-->

20 Ekim 2022

ne deliye ne veliye

4numaralıablam evlenip gittiğinden bu yana, koca evde ben, annem ve 3numaralıablam yalnız kaldık. Benim de okulum başladığı için, onu bahane ederek sabahın köründe kendimce yaptığım kahvaltının ardından kaçarak çıktığım eve, akşam geç saatlerde döndüğümü göz önüne alırsak; annem ve ablamın evde bsaçbaşa kaldıklarını söylemek daha doğru olur.
(Biri 45 yaşında, biri 85 yaşında olan bu iki kokuşmuş kadın, her an ve her şey için kavga edebiliyorlar.)

Geçen aylara kadar evdekilerin kavgalarına şahit olduğum zaman aralarına girip evde kavga istemediğimi söylediğimde, bu defa da benimle kavga edip, kavga etmek yetmeyinceyse beni evden kovmaya ve ben kovmalarına karşılık sert tepki verince ise 2numaralıabimi çağırıp, ben ve onun arasında büyük bi harp çıkarıp beni ona kovdurtmaya çalıştıklarından dolayı, artık ablam ve annem birbirlerini öldürseler dahi, öldüklerine emin olup cesetleri de iyice soğuyuncaya kadar onlardan uzak durmaya karar vermiş bulunmaktayım.
Zaten benim, ne olursa olsun onların arasına girme-meme tutumumdan sonra kavgaları azaldı diyebilirim. Ya da ben kavgalarını görmediğim-şahit olmadığım için azaldı sanıyorum ve belki de aslında onlar bana, abimi katmak istedikleri bi oyun oynuyorlardı ve ben kendimi onlardan uzak tutunca oyun da bitti. (Açıkçası onlarla iç içe geçtikten sonra, tüm söylem ve eylemlerinin büyük bir show olduğuna inanmış ve bu inanışımla da, davranışlarını anlamlandırmaya başlamış bulunmaktayım.) Dolayısıyla izleyicisi olmayan bir oyun da mecburen sahneden kaldırıldı.
Tabii bu "gösterileri"n sadece bizimkilere özel olmadığını ve sosyal tabakaların hepsinde oynandığını, küçük büyük ayırmaksızın tüm topluluklarda, kendilerinin durumlarına özel olarak farklı farklı gösterilerinin var olduğunu da düşünmekteyim. Yani insanlar bazen işleri, kendi istedikleri raya sokmak için ortaklaşa bir oyun sahnelerler ve herkes rolünün hakkını fazlasıyla vermiş olarak hayat devam eder, bu arada dürüstlük-doğruluk-ahlaki gelişmişlik gibi safsatalarla aralıksız olarak yıllardır yıkandığı için artık çakıl taşlarına dönüştürülen o kocaman kayalarsa; süzgeç deliğinden elenmişcesine, kendini toplumun dışına atarak kalabalıktan ayrılıp uzak diyarlara çekip giderler. Çünkü hayallerinde; uzak diyarlarda dürüst, doğru ve ahlaklı bir yaşam sürdürmekte olan bir toplum vardır ve topluluktan atılmış olduklarının farkında olmadan, kendi kurdukları hayalin peşinde bir ömür yaşamaya başlarlar.
Bazıları; bu hayali, aslında kendilerinin kurduğunu anladığında acı çekmeye başlarlar ve acılarına son vermek için ait oldukları topluma tepki olarak "yenilgiyi kabul ettim" dercesine pes edip yaşamlarına son verir
Bazıları; yaşamaya bahane olsun diye, kurdukları bu hayalin peşinden inatla gitmeye devam eder
Bazıları, bazıları, bazıları...
Bazılarıysa işte benim gibi, dönüp sıçıldığı toprağa gelir ve geldiğinde anlarki aslında kafasındaki o güzel dünya ve güzel insanlar, güzel kafasındaki kendine özgü birer hayaldi. İşte tam da bu anda büyük bir hayal kırıklığı yaşar ve eğer olurda korkaklık edip intihar etmek veya dönüp kaçmak gibi bir eylem gerçekleştirmezse; peygamberlerin, budaların, matrix'lerin, fahişelerin, alimlerin, zabitlerin ve zahitlerin kurtaramadığı bu kokuşmuş bedenleri anlayarak, içlerinde debelenerek yaşamaya başlar. 
Ben, sondaki BAZILARI'ndanım.

