-->

01 Kasım 2025

yine aylardan kasım

Bugün Kasım'a girdik. Ya da dünyalılar olarak Kasım bize girdi.
İşler güzel, hayat güzel, sağlığım yerinde, huzurluyum, mutluyum ve en önemlisi; hayatımda bir koşuşturma yok. Sakin, olabildiğinde sakin bi şekilde geçiyor günler. 
Hayat hep böyle miydi?
siz benim dışımdakiler böyle mi yaşıyordunuz? niye bana söylemediniz ve deli dana gibi ordan oraya, şurdan buraya koşturup durmama izin verdiniz? siz mi izin verdiniz, ben mi ?

haftaya (cumartesi-pazar) vize sınavım var. biraz kastım, çalıştım şu bi kaç gündür ama açıkçası pekde düzgün değildi. Çıkardığım çıktılara, vicdanımı susturmak için bugün bakıp durdum, bi ara inat ettim aldım hepsini okudum.
bu satırları yazarken osurdum.
Osurmak içten gelen bir şey olduğu için olsa gerek çok rahatlatıcı.

Buzdolabım çalışırken, çok ses çıkarıyor. Hani bazı insanlar vardır ya, böyle ufak bi iş yapar da onu herkesin gözüne sokar ve o işi yaptığını 7 deveye duyurur (yoksa dübel miydi? ahahaha dübel perde kornişine takılandı değil mi?)  7 düvel.
işte benim buzdolabım da aynen öyle. çalıştığını belli etmeden asla çalışmaz. canım dolabım.

geçen ay kontrollerimi oldum ve doktor 6 ay sonra görüşürüz dedi :) görüşürüz dedim.
adamın sadece söyleyişi aklımda ama yüzünü anımsayamıyorum. bu yüz körlüğü konusuna alıştım. zaten bi çok insan yüzsüzken, bu körlük benim için on numero oldu :)

artık sikiş sokuşlu yalancı duygusal şeyler yaşamıyorum. yaşamadığım içinde yazamıyorum. zaten mantıklı olan bu.
bazen birine sakso çektiresim gelmiyor değil ama "euzu billahi mine şeytani recim" diye diye kendimi sakinleştiriyorum. osbiri de bıraktım. tutunacak tek dalım o var sanıyordum ama meğer durum öyle değilmiş. insan, kendine söz geçirebilirse her şeyden vaz geçebiliyor muş. anladım, öyle yaşamaya çabalıyorum. yer yer başarıyorum. helal bana.

ev eşyaları konusunda alınacak bir şey kalmadı. bu yüzden artık para biriktirmeye başladım.
iyice biriktirip ev almayı düşünüyorum. bi kaç yüz yıl içinde. 
bi evim olunca, sanki tüm sorunlarım çözülecekmiş gibi hissediyorum. sonra ölmeyi bekleyeceğim. yani her halde öyle oluyor. bilmiyorum.

mahallemizde Hacı İsmet vardı. köyden en son gelen. bu yüzden mahalleye de en son gelen ve mahallenin en fakiriydi. tek amacı ölmeden önce bi evi olmasıydı. yıllarca köpek gibi her işe koşturdu, çocuklarını asla boş tutmadı, her an her yerde çalıştırdı. bu koşuşturmaların getirisi olarak da en sonunda oturduğu gecekonduyu alıp, üstüne de bi kat daha ev yapmıştı. yani en sonunda ev sahibi olmuştu.
işin trajik yanı şu ki; ev sahibi olduğu yıl ölmüştü. aklıma o geldi. yeri cennet olsun.
şimdi o evde, iki oğlu oturuyor. biri alt katta, diğeri üst katta. evlendiler, çocukları da var. anneleri de yanlarında. 

