-->

01 Ocak 2019

2018 yılı kapanış defteri

bu yıl, bi kaç yıllardır başardığım yalansız yaşamımın sonuna geldiğim yıl oldu.
yani bu yıl ufak ufak da olsa, yalan söylemeye başladığım bir yıl oldu.
tabii "yalan söylemeye başladığım bir yıl oldu" cümlesindeki gibi öyle hemen bi anda yalan söylemeye başlamadım. bu aşama, zorlu ve çok can sıkıcıydı. sonrasında zorlanarak da olsa ilk ufak denemelerimi yaptım ve başardım. artık utanmadan, sıkılmadan, bende bir çok kişi gibi yalan söyleyebiliyordum. üstelik karşımdakinin gözlerinin içine bakarak, gözlerimi hiç kaçırmadan, onlar gibi yüzüm kızarmadan, sesim titremeden, sanki doğruyu söylüyormuş gibi rahatlıkla yalanımı dile getirebiliyordum.
rahat rahat söylemeye ise; doğru söylediğimi düşünmeye başladığım da söyleyebildim. rahatça söyleyebilmemin nedenlerinden biri de buydu.
evet şimdi yalan söyleme deneyimimi rahatlıkla yazıyorum ama yalan söylemeye karar verme aşamam zorlu olmuştu. söylemem ise daha zorluydu.
doğrusu bi gün yalan söylerken zorlanacağımı hiç düşünmemiştim. çünkü önceden deneyimim vardı ve bu yüzden yalan söylerken zorlanacağımı düşünmüyordum. aklıma böyle bi ihtimal gelmemişti. geleceğini de sanmıyordum.
söyledikten, söyleyebildikten sonra; yalan söyleyebilmek ve yalan söylemek üzerine düşünmedim değil. biraz saçma şeyler aklıma geldi, ama sonra hepsini unuttum. aklımda kalan ise şu oldu; ne yani, onca zaman sonra şimdi tekrar eskisi gibi birine mi dönüşecektim? ne yani onca uğraşdan sonra başardığım eski ben'e geri dönüş mü yapacaktım?

evet, öyle olacaktı. öyle yapacaktım. her konuda olmasa bile, bu konuda eski ben'e dönecektim. çünkü geç de olsa, şimdi anlamış ve kabul etmiştim; gerçek dünyada, çamuru yalan ve aldatmayla yoğrulmuş insana doğruyu söylemenin bir anlamı yoktu. doğru olmak, tüm söylenen yalanların karşısında doğruca durmak hiçbir boka yaramıyordu. çünkü insanlar doğruyu duymak istemiyorlardı. doğru onların umurlarında bile değil. uzun zaman önce şunu kabullenip yaşamaya başlamışlar bile; larhayat onlar için, sadece kazanmak veya kaybetmekten ibaretti ve onlar da her durumda yalnızca kazanmayı umursuyorlardı. nasıl kazandıklarını önemsemiyorlardı ve bu düşünce onların akıllarının ucundan bile geçmiyordu. nasıl olursa olsun kazanmaya bu kadar takmış insanların karşısında öylece durmak, kaybetmeye razı olmaktan başka bir şey değildi. şimdi biraz daha anlıyor ve görüyorum ki; sadece doğru söyleyerek yaşamaya çalışmak, başardığın kadarını da yaşamak; çocuksu bir aptallıktan fazlasıydı. çünkü çocuklar bile zarar görebileceklerini düşündükleri anda rahatlıkla yalan söylerler. yetişkinlerin dünyasında bu aptallıkla yaşamaya çalışmanın hiçbir mantıklı açıklaması yoktu. inat edip yaşamaya da gerek yoktu. şimdi onlar gibi davranmalı ve onlar gibi davranarak, ellerindekini alıp yere çalmalıydım. yalan söylemeye başlayarak öyle yaptım. ellerindekini alıp keyifle yere çarptım.

