-->

06 Mayıs 2019

ne hakkında yazdığımı bilmiyorum


Travesti Sesli'yle; arkadaşlığımızdaki kabalıkları, bana söz verip sözünde durmaması ve günlük konuşmalarımızda bile sürekli yalan söylemesi gibi nedenlerden dolayı uzun zamandır görüşmeyi kesmiştim. 
Ama güzel küçük göt kadar bi yerde olduğumuz için sürekli karşılaşıyorduk ve bende karşılaştığımız zaman, o selam vereceğimi sanıp gözlerimin içine enik gibi bakmaya başladığında, başka bi yöne dönüp onu görmemiş gibi yapıyor veya yanından, o "önemsiz" biriymiş gibi hissettirerek geçip gidiyordum.
Çünkü bunu hak ediyordu. Çünkü bütün yalancılar bu davranışı hak ederler. Heleki kendilerine onlarca defa şans verilip, affedildikten sonra hâlâ yalan söylüyorlarsa, bunu onlarca defa yaşamayı da hak ederler. 

Aradan bir kaç hafta geçip de, onu etrafta yine amaçsız ve boş bir arayış içinde koştururken görmemle, ona olan kızgınlıktan kaynaklı öfkem, yerini acıma duygusuna bırakmaya başladı.
(Zaten ciddi ciddi kızmayı da bi beceremedim gitti. Tabi kızmakla beraber, kin tutmayı da iyice bi öğrenmem lazım, ama konumuz şimdi bu değil.) bunun üzerine onu gördüğüm zaman; sisli bi havada, iki şeritli yolda saatte 85 km hızla birbirlerine doğru yol alan iki araçtaki kuzen şöförlerin karşılaşıp geçmeden önceki o kısacık süre içinde, birbirlerine gülümsemeleri gibi, bende onu gördüğüm zaman tebessüm etmeye başladım ve o da bundan bile cesaret alarak gelip özür dileyince, arkadaşlığımız hiç kesilmemiş gibi ama eskisine nazaran biraz daha oturaklı bi şekilde tekrar başladı.

Arkadaşlığımızın yeniden kurulmasıyla beraber, eski samimiyete kavuşmaya başladığımızın bir kaç gün sonrasında, bu eskisine benzeyen samimiyetten cesaret alıp, bi kaç defa yalan söylemeye kalkıştığında, onu yakaladım ve ciyaklamasını duymazlıktan gelip, önceki uyarılarımda olduğu gibi "diğer insanlarla nasıl bi ilişkin ve iletişiminin nasıl olduğu beni ilgilendirmiyor. benimle olan ilişkinde ya sus, ya da hiç yalan söyleme" tarzında uyarılarda bulununca birazcık geri adım atıp, ağzından çıkanlara biraz daha dikkat etmeye başladı. 

Arkadaşlığımız yeni şekliyle ilerlemeye başlayınca bu son halini biraz daha sevdiğimi söylemeliyim. Ama bilirsiniz işte; huylu huyundan vaz geçmez. alışkanlıklar insanı terk etmez, insan alışkanlıklarını terk eder ve terk etmesi için de istemesi lazım. 
O ise terk edemiyor; çünkü hayatının bi kaos içinde olması, sürekli koşturarak, sürekli bi işler çevirerek, sürekli bir gelgit içinde, bir kapandan diğerine yakalanmadan kaçmaya çalışarak yaşamayı seviyor. Bunu ona defalarca anlattım ama ne yazıkki değişen bir şey yok. Bundan o kadar memnunki, hayatına aldığı veya hayatına girdiği insanların da onun gibi sorunlu olduğunu göremiyor.

Üstelik sadece arkadaşlıkları değil, sevgilileri de böyle oluyor. Sürekli sevgili değiştirmeye başladı ve korkarımki, bu hızla beni bile geçecek.
Çünkü kendi sorunlarına eğilip, nerden gelip nereye gittiğini, gitmek istediğini ve hatta neden yolda olduğunu düşünmek yerine; bu anlamda en küçük bir düşünce kırıntısının dahi zihninde yer almasına izin vermiyor, kendi sürekli yeni insanlarla meşgul tutup ordan oraya savrulup duruyor.

bunu ona "biliyorum, büyük ihtimalle herkesten sakladığın ve saklamaya çabaladığın büyük bir sorunun var ama nedense bunu çözmek yerine, kaçıp duruyorsun" diye söylediğimde hemen kendini diğer insanlarla karşılaştırıp "sorunum yok, bak herkes benim gibi yaşıyor. onlardan koşturuyor, o zaman onların da mı sorunu var" diye soruyor. sorusuna "evet, onların da sorunu var ve herkes sorunlarından kaçarken, işte bak böyle saçma sapan bi hayat yaşıyor. bunu bende yaşadım ve büyük ihtimalle hepimiz yaşıyoruz. ama senin sorunun benimkinden bile büyük olabilir" cevap verince "zaten sana göre herkes sorunlu. kimse sağlam değil" diye karşılık verip, konuşmamızı iyice bok bulamacına dönüştürüyor.
Ama artık bi yerden sonra pes edip, onunla uğraşmayı da bıraktım. Sonuçta onun velisi değildim, annesi-babası-abisi değildim. Arkadaşıydım ve onunla olan arkadaşlığımız aslında onun, kendisini oyalayacak bir arkadaş bulmak, hatta; canlı bir oyuncak bulmuş olmasından başka bir şey değildi.

İnsanlara hep böyle bakıyor. İnsanlar onun için zaman geçirilecek birer canlı oyuncak olmaktan başka bir şey değiller. 
Üstelik sadece arkadaşlıklarında değil, genel olarak sevgilileri, fuckbody'leri, tek gecelikleri bile onun için bundan fazlası değiller ve olamayacaklar da.
Onun böyle olduğunu uzun zaman önce fark etmiştim ve zaten tartışmalarımızın başlangıç noktası da hep bu oluyor. Tartışmalarımız bi yere varmak yerine ikimizin arasının kötü olmasıyla noktalanınca ise; artık buna son vermeye karar verdim ve aramızdaki iletişimi gittikçe düşürdüm. Artık buluşalım dediğinde işim var diyorum veya kısa bir an ayırıyorum.
buluşunca ise kafamın içini, alt üst etmiş halde beni bırakıp gidiyor.

Onun kafasının içinde bir şeyler eksik veya fazla. Bunu bilmiyorum ama bildiğim bir şey varki; sorunlarını başka insanların omzuna yükleyip, hadi bana çözüm bul demekten zevk alıyor.
Sorunlarından, başka insanları ortak ederek kurtulmayı alışkanlık edinmiş.
Sorunlarından; onları ya hiç görmemeyi, ya da oturup ağlamayı seçerek kurtulmayı seçiyor.

Bu zavallılığını gördüğümde dayanamıyorum ama elimde gelen tek şey olan; kendi deneyimlerimden yola çıkarak öğüt vermekten başka bir şey de yapamıyorum. 
Elimden bu geliyor ve o sadece sümük ve gözyaşlarıyla kalıyor.
Umarım tüm bunları atlatıp sağlıklı bir insana dönüşür.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.