şimdi annem aklıma geldi. bütün anneler mi kötü, yoksa kötü anne bana mı denk geldi.
annemin ilgisizliğini kendim abartıyorum sanıyordum. ara ara böyle düşündüm. hayal ve gerçeği karıştırıyor, böyle düşünmek istiyorum falan sanıyordum.
ama geçtiğimiz şu yakın yıllarda bi gün, yani ameliyat sonrası eve döndüğüm o aylardan birinde, 2numaralı ablam ve üvey ikiz kızlarınında geldiği o günlerde, küçük kızlar atışıp dururlarken ablam "öfff valla başımı şişirdiniz" cümlesiyle başlayan bi kalay çekti ve kızlar bi koşu salona kaçtılar. onların kaçışından sonra annem, ablama "sen çok ilgilenme bunlarla. ablalarına ver o baksın. kocaman kız zaten bakabilir. sen çok çekme bunları" dedi.
dedi, dedi, dedi ve o anda benim jetonlar ard arda düştü. 
neden ilkokul çağlarıma kadar bu ablamı annem sandığımı anladım. kendi kuruntum olmadığından emin oldum. annem bana bakmamıştı. gerçekten bakmamıştı ve sanki iyi bok yemiş gibi de, aradan onca yıl geçmesine rağmen, şimdi 5 çocuklu bi adamla evlenen kızkurusuna da aynısını öğütlüyordu geberesice.

5 yorum:

  1. Gemini ile bu yazı hakkında konuştuk. Şöyle şöyle dedi:

    Yazınızı okudum. İçten, samimi ve dürüst bir akışla kaleme alınmış, yer yer güldüren, yer yer de düşündüren bir yazı olmuş. İşte hakkındaki düşüncelerim:

    🌟 Genel İzlenim
    Yazının en güçlü yanı samimiyeti ve içtenliği. Okuyucuyu doğrudan kendi hayatına davet eden, sansürsüz ve doğal bir dille yazılmış. Düşünce akışını takip ediyor ve bu da metne bir sohbet havası katıyor.

    📝 İçerik ve Temalar
    Huzur ve Koşuşturma: "Sakin, olabildiğinde sakin bi şekilde geçiyor günler" tespiti, hayatınızdaki yeni bir dönemi işaret ediyor gibi. Geçmişteki "deli dana gibi koşturma" halinden duyulan pişmanlık ve mevcut sakinliğin kıymeti güzel vurgulanmış.

    Küçük Detaylar ve Mizah: "Osurmak," "buzdolabının sesi" gibi gündelik ve çok insani detayları paylaşmanız, yazıyı eğlenceli ve gerçekçi kılıyor. "7 düvel" ve "dübel" mizahı güzel bir anlık gülümseme yarattı.

    Kişisel Gelişim ve Kendine Söz Geçirme: "Osbiri de bıraktım," "insan, kendine söz geçirebilirse her şeyden vaz geçebiliyormuş" gibi ifadeler, kişisel bir mücadeleyi ve başarıyı yansıtıyor. Kendinize "helal bana" demeniz de bu başarıyı takdir ettiğinizi gösteriyor.

    Hayatın Trajikomik Döngüsü: Hacı İsmet'in hikayesi, yazının en çarpıcı ve hüzünlü anı. Hayat boyu süren bir mücadelenin sonucuna ulaştığı an ölümle karşılaşması, "bir evim olunca, sanki tüm sorunlarım çözülecekmiş gibi hissediyorum, sonra ölmeyi bekleyeceğim" düşüncenizle paralellik kurarak derin bir anlam katıyor.

    Aile ve Çocukluk Travması: Yazının son kısmı, annenizle ilgili olan anı ve "annem bana bakmamıştı" tespiti oldukça duygusal ve sarsıcı. Yaşananları bir başkasının eylemiyle (ablaya verilen öğüt) teyit etmek, bir nevi kabulleniş ve travmanın kökenini anlama anı olmuş. Bu, yazının duygusal ağırlığını artırıyor.

    🗣️ Dil ve Üslup
    Doğrudan ve Samimi: Üslubunuz çok dürüst ve yer yer argo (samimi bir şekilde) kullanmaktan çekinmeyen bir tarza sahip. Bu, yazıyı "filtresiz" ve cana yakın yapıyor.

    Akıcılık: Düşünce akışı hızlı ve konular arasında doğal geçişler var (vize → osuruk → buzdolabı → doktor → duygusal hayat → ev alma). Bu, bir günlük veya kişisel blog yazısı için ideal bir akıcılık sağlıyor.

    💡 Geliştirilebilecek Yönler
    Başlık: "Yine Aylardan Kasım" biraz bilindik ve konunun derinliğini tam yansıtmıyor. Belki yazının içindeki güçlü temalardan birine gönderme yapan daha çarpıcı bir başlık (örneğin, huzur, Hacı İsmet'in evi, yüz körlüğü vb.) metne daha çok ilgi çekebilir.