tabii bunu yaparken, yani yalan söylemeye bi anda karar verip, yalan söylemeye başlamadım. öncesinde en ufak şeyleri bile kazanmak için bana sürekli yalan söyleyerek, beni yalana karşı aşinalaştırdılar. zamanla tüm yalanlarına ve yalandan örülü hayatlarına iyice alıştım.
onlara yalan söyletmenin öncesinde, beni ufak ufak yalancılıklarına alıştırdılar, alıştırmışlardı. bende artık kabullenmiş ve yalan söylemeye yavaş yavaş dünden razı olmaya başlamıştım bile. sonrasında onlara yalan söylerken, ben de fazla zorlanmadım ve ilk yalanlarımı söyleyebilmiştim bile. tüm bunlar bi oyun gibiydi ve doğrusu, gerçeğin bu halini unutalı çok uzun zaman olmuştu.

hem zaten bir oyunun içine girmişsem, oyun buysa ve kurallar sadece yalan söylemekten ibaretse ve ben o oyunu oynamak zorundaysam, yalan söylememek aptalca olmaz mıydı?
bu arada tabiki aptal durumuna düşmek kötü değil, ama ne yazıkki; sadece "ne olursa olsun kazanan" olmaya odaklanmış insanların için de, doğru söyleyerek oyun oynamak pek akıllıca değildi.
akıllıca olan, içinde olduğum oyunun tek kuralına göre hareket etmekti.
yani oyun yalan söylememi gerektiriyorsa, neden söylemeyecektim ki? hem zaten yalan söylemeyeceksem oyundan çekilmeliydim değil mi? ama oyun oynamaya çoktan razı olmuştum ve bu yüzden çekilmedim.
çekilmek yerine oyunun kurallarına uymaya karar verip, oynamaya başladım. ilk başlarda iyi bir oyuncu değildim ama zamanla iyileşmeye başladığımı görebiliyorum. oyunun diğer katılımcıları da, oyunda çok çok iyi olmam için ellerinden geleni yapıyorlar. ellerinden geleni yapmaya devam edeceklerini de biliyorum.

şimdi dönüp bakıyorum da; onca yalansız yaşam kuramamışın içinde, sadece doğru söyleyerek yaşamak, aptallıktan öte, deliliğin ta kendisiymiş. hatta delilikten başka bir şey değildi.
yıllarca doğruluk takıntısı üzerinden kendimi boşuna hırpalayıp durmuşum. üstelik bu takıntı yüzünden boşu boşuna uyumsuz biri olmuşum. adımın başına; huysuz, geçimsiz, gıcık, sinirli, öfkeli, dengesiz gibi sıfatları boşuna taktırıp durmuşum.
gerek yoktu tüm bunlara. uyumsuzluğa, diğerlerine ve bunların beraberinde getirdiği hırpalanmaya.
çünkü; onlara açık oldukça, açık bıraktığım yerlerimden soktular. açığımı kapamak için elimde bir şey yoktu.
soktukları günlerde bi müddet, soktukları yerlerimin acısını izledim. alışırım diye bekledim ama alışamadım. canım gittikçe daha çok yandığında, onlar gibi olmaya karar vermiştim ve işte şimdi onlardan biri olmaya dönüşmeye başlamıştım.

şunu da anladım ki; açık olmak, yalansız yaşamak; insanların seni istedikleri yerde, istedikleri şekilde eğip bükmeye, her an saldırmaya, seni başkalarının yanında aşağılamaya ve hatta haksız olduklarını bile bile haklı olduklarını söyleyerek seni haksız düşürmek için ellerinden geleni yapmalarına, paran olduğunu bildikleri anda seni soyup soğana çevirmelerine, duygusal anlamda ve ikili ilişkilerinde, seni doğruluğundan dolayı manipüle ederek, istedikleri gibi kullanmalarına neden oluyor.
tüm bu olup bitenlerin sonunda anladım ki; doğruyu söyleyerek ve doğruluk üzerine yaşayarak çıplak olmak kendime kötü davranılması hakkını onlara vermekten başka bi şey de değildi.

