2017 de diğer yıllar gibi VIZ'layarak gelip geçti.
Tüm yıllar ömürden tek tek yiyor. Bakalım hazıra dağ dayanacak mı?
yıl gelip geçmişken, hesabını da görüp defteri kapamak en güzeli olacak. Zaten başka da yapacak bir şey yok.
-----
2017'nin başında büyük umutlarla Gaziosmanpaşa'daki eve taşınmış, içinde en azından bi 10 sene boyunca günümü gün edeceğimi düşünüyordum.
Ki aslında bir kaç ay o şekilde de yaşadım.
Çünkü yerleşmem ve iyice alışmam kısa sürmedi. Sanki o evde doğup büyümüş gibiydim, o ev hep benim olmuştu, olacaktı. benim için yapılmış gibi hissediyordum. Kendimi o eve, ve evi de kendime öylesine şiddetli bir şekilde ait hissediyordumki, günlerce hiç dışarı çıkmama rağmen sıkılmıyordum. yani açıkçası nedensiz bi rahatlıkla bağlanmıştım.
şimdi dönüp bakıyorum da 33 yaşıma kadar taşındığım tüm evlerimden en sevdiğim ev o oldu diyebilirim.
Ama yıl sonuna doğru okul durumum nedeniyle, Kıbrıs'a geldim ve ev sahibi de pisliğinden dolayı "evi satacağını" söyleyerek çıkmamı istedi. alelacele eşyalarımı Şişli'de oturan bir arkadaşımın evinin balkonuna taşıttım. Bir kaç parça eşyayı da ev sahibinin tanıdığı birine bağışlayarak evden çıkmış oldum.
------------
Ordan çıktığıma üzüldüm, canım çok sıkıldı.
Hatta geçen ay boşanma mahkemem için İstanbul'a 1 günlük gelip gitmek zorunda kaldığımda, evin son halini gidip gördüm ve tadilat nedeniyle, ev sahibimin eşyalarımı düşürdüğü o rezil duruma şahit olunca kendimi çok kötü hissettim.
Sanki bedenim, doktorlardan oluşan acımasız bi organ mafyası tarafından uyuşturulmuş ve gözlerim açık bi şekilde tüm olanların farkındayken, yani her şeyi izlememi sağlayarak böbreğimi, dalağımı falan alıp, beni öylece parçalanmış bi şekilde bırakıp gitmişlerdi.
Oysa 2013 yılında, karım ve çocuğumla yaşadığım evden ayrılırken bile o eve bu kadar duygusal bir bağlılık hissetmemiştim.
"ayrılalım" dedikten sonra, oğlumu alarak evi terk eden karımın ardından, ben de o evde en fazla 1 ay kalmış ve sonrasında ergenlik zamanlarımdan bu yana arkadaşım olan X'le Cihangir'de kiraladığım eve taşınmıştım.
Üstelik evden taşınırken hiçbir şey hissetmemiştim. Sadece "bir an önce taşınmalıyım. Bu evden çıkıp her şeyi ardımdan bırakmalıyım" diye bir cümle baloncuğu, kafamın içinde gezinip durmuştu. Bırakmıştım. Belki de aslında kaçıyordum. kaçmıştım.
-------------
ve 2017, nihayet yalnız kalmam gerektiğini anladığım, aylar süren iç mücadele sonunda kabullenebildiğim, sonrasında ise bunu bilinçli bir yalnızlık olarak yaşadığım ve bundan dolayı da, önceki yıllara nazaran bu konuda kendime yüklenmeden geçirdiğim güzel bir yıldı.
yani, insanın yalnızlığa da ihtiyacı olduğunu anladığım,
yalnızlığın aslında ihtiyacımız olan ekmek, su, hava, güneş, seks gibi ihtiyaçlarımızdan biri olduğunu anladığım,
yalnızlığın aslında bi işkence olsun diye yaratılmadığını fark ettiğim, bunu ta en derinlerime kadar içselleştirdiğim bir yıl oldu.
hatta "2017'de yalnızlığın ehlileştirilmesi gereken bir ejderha olduğunu anladığım ve onu bir kedi yavrusunu severcesine sakince, yavaş yavaş ehlileştirmeye başladığım yıl da oldu" diyebilirim.