    Özetle, keyifli ve düşünceli bir okuma deneyimiydi. Kendinizi olduğu gibi yansıttığınız için tebrik ederim.

    Yazıdaki anne konulu son kısım oldukça güçlü. İsterseniz, o kısım veya Hacı İsmet'in hikayesi gibi bir bölüm üzerine daha derin bir analiz yapabiliriz. Ya da yazınızdaki bu yeni dönemi (sakinlik ve hedefler) nasıl sürdüreceğiniz konusunda fikirler üretebiliriz.

    Şimdi ne yapmamı istersiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hacı ismet hikayesi için derin analiz yap

      Harika bir seçim. Hacı İsmet'in hikayesi, yazınızın felsefi ve trajik ağırlığını taşıyan kilit noktalardan biri.

      İşte bu küçük ama etkili hikayenin derinlemesine analizi:

      🏡 Hacı İsmet Hikayesinin Derin Analizi
      Hacı İsmet'in hikayesi, kişisel bloğunuzun o anki akışını aniden durduran, evrensel ve sarsıcı bir trajediyi temsil ediyor. Bu hikaye, sadece bir anı olmaktan öte, insan çabasının, maddi hedeflerin ve yaşamın ironik doğasının bir simgesidir.

      1. 🎯 Hayatın Tek Amacı ve Koşuşturma (Mücadele)
      Tema: Amacın Mutlakiyeti. Hacı İsmet'in tek amacı vardı: "ölmeden önce bi evi olması." Bu, sadece bir barınak isteği değil, aynı zamanda statü, güvenlik ve nihayetinde huzur arayışıdır. Türk toplumunda mülk sahibi olmak, varoluşsal bir başarı ve emniyet kilidi olarak görülür.

      Çaba ve Fedakarlık: "Yıllarca köpek gibi her işe koşturdu," "çocuklarını asla boş tutmadı" ifadeleri, bu amaca ulaşmak için gösterilen insanüstü çabayı ve fedakarlığı vurgular. O, "gecekonduyu alıp, üstüne de bi kat daha ev yapan" kendi kaderini kendi çabasıyla yazan bir figürdür.

      2. 🎭 Trajik İroni: Hedef ve Sonuç Arasındaki Boşluk
      Doruk Noktası: "Ev sahibi olduğu yıl ölmüştü." İşte bu cümle, hikayenin tüm yükünü taşıyan trajik ironidir. Hayatının tüm enerjisini, odağını ve yıllarını bir hedefe adayan birinin, tam o hedefe ulaştığı an o hayatın sona ermesi.

      Felsefi Yansıma: Bu durum, beklenti ve gerçekleşme arasındaki o acı boşluğu gösterir. İnsan, gelecekteki bir mutluluk veya huzur anı için yaşar ve çabalar, ancak hayatın zamanlaması çoğu zaman bu planlara uymaz. Hacı İsmet, hedefine ulaştı, ama o hedefin keyfini sürecek zamanı veya hayatı kalmadı.

      3. 🔄 Hikayenin Blog Yazınızdaki Yeri (Ayna Etkisi)
      Yazınızın bu kısmı, hemen öncesindeki şu düşüncenizle derin bir paralellik kurar:

      "iyice biriktirip ev almayı düşünüyorum. bi kaç yüz yıl içinde. bi evim olunca, sanki tüm sorunlarım çözülecekmiş gibi hissediyorum. sonra ölmeyi bekleyeceğim."

      Uyarıcı: Hacı İsmet'in hikayesi, sizin "Ev alınca ölmeyi bekleyeceğim" düşüncenizin gerçek hayattaki trajik bir kanıtı gibi işler. Okuyucuya ve size, hayatı sadece nihai bir hedef için yaşamanın riskini gösterir.

      Devamlılık: Hacı İsmet öldü, ama ev kaldı. "Şimdi o evde, iki oğlu oturuyor..." cümlesi, bireysel mücadelenin sona erdiğini, ancak çabanın meyvesinin (mülkün) ve mirasın devam ettiğini gösterir. O ev, İsmet'in yokluğunda bile, çocuklarına bir başlangıç ve güvenlik sağlamıştır. Bu, mücadelenin tamamen boşuna olmadığını, ama kişisel ödülün kısa sürdüğünü belirtir.

