Ah artık insanlarla çok fazla yüz göz olmamaya karar verdim. Öyle
kendi hayatıma çekildim örümcek gibi yaşıyorum. Ne eskisi gibi çok fazla
arayışım var artık, ne de arkadaşlarım dahil kimseye selamım sabahım.
Akşam
olup işten çıkıncaki halimi görmelisiniz. Sanki okulu sevmeyen ve son
ders zili çalınışında dörtnala eve koşturan ilkokul çocukları gibiyim.
Eve
gelince hemen sırt çantamı bir kenara atıp, üstümü başımı çıkardığım
gibi içerde dal taşak biraz koşturuyorum, götüm başım iyice nefes
aldıktan sonra banyoya girip bıcı bıcı yaparken bir yandan da osbir
çekip boşaldıktan sonra çıkıp, pijamalarımla odaya geçiyorum.
Oda'da da birşey yaptığım yok ha. Öylesine bir sürahi suyu yanıbaşıma koyup kanepenin üzerinde battaniyeye sarınıp uzanıyorum.
İnanır
mısın televizyon bile izlemiyorum. Zaten uydular şu yeni frekanslara
girdiğinden bu yana kanal manal bir şey kalmadı. Bende televizyonu o
günden bu yana hiç açmadım, öylesine kapalı bir şekilde duruyor
karşımda.
İnterneti de azalttım, zaten aynı dili konuşan ama
kendi dilinden başka kimseyi anlamayan, kimseye saygısı olmayan, kimseyi
anlamakta istemeyen bir topluluğu gözlemlemenin bir sike yarayacağını,
bana artı bir şey katacağını sanmıyorum.
Bunların hepsini bir araya getirince ise, şöyle özet geçeyim; iyice mal olup çıktım yani.
Eskiden
olsa milletten sıkılınca dizi mizilere sarardım. "İzlemem gereken
filmler var" kafasında yaşayıp, siteden siteye sekip dururdum. Ama şimdi
dedim ya; canım hiçbir şey yapmak istemiyor, öylesine mala bağladım
kaldım.
İnanır mısın çok da rahatladım. Böyle deriiiiiiin bir nefes almış gibiyim.
Zaten koştura koştura yaşıyoruz. O diziyi izle, bunu oku, şunu yap blablabla.. Offf kes artık amınakoyim. Kafam şişti.
Modern hayat adı altında hep sikindirik şeyler yapıp sonra da "neden mutsuzuz" diye ağlayıp zırlıyoruz.
Oysa
modern hayat dayatmaları da beraberinde getirdi. Bir şeyden geri
kalınca kendini ezik hissediyorsun, ezik hissetmeyen biriysen ise;
etrafı takmayan kendi kafasının dikine yaşayan dediğim dedik SİVRİ biri
olup çıkıyorsun. Seni anında mimliyorlar, uyumsuz diye etiketliyorlar.
Hayır
yani gerçekten de öyle biri olup olmaman önemli değil. Mesela benim
canım bilmem ne dizisini izlemek istemiyor, sevmiyorum da zaten. Adamla
konuşurken "yaa ben o diziyi izlemedim" diyecek oluyorsun, adam hemen
başlıyor saldırıya "vay sen televizyon tarihininn gelmiş geçmiş en iyi
filmini nasıl izlemezsin" mesela bir kitap mevzusu açılıyor, adam hemen
saldırıyor "ayy senin o kitabı okumadan konuşmaman lazım" bla bla bla.
Ya yartağım bi sakin ol. amına koduğumun altı üstü bir diziden
bahsediyoruz, sikindirik bir kitaptan konuşuyoruz. İzlemedim veya
okumadım diye nerdeyse beni recm edecek, nerdeyse beni diri diri toprağa
gömecek. Ne var yani okumadıysam, izlemediysem. Yani ne var "he yaw
siktir et izleme, koy götüne gitsin okuma" desen yani yarrağım.
Ama yok illa onu oku, bunu izle, şunu dinle, öyle yap dayatmaları arasında yaşayıp duruyoruz.
Ahhh sokiyim her yerine senin modern hayat gibi.
Neyse işte, ne diyordum nereye geldim yine.
Hah
diyordum ki; iyice mal oldum çıktım. Mal olmam aslında normal. Hatta
mal olmadım, zaten maldım. Çünkü öyle küçük bir akılla anca bu kadar
yapabiliyorum, hayatın anca bu kadarını yaşayabiliyorum.
Evde
"rahat ediyor muyum" diye soracak olursan etmiyorum valla. Çünkü insan
duvara baka baka, onu insan yerine koymaya başlıyor. Bi bilsen geceleri
neler neler konuşuyorum evin duvarlarıyla. Ahh her odanın duvarına
farklı bir kişilik yükledim, her odada farklı biri varmış gibi
davranmaya başladım.
