-->

14 Mart 2015

2010 yılının, sıradan bir Eylül gecesinde tanışmıştık onunla. Ertesi gün tanışmamızı yazacaktım ama sonra çok uzattığım için yazmayı bırakmışım; işte o yazı

O gece bana bakıp gülenlerden biri de oydu. Saçma sapan bi ruh haline büründüğüm için çok iplemeden daha çok gülsünler diye karnımı daha çok kaşıdığımı hatırlıyorum. Tabii onlar daha çok güldükçe bende içimde daha çok gülüyordum. sonra bir ara onun gülümsemesinin diğerlerinden daha farklı olduğunu farkettim vedirekt ona baktım. Garip bir güücük attık birbirimize ve o sırada ben de kaşınmayı bırakmıştım.
Kaşınmayı bıraktığım anda az önce 5 dakika öpüştüğüm çocuk gidip ona selam verdi ve bir anda birbirilerine sarılıp sıkı bir şekilde hal hatır sordular.
Anlaşılan eskiden bu yana birbirlerini tanıyorlardı veya aslında sadece bar'da oldukları için o gereksiz gay samimiyetine girmişlerdi. Ama yani bu kadar da sarılmak falan yeter, artık ayrılın değil mi? oysaki nerdeee bunlar sanki birinci dünya savaşında birbirini kaybeden gazilerdenmişler gibi hâlâ birbirlerini sarıp sarıp duruyorlardı. Neyseki öpüştüğüm çocuk beni farketti ve ben de o beni farkettiği anda ona doğru bir ii adım attım ve nasıl gidiyor dedim. O da bana ayılıp bayıldığı için hemen beğendiğim çocuğu bıraktı ve bana doğru geldi, o bana doğru gelirken; grupta beğendiğim çocuk bana bakmaya başladı ve bana bakarken ben de elimi uzatıp "merhaba, ben hayat erkeği" dedm ve o gülümsemesini yine takınıp ne yaptığımı anlayarak "memnun oldum, bende sarışın" dedi.

Öpüşmekte olduğum çocuğu ondan koparıp, kendime doğru getirtirken, Sarışın'la da tanışmıştık ve artık diğer çocuk boşta kalmışken de ona arkamı döndüm ve Sarışın'la laflamaya başladık. Biz laflamaya başlarken öpüştüğüm çocuk da benim ne yapmaya çalıştığımı anladı ve sanırım biraz da yüzünü asarak içeri gitti. Oysa az önce biz üçümüzün bir sohbet içine gireceğini varsayarak yaklaşmıştı bana. ama varsayamadığı şey ben istediğimi almak için, acımasızca her şeyi azip geçmeye çoktan hazırdım.

Sarışın bu hareketimi anlamıştı ve gülüp gülüp duruyordu. Ben de çok uzatmadan "seninle tanışmak için bu harketi yapmak zorundaydım, o da küçük çocuk değil. nasılsa birazdan atlatacaktır" dedim ve beraber güldük. Bu arada onu yavaş yavaş arkadaşlarından kopardım ve artık biraz daha ilerde biz ikimiz aptal şapşal bir konu hakkında uzun uzun konuşuyorduk.

En sevdiği konulardan biri tarihti, ama ne yazıkki benim tarih bilgim "atatürk osmanlıyı yıktı ve harf inkılabıylada bir gecede milyonlaraca insanı cahil ilan etti"yden ibaretti. O bu konuda yanılmadığımı ama eksik bilgim olduğunu söyleyerek anlattı da anlattı. Çünkü o bir izmirliydi ve Atatürk'ü allahtan daha çok sevmek gibi bir önceliği vardı. Atatürk hakkında o kadar anlattıki en sonunda dayanamadım ve "biliyor musun, aslında atatürk veya osmanlı. hiçbiri sikimde değil. şu an sadece seninle sevişmek istiyorum ve konuyu bu kadar uzatmandan yoruldum" dedim. Bi an şaka yaptığımı sanarak gözlerimin içine bakıp bakıp durdu. ciddi olduğumu anladığında bir kahkaha attı ve onu öpmek istediğimden emin olunca da dudaklarıma ağzıma sokup kendini bana iyice bıraktı.