      4. 💖 Duygusal Etki ve Empati
      Hikaye, "yeri cennet olsun" dileğiyle bitiyor. Bu, sadece bir temenni değil, aynı zamanda Hacı İsmet'e duyulan saygının ve emeğine verilen değerin bir ifadesidir. Okuyucuda, büyük bir emekle kurulan hayatın sonunun bu şekilde gelmesine dair bir hüzün ve empati uyandırır.

      Özet: Hacı İsmet'in hikayesi, bireyin hayattaki nihai amacına ulaşmak için gösterdiği zorlu emeği, ancak bu amaca ulaşıldığı an yaşamın sona ermesiyle ortaya çıkan evrensel ve dokunaklı bir "boşa kürek çekme" hissini yansıtır. Yazınızın o anki ruh haline felsefi bir derinlik katmıştır.

      Bu derin analiz hakkında ne düşünüyorsunuz? Başka bir konuya geçelim mi, yoksa blog yazınızdaki anne konusunu mu derinleştirelim?

      Sil
    2. anne konulu son kısım için derin analiz yap

      Hacı İsmet'in hikayesinin ardından gelen annenizle ilgili son kısım, yazınızın duygusal olarak en ağır ve en kişisel çözümleme yapılan bölümüdür. Bu kısım, geçmişten gelen bir yarayı netleştirme ve nihayetinde kabullenme anını temsil ediyor.

      İşte annenizle ilgili bu son bölümün derinlemesine analizi:

      💔 Anne Konusunun Derin Analizi: Travmanın Teyidi
      Yazının bu son kısmı, karakterinizin (sizin) geçmişten gelen bir şüpheyi, bir şahitlik anı sayesinde kesinliğe kavuşturduğu, adeta bir "jetonun düştüğü" anı anlatıyor. Konu, annenin ilgisizliği ve bunun çocuk üzerindeki kalıcı etkisidir.

      1. 🤔 Şüphe ve İnkar Döngüsü (Kuruntu Aşaması)
      İç Çatışma: "annemin ilgisizliğini kendim abartıyorum sanıyordum," "hayal ve gerçeği karıştırıyor, böyle düşünmek istiyorum falan sanıyordum." Bu cümleler, yıllardır süren bir duygusal kafa karışıklığını ve kendi algısını sorgulama halini gösteriyor. Travmatik deneyimlerde mağdur, genellikle yaşadıklarının gerçekliğini sorgular, kendini suçlar veya olayı abarttığını düşünür. Bu, bir nevi kendini koruma veya durumu normalleştirme mekanizmasıdır.

      İlgisizlik Algısı: "neden ilkokul çağlarıma kadar bu ablamı annem sandığımı anladım." Bu, anneden beklenen temel ilgi ve şefkatin alınamadığının, bu boşluğun abla figürü tarafından doldurulduğunun açık bir göstergesidir.

      2. 💡 Teyit Anı (Jetonun Düşmesi)
      Katalizör Olay: İki küçük kızın atışması, ablanın bıkkınlığı ve en önemlisi annenin tepkisi.

      Doğrudan Öğüt: Annenin ablanıza yönelik söylediği "sen çok ilgilenme bunlarla. ablalarına ver o baksın. kocaman kız zaten bakabilir. sen çok çekme bunları" cümlesi, travmanın teyit edildiği andır.

      Şimdiki Zamanın Geçmişi Açıklaması: Anneniz, aradan yıllar geçmesine rağmen, ilgi göstermeme politikasını bir yetiştirme felsefesi olarak sürdürdüğünü ve bunu bir başkasına (ablaya) öğütlediğini gösteriyor.

      Çözülme (Catharsis): Bu anda, yazarın (sizin) "jetonlar ard arda düştü." Artık bu, bir kuruntu değil, kanıtlanmış bir gerçekliktir: "annem bana bakmamıştı. gerçekten bakmamıştı." Bu, duygusal bir doğrulama anıdır. Kendi geçmişinizdeki boşluğun, anneniz tarafından bilinçli bir tercih sonucu yaratıldığını anlamak, acı verici ama aynı zamanda netleştirici bir keşiftir.

