsenin dile getirmediği yapay numaralarını/davranışları hiç sevemedim, hiç alışamadım. O yüzden karşımda kim olursa olsun, büyüklüğünün sadece lafta olduğunu çat diye suratına yapıştırmaktan geri kalmadım/kalamıyorum da. Ben de böyle rahatlıyorum.
Ailemle yaşamaya başladığım hayatımın bu yeni döneminde de, onlara gebe olmadığımı, kalmadığımı ve kalmayacağımı anlatmak için bu dikkafalı yönümü daha ilk günlerde göstermek zorunda kaldım ve şimdi herkes, geldiğim ilk günlere nazaran artık daha bi çok suspus. Hatta; bana karşı birer kör, sağır ve dilsize dönmelerine de az kaldı desem yeridir.
Ben böyleyim. Muhtaç da olsam, düşkün de olsam hiç fark etmez. Allah'tan başkasına el açmadan yaşarım, kibarlığımı ve iyi yanımı görmezlikten gelen herkese ise anında kafa tutarak yoluma devam eder, yaşar giderim.
Tabii böyle kolaycacık oldu bitti gibi yazdım ama kolay olmadı. İlk şaşkınlıklarında bile bu yönümü sevmediklerini yüzlerinden okudum ve bu yüzden çatışmalarımızın su yüzüne çıkmasını sağladığım daha o ilk küçük anlardan itibaren, onlarda benden aşağı kalmayarak "madem bize karşı çıkıyorsun gör bakalım gününü" dercesine hemen "persona non grata in family" ilan edildim ve ilanlarıyla beraber defalarca evden kovuldum.
Kovulmalar falan sikimde değildi, sikimde olmayacaktı. Fakat onlar, bu kovulmaların sikimde olmadığını hiç bilmediler, hiç anlamadılar. Çünkü beni kendileri gibi yalaka ve dışlanmamak için hemen uyum sağlayan biri veya deneyimleriyle hayatına yön veren hoppo bi bilge insandan çok, sürekli renk değiştiren bi bukalemun sanıyorlardı.
Hatta beni sürekli kovup dururlarken de, hasta olduğum için evden gidemeyeceğimi ve bu yüzden mecburen ne derlerse boyun büküp kabul edecğeimi, suusp yutacağımı sanıyorlardı. en kötü ihtimalle ise; gidersemde yine çok uzaklara gideceğimi düşünüyorlardı.
Ama hayır, ben sandıkları kişi ve akıllarındaki hiçbir ihtimalin sahibi değildim. Çünkü ben kendimce çıktığım yolun nereye varacağını merak ettiği için, yani sırf meraktan yolun en sonuna kadar giden biriyim ve tam artık bu leş kalabalığından bıkıp her şeyi bırakıp çekip gideceğim zaman aklıma 2numaralıabim'in içten içe üzerime böyle kumarlar oynadığı fikirleri gelip yerleşince ve hal hareketleri üzerine oturup düşününce emin oldum ki; evdekileri bana karşı doldurup bana kötü davranmaları için elinden geleni yaparken, bi yandan da kendisi sürekli siktir çekip durarak aslında onun istediği gibi davranmamı sağlamaya çalışıyordu.
Bende bu numarasını anlayınca, çektiği tüm siktirleri toplayıp kendime malzeme ettim ve bunları, yani evde olup bitenleri en ince ayrıntısına kadar kişisel instagram hesabımdan bir kaç günlük aralıklarla paylaşmaya başladım.
İnstagram hesabım artık cool bi havada değil, adeta bir Asmalı Konak anadolu versiyonunda dibiydi. Paylaşımlarım öncekilere göre gerçek bir deli zırvası gibi görünmeye başlasada ve hatta bir kaç kişi "bu ne lan" tadında sorup soruştursada, umursamadım ve inatla yazıp paylaşmaya devam ettim.