Bir kaç dakika o şekilde yalaşıp durduk. Sonra içimdeki o kuduruğu biraz olsun susturmuş olunca dudaklarını tekrar ona verdim ve elimin tersiyle çenemden süzülen tükürükleri silip ona baktım. güldük. sanırım dünyanın en aptal ama en tatlı gülümsemesini koyverdik. Güldükten sonra etrafa bakma ihtiyacı hissetmiştik ve etrafa bakınca gayet yalnız olduğumuzu gördüm. Deprem olacak hissi yine depreşti içimde ve ona bahçenin en köşesine gidelim mi dedim. Tabii içimdeki o çılgın deprem olacak her halde hissinden hiç haberi yoktu ve bende deli herhalde diye etiketlenmemek için susmaya niyetliydim.

Bahçenin bu köşesi hafif hafif esiyordu. Üzerimdeki tişört beni sıcak tutmaya yetmediği için, vücudumdaki tüyler ayaklanmış, bedenim hafif bir ürpertiyle kaşınmış ve meme uçlarım iyice sertleşmişti. Bir ara ısınmak için ellerimle kollarımı ovaladım, Sarışın durup bana baktı ve "ne o üşüdün mü?" dedi gülümseyerrek. ama erkekliğe bok sürmemeli ve üşümekten sertleşen meme uçlarımı saklamalıydım, bu yüzden "yoooo" deyip o'ları uzatabildiğim kadar uzattım ve en sonunda böyle basit bir şey için yalan söylemeye gerek olmadığını düşünüp "ımmm evet, biraz üşüdüm galiba" dedim ve o "istersen bana gidelim" dedi. ben de hiç ikiletmedim ve isterim dedim. O gitti hesabını ödedi geldi ve çıktık.

O zamanlar Pera'da bir dairesi vardı. Yolda evini falan anlatmıştı. Evin önceki gün yaptıkları ev partisinden dolayı dağınık olduğunu ve kusura bakmamı defalarca söylemişti. Hatta o kadra çok tekrarlamıştıki sussun diye takside dudaklarına yumulmuştum ve taksicinin "öhö öhö" lerini bile siklemeden yol boyunca da durmamıştım.

Eve geldiğimizde hemen soyunup yatağa uzanmıştık, hemen sevişmeyelim diye ben "dur sana güzel bir şarkı açayım" diyerek masanın üzerinde duran laptop'undan şu şarkıyı açmıştım( https://www.youtube.com/watch?v=GyQ9ron-TgI )

Şarkı çalarken biz ufak ufak öpüşmeye başlamıştık ve şarkı biterken o da kalkıp, aynı sanatçının  başka bir şarkısını açmıştı. O ayağa kalkınca spor ayakkabılarına gözüm ilişmişti ve ayakkabılarını giyip yatağa öyle gelsene" demiştim. Sağolsun kırmamıştı beni ve giyip geldiğinde sevişmiştik ve boşalırken ayakkabılarına boşalmıştım.
Neden böyle yaptığımı sorduğunda "sence" demiştim ve o da susmuştu. Sonra birdaha sevişmeye başladığımızda, bir kaç mahalle ileriden bir yerden ezan sesi gelmişti ve o an aklıma "off yarın oruç tutamıycam galiba" adında bir düşünce peyda omuştu.

Sevişmemiz biterken uyuya kalmıştık ve ertesi gün zar zor uyandığımda işe de geç kalmıştım. Koştura koştura işe giderken tanıştığımıza memnun oldum falan deyip çıkıp gittim ve o hâlâ uyuyordu.
İşe geldiğimde farkettimki telefon numarasını falan almamıştım ve ne yazıkki tren kaçmıştı bile.