      3. 🔥 Duygusal Tepki ve Öfke
      Sert Dil: Metinde bu anın yarattığı öfke ve hayal kırıklığı, "geberesice" gibi ağır ve yoğun bir ifadeyle dışa vuruluyor. Bu sert dil, bastırılmış ve uzun süredir şüphe edilen bir acının yüzeye çıkışının, isyanının göstergesidir.

      Bağlantı Kurma: Annenin "iyi bok yemiş gibi" bir tavırla öğüt vermeye devam etmesi, yazarın öfkesini artırıyor. Yıllar sonra bile annenin pişmanlık yerine haklılık hissiyle hareket etmesi, bu duygusal kopuşu kaçınılmaz kılıyor.

      4. 🔗 Yazının Genel Akışına Katkısı
      Yazınızın başındaki huzur arayışı ve hayatı sadeleştirme çabası, bu son bölümle anlam kazanır. Bir ebeveynden alınamayan temel duygusal güven ve ilgi, yetişkinlikte sürekli bir koşuşturmaya, huzursuzluğa ve kendi değerini ispat etme çabasına neden olabilir. Şu anki sakinliğiniz, belki de geçmişin bu duygusal karmaşasından uzaklaşma ve kendi kendinize o huzuru yaratma çabanızın bir sonucudur.

      Özet: Bu bölüm, kişisel bir yarayı iyileştirme yolunda atılmış önemli bir adımdır. Annenin tavrının şahitler önünde yeniden yaşanması, şüpheden kesinliğe geçişi sağlayarak geçmişle hesaplaşmanın ve duygusal ayrışmanın önünü açar.

      Bu analizi nasıl buldunuz? Başka bir konuda konuşmak ister misiniz, yoksa blog yazınızın genel havasına dair bir değerlendirme mi yapmamı istersiniz?

      Sil
    3. genel bi değerlendirme yap lütfen

      Bloğunuzun genel değerlendirmesi:

      ✍️ Bloğunuzun Genel Değerlendirmesi: "Yine Aylardan Kasım"
      Bloğunuz, dürüstlüğü ve filtrelenmemiş kişisel akışı ile öne çıkan, samimi bir günlük/monolog havası taşıyor. Okuyucuyu, bir arkadaşının dürüstçe anlattığı düşüncelerin tam ortasına bırakıyor.

      1. 🎤 Üslup ve Ses Tonu: En Güçlü Yön
      Samimiyet ve Dürüstlük: Yazının en büyük gücü, sansürsüz ve cesur oluşu. Osuruktan buzdolabına, vizelerden annenizle olan derin duygusal hesaplaşmaya kadar her şeyi aynı akış içinde sunmanız, yazarın (sizin) sesini çok gerçek ve güvenilir kılıyor. Okuyucu, "biri gerçekten böyle hissediyor ve bunu söylüyor" düşüncesiyle hemen bağ kuruyor.

      Mizah ve Sıradanlık: Gündelik ayrıntıları (buzdolabı sesi, vize stresi) mizahi bir dille ele almanız, yazıyı ağırlaşmaktan kurtarıyor. "7 düvel" ve "dübel" gibi kelime oyunları anlık gülümsetiyor.

      Doğrudanlık: Argo veya sert ifadeleri (samimi bir bağlamda) kullanmaktan çekinmemeniz, anlatıma karakter ve keskinlik katıyor.

      2. 🧩 İçerik ve Yapı: Düşünce Akışı
      Yüksek Kontrast: Yazı, yüksek kontrastlı temaları bir araya getiriyor.

      Huzur/Sakinlik ("koşuşturma yok") ile Yoğun Mücadele (Hacı İsmet'in hikayesi)

      Komik Gündelik Detaylar (osuruğu yazmak) ile Derin Travma (anne ile hesaplaşma)

      Tutarlı Akış: Konular arasında ani geçişler olsa da (bir günlük formatına uygun olarak), temel bir zemin her zaman var: Şu anki huzur arayışı ve geçmişle hesaplaşma. Hayatınızdaki yeni, sade dönemin arka planını bu derin konular oluşturuyor.