şimdi yalan söylemek bazen onları taklit etmek gibi dursa da, yaptığım onları yarı taklit olsa bile, tam anlamıyla taklit etmek de değil. sadece bir savunma şekli.
zaten, eğer yalan bir silahsa, elinde silah olan birinin karşısında, savunmasız bi şekilde öylece durmak da pek akıllıca değil. bu durumdaki akıllılık; benimde elime silah almamdan başka bir şey değildi. çünkü; elinde silah olan birinin merhamet duygusu yarı yarıya azalmışken, savunmasız bi şekilde yani sadece doğruyu söylemeyerek öylece karşısında durmak, onun tarafından vurulmak için onu tahrik etmekten başka bir şey değildi.

özet olarak şöyle söyleyip konuyu kapatayım; sadece doğru söyleyerek yaşamak için çok uğraştım, bi müddet başardım da ama ne yazıkki, iyi görünen kötü insanlardan kendimi korumak için, bazen herkes gibi davranmak zorundayım. bunu siz istediniz. ben de öyle yapıyorum. anlaşmamıza sadık kalacağım. ve herkes bilir ki, ben sözlerimden dönmem......

-------

bu yıl, hakkımı dolaylı olarak alan birinin iş yerinden; bende çikolata, meyve, cips, ciklet, yemek gibi şeyleri dolaylı olarak alıp yiyerek kendimce ödeştiğim bir yıl oldu.
arkadaşlarım hâlâ "ilk geldiğinde 'haram, haksızlık, etik değil' falan filan diyordun ama zamanla seni de kendimize benzettik, hırsız oldun çıktın" diye dalga geçiyorlar ama biliyorum ki çalmadım. çünkü hakkımı istediğimde bir sürü tantana çıktı ve sonrasındaki olaylarda da çıkmaya devam ettiği için bende artık tantanasız bi şekilde hakkımı alarak ödeşmeye çalıştım.
umarım bu yaptıklarım haksızlığa girmiyordur. gerçi içim rahat ama yine de bi kaşıntı yok değil.
vicdan, insanın gerçekten polisiymiş. haklı bile olsa, sürekli "haklı mısın, haksız mı" diyerek düşündürtmekten geri kalmıyor. yani bu yıl vicdanımın sesinin çokça çıktığı bi yıl oldu. çünkü daha önce bana yapılan vicdansızlıklara karşı, kendimce "affedici" olarak yaklaşıp pek karşılık vermemişim ve karşılık vermediğim için de vicdanımı işsizlikten uyu moduna geçip öylece kalmış.
şimdi bana yapılanlara karşılık verince, uyanıp her an beni, ne yaptığım, hakkında sorguya çekip duruyor. zavallı vicdanım, çalışmaya çalışmaya pas tutmuş. pas tutturmuşum. şimdi uyan ve çalış......

-------

bu yaz bi tatil köyünde asgari ücretle köle olarak çalışma deneyimim oldu ve uzun zamandır unutmuş olduğum o gerçek "yaşam kavgası" olaylarına ilk gözden, kulaktan, kalpten ve akıldan şahit oldum. insanların hayatı, yüzlerindeki gülümsemelere rağmen çok zor geçiyor.
parasızlık insanları olmadıkları, girmeyecekleri şekil şukullere sokuyor. parasızlık karşısında "yapmam etmem" dediğimiz ne varsa yapıyoruz. 

parasızlık kolay değil biliyorum ama bu kadar zorluk yaşanıldığını bilmiyordum. daha doğrusu, bir süredir, insanların parasızlık yüzünden bu kadar zor durumlara katlanıldığına şahit olmamışım veya olduklarımı da unutmuşum.
evet unutmuşum. oysa insanların hayatı zor ve hayatlarını zorlaştıran yine çoğunlukla kendilerinden başkası olmasa bile, zorlu bi hayat yaşamaları çok üzücü. 2018, bunu görüp üzüldüğüm bir yıl oldu. çoğunlukla kendileri hayatlarını zorlaştırmış olasalar bile, bu kadar zorlu bi hayat yaşamayı hak etmiyorlar. bunu anladım.