Aradan bir hafta geçtikten sonra hâlâ aklımdaydı. sürekli aklıma gelince de tutamadım kendimi ve çıkıp evine gittim. Çünkü aptal olmak bunu gerektirirdi.
Kapıyı çaldım çaldım açan olmadı. Üstkattan bir teyze çıkıp "evde kimse yok" bazen günlerce gelmez dedi. Teyze böyle söyleyince Sarışın'ın mesleği aklıma geldi, bir şirkette yurtdışı pazarı falan filan gibi işler yapıyordu. apartmandan çıkarken "belki de yurtdışına çıkmıştır" diye düşündüm ve yolumun üzerindeki McDonalds'a girip tuvalatinde osbir çekince sakinleştim.

Bir kaç hafta boyunca arada yine aklıma geldi. O kirli sakallı hali, koca karekteristik burnu, yapmacıktan olsa bile güldüğünde ortaya çıkan o gamzeleri, tane tane ayrık olması yetmezmiş gibi sigaradan da sararmış dişleri, ela rengi gözleri, sarı saçları tek tek aklıma gelip duruyorlardı.

Böyle anlarda en yakın tuvalete girip onu düşünerek osbir çekip rahatlamaktan başka bir şey yapamıyordum. Sonraki günlerde belki gelmiştik diye yine evine gittim, ama yine kapıyı açan olmadı. Öyle böyle derken zaman su gibi akp geçmeye başladı, onu unutmaya başladım. birileriyle sevişmeye başladım ve aradan 6 ay geçti. Bir gece yine Tekyön'e gittim ve işte o ordaydı. Öylece birbirimize bakıp durduk ve güldük. Onu sikmek istediğim gözlerimden bile belli oluyordu. Kendimi ona bakmaktan alamıyordum ve o da bu durumu çoktan anlamıştı. arkadaşlarının yanından ayrılacak gibi de değildi, yanlarına gidip selam verdim. Gülüşe gülüşe bir birimizi sorduk ve o beni tamda arkadaşlarıyla tanıştıracakken, gerek olmadığını söylermiş gibi dudaklarına yumuldum. Hafifçe geri geri giderken arkadaşları bize gülmeye başlamışlardı. Bize değil de, bana gülüyorlardı ve doğrusu bu durum hiç de sikim de değildi. gülmelerini boşverip Sarışın'ı kendime çektim ve kendini bırak. Sen de istiyorsun dedim, dudaklarını bir an kurtardıktan sonra "çok mu belli oluyor" diye sordu, o anda tam öpecekken "ımmmmmm" diye geveleyip tekrar öpmeye başladım


Artık o da karşılık veriyordu ve bu sefer dili ağzımın içinde bir şeyler yapmaya çalışıyordu. ama ben bu dilli milli öpüşme şeysine alışık olmadığım için "şu dilini ağzıma sokmaktan vazgeç, onu sevmiyorum" dedim ve arkadaşlarıyla birlikte bana gülmeye başladılar, sonra bende komik bir şey söylemişim gibi kendime güldüm. Hatta bana en çok ben gülmüştüm.