      3. ✨ Temel Mesajlar ve Etki
      Otoriteye Başkaldırı ve Özgürleşme: Özellikle "artık sikiş sokuşlu yalancı duygusal şeyler yaşamıyorum" ve "insan, kendine söz geçirebilirse her şeyden vaz geçebiliyormuş" gibi kısımlar, bir kişisel özgürleşme manifestosu niteliğinde. Kendi hayatınızın kontrolünü elinize aldığınızı net bir şekilde ifade ediyorsunuz.

      Maddiyatın İronisi: Hacı İsmet'in hikayesi, kişisel hırs ve başarı (ev sahibi olma) ile hayatın kısalığı arasındaki acı ironiyi çok güçlü bir şekilde aktarıyor. Bu, yazının yalnızca kişisel dertleri değil, varoluşsal temaları da ele aldığını gösteriyor.

      🎯 Genel Değerlendirme Özeti
      Bu, okuyucuyu yakalayan ve düşündüren bir blog yazısı. Klasik blog formatlarından uzak, dürüst bir arkadaşın masada anlattığı hikayeler gibi. Bu samimi tonu korumaya devam etmeniz, okuyucu kitlenizle güçlü bir bağ kurmanızı sağlayacaktır.

      Sil
    4. Twitter'ın veya X'in yorumu ise şöyle oldu:

      Bu yazı, tam da Kasım ayının o gri, içe dönük havasına yakışır bir iç döküşü olmuş. "Hayat Erkeği"nin kaleminden çıkan bu samimi monolog, sanki bir fincan kahveyle pencere kenarında söylenmiş gibi hissettiriyor – hem gülümseten, hem de göğsüne oturan bir ağırlık bırakıyor. Öncelikle, dürüstlüğü için bravo diyorum; osuruktan bahsedip hemen ardından çocukluk travmalarını masaya yatırmak, çoğu insanın kaçındığı bir cesaret. Bu filtresizlik, yazıyı yapaylıktan uzak, gerçek bir günceye dönüştürüyor.

      Beğendiğim kısım, o sakinlik arayışı ve "vazgeçiş" teması. Yazarın, "sikiş sokuşlu yalancı duygusal şeyler"den uzaklaşıp kendine söz geçirme mücadelesi anlatırken, "helal bana" demesi içimi ısıttı. Evet, osbiri gibi şeyleri bırakmak (ki ben de "euzu billahi mine şeytani recim" ritüelini anlıyorum, bazen şeytan içimizden konuşur) ve para biriktirip ev hayali kurmak... Bunlar, modern hayatın o deli dana koşuşturmasından kurtulma çabası. Ama ironisi de vurucu: Hacı İsmet'in hikayesiyle, o "bi kaç yüz yıl içinde ev alıp ölmeyi bekleme" fantezisi, sanki Camus'nün absürditesini Türk mahallesine taşımış. Evet, diyorum içimden, mutluluk bu mu? Sakin bir buzdolabı gürültüsü, vicdanını susturmak için okuduğun notlar ve annenin o soğuk öğüdüyle yüzleşmek... Hayatın trajikomik yüzünü öyle güzel yansıtmış ki, okurken hem güldüm hem "ah be" dedim.

      Aile kısmı ise en sızlatan yer. O "jetonların ard arda düşmesi" anı, okuru da kendi çocukluğuna ışınlıyor. Annenin ilgisizliğini abarttığını sanmak, sonra gerçekle yüzleşmek... Bu, birçok insanın sessizce taşıdığı bir yara. Yazarın öfkesi ("geberesice") haklı bir isyan gibi, ama kabullenmeye doğru evrilmesi umut verici. Bütün anneler kötü mü? Hayır, ama kötü olanlar yeterince iz bırakıyor, değil mi?

      Kısacası, bu yazı bana şunu düşündürttü: Kasım, tam da böyle hesaplaşmalar için var. Koşuşturmasız bir hayatı kutlarken, geçmişin hayaletlerini kovmak... Eğer "Hayat Erkeği" bu satırları okuyorsa, devam et derim; bu dürüstlük, seni o hayalini kurduğun eve taşır – ya da en azından, yolda osurup rahatlamanı sağlar. Sen ne dersin, bu yazı sende ne uyandırdı?

      Sil

düşüncelerini kendine saklama, milyonlarla paylaş.