Onun bunca yıl beni yakıp kül etmesine izin vermiş olmam aklıma geldikçe ara ara üzülmedim değil, ama sonuç olarak çok da geç kalmış sayılmam.
ve hatta genel olarak "bunu anlamış olmam bile yeter" diye düşünerek rahatladığım yıl oldu.
-----------
2017, sadece kendime daha çok zaman ayırdığım, buna bağlı olarak da "ne yaptım? ne yapıyorum? ne yapacağım?" diye düşündüğüm yıl oldu.
sahi ne yapmıştım, ne yapıyordum ve bundan sonra ne yapacaktım?
oturdum, düşündüm, taşındım. boş yaşamışım gibi hissettim. üzüldüm.
çünkü yaptıklarım içinde, bireyselliğimi ele geçirmek dışında hiçbir şey yoktu. kendi özgürlüğümü kazanmış olmam. kimsenin bana hesap sormasına izin vermediğim bir hayata sahip olmam dışında elime geçen hiçbir şey yoktu. bunun sonucunda ise "belki de özgür olmak, insanı boşlukta hissettiriyor" diye düşünmeye başladım. bi ara bu düşünceden dolayı kafayı yiyecektim ama sonra yine toparlandım. zaten oldum olası, çok iyi toparlayan biriyimdir. çünkü bilirim ki toparlamak için önce dağınıklığı kabul etmek, dağınıklığın varlığını görmek ve ona sahip çıkmak gerek. dağınıklıklara benden iyi sahip çıkan kimse yokken, benden daha iyi toparlayan da olmazdı.
aylar sonra tüm bu dağınıklık ve toparlamaları aştığımda anladım ki, aslında kendi özgürlüğümü kazanmışken, başkalarının da özgürlüğüne neden olacak şeyler yapabilirdim. bu yüzden bi yerden başlamak gerekirdi. kafamı biraz da bu konu üzerine yordum ve önümde beliren seçeneklerden en mantıklısına göre yaşamaya başladım. okul okumak gibi.
------------
nasıl bi kafam varsa, toparla toparla bitmiyordu. bu yüzden başka konular hakkındaki takılmışlıklarımı da, kafamın içinde bir araya toparladığım, sonrasında bu toparlanmışlığı olmaları gerektiği yerlere tek tek yerleştirdiğim ve bu yerleştirme sonrasında kafamda kocaman boşluklar açtığım, bunun sonucunda da, kafamda daha fazla yer ve aslında ne istediğimi, ne yapmam gerektiğini biraz daha anladığım bir yıl oldu.
yıllar önceki dağınıklıkları topladığım, yerlerine taşıdığım, bu yüzden de kendimi daha az suçladığım bir yıldı.
------------
Gözden kaçırdığım ve kabullenmekte zorlandığım yanlışlarımı görüp kabullendiğim, ölçüp biçtiğim, onlara mantıklı cevaplar bularak kendimi kandırmak yerine sadece yanlış yaptığımı kabul ettiğim yıldı 2017.
2017 resmen akıl yılım oldu.
akıllandığım ve aklımı sevdiğim, akıllı olduğumu kabullendiğim yıl oldu :) aklıma sağlık.
-------------
hiçbir şeyden korkmamam gerektiğini ve korkmadan yaşayabileceğimi anladığım yıl da 2017 idi. Korkacak hiçbir şey olmadığını görmeyi tercih ettiğim ve bundan dolayı biraz daha fazla kendime geldiğim, kendi hayatıma sahip çıktığım bir yıldı.
