-->

27 Ekim 2019

eksik benlik

sokakta gezinirken veyahut bir köşede oturmuş insanları izlerken ya da daldan kalkan kuşun kanadıyla beraber kendi kendime çırpınırken aklımdan geçen onca şeyi yazmak için niyetlenip buraya girdiğimde hepsini unutuyorum.
oysa gözlerim hâlâ ıslaktır, dişlerim hâlâ birbirine kenetlenmiş halde olduğu için gıcırdıyordur ama işte buraya girince, aklımdaki cümlelerin hepsini unutuyorum. yazamıyorum.

gergin bedenim, yavaş yavaş kendini bırakırken derin bir nefes alıp yeniden odaklanmaya çalışıyorum ama olmuyor. silinen silinmiştir zihnimden ve yarım yamalak bir kaç kelime hiçbir anlama gelmiyor.
caddedeyken aklımdan geçenlerin hiçbirini şimdi hatırlamıyorum. sokakta tek başınalığın verdiği o cümle kurma hevesimin hepsi çoktan kaybolup gitmiştir. ben şimdi cümlesiz olmama rağmen, içimde yanıp tutuşan bir yazma arzusuyla kavruluyorum.
olmuyor. hepsi sokakta kaldı.
orda köşe başında gördüğüm kadının adım atışında, mimiklerinde, göz renginde, üstüne atarcasına giydiği özensiz kıyafetlerinde kaldılar.
cümlelerim karşılaştığım adamın sık sakalında, beyazlaşmış saçlarında, buram buram yoksulluk kokan kıyafetlerinde, kim bilir ne zaman kopmuş olduğu için şimdi yarım kalmış olan işaret parmağında, temiz ayakkabılarında kaldı.

yani hepsi orda kaldılar. ait oldukları yerlerde kaldılar. o an kurulan, orda olan orda kalıyor demekki. sonra oturup o anı hayal ederek yazmak diye bir şey olmuyor.
oysa eskiden olurdu. öyle yapardım. oturur saçma sapan bir şeyi düşünerek onun hakkında uzun uzun yazardım. çoğunu öyle düşünmezdim ama öyle yazmak gelirdi içimden ve yazardım. şimdi ise olmuyor, yazamıyorum. belki de o bir yetenek idi ve ben o yeteneğimi kaybettim.
durum böyle ise bile bunun için üzülmüyorum. sonuçta doğduğumda yoktu ve ben büyüdükçe kendi kendime onu kazandırmıştım ve şimdi ise kayboldu gitti.
bu acıklı değil. bu hakkında üzülecek bir şey değil. hakkında üzüleceğim şey bu değil. hakkında üzüleceğim şey; o adamın yarısı kopmuş işaret parmağından başkası değil. çünkü doğduğunda parmağı vardı, tamdı. öylece önemsiz olarak duruyordu ama bir gün bir şeyler oldu ve yarısı kopup gitti. adam eksildi. adam eksik olarak yaşamına devam etti. ediyor.

bu bedensel eksiklikler hakkında düşünürüm. sakat insanlar hakkında, yüzünde derin bir kazanın izlerinin olduğu insanlar hakkında ve diğer talihsizler hakkında. bunları üzülecek bir durum olarak görürüm. onlar için üzülmeli ve güçlü durmalarına gerek olmadığını göstermeli, hayatlarını eksik olarak yaşayabileceklerini, eksik göründüklerini onlara söylemeliyiz. eksikliklerini saklamamaları için elimizden geleni yapmalıyız. yapmaya başladım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.