-->

26 Şubat 2022

Önceki gün, İstanbul defterini bir süreliğine de olsa kapatmak üzere kaldırıp zihnimin bir kenarına koydum ve bulduğum ilk biletle de memlekete döndüm. İstanbul'dayken, her hastada olduğu gibi bende de kendiliğinden klasikleşen hasta yağcılığı eşliğinde doktorlarla görüştüm ve hastalığın bendeki ilerleyişi hakkında, samimi açıklamalar almak için yavru köpek gibi gözlerinin içine içine tüm samimiyetimle bakıp iyi bir şeyler söylemelerini bekledim fakat bakışlarımı pek iplediklerini söyleyemem, çünkü ben iyi bir hasta değildim, hepsine ellerimde hediyeler olmadan bomboş gitmiştim. 
Bu yüzden olsa gerek, beni kısa cümlelerle hemen başlarından savdılar ve ben de, neyin ne olduğunu anlamamış halde afallamış olarak karşılarından def olup çıktım geldim.
Sonuç olarak 3 ay sonra mr, tahlil vs yaptırıp tekrar kontrole gelmemi söylediler. O süreç boyunca ise kemoterapi ilacı vs almayacağım, fakat epilepsi ilacım devam edecek. (zaten bu epilepsi ilacı sanırım ben mezara girinceye kadar devam edecek olan şeylerden biri.)

İstanbul'da kontrolleri bitirdikten sonra 1 ay daha kalmayı planlıyordum lakin, yanında kaldığım Adanalı Annem'in benden açık açık para istemek yerine "sen çok masraflısın, sana bir şey yetişmiyor" türünden her gün laflar sokması, ona yük olduğumu farklı şekillerde dile getirmesi gibi nedenler yüzünden, onun yanında kalmaya devam etmekle kendimi daha kötü hissedeceğimi düşünüp yanından ayrıldım. 

İlk gittiğim gün yanımda fazla para olmadığı için cebimdeki 200 TL'yi hırkasının cebine sıkıştırmaya çalışırken "abla şu an şimdilik yanımda bu var" diye cümle kurup parayı vermiştim ve o, parayı almak istememesi, benim aslında ihtiyacım olduğunu söyleyip durmasına rağmen bi kaç saniye sonra ise tüm bu söylemlerinin tersine saklayamadığı büyük heyecanıyla birlikte parayı bi anda cebine atması, ikinci gün ise eve bir şeyler aldırması, sonraki günlerdeyse "doğalgaz çok geldi, bu ay elektrik faturasını ödeyemedik, suyu da kestiler kaçak açtırdım, market alışverişine para yetişmiyor, ay sonunu nasıl getiricem" gibi cümleler kurup durmasıyla jetonum düştü ve aslında bu lafların hepsini bana, benden para istemek için söyleyip durduğunu geç de olsa anlayıverdim.
Onu yanlış anladığımı sandığım ilk günlerdeki Aptallık Perdem, sonraki günlerde, ailemin bile beni evden, onlara yük olduğum için kovması gerçeğinin aklıma gelmesiyle yırtıldı ve ben Adanalı Annem'in aslında açıkça benden para istemek yerine, sürekli laf sokarak beni dolaylı yoldan yönlendirip ona yüklü miktarda para vermemi sağlamaya çalıştığını anladım.
Zaten; maaş bağlandı mı, ne kadar alıyorsun, ne zaman alacaksın sorularını üst üstte bi kaç gün sorduğunda ise iyice emin oldumki; o benden maddi bi beklenti içindeydi ve aslında gidecek bi yerim olmadığı için ona gelmiş olmam, onda kalıyor olmam gerçeği onun pek ammrunda değildi. Zaten ben, kendim dışında kimin sikindeyim ki?
Aslında onlarda kalışımın 2.gününde bunu anlamış ve kuzenimi aramıştım lakin o da evinin müsait olmadığını söylemişti ve ben bunun üzerine Öküz Herif'e gitmeyi düşünmüştüm ama Öküz Herif'lede böyle iyice bi keşmekeşin içindeyken gidip ne yapabilirdim ki? Bu yüzden tüm yüzsüzlüğümle kalmaya devam edip, sabah erken evden çıkıp, akşama kadar sokaklarda dolanıp karanlık bastığında ise eve bir bi kaç poşet yiyecek alıp dönmek dışında bir şey yapamazdım. Bende bu yüzden öyle yaptım ve ilk 4 gün boyunca yediğim laflar eşliğinde onda kalmaya devam ettim. Bu süreçte ise Öküz Herif'teki eşyalarımı satıp paraya çevirip parayı Adanalı Annem'e vermek aklıma geldi ama Öküz Herif, attığım "evdeysen, gelip eşyalarımın fotoğraflarını çekip satılığa çıkarayım"mesajıma "fotoğrafla motoğrafla uğraşma, gel al götür hepsini" diye yanıt verince, elim yine boş kalmıştı.

 "ev müsait değil" Ama laf sokmalarını alenileştirdiği 5.gün dayanamayıp Öküz Herif'le yüzgöz olmaya razı olarak kalkıp ona gittim ve evde onun olmamasını umarak kapıyı çaldım. Evdeydi, kapıyı açtı ve ben "2 gün kalacağım" deyip 













Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.