Tüm anlattığım durumlar, herkes için acısız ve doğal bir yaşam ortamı varmış görüntüsü sergilercesine toplumlar ve nesillerce de sürer gider. Ama ben etkileşimden uzak durunca, oyun kendi içinde boğulurcasına kalakaldı. Üstelik izleyicisiyle etkileşime girilerek sahnelenen bu oyundan uzak durmamın sonucunun bana zihinsel ve fiziksel olarak olumlu etkileri olduğunu söylememe gerek yok her halde. Hatta şu an yeri gelmişken, buraya özel olan "ne deliden göt al, ne de deliye göt ver." deyimini söylemenin de tam zamanı.

4 yorum:

  1. Felaket tellallığı yapmaktan hoşlanmam ama bu sadece fırtına öncesi sessizlikmiş gibi geldi bana, ya bıçakları biliyorlardır ya da olay büyüyünce bir süre ortalarda görünmeyip ortalık durulsun diye tutuyorlardır kendilerini güç bela -ki en fecisi bu, patlama bol şarapnel içerir, yaralanırsın- bahsettiğin ikilide (45-85 yaş) “anne olunca anlarsın” formülü bile tutmaz, İsrail-Filistin barışı kadar uzak ihtimal… bir an önce kaç kurtar kendini

    Kurmacalı entrikalar dizilerde tutuyor ama gerçekte “amma abarttın” tepkisi alır, ailende gayrı meşru zengin çocuğu yoksa çok da kurgu arama, havasından mıdır suyundan mı bilmem ama memlekette mantıklı makul aile ilişkisi pek yok, öyle uzun düşünüp plan kuracak sabırlı insanları iş ortamında bulmak bile zor… en kötü ihtimalle salacaksın kendini kavganın akışına doğaçlama “kalbinin götürdüğü yere git” şeysi yapacaksın sakın ha evden gitmeyeceksin, ağlamalı barışma faslında olmamak persona non grata yapar seni… ailen kapı önüne koysa bile “kapıyı yumruklasın azıcık hizaya gelsin” niyetine yapıyordur, annemle ergenlikte çok kavga ederdim üvey babam yine de evden gönderemedi beni, abin mi gönderecek, kanma gözdağına ama çok da yükselmesen iyi olur, günah keçisinin kuzu postlu kurt olduğu hissi uyandırabilir…

    Bir ihtimal daha var; şimdiki umarsızlıkta, hayalet rolü üstlenip kavgada hiçbir göz temasında bulunmadığından ve mümkün mertebe sessiz kaldığından emin olursan yalnız hissedersin uzun vadede ama evdeki kavgalara rağmen huzurun pek bozulmaz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Felaket tellallığı yapmadın ya, hatta yaşadığım felaketlerden sonra gelip bunu yazmışsın :) şarapnelleri falan hep çıkardım attım. şimdi ölü toprağıyla yaşıyorum, yaşatıyorum. sessizlik ve sessiz kalmak gibisi yok. hem iyileştirici, hem sinirsiz ve rahatlatıcı. üstelik gereksiz olan her şeyden arındırıyor.

      anne olsalar bile anlamazlar. bunların kalbi, bedenlerini ayakta tutmaktan başka bir işe yaramıyor. bir hayvancasına düşüncesiz ve bencilce yaşamaya alışmışlar. üstelik en müslüman benim havalarından geçilmiyor. yazıkki müslümanları kötülediklerini bilmiyor ama her fırsatta müslümanlığı kullandıklarını biliyorlar.

      kaçıp kurtulmaktan yoruldum. artık güçlüyüm ve elimde bu koz varken kalıp ne bok olduğunu görmek, iyice görmek anlamak istiyorum. hem yaşlandım ve zaten her tatsızlıkta kaç kaç nereye kadar. durayım biraz soluklanayım.
      yani saldım gibi. ne olacaksa kalıp görmek, yaşamak istiyorum. en kötüsüne hazırım, iyisi ise sürpriz olur :) ben sürprizlere her daim açığım :))

      Sil
  2. ailen kalabalıkmış yaa :) avrupa da yaşamak rahat bu dediğin problemler olmaz orda :)

    YanıtlaSil

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.