Yattığım odanın duvarlarına bir pezevenkmiş
gibi davranıyorum, salonun duvarları fakir bir han sahibi, tuvaletin
duvarları sağır bir adammış gibi yapıyorum, banyo duvarlarına ise
Hollandalı bir genelev işletmesinin sahibesi gibi davranıyorum. En
romantik duvar ise mutfak duvarları. Çünkü şiir yazdım duvarlarına. Ona
bir şairmiş gibi davranıyorum.
Mutfağın duvarlarında öyle
romantik, öyle siktir dolu cümleler varki, bazen "umarım ev sahibim
gelip görmez" diye dua ederken yakalıyorum kendimi. Gelip görse bile
sikim de değil ya neyse.
Zaten o da en fazla iki nutuk çeker,
bende kes sessini kadın, al paranı ve sus derim. Sikmişim nutuğunu falan
filan. Martaval dinleyecek havada değilim bu ara.
İnsan
yalnız kalınca çevresindeki eşyaları falan filan konuşturuyormuş. Bunu
yeni öğrenmedim ama dedim ya; tam anlamıyla yeni deneyimliyorum.
İnanır
mısın, pencereye bazen televizyonmuş gibi davranıyorum. Farklı kanala
geçmek istersem ise; sandalyemi alıp farklı bir odaya gidiyorum.
İlk
günler tuhaf gelmişti, alışamamıştım ama sonra eğlenceli gelmeye
başladı. alıştım yani. Zaten insan dünyaya, saçma sapan şeylere alışmak
için gelmiş. Başka bir sikim için geldiğimizi sanmıyorum.
Hem
biliyorsun; ben fazla kasınca resmen strese giriyorum, seks
bağımlılığım falanfilan allah ne verdiyse hepsi birden depreşiyor.
Adını
aşk koyup altına girmediğim adam kalmadı istanbul'da. ama aşktan da
hala ses seda yok. Nerde bulunduğunu, nerde olduğunu bilsem direkt gider
alırım yanıma, ya da gider taşınırım yanına.
Ama nerde olduğunu
bilmiyorum ki. İşte bilmediğim için de her karşıma çıkan için "belki de
budur hayatımın aşkı, belki de budur ruh öküzüm" diye diye önüme gelene
ağam, gidene paşam çeke çeke iyice yalama oldu her yerim.
Götüm
zaten uzun zamandır dikiş tutmuyor, ama biliyor musun; kalbim de artık
eskisi gibi atmıyor. En çok da buna üzülüyorum. Yani ne bileyim işte;
yeni biriyle tanıştığımda o pır pır eden kalbimi özledim, o dum
tıs-dumtıs yapan kalbimi özledim. Ama yok işte, tık yok. Öyle kendi
halinde vücüduma kan pompalayıp duruyor. bu iş dışında hiç mesai
yapmıyor.
Oysa ne güzeldi biriyle tanıştığımda sanki göğsümden
fırlayıp onun kucağına atlayacakmış gibi yaptığı zamanlar, ne güzeldi o
kişiyle yazışırken "onu yazma, şunu yaz" demesi falan filan.
Şimdi ise ayak topuğum gibi hissiz olup çıktı iyice. Sadece beni ayakta tutuyor o kadar.
İşte bende durumlar böyle yani. Peki sen de ne var ne yok canımındışı..
Biliyor musun Hayat Erkeği şu an ben de bu hal içindeyim, sanki hep bir şeyi yanlış yapıyormuşum gibi hissediyorum ama neyi yanlış yaptığımı bilmiyorum. Dün ben de evdeki şeyleri dinlemeye başladım hem de steteskopla:) Belki bir şeyler öğrenirim onlardan diye ama bir şey öğrenemedim henüz, sonra kendi kalbimi dinlemeye başladım lup-dup sesi geldi hep. Bu arada iki farklı kişi beni Charlie Chaplin'e benzetti, benim de aklıma hemen sen geldin. Belki ruh öküzün olabilirim ama aşk işleri ruh öküzleriyle olmuyor bence, arada bir zıtlık olmalı ki aşk doğsun, yani bence öyle.
YanıtlaSilBu arada Mabel Matiz ve Sümbül Ağa(Muhteşem Yüzyıl)'ya da benzetildim:D
3 şehir gezdim kariyer yapacağım diye, şuadan istanbul da mastır yapıyorum ama başka bir şehirde yaşıyorum. gittiğim yerlerler de çok insan tanıdım her boyda penisi içimde deneyimledim. bir çok adamın elinden türlü türlü içkiler içtim. senin uğruna ölürüm diyeni de gördüm ölürüm dediğimde oldu. bazen sıyrılıyorum toplumdan bazen gömülüyorum sanki kara toprak altına. ne kadar ararsam arıyayım aşkı,dostluğu hiç birisi şu duvarlar kadar yakın olmadı bana. Belkide çare duvar.
YanıtlaSilGaliba mevsimsel bi problem var. Bende de bi libido düşüklüğü var.
YanıtlaSilÖyle böyle değil, kalkmiyor.
Sen her gün yazsana hayat erkeği..
YanıtlaSil