-------------
2017'nin başlarında çalıştığım yerden istifa ederek ayrıldım. Çünkü patronum çok suni bi adamdı ve beni, egosuna yenilmiş olduğu bir anda fırçalamaya kalktı. Doğrusu türü ne olursa olsun fırçalamaların hiçbirini sevmeyen ve iş hayatında karşılaştığı sıkıntıların yarattığı stresin tüm hıncını çevresinde en zayıf gördüğü kişiden almaya kalkışan insanlardan nefret eden biriyim ve bu yüzden, böyle durumlarda bana karşı kırılan ilk potta, o potu alıp karşımdakinin kalbine saplarcasına hesabını dürerim.
İstifam sırasında gelişen olaylara bağlı olarak onu öyle bir ezdimki, sanırım hayatı boyunca bir daha özgüvenini toparlayamacak. Hep o ezik ruh haliyle etrafta gezinip, kendisini bi bokmuş gibi hissettiren zavallı karısının yanağından kalabalıkta öperek, evde ve ofis ortamlarında tek kaldıklarında onu azarlayarak kendini iyi hissetmeye çalışacak. Zavallı kadın, ona sabretmekle hata ettiğini çok geç anlayacak. Ama sonuç olarak hayat onun hayatı ve ayrılma kararını vermesi gereken de ondan başkası değil. evlilik ve boşanma şahsa, sıkı sıkıya bağlı haklardandır.
-------------
2017, unutmuş olduğum "insanlara, sırtımızda değil, yanımızda yer vermeliyiz" cümlemi hatırladığım ve bu cümleye göre, gerçek kişiler ve tüzel kişilerle olan ilişkilerime çeki düzen verdiğim yıldı.
karımız-kocamız-arkadaşımız-garındaşımız veya bilmem neyimiz olsalar bile, kimseyi sırtımızda taşımamalıyız. çünkü yan yana durmadıkça, karşılıklı konuşmak mümkün değil. mümkün de olmayacak.
yani eşitlik için altta veya üstte değil, yan yana olmak lazım. Bunu sağlamak için elimden geleni yaptığım yıldı. bir şeyler başardım. daha fazlasını da başaracağım.
------------
ölmeden önce dünyaya birazcık da olsa yararı dokunan biri olmaya karar verdiğim yıldı 2017.
Bu yüzden ilgi alanlarımdan biri olan Hukuk eğitimine bi yerden başlamaya karar verdim ve 2 yıllık Adalet Meslek Yüksekokulu'na kaydımı yaptırdığım gibi gelip okumaya başladım.
Böylece içindeki o okutulmamışlığıma ait ezikliği de alt ettim. daha da alt etmeyi düşünüyorum.
------------
üniversite okuma kararını vermekle kendimi çok iyi hissediyorum ve sanırım daha şimdiden, hayatım boyunca pişmanlık duymadan aldığım ve hiçbir zaman pişmanlık duymayacağım kararlarımın en başına bu kararım yerleşti bile. bu kararla, adeta içimde bir arı kuşu yarattım. uçmadan duramıyor. duruşu bile uçarak mümkün. öylesine güzel ve sadece bana özel.
------------
hayata, önceki acemi deneyimleri sonrasında aldığı yeni kararlar sayesinde defalarca sıfır'dan başlamış biri olarak 2017'de de sıfır'lanıp, adeta dünyaya tekrar kucak açmış olmak iyi geldi.
33 yaşına basmış bile olsan, hiçbir şey için geç olmadığını, "geç" denilen bi kelimenin insanlar için olmadığını tekrar tekrar anlayan biriyim. bundan yola çıkarak şöyle söyleyebilirim ki; belki de, insanın bir kaç yıl arayla yeniden sıfırlanması lazım.
sıfır'lanmak kararı insanı çok zorlayan bir süreç ama sadece bir süreç. ve özünde, kendi hayatına sahip çıkmaktan başka bir şey değil.
sıfır'lanmak, yaşadığının farkında olmak, bir hayatın olduğunu fark etmek ve bunu insanlara da fark ettirmektir.
