sevilmeyen insanlar ve sevilmediği için de sevginin ne olduğunu öğrenememişler; yaşamlarındaki asıl eksikliğin sevgi olduğunu bilmeden, ama hayatlarında kocaman bir boşluk olduğunun da farkında olarak, bir anlam arayışı içinde çaresizce çırpınırken boşluğa taşıdıklarını bilmeden, hayatlarındaki o derin boşluğu sürekli bir şeylerle doldurmaya çalışırlar.
ben de tüm enerjisiyle, tüm gücüyle, kendisine verilmiş olan tüm vaktiyle, elime geçen her fırsatla o boşluğu doldurmaya çalışanlardan biriydim.
geçmiş zaman için konuştum ama belki de hâlâ öyleyimdir. fakat artık bunun bir eksiklik olduğunu bilincindeyim. ama sadece bilincindeyimdir.
geçmiş zaman için konuşmaya devam edecek olursam;
belki de o koca boşluğun bi şekilde hep farkındaydım ve onun içine düşüp kaybolmamak içinde elime geçen her anı ona bocalıyor, sevgisizliğin verdiği hırçınlığı bastırarak yok etmeye çabalıyordum.
ama yok olmuyordu. çünkü sevgisizliğim, bu yorucu süreçte evrim geçirip beni oyalamaya dönüşmüş, bir uğraşa, bir alışkanlığa dönüşmüştü ve ben de, tüm sevilmemişler gibi bunun farkında değildim.
zavallı biri olduğumu bilmeden, sadece kendime kızgın, sadece kendimden nefret ederek yaşayıp gidiyordum.
oysa bi zavallıydım. sevilmemiş bir zavallı.
şimdi 35 yaşında gelmişken, arkamdaki o eski zavallı bana bakıyorum da; gözümden, onun için göz yaşı dökmekten başka bir şey gelmiyor.
oysa ben iyi biriydim. iyi bir insandım. iyi bir insanmışım.
sevilmediği için durmadan koşarak yaşarken, sağa sola çarpıp sadece kendine zarar veren, gerçekten çok ama çok iyi bir insanmışım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.