-->

10 Eylül 2015

türlü şeyhler

Bakkalı sattığımdan bu yana işsiz güçsüz olunca ve bazen günlerce eve kapanmaya başlayınca, kafayı yemek üzere olduğumu fark ettim. bu kafayı yeme olaylarını aşmak ve kafayı da tam yememek için de yemek yapmaya başladım.
Ahaha "kafayı yememek için yemek yapmaya başladım" cümlesi komik oldu galiba :)
Neyse o öyle kalsın, ben karalarcasına yazmaya devam edeyim.

Efendim bugün kendime patates yemeği yapmayı öğrettim ve maharetli ellerimle yaptığım patates yemeğim şu an kenarda dinleniyor. Kendisi hazırlanırken çok yoruldu da :))

Yalnız patateslerin küp küp doğranması gerektiğini söyleyen internet sitesi, küplerin ne kadar büyüklükte olması gerektiğini söylemediği için, ben patatesleri tencerede pişirmeye başladıktan sonra farkettim ki, meğer patatesleri nerdeyse 6 parçaya bölüp tencereye atmışım. Durum öyle olunca mübarek patatesler bi pişemedi. Ben de açtım ateşi, kapattım tencerenin ağzını geldim oturdum. Onlar iyice pişince gidip bi tanesini ısırdım ki, heh olmuş dedim ve söndürdüm altını. Bir saat sonrada oturdum afiyetle yedim. O güzelim patatesler şu an midemde boka dönüşmekteler.

Yalnız yemek yapmak çok kolaymış lan,  ben yemek yapmayı uzaya çıkmak kadar zor iş sanıyordum. Böyle sandığım için de, kendimi mutfaktan olabildiğince uzak tutuyor, açlıktan ölecek kıvama gelinceye kadar da mutfağa girmiyordum. Ama işte bugünlerde parasızlığı fena yaşamaya başlayınca dedim iş başa düştü, artık yemek yapmayı öğren ve kendi kendine piş.

Bunun öncesine kadar da zaten menemen ve makarna ile yaşıyordum. Biraz daha öyle yaşamaya devam etseydim, bi sabah uyandığımda kendimi yatakta bi paket Filiz Burgu Makarna  veya bi tencere menemen'e dönüşmüş olarak bulacaktım.
Çok şükür aklım başıma geldi de, yemek yapmayı öğrenmeye karar verdim.

Gerçi bazen de işin kolayına kaçıp benim alt kattaki komşu ablalara yemek malzemesi verip "abla bana yemek yapar mısın" deyip onlara da yük olmuyor değildim. Sağ olsun hiç kırmıyorlar ve verdiğim bi kaç çeşit sebze vs ile bir kaç tencere yemek yapıp eve getiriyorlardı.
Hele geçenlerde en alt girişindeki ablaya verdiğim malzemelerle, abla tüm mahalleye ziyafet çektirebileceğim kadar çeşitte yemek yapmıştı. Valla en çok da o gün utandım. Dedim "böyle yüzsüz yaşa yaşa nereye kadar yaşıycan. Madem oturuyon evde, malzeme al, internetten bakarak yemek yapmayı öğren" işte böyle yemek yapmaya başladım..

Geçen gün de pilav yapayım dedim, ortaya bambaşka bir şey çıktı. Ne olduğunu ben de anlamadım ama yemek için de kendimi zorlayıp durdum. bir iki tabak yedim de, ama sonra baktım kendimi, pilav ziyan olmasın, israf olmasın diye yemeye zorladıkça, midemde karanlık işler dönmeye başlıyor, ben de yemedim ve mutfağın penceresinden daha altta bulunan ve benim evden 2 metre ilerdeki apartmanın çatısına döktüm. Ertesi güne kadar da zaten çeşitli kuşlar gelip yedi. Kuşlar yedikçe de içim rahatladı.
Durum böyle olunca yaptığım yemekler bir şeye yaramamaya başladıkça çatıya yemek atmaya başladım ve karşı çatı artık kuşlara ait bir hayvanat bahçesine dönüştü. En çok da kargalar geliyor. Allahtan çok gürültü etmiyorlar. Yoksa rezil olurdum.
Ama şimdi artık çok fazla yemek atmıyorum, çünkü cidden elimin ayarı tutmaya ve her şeyden daha az yapmaya başladım.

Onun dışında ise dediğim gibi işte evdeyim, hep oturuyorum ve bu yüzden kendime haftalık 2-3 kitap okuma şartı koştum. Geçen haftalarda hedefimi tutturdum, bu hafta ise Psikopat diye bi kitaba başladım. Biraz fazla güzel buldum, ama yine de türkçe çevrilen bir kitap olduğu çok belli. Çünkü bazı cümleler yazımdan kaynaklı değil de, çeviriden kaynaklı olduğu belli bir şekilde çok fazla ruhsuz ve okurken duygudan yoksun gibi bir his yaratıyor. Sanki "evet evet ben türkçeye çevrilmiş bir kitabım" diyor.
Kitap demişken, önerdiğiniz kitaplar var ise yorumlara yazın da, pdf'lerini bulup okuyayım.

