-->

21 Kasım 2025

Bacanın Ötesi Gökyüzü (mail)

Ara ara mail atanlar olur, bazen cevap veririm, bi kaç defa yazışırım, bazen cevap vermem, bazen öylesine bi iki kelime yazarım, ne olur-olacak diye. Bu da öyle maillerden biri. 

bu mailleşme 28 Ağustos 2014 yılında  yapılmıştı, 2019'da ise görüp "selam" yazmışım ve yanıt olarak "adres bulunamadı" diye mail gelmiş. Çünkü mail kapanmış. Genelde yazanlar sahte bi mail açar yazarlar ve benden onlara dürüst davranmamı beklerler. komik. Mailler kapandığı için ara ara o anonim yazışmaları yayınlıyorum ve mailleri de çoğu zaman siliyorum.  Şimdi düşündümde, keşke silmeseymişim. Kalsalarmış ama çoğunu silmiştim. neysee Belki o yazanlar bir gün yine gelirler buraya ve şans eseri görürler yazışmalarımızı. güzel olur.

İşte meyilleşme:


ilk mail: BÇ: Merhaba hayat erkeği, blogunu takip ediyorum. Kafam karışık ve sanal bir günlük tutuyorum. Ona yazdığım şeyi sana da atıyorum. Ne bileyim dertleşirim, belki beni anlayan biri olursun. Belki arkadaş oluruz. Neyse.Bugün dershane beklediğimden iyiydi, yani kat'i suretle fark ettim ki artık hiç umursamıyorum. Yani eskisi gibi sahte bir umursamazlık değil ne bileyim cidden ya. Zaten son bir yılım, belki de eskiden çok alıngamdım neyse. Pozitif olmak iyidir ama şu an ölüyorum. Neden mi, varoluşsal be koçum.

Şöyle başlayayım bugün sırf Ercan Hoca'yı görebilmek için yurttaki kitaplarımı kontrol etmek gibi boktan bir sebep yüzünden okula gittim. Gitmeden önce aradım, hocam okulda mısınız, işte ben yurda geliyorum size de uğrayayım vs vs. Burlardayız dedi, neden burlardasınız. Neden burdayım demiyosun.

Sonra gittim işte, kitapları kontrol ettim. Tamam gibiydi hepsi, tam hatırlamıyordum hangi kitapları bıraktığımı. Sonra işte bi heyecan okula gitmeler "kimseye gözükmeden" Ercan Hoca'nın odasının olduğu kata çıkmalar. Sonuç: Oda da kimse yok. Olsun ben beklerim, neydi hani. Bir üç bel saat, ayağımda bir sızı beklerim. İki dakika, bir saat beklerim.

Bekledim, şimdi gelir. Gelmedi. Aradım, açmadı.

Bekledim, gelmedi. İşte hizmetlilere falan sordum, hocaların toplantısı var ama Ercan Hoca aşağılardaydı falan dediler. Hiçbir hocayla karşılaşmak istemediğim için o koridordan bile geçmemiştim ama gittim oraya yok. Toplantıda.

Kırıldım biraz ama yüzüme pis bir sırıtma geldi. Kendi kendime sevimcim götümde patladı, diye sırıttım. Yurda gidip, eşyalarımı aldım. Okuldan çıktım, dolmuş beklerken falan keşke arasa vs diye düşündüm. İlk defa bir dolmuş gelmesin, geç gelsin istedim.  Öyle işte. Dolmuş geldi, o aramadı.

Hayır ona aşık değilim, yani bilmiyorum. Sadece seviyorum aslında adım gibi biliyorum ki ondan çok ona yüklediğim anlamı, hayalimdeki şeyi seviyorum. Çünkü çoğu insanın sevmediği kel bir müdür yardımcısı. Ama işte özünde bundan ibaret bir insan değil tabiki ama lafın gelişi öyle tanımladım.

