-->

23 Şubat 2024

baba söyler misin; ARA GÜLER mi, GÜLMEZ mi?

 Yıllar önce ufak bi entel dantel takımının alkışları eşliğinde açılan Ara Güler sergisinde gezinirken, ona da fotoğrafları gibi muamele edilen sanatçının kendisiyle tanışmış ve onun hayret dolu bakışları altında, anılaştırılmak istenmesine gıcık olması durumunu yüzünden okuyarak şaşırmıştım. Ara'nın uzun bi araya girmek üzere olduğu gerçeğinin yüzüne ısrarla vurulmak istenmesi gibi çekilen onlarca iphone selfieleri, sahte gülücükler eşliğinde tık tık tık sesleri arasında kaynayıp giderken,  adamın suratından düşende bin parçaydı. Adeta allah aşkına beni bırakın fotoğraflarıma bakın diye bağırıyordu ama çığlıkları kimsenin sikinde değildi ve herkes bi an önce, onunla çekildiği fotoğrafı sosyal medya hesaplarında paylaşıp ne kadar sanatsever, sanatçıdostu ve bilumum bilmem daha neler neler olduğu algısı yaratmakla çok meşguldu. 
Oysa sevgili Ara soyadına tezat bi şekilde asık suratını saklama gereği duymadığını belli edercesine sahte gülücüklerden bunalmış bi havayla tırnak ucu kadar küçük merceklere boş boş bakınıyor, zaten doğuştan çökük olan göz torbaları, bu entel tayfanın "sanatçıyla ölmeden önce son bi poz çektik" kokulu hareketleri sonrası 337 kilo daha göz yaşı yüklenmişcesine iyice çökükleşmişti. 
Ablaklaşmış suratı, çökük alnı, o gün iyice düşmüş alt dudağı, tıka basa dolu göz torbalarıyla öylece etrafta gezinip, insanların onu boş boş önemsediklerini ispat etme çabalarını dinliyor, 3-5 poz veriyor ve bi kaç iltifat sonrası diğerine geçip gidiyordu. 
Çok şaşırdığım için ve hatta onunda, sergisine gelenlerin aslında onun özünü ve sanatını hiç siklemediklerini, sikinde olmadığını anlamışlığını kabullenişiyle adama üzülmüştüm ve içten içe çok istememe rağmen fotoğraf çekmemiştim. 
O günün üzerinden yıllar geçti. Yani daha doğrusu sanırım 10 yıl falan. Ama 10 yıl geçmiş olsa bile, onunla ilgili her gördüğüm haberde-fotoğrafta, onun sergideki duruşu ve bomboş bakışları aklıma gelir. hazır bizimde böyle bir fotoğrafımız varken paylaşayım diye paylaşıyorum. 
ama bence insanlara "galiba yakında öleceksin, dur da iki fotoğraf çekelim" diye yaklaşmayın. çünkü ölecekler, öleceklerini bilirler ve yaşayacakların, neden onlarla fotoğraf çekinmekte olduklarını bilirler.
Ben bunu 18 yaşımda anladım. Ya da 19 falan. 
Babamın ölümünden hemen önceki aylardı ve ben babamın iyice çökmüşlüğü karşısında yapabileceğim tek şeyin, etrafta gezinmekte ola bi kaç bacak kadar torununu alıp yatağının kenarına dizip onun, bu pozunun son pozu olduğunu bile bile fotoğrafını çekmiştim. Üstelik ben, ufak piçlerle sonsuzlaşacak tek bi fotoğraf için hazırlıklar vs yaparken, onun da gözleri dolmakla meşguldü. 
İkimizde anlamıştık fotoğrafı neden çektiğimi. Zaten 1 yıla kalmadan ben askere gittim ve o da ben askerdeyken öldü. Fotoğrafı ise hala dolu dolu bana bakmakta.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.