gülme kısmımızı yine ben onu öperek bitirmiştim ve biraz sonra da onun "bana gidelim" teklifiyle yine çıkıp ona gitmiştik. arkadaşlarına ne olduğu hakkında bir fikrim yoktu ve doğrusu sikimde de değillerdi.
eve geldiğimizde müzikle, mumlarla falan iç uğraşmadık. Zaten hepsi zaman kaybıydı. Hemen soyunup öpüşmeye başladık ve bir kaç dakika sonrada öpüşürken beraber birbirimizin üstüne boşaldık. Gece boyunca da bir kaç sefer uyanıp uyanıp aynı durumda seviştikten sonra sabah ettik.
Ertesi gün hafta sonu olduğu gün işe gitmeyecektim ve bu yüzden beraber kahvaltı ettik. Onun için bir kaç sefer eve gelip gittiğimizi söyledim. güldü. burda olmadığını söyledi.
Telefon numarasını verdi, bende ona verdim.
Kahvaltıdan sonra öpüşüp öpüşüp durduk ve sonra da evden çıktık.
Telefonunu vermişti ama şimdi ne yapacaktımki. Artık o ilk günlerdeki gibi istekli de değildim. Hem bende ona telefonumu vermiştim. eğer isterse o da beni arayabilirdi. Bu konuda benden geri dönüş beklemesine gerek yoktu diye düşünmeye başlamıştım bile. Oysa böyle yanıp tutuşan bendim.

Evet aslında yanıp tutuşan bendim ve o da bunu bildiği için sevişiyorduk. Zaten o da benim bu kadar istekli olduğumu bildiği için durum böyle olmuştu. O istekli değildi, istekli olan ben olduğum için sevişiyorduk, sevişecektik de.
Gerçekten de durum böyle oldu. Telefonunu almama rağmen hiç aramadım yazmadım, o da hiç aramadı yazmadı. Öylece numaralarımızı almış olarak kaldık.
Ben aslında ilgim ve sıcaklığımı bu kadar açıkken, bir adım da ondan beklemiştim diye aramadım, o ise galiba yine bana bırakıyordu diye aramıyordu.
 O aramadı, ben de aramadım ve aradan 6 ay daha geçi gitti ve yine bar da karşılaştık.  İşte yine ordaydık ve yine çevremizde farklı insanlar, ama yine aynı bizler vardık. Tanışmamızın üzerinden 1 yıl geçmişti ve 2 defa sevişmiştik. Birbirimize baktığımızda yine sevişmek istiyorduk ve bu durum çok açıktı.
Ona baktığımda ilk günkü o heyecanı hissetim, ona dokunmak, onunla tanışmak için arkadaşını kullandığım anı anımsadım. Tanıştıktan sonra da o arkadaşını kenara itişimi falan filan.

İşte yine karşılaşmıştık ve saçma sapan bir muhabbetle birbirimizi soruyorduk. Oysa kalın dudaklarına yumulmamak için kendimi zor tutuyordum. ellerim şimdi ceplerimde değil, onun saçlarının arasında olmalıydı. Hatta şu an o iğrenç ağız kokusunu içime çekmeliydim, öpüşürken o tatlı gamzelerine parmaklarımla dokunmaya çalışmalıydım ve arada bir sikini avuçlamalıydım.

O da erkek olduğunu göstermek için götüme dokunmalıydı ama bunların hiçbirini yapmıyorduk ve saçma sapan bir muhabbeti uzattıkça uzatıyorduk. Sonra konuşurken bahçeye çıktık, peşinden ayrılacak gibi değildim. Adeta bir sülük gibiydim ve fena şekilde yapışmıştım bile. Bunu hiç saklamıyordum ve saklamaya niyetim de yoktu. Bunu ona da çok belli ediyordum ve bunu bilmek onun hoşuna da gidiyordu. İşte dayananamış ve "bak onca kişi var, git birini bul ve güzel zaman geçir" diyordu, ama gözüm ondan başkasını görmediği için "bu gece senle güzel zaman geçirmek istiyorum" dedim.
-Çok mu istiyorsun
-evet
-neden
-bilmem
-..
-...