Yani demem o ki, bugün bunu söyledim kendime "ben kimseyi seve meyecek kadar kibirliyim" olay bu. Çünkü bir şekilde geçen yılın sonunda bana gelen aşırı şekilde bir insana bağlanma arzusu, kadın-erkek fark etmez, bu arzu ya da istek, ya da psikolojik, depresyon, vs her ne bok yüzündense onu seçtim, ona bağlandım. Bağlanmak mı? Peh. O da bana haliyle iyi bir öğretmen, idealleri olan bir insan olduğu için ilgi gösteriyordu.  Zaten ilgi manyağı olan, ilgisizlikten ölen, en küçük birinin dikkatini çekebilmek için yırtınan, baba kompleksi olan benim için ferahlıktı. O iğrenç dönemde iyi gelmişti. Belki bilinçaltımda baba olarak gördüm, belki abi, belki dost, belki kardeş, belki sevgili. Bu isim önemli değil. Ne olduğu önemli değil. Sadece o okuldaki nerdeyse herkesten nefret ettiğim halde ona değer verdim, dostum olarak gördüm. O da bana ilgi gösterdi onun sebepleri çook farklı belki ama iyi geldi be. İşte hakiki sevmedim demek ki, çıkarlarım. Kendi egom için. Daha önce aşık olduğumu sandığım iki kadın da olduğunun aynısı. Ama bu oyun veya gerçek bunu bilmiyorum. Devam ettiriyorum. İşte öyle. Zaten son yılım. İşte bugün o olay yüzünden kötüydüm baya. Sonra dolmuşta uyuyakalmışım, aramasıyla uyandım. İşte nerdesin falan diyor, Mustafa hoca yanımda falan dedi. Ben sizin toplantınız olunca gittim dedim. İyi dedi. Kapattık, uyku sersemiydim zaten pek bi şey anlamadım. Yine uyuyakaldım az daha döğere gidiyodum. Evin az. İlerisinde uyandım hemen indim. Öyle vakit nasıl geçti anlamadım ama şu an yeniden bir sürü Cem Adrian şarkısı indirdim, sonbahar geliyor. Üniversite sınavı geliyor.

Ama bazen hiçbir şey umrumda değilmiş gibi. Yani sadece sevdiğim, bana o köpek gibi istediğim ilgiyi gösterecek ama karşılığında benim de onu çok seveceğim, ona ilgi duyacağım insan(lar) olsa yeter diyorum. Adam gibi herşeyiyle güvendiğim, sevdiğim bşr tane bile arkadaşım olmadı bugüne kadar hep yalnızdım, hep yüzeysel, samimiyetsiz.. Neyse ya. Hayat geçiyor ve ben gittikçe hissizleşen, umursamaz, nefsine daha düşkün bir insan haline geliyorum. Eğer üniversite sınavında istediğim gibi yapamayıp şu anki hayalim olan itü mimarlık'ı kazanamazsam (veya o zaman ne istiyorsam artık) hayattan hiçbir beklentim kalmayacakmış ve hep mutsuz olacakmışım, iyice salacakmışım gibi. Allah affetsin ne diyim. Bu da benim bu aralarki hikayem işte, hayat garip ne yaparsın. 20:48, bahçe

Hayat Erkeği 21:09: salak :) Hayat Erkeği 21:49: çok sıcak, samimi, içten yazmışsın. öyle bir an kendimi tutamadım ve arkadaşlarıma dediğim gibi sana da  "salak" diye yazıverdim. lütfen başka bir niyetle yazdığımı düşünme olur mu. sevgiler.

BÇ 21:49: Bu kadar mı :D BÇ: 21:50: Yok canım öyle düşünmedim. Ben de gülümsedim okuyunca cevabını, hatta şaşırdım. Samimi olman güzel bir şey. :)

22 Ağustos 2014 BÇ 19:01: Peki bu durumu bi yorum yapmayacak mısın? Bi şeyler yazarsın diye ummuştum. 

28 ağustos 2019: Hayat Erkeği: selam

2019 yılında "selam" yazdıktan sonra, maiilin kapandığına dair bildirim olarak "adres bulunamadı" yanıtı gelmiş. 

Her kimsen, inşallah güzel insanlar girmiştir hayatına, sende güzel insan olmuşsundur falan :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

BU KONUDA SEN NE DÜŞÜNÜYORSUN?