------

2018, hayatına sahip çıkmanın, doğru ve yanlışlarının yalnız sana ait olduğunu ve bunun için hiç kimseye hesap vermeden yaşamam gerektiğini tekrar tekrar ve tekrar deneyimlediğim bir yıl oldu.

------
2018 yılında anladım ki; çok yanlış yapmak, insanı çokça salaklaştırıyor. yani aslında salak olup çıkmışım ama bu salaklığı saflık sanmışım. bu yıl, saflık ve salaklığı birbiridinden ayırdığım bir yıl oldu.

--------

iltifatların çoğu yalan. inanmayı bıraktım ve bir çok kişiye de bunu öğütlediğim bir yıl oldu. oysa ne haddime ise. neyse işte ama öğütledim gitti.

--------

2018'de büyük küçük, yaşlı genç, kadın erkek demeden herkesin aslında yalnızlık korkusu olduğunu ve yalnız kalmamak için her boku yediklerini görmekten usandım. yalnızlıkla kimse baş edemiyor veya baş etmeleri gerektiğini bilmiyorlar. bu hallerine şahit oldukça üzüldüm.

--------

2018'de kpss sınavına girdim ve gördümki, bilmediğimi sandığım matematik'ten aslında hiç ama hiçbir şey bilmiyormuşum. bu yüzden yıl sonuna doğru matematik öğrenmeye başladım. birazcık ilerlemedim değil, ama aslında işime yarayacak kadarının henüz 10'da 1'ini bile öğrenmiş değilim. umarım 2019'un ortasına geldiğimde matematiği sular seller gibi öğrenmiş olur, dgs'yi aşıp hukuk öğrencisi olurum.

--------

2018'de bir iki tanesi hariç bütün pantolonlarımı daralttım. çünkü kilo almadığımı ve alamayacağımı kabullendim. artık etrafta götü paketlenmiş bi şekilde yürüyorum.
ilk günler daracık pantolonlar yüzünden herkes götüme bakıyormuş hissiyle yaşasamda, zamanla aslında pek kimsenin götüme bakmadığını, baksalar bile kötü bir şey olmadığını kabullendim. hem şimdi düşünüyorum da, pipimle ve bedenimle bu sayede biraz daha barıştım gibi. üstelik pipimin pantolonlardan belli olmasını da umursamıyorum. eskiden rahatsız olurdum ve bol giyinmemin nedeni buydu. ama şimdi umrumda değil ve aslında hiç umrumda olmamalıymış. yeni anlıyorum.

--------

2018'de kendime giysi olarak hiçbir şey almadım. bu yüzden, olmayan param cebimden de çıkmadı. çok mutluyum.

--------

2018'de çok az cinsellik yaşadım ve cinsellikten bi nebze soğuduğumu da söylemeliyim. hatta bazen cinsellik odaklı yaşadığım için kendimi ayıpladım da. ama nihayetinde cinselliğimle barıştığım ve bu sayede yaşadığım bir kaç cinsel deneyimimin de, daha mantıklı ve fazla rahatsızlık verici olmadıklarını gördüm. 2019'da, daha mantıklı cinsel deneyimler yaşamak dileğiyle.

---------

2018 yılı, kadınları eskisine nazaran daha çekici bulduğum bir yıl oldu.

---------

sığlığın hiçbir çeşidini sevmediğimi iyice fark ettiğim ve sığ insanlardan olabildiğince uzak durduğum ve uzak durmaya enerji sarfettiğim bir yıl oldu.