Durduk birbirimize baktık ve güldük. Güldüğü anda gamzeleri ortaya çıkmıştı ve işte dayanamayıp dudaklarına uzanmıştım bile. O da beni kırmamış ve karşılığını veriyordu. Sonra yine ona gittik ve bu durum artık her 6 ay da bir olan karşılaşmalarımızda tekrarlandı. Artık bazen onu arıyordum da. Ama işte hep ben arıyordum ve açıkçası arada birilerinden ayrıldığım zamanlarda hep o aklıma geldiği için onu arıyordum.
Ve tabii birileri hayatımda yoksa bari gidiyordum ve onunla karşılaşmışsak beraber eve dönüyorduk. Bu şekilde aradan 3,5 yıl falan geçti vetabii bz bu arada her 6 ayda bir karşılaştığımız zaman içerisinde ona gidip öpüşüp koklaşıp uyumuştuk. Tabii bu arada o da evini başka bir yere taşımıştı.

Bu yeni evinde de sanırım 2 defa sevişmiştik ve yıl olmuştu 2013
2013 yılı kurban bayramı'nda whatsapp'de bayram mesajı birbirimize yollarken o "akşam bana gelsene, yemek yapacağım. arkadaşlarım da olacak, sohbet ederiz" dedi ve ben anında akşam ne giyeyim diye etrafa bakınmaya başladım.
Allahım saatler niye bu kadar hızlı geçmeye başladı, daha az önce saat 11:56 değil miydi, ne zaman saat 17:32 oldu.Lütfen allahım zamanı durdurur musun, çünkü daha kilot giyip giymeyeceğime bile karar vermedim.
Ama nerdeee allah beni dinlemiyordu bile, zaman geçti ve ben en sonunda ilk baktığım giysileri giydiğim gibi çıkıp ona gittim.
Evde arkadaşları falan da vardı. Ev bayaa kalabalıktı. Tanışma faslından sonra oturduk yemek falan yedik. Sarışın'ın eli de baya lezzetliydi, piç fırından bilmem neli balık ve bilmem neli pilav ve hindi falan yapmıştı. Ev kalabalık olunca, o yaptıklarından eser kalmamıştı. Bir ara ben hindi kemiklerini yalarken herkes bana baktığı için utanıp, kemiği sakince önüme bırakıp, yanımda komik bir şeyler anlatmaya çalışan adama AHAHAHAHAHA diye gülüp ortamı yumuşatmaya ve dikkatleri üzerimden dağıtmaya çalıştım. ama nerdee, dikkatler yine bendeydi.
En son dayanamadım "eline sağlık Sarışın'cım, allah razı olsun" demiştim ki, artık yer yarıldı da içine girdim ve dikkatler üzerimden başka yönlere çekildi.
ay bu kadar entel dantelin içinde ne işim var derken tuvalete kaçmıştım. işeme numarasıyla tuvaletteki her şeyi kontrol edip neyin ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. bu sarışın da, her bok var. bir sürü krem, bir kaç çeşit diş macunu, onlarca losyon, parfümler falan filan. zaten şu parfümler benim 1 yıllık maaşım ediyor, kremleri sosyete pazarında bile satsam 6 aylık kiram çıkar. hey anam hey. ay bu enteller olmasa, parfümcüler iflas eder. adam koltuk altı losyonunun bile 5 çeşidini almış. tam bir mal.

neyse sonra işte tuvalette kendi kendime oyalanırken çok fazla zaman geçirmiştim ve çıkayım dediğimde kapı çaldı. oydu, sanırım tuvalet deliğine düştüğümden şüphelenmişti diye gelmişti. ben kapıyı açınca da gülmüştük. zaten o gün ben her sike gülüyordum. resmen yavşaklığın zirvesindeydim. parmakla gösterilmek bile yetmiyordu bana. o gün direkt oklarla gösteriliyordum, kırmızı dairelerle çevrilerek gösteriliyordum. benden mutlusu ve rezili yoktu.

ya entel mentel dedim de, hindi yemek hiç entelce değil. gayet köylü işi. hatta ben hindiyi en son 8yaşında falanken köye gittiğimde yemiştim, bir de işte aradan 20 yıl geçmişken şimdi yiyordum. yani balık tamam da hindi ne oluyor alla sen. neyse işte.
demek insan ne olursa olsun içindeki köylüyü yok edemiyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.