-->

25 Nisan 2025

ayakları yoktur ama trenlerde kaçar

20 gün kadar önce resmi olarak 40 yaşına bastım. resmi olarak da kırkım çıktı yani ama anamın amından çıktığım gayri resmi günü bi türlü öğrenemedim gitti. annem bile ondan ne zaman çıktığımı bilmiyordu...
peki neler yaşadım ben öyle 40 yıl boyunca ya?
sanki hiçbir şey.
canım sıkılıyor yine. 40 olunca geçmiyor bu lanet olası can sıkıntısı.

hayatımda kimse kalmadı. var olduğunu sandıklarım da meğer yokmuş. geç anladım ama olsun anlamam iyi oldu.
yeni bi hayata başladım yine.
sıfırdan. bir bile değil yani. sıfır.
sık sık yaparım ben böyle. sıfırdan başlamak lazım sık sık. çünkü başka türlü kendimi nasıl var edebilirim ki. hiç var olamamışım hissiyle boğuşmalarıma son verme yöntemlerimden biridir bu. giderim bi yerlere, beni sevecek birileri vardır diye ama gittiğim yerde de pek sevilmem. sevdiremem kendimi. ben sevilmemek için doğmuş o kişinin ta kendisiyim. helal bana. tek değişmezimdir bu. tutarlığıma kurban olayım. 

elimde olsa yeniden yeniden yeniden başlamam aslında ama elimde değil. kimse istemeyince beni, hiç sevilmediğimden emin olunca, kimsesiz biri olduğumu iyice belleyince çeker giderim bi yerlere ve orda çatmaya başlarım bulduğum şeyleri birbirine. sonrada yuva derim çattıklarımın altındaki boşluğa ve düşerim içine. boşluğa. boşlukta kıvrana kıvrana kıvama gelirim. boşluğu doldururum iyice kendimle. asla boş yer bırakmam geriye. 

bir şeyden pişmanım aslında.
hayatı erken anlamışlığımdan, iyi anladığımdan, çok erken yaşlarda hayatın ne bok olduğunu çözmüşlüğümden pişmanım aslında. çok değil aslında ama işte birazcık pişmanım.
sahi ne olurdu yani bende aptal insanlar gibi çözemeseydim hayatı ve at gözlüklerimi hiç çıkarmayıp öylece yaşayagitseydim kalabalıklarla. ya da kandırıverseydim herkesi, onlarmış gibi yaşayagelseydim bu düne. 
hiiiiiçççç sanki bok vardı işte. 
her şeye bi dalyaraklık yapmak, her şeye ters ters bakmak, işime gelmeyene siktir çekmek, çekemediğim yerden siktir olup çekip gitmek falan. 
ne vardı yani tüm bu uyumsuzlukları milletin götüne sokar gibi gözüne gözüne sokarak yaşamak.
ne boka yaradı tüm o dürüstlükler, o doğrucu davutluklar ve sikik sikik ortamlardan havalı kalkışlar. hiç.
bak işte herkes yalancı hayatında, birbirine attıkları kazıklarla güle oynaya yaşarken sen burda iki kelimeyi bir araya getirerek kendinin iç acısını dökmeye uğraşaduruyorsun. salak.
yiyecektin o kazıkların hepsini, yutacaktın o lafları ama tutamadın işte. öylece kaldın ve terk ettim sanırken, aslında hep terkedildim ve şimdi de anlamışlığınla beraber terkettikler diye ağlayıp duruyorsun. salak.
ama artık çok geç. sen molada tuvalete gidip sıçarken tren kaçtı. dilini bilmediğin bir şehrin en karanlık istasyonunda valizsiz, çıplak ayaklı kalakaldın. ne olacak şimdi. sonraki tren varmıdır acaba. ya da ne zaman. haftaya mı?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.