İnsanların benim için ne diyeceğini, dışardan nasıl görüneceğim gibi durumları umursamadan ısrarla eski çamaşırlarımızı bir bir sergileyip durdum, aile içerisinde kimin kimden etkilenerek bana karşı nasıl bir tavır takındığını vs vs en doğal haliyle yazdım ve her yazışımda 2numaralıabim başta olmak üzere, ablamlarda bana biraz daha korkak bir kibarlıkla yaklaşmaya başladılar...
Oysa istediğim bu değildi. Yani tabiki kibar davranmalarını istiyordum ama bunu benden korktukları için, rezilliğimizi gün yüzüne çıkardığım için değil, beni sevdikleri, saydıkları için yapmalarını istiyordum. Fakat nerdeeeeee...
Şimdi tüm detaylarını yazmaya üşendiğim şu bi kaç haftada olup biten acı verici gerçekleri gerimde bıraksamda, biliyorum ki ben ailenin asla sevilmeyen ve sevilmeyecek olan kişisi, zayıflığına rağmen en dik başlısı, her an herkese kafa tutabilecek potansiyellisi, kimseyi hiçbir durumda asla alttan almayan ve altında kalmamak için de elinden geleni ardında koymayanıyım ve koymayacağım da.
Önceki haftadan bu yana ise babamdan kalma gecekonduda değil, güya annemin ısrarlarına dayanamayıp 350metrekarelik doğalgazlı koca evimize gelmiş bulunmaktayım. Oysa ısrar falan da yoktu, hatta annemin gelip beni görmediğini bile ben komşu kadınlara söylediğim için komşu kadınlar anneme "oğluna sahip çıkmıyorsun" adlı laf soktukları için, annem onları alıp kapıya gelmişti. Geldiğinde ise ağız ucuyla "bak hava soğuk, üşüyorsun hadi gel evimize gidelim" demişti ve ben bi kaç güzel söz söylesin, biraz ısrar etsin diye naz edip bekleyeyim derken annem bi daha da "hadi gidelim" dememiş, ben ve komşu kadınsa gözgöze kalakalmıştık. ama gözlerimi kaçırıp, ardındanda burnumu çekip elimdeki peçeteye sümkürme numarası yaptığımda, komşu kadın hemen "hadi canım benim, anneni kırma onunla git" adlı bi cümle kurmuş ve ben annemin hiç umrunda olmadığını anlayınca peçeteyi cebime atıp "tamam, gidecem" deyip olayı bi anda kendi lehime çevirmiş, komşu kadınla birbirimize gizli bi bakış atıp sevindirik olmuştuk. Annem ise oyuna getirildiğinin farkında olmadan, komşu kadının onu zorlarcasına ayağa kaldırırken "hadi bak seni kırmadı, senle gelecek. ama eve geldiğinde siz de ona iyi davranın, karışmayın. laf edip durmayın" diyerek attığı hunhar fırçasından nasibini almaktanda geri kalmamıştı.
Bende bu arada içimdeki tüm havai fişekleri patlatıp, üzerimdeki koca montun altında sadece karnımı oynatarak göbek dansı yapıyordum. Asena falan şu an anca bokumu yerdi.
Hem gitmeyip ne yapacaktım. Üstelik havalar artık yazı çoktan geri bırakmış, ciddi anlamda soğumuşken ve hatta önceki hafta mahallenin kedilerinden 1'inin donduğu söylenip dururken, sobalı evde yaşamak ahmaklıktan başka bir şey değildi.
Ve açıkçası komşu kadınlar bana acıyıp anneme laf etmeseler, ben "2022 Kışında Gecekonduda Buz Tutarak Donan İlk Gay Blogger " ünvanını taşımak dışında başka bi bok yiyemezdim.
İyiki dedikodu denilen bi şey var. Ve keşke ben; dedikodu ile de işlerin halledilebildiğini çok öncelerden bilseydim. Ahhhh ahhh.
Devamı http://hayaterkegi.blogspot.com/2022/01/yasl-disi-kurtlarla-dans-dans-dans.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.