belki de hep böyle yaşamalıyız. yoksa bir köyde, ya da modern bir şehirde doğup, hayatını hep aynı şekilde ve belki de yönlendirilmiş olduğumuz bi ideal uğruna yaşayıp ölmenin bize ne yararı olacak ki?
sırf bu yüzden bile olsa, hayatının tek bir anında, hiç alakan olmayan bir konuda emeklemeye başlamak, o büyülü heyecan, o harikuladelikten mahrum kalmamak lazım.
zaten bence; insan, hep yeni şeylerin öğrencisi olmalı.
insan yenilikten değil, yenilen-memiş olmaktan korkmalı.
(demek istediğim şey, aynı hayatı yaşamış olmaktan kaçınmanız değil, aynı hayatı yaşarken de bunun sizin kararınız olup olmadığına karar vermeniz ve öyle yaşamanız.)
bunları söylememin nedeni; sanırım, yıllarca aynı düşünceye saplanıp kalmak, aynı hayatı o bıkkın soluklarla alıp vermek, yaşarken yediği şamarlarla etrafında dönüp durmaktan ve bunun karşılığında, kendinden bile sıkılmak olan boş bir hayattan ise, anlam arayışı içinde çaba harcamayı daha kıymetli buluyor olmamdır. zaten çabamı, öncelikle sadece kendimi, sonrasında ise hayatı daha iyi anlamak ve bunun sonucunda da, öğrenmişliklerimi 2-3 kişiye bile olsa sakince aktarabilmek üzerine yeniden düzenledim.
bu yüzden, neyi neden yaptığımız, neden dünyaya geldiğimizi anlamak ve sınırlarımızı bulmak olan bir yaşam sürdürmeliyiz. elimden geldiğince öyle yapıyorum. yapmaya çalışacağım. umarım pes etmem.
------------
Şimdi dönüp bakıyorum da, sanırım alt edemeyeceğim hiçbir şeyim yok ve bu huyumu çok seviyorum.
2017 yoksulluğuma rağmen, kendimi çok güçlü hissettiğim ve gücümü kabullendiğim yıl oldu.
yoksulluğun var olmadığını ve aslında yoksulluk denilen şeyin, yıllarca kafamızda yarattığımız kendi güçsüzlüğümüzden kaynaklı bir savunma mekanizması olduğunu biraz daha kabullendim.
Belki de kabullenmemiz gereken şey, tüm yoksunluğa karşı, kendi varlığımız.
Yani varlığımızı yoksunluğun çok çok üstünde tutmamız gerek. Ancak böyle başarabiliriz. Varlığımız her şeyin üstesinden gelebilecektir. buna inanarak yaşamak lazım. varsanız başaracaksınız. yoksa dünyaya gelmiş olmanın başka ne gibi bir anlamı olabilir ki?
sırf bu düşüncelerimden dolayı, şu an bile, karşımda duran herkese meydan okuyabilecek kadar kuvvetli ve hırslı hissediyorum kendimi. ama bu hırs yıkıcı değil, daha çok yapıcı ve başkalarına da gücünden verecek bir kaynak gibi içimde duruyor. Kendimi hiç bu kadar iyi hissetmemiştim. İçimde tükenmeyecek olan zengin bir yer altı kaynağı bulmuş gibiyim.
--------------
kendimi sevmeye başlayıp, sonrasında ise gerçek anlamda sevdiğim yıl oldu 2017.
bunu nasıl yaptım, nasıl oldu çok da farkında değilim. ama 2017'de kendimi sevmeye başladığımı biliyorum. zaten bi yerden sonra bi baktım ki; kendimi seviyorum.
büyürken, içime, farkında olmadan yerleştirilmiş olan o aşağılık hissinden kurtuldum. kendimi kimseden üstün görmüyorum. kimseyi de kendimden üstün görmüyorum. herkesle eşitiz ve eşitliğin ne olduğunu anladığım. kabullendiğim bir dönemdeyim.
tüm bu duyguları yaşatan allahıma şükürler olsun.
teşekkür ederim allahım. elhâmdürillah. elhâmdürillah. elhâmdürillah.
allahım lütfen, var olduğu hâlde, farkında olmadığım daha nice duyguları da yaşamayı nasip et bana. amin.