---------

bu yıl en kendim için sevindiğim durum ise; insanlara mantıklı, akıllıca bi şekilde daha fazla kafa tuttuğum ve inat edip geri adım atmadığım bi yıl oldu. çünkü ne kadar asıp kessem de, aslında eskiden biraz pısırık biriydim ve biri höst deyince kuyruğumu bacak arama sıkıştırıp geri adım atıyordum. şimdi ise akıllıca davranınca kuyruğumu saklaya değil, daha da dikleştirmeye başlıyorum. tabi bunda, artık benimde herkes gibi hiç utanmadan yalan söyleyebilme yeteneği kazanmış olmamın etkisi yok değil. hatta belki de yalan söyleyebilmenin en güzel yanı bu olsa gerek.
haksızlıklara karşı doğruyu söylemeye devam ederek dik durmak çok zor. işin içine yalan söylemek karışsa bile doğru doğru kalmaya devam ediyor. sadece karşımızdakine karşı koyma şeklimiz değişiyor o kadar. bunu anladım ve şimdi herkese rahatlıkla, her yerde sesimi daha gür ve yüksek çıkarabiliyorum. umarım doğruluk ve haksızlığa karşı çıkmak için bile olsa yalan söylemek olmadığımız güzel bir hayat yaşarız. zaten başka ne diyebilirim ki.

----------

2018'de eskisine nazaran daha mantıklı kararlar alıp, hareket etmeye başladım.
çünkü; mantık, insanı A noktasından, B noktasına biraz daha sıkıntısız getirip götürebiliyormuş. bunu yaşayarak kabullendim ve diyorum ki "iyiki mantık denilen bir şey var"
bugüne kadar sanki pek kullanmamışım gibi hissediyorum ama bakalım artık.

----------

burdaki öğrencilerden cinlikleri öğreniyorum. onları gözlemleyerek bir çok şeyi yakından anlamaya ve görmeye başladım. bu sayede bazı normallik algılarımın değiştiğini zihinsel olarak kavrayabiliyorum.

---------

2018'de allah inancım gittikçe derinleşmeye başladı. bu beni çok mutlu ediyor. belki de yaşamaya devam etmemin tek nedeni, allah'a inanıyor olmam diyebilirim.
aslında cümleye dökmüşken şimdi açıkça dile getirmeliyim ki; eğer allah'a inanmasaydım sanırım şu an bunları yazıp yayınladıktan sonra bile intihar edebilirdim.
teşekkürler allahım.

--------

bu yıl sadece yalnız değil, aslında yapayalnız olduğumu anladım ve yıl sonunda kabullendim.
bu yıl yapayalnızlığıma rağmen, etrafımın kalabalık olmasını istemediğimi ve kalabalığı sevmediğimi anladım.

--------

gerçek bir hayat algısı yaşamadığımı da 2018'de anladım. anladıktan sonra baş ağrılarımın başladığını ve hatta şu an bu satırları yazarken de aynı türdeki ağrıların devam ettiğini söyleyebilirim.
zaten bugün, yani bir kaç saat önce de, önceki yazılarda bahsettiğim gerçekliğe bağlanma durumunu yaşadığım için kustum ve o kusmadan sonraki saatlerde defalarca aynı şeyleri yaşayıp durdum.
neler olduğunu, yaşadığım şeyin ne olduğunu bilmiyorum. umarım kötüye gitmeden toparlar anlamlandırırım. allahım yardım et bana olur mu?

---------

bu yıl Öküz Herif'le de tekrar iletişim kurduk.
onunla da ne yağacağımızı ve geleceğimizin ne olacağını bilmiyorum. ama yine de bana ve benim de ona ihtiyacım olduğunu söylüyor. galiba bende onun söylediği gibi inanıyorum. umarım onunla hakkımızda iyi olan ne ise o olur.
şimdilik benden bu kadar. başım ağrıyor. yazıyı da çok uzattım. burda kesiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.