Bir de evde kaldıkça sapık sitelere çok fazla dadandım. Öyle saçma sapan insanlarla muhabbetler ediyorum ki anlatamam. Hele bazıları resmen dünyaya saçma sapanlık olsunlar diye gelmişler gibi hissediyorum. Onlarla konuştukça da kendimi daha aklı başında görmeye başladım.

Sapık siteler dedim de, bu ara eve kapanınca ve dışarı çıkmayınca moraller sıfır sıfır sıfır.
Moraller sıfır olunca da,  kendime taktım. en çok da çirkinliğime taktım.
Tam böyle anlarda ise, moralimi düzeltmek için, çıplak show yapabileceğim bir kaç site keşfettim. Bu siteleri ise daha çok çıplaklığımı sergilemek için değil de, daha çok bozuk olan moralimi düzeltmek ve kendimi iyi hissetmek için kullanmaya başladım. Yani aslında bi çeşit tedavi yöntemi gibi kullanıyorum.
Şimdilik bu beni bana gerçekten iyi hissettiriyor. Hem en azından, büyürken hep çirkin olduğum söylenildiği için, şimdilerde birilerinin "götün, sikin, gözün, kaşın güzelmiş" dedikçe, sanki çocukluğumda açılıp hâlâ kanamaya devam eden yaralarım kapanmaya başlıyor.

Mesela hiç unutmam, daha 13-14 yaşındaydım. Okulda vesikalık fotoğraf istemişlerdi ve ben de gidip işte mahallemizdeki fotoğrafçıda çektirmiştim. Ertesi gün fotoğrafları aldığımda kendimi çok kötü bulmuştum ve fotoğraflarla eve döndüğümde, abim fotoğraflara bakmak istediğini söylemişti. ben de fotoğrafları uzatırken "adam kötü çekmiş" dedim ve o sırada abim fotoğrafları alıp bakarken "adam kötü çekmemiş, sen zaten çirkinsin" demişti.

Hani zaten yakışıklı olmadığımı biliyordum, çünkü bırak dışardaki insanları aileden biri bile hiç bana "yakışıklısın, tatlısın" dememişti. Ama şimdi abim bu ergen yaşımda böyle söyleyince ben bi zelzeleye tutulmadım değil.
O cümle sonraki günlerde de hep kafamda yankılanıp durdu. Hatta o günlerde, abimin söylemiş olduğu "sen zaten çirkinsin" cümlesinin etkisiyle ayna karşısında kendi yüzüme uzun uzun bakınmaya da başlamıştım. Yani işte koca bi burun ve küçük bi surat vardı karşımda. Ama hani insan çirkin olduğunu bilse bile, bunu duymak istemiyordu. Heleki o ergen yaşımda duymak istediğim en son şey ise sanırım çirkinliğimdi..

İşte o günlerden bu yana açık kalan yarama merhem olsun diye, şimdi kamera karşısında birileri bana sen hoşsun dedikçe, kendimi iyileştirmeye çalışıyordum. Bu cümlelerin yarattığı merhem, yaralarıma iyi de gelmiyor değil tabii. ama bi yerden sonra bunun bir bağımlılığa dönüştüğünü de itiraf etmeliyim.
Çünkü birilerinin size güzel olduğunuzu söylemesi, aslında size ulaşma çabasından başka bir şey değil.
Çünkü, size iyisiniz denildiğinde, sizinle yakınlık kurulmak isteniyor, bir sonraki adım ise size dokunmak isteniyor.
Eğer benimki gibi sizde de ilgi açlığı var ise, bu güzel cümleleri ve daha fazlasını duymak için, yapmakta olduğunuz işin bir adım sonrasına geçiyorsunuz.