---------------
eski ilişkileri ve onlara bağlı, ufak tefek sorunları tamamen arkadam bıraktığım yıldı 2017.
bu yüzden de büyük bi rahatlama yaşadım. birbirine görünür olamayacak kadar uzaklaşmış iki insanın hâlâ irtibatta kalmasının o gereksizliği, belki bir gün lazım olur adındaki o sisin bağladığı insan ilişkisinin olmayan ama hep hissedilen ağırlığını da tamamen yok ettim.
---------------
Hayır demeyi öğrendiğim ve bol bol kullandığım yıl oldu 2017.
Sanırım hayatım boyunca biriktirdiğim HAYIR'ların yarısını bu yıl kullanmış oldum. Keşke daha erken yaşta, daha erken dönemde kullanmaya başlasaydım. Bu kadar basit bir kelimeyi telaffuz ederken neden zorlanıyoruz ki?
Bence insanın kendine yapabileceği en büyük iyilik HAYIR demeyi öğrenmesi olur. Şu an aklıma başka bir şey de gelmiyor.
---------------
Seks yapmayı azalttığım ve kendimi bu anlamda daha çok korumaya aldığım 2017, cinselliğin aslında sürekli yeni insanlarla yaşanılarak keşfedilecek bir olay olmadığını, tam aksine; cinselliğin, tek eşlilikte yaşanılırken daha fazla zevk verdiğini düşündüğüm ve buna göre kendime çeki düzen vermeye başladığım yıldı. bu konuda fazlasıyla kafa patlattım ve kafa patlatmalarım sonrasında aylarca seks yapmadan durabildim. bu süreç içerisinde sadece osbir çekmenin güzelliğiyle yetinirken, aslında seksi güzel kılanın, o esnada beynimizde olup bitenler olduğunu iyice kavradım.
---------------
2017'de sfiliz kapıp, yine ondan kurtuldum. durmama ve cinsellik hakkında bilinçli olarak daha fazla düşünmemi tetikleyen şey bu da olabilir. hem biliyorsunuz; bin nasihat, bir musibet kadar öğretici değildir.
--------------
2017'de gençlerin içine düşünce, kendimi aslında hiçbir zaman yaşlı görmediğimi ve bunun farkında olmadığımı da anladım. Meğer ben hep 23 yaşında gibi yaşamışım. Üstelik, daha 15-16 yaşarındayken ve şimdi 30'larımdayken de hep o yaştaymışım gibi yaşamışım. yaşıyorum. sanırım yaşamaya da devam edeceğim. çünkü ben buyum.
--------------
gençlerin içinde olunca, aslında gençlikte yaşanılanların hep aynı olduğunu, hayatın belli tekrarlardan oluştuğunu daha iyi anlıyorsunuz. geçip gittiğiniz yollarda, şimdi aynı oyuncaklarla farklı insanlar oynuyor ve sizinle aynı duyguları hissediyorlar. yani insanlar hep aynı. sadece zaman geçiyor, yıllar denilen bir şey sırtımıza binip bizi daha yavaş yaşamaya itiyor. yoksa yaşam hiç de farklı değil. farklı olan tek şey, oyuncaklarla ne zaman, nasıl oynadığımız. bir de hava durumları falan filan işte.
--------------
herkesin kendisi gibi insanları mutlaka bulacağına ve bi şekilde yollarının kesişeceğine inandığım 2017'de, benim gibi düşünmese bile, bana ben olduğum için saygı duyan bir kaç güzel insanla ilişkim daha da derinleşti. adeta bir ağacın köklerinin toprağın derinliklerine uzanması gibi bir his bu. yanlış yapmadığına bir kez daha emin olmak ama her şeye rağmen, kendini sürekli sorgulamak, sorgulamaya devam etmek, yanındakilerle bunu ara ara tekrarlamak, onlarla karşılıklı bir tartışma içerisinde hem kendini, hem onların kendilerini görmesini sağlamak. belki de yaşam budur. kendimizi görmek ve sürekli görünüyor muyuz diye kontrol etmek. çünkü insan kaybolan bilen bir varlıktır. insan var olmuşsa, yok da olabilir.
---------------
2017'de ibne-liği ve -liğimi de sorgulayıp durdum. (gerçi bu sorgulama hayatımın sonuna kadar devam edecek bir sorgulama olacak ve eminimki hiçbir zaman bitmeyecek. zaten güzel olan şey de bu. yani insan olduğumuz için hep düşünmek zorunda olmak. hep düşünmek. düşünebiliyor olmak.)
düşünebiliyor olmamın sonucunda ise vardığım (özet) sonuç şöyle:
çoğunluğa dayattırılarak kabul ettirilmesinin aksine; ibnelik, SİK ve GÖT'ten ibaret değil.
Bu yüzden, ibne'liğin iki organın arasına sıkıştırılmasına karşılık, onlardan biraz uzakta ve her zaman üstünde olan bir organ daha var olduğunu iyice kabullendim. Adı: KALP
Bu muhteşem organ, aslında bizi daha az yanlış yapmaktan koruyan en güzel organlarımızdan biri.
Onunla, biraz altındaki diğer ikisini karşı karşıya getirince güzel bir üçgen oluşturuyoruz ve bu sayede de, ibneliği, ilk ikisinin arasında sürekli ezilmekte olmaktan kurtarabiliyoruz.
Yani artık, sikiniz kalktığı için, götünüz kaşındığı için biriyle beraber olsanız bile, kalbiniz sizi hep "doğru yapıyor muyum" diye içinize kurt düşürecektir. bu güzel bir şey, insanı güzelleştiren bir şey. kendimden biliyorum.
----------------
ve 2017'de şunu da anladım;
insan, diğer insanlarla olan ilişkilerinde, ilk olarak kalbiyle düşünür. Aklıyla değil. insan olmak için ilk kıstas bu bile olabilir.
eğer ölmeyip, yaşamaya devam edersem ve yaşadıkça düşüncelerimi buraya dökmeye devam edersem, bu konuda içimde açılan yeni boşluğa dolan, bu konuya ait tüm fikirleri ve düşünce kırıntılarımı toparlayarak ara ara buraya yazacağım.
bu cümlenin sonundaki yargıya nerden ve nasıl kapıldım bilmiyorum ama son zamanlarda şöyle düşünmeden edemiyorum: belki de kalp sadece kan pompalayan bir organ değildir. kalp, belki de aklın ta kendisidir. onunla düşünüyor, onunla yaşamımıza çeki düzen veriyor, akıl dediğimiz organla da sadece günlük yaşamımız idare edecek işleri yapıyoruzdur.
böyle şeyler işte. (şu an bu konuda çok saçmalamaya başladığımı düşünüyorum. kısa keseyim.)
---------------
şimdilik 2017'y ait başka bir şey aklıma gelmiyor. siz ne yaptınız, nasıl geçti 2017'niz?
Şimdi sen aslında evliydin hatta bir çocuğun var ve boşandın!!!
YanıtlaSilYoksa öküz herif aslında senin karın mıydı asdfghj
YanıtlaSilSorulara cevap verrr.bu çok büyük bir ayrıntı!! Evliydin ayrıldın ve çocuğun var..olaylar olaylar!
YanıtlaSilSifirdan baslamak beim için her zaman tam da dibe vurmusken alinan kararlardir. Seninde düştüğün o dipten cok guzel ciktigina inaniyorum. Yazdıklarından gelisimini izlemis oldum. Ben boyle guzel bir gelisim görmedim umarim 2018 senin icin cok guzel gecer
YanıtlaSil