Yani diyelim ki, show yaparken sadece memenizi gösteriyorsunuz. İnsanlar memelerinizin güzel olduğunu söyledikçe, memelerinizin güzel olduğunu çok sık duyduğunuzdan da sıkılmaya başlayıp, aslında çirkin bulduğunuz diğer bi uvzunuzu göstermeye başlıyorsunuz.
Oranıza da iltifat edildikçe, başka bir yerinizi daha açmaya başlıyorsunuz. Böyle böyle anadan doğduğunuz ana dönüyorsunuz.
Ama dediğim gibi, aslında bunun nedeni; bedensel olarak olduğunuz gibi kabul görülmek ve arzulanıldığınızı duymak ve hatta arzulanıldığınıza şahit olmak istiyorsunuz.
İşte bu yüzden birileri size iltifat ettikçe bu sefer de göbeğinizi açıyorsunuz, iltifat geldikçe daha fazla iltifat duymak için götünüzü, gözünüzü vs derken her yerinizi açmaya başlıyorsunuz.
Bu durum ise daha fazla iltifat etmelerine yol açıyor ve daha fazla iltifat daha fazla abartıya doğru koşarcasına yol alıp gidiyor. Bu ise, dediğim gibi; bi yerden sonra bağımlılığa yol açıyor ve siz bazen bunu fark edemeyebiliyorsunuz bile. Yani aslında bi bağımlı olduğunuzun farkında olmadan, bağımlı hale geliyorsunuz.
Ben ise cingöz olduğum için bağımlı hale geldiğimi fark ediyorum :) ve kendimi durduruyorum. Diyorum ki "ehhh tamam, bu kadar iltifat yeter. ben güzelim anladım. şimdi giyinip, kamerayı kapamalıyım ve hem güzel değilsem de güzel değilim, yapacak bir şey yok. kendimi böyle sevmeliyim ve kendimi sevmek için de başkalarından onay almak zorunda değilim" diyorum ve kendimi frenliyorum.

Ama bazen de, insan bulunduğu kötü durumun içinde kayboluyor ve ne yaptığını fark edemeyebiliyor. Yani tamamen dışa bağımlı bir onay süreci içinde debelenmeye başlayıp, sanki hep onay alarak yaşaması gerektiği inancıyla yaşamaya başlıyor. Bundan kurtulmak ise biraz zor olabiliyor, ama kafaya taktıktan sonra aşılmayacak hiçbir şey yok. Sadece zaman alıyor.
ehh bugünlük de bu akdar yeter. Yemek yapmaktan teee nerelere gelmişim. Haydi kendinize iyi bakın, iyi insan olun ve kimsenin onayına ihtiyacınız olmadan yaşamayı öğrenin. muck.

10 yorum:

  1. Psikolog Abla'nız artık burda... Danışmak istediğiniz her konuda ben yanınızdayım!

    psikologabla.blogspot.com

    YanıtlaSil
  2. Çirkin olsan onlarca-aslında yüzlerce ama neyse- adam seninle yatar mıydı?

    YanıtlaSil
  3. Çirkin olsan onlarca-aslında yüzlerce ama neyse- adam seninle yatar mıydı?

    YanıtlaSil
  4. merhaba, alakasız olacak ama blogunu yeni okumaya başladım. Yazmış olduğun fazlaca yazın bulunduğu için de seçmece okudum yazdıklarını açıkçası. Merak ettiğim bir şey var, askerde seviştiğin çocuk ve diğer bir yazında yazdığın 3 çocuklu olan sürekli bayramda gelmek istiyor dediğin kişi aynı mı?

    YanıtlaSil
  5. yazıların linkini verisen bilirim, yoksa hangi seviştiğim asker olduğunu hatırlamak zor :)
    3 çocuklu olanla zaten yakın arkadaştık, askerliğimizin 8inci veya 9uncu ayında falan aşna fişna olayını oldu aramızda.

    YanıtlaSil
  6. Yemek Bölümü'nü okuyunca kendi acemiliklerimi hatırladım.taze fasülye yapıyordum kitaptan fasulyeler ölünce su ekleyin diyordu bende bir iki dakıka kavırunca ölmüştür artık dedim su ekledim.ölmediler..misafirlerimde vardı Akşama.bu Çiğ fasülyelerin yanına Çiğ tavuklar eşlik etti.allahtan pilav salata vardı onla doydular garipler.gel Gör ki şimdi harika taze fasülye yapıyorum.iki sene önce yiyen komşu hala fasulyeden bahsediyor..pes etme seni iyileştirecek bu hobin..zeynep

    YanıtlaSil
  7. ahahahaha @Zeynep ya yemek yapmak çok güzelmiş. Ben niye bunca yıl kendimi uzak tuttum anlamadım ki. Ya bir de yemek yapma olayına ben hobi olarak hiç bakmamıştım, şimdi ise gayet eğlenmek ve ortaya bir şeyler koymak için yapmaya başladıkça, yemek yapmaktan zevk almaya başladım. İçimde meğer bi tane ufak tefek Emide Beder varmış :dd

    YanıtlaSil
  8. Günaydın, tekrar merhaba :) http://hayaterkegi.blogspot.com.tr/2011/12/her-asker-ipne-dogar.html
    ben buradakini soruyorum.

    YanıtlaSil
  9. @adsız günaydın, yok aynı kişi değiller. bu linkini verdiğin kişi üst devremdi, yani benden önce askere gelenlerdendi. diğeri ise kendi devremdi, yani beraber asker'e geldiğimdi.

    YanıtlaSil
  10. Sık hastalanmanın sebebi D vitamini eksikliği olabilir, çevremde çok yaygın. Öğle saatlerinde (10-15 arası) yarım saat güneşlenmeyi dene. Bi de beslenmene dikkat et tabii :)

    YanıtlaSil

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.