Geçen yılki kavurucu sıcaklarda sevdim seni.
aynı göğe bakıp, aynı şehrin kupkuru havasını soluduk, aynı bulutların gölgesi altında saklanmaya çalıştık güneşten.
bu saklanmalarımız arasında bir kaç sekssiz gün geçti gitti.
sonra kimsesizlikten kurumuş tenlerimiz, ıslanmak için terlerimizi arzuladı.
basit sikindirik bir odaya kapandık, bedenlerimizi birbirimize sunup aynı kirli yatakta ıslandık.
tüm kavurucu yaz boyunca da devam etti tenlerimizi ıslatışlarmız.
terinle ıslanan tenim, yavaş yavaş tenine alıştırdı beni.
kanıma karıştı terin, farkına varmadan sessizce sevdim seni
ve yaz biterken, bağımlın oldum çıktım.
yaz bitti, biz ise mevsim yaz'mış gibi devam ettik görüşmeye..
sanki hava hâlâ çok sıcakmış gibi davrandık birbirimize. her fırsatta soyunup serinlettik bedenlerimizi..
bundan olsa gerek; dokunuşlarımı şehvetten sandın, ama ben hep seni sevdiğimden dokundum terine.
sen de hiç anlamadın beni, hiç haberin olmadı seni sevdiğimden.
ama ben yine de kendi kendime gelin güvey oldum
dedim ya; hep sevdim seni..
yaz bitmişti ama, tenim kavrulmaya devam ediyordu..
"olmaz böyle, konuşmam lazım seninle" dedim kendi kendime ve bu yüzden, tenlerimizi ıslatmak için buluştuğumuzda açılmaya karar verdim ve önce gözlerimle konuştum..
gözlerin anlamadı, gözlerimi.
galiba gözlerimden dökülen ilk hecede korkuttum onları ve kaçıp gittiler çoook uzağa.
bir daha eskisi gibi bakmadın bana öyle. bir daha uzun uzun dalmadın içime..
gözlerini kaçırtan gözlerimin beceriksizliğini kenara bırakıp "sözlerimle konuşmam lazım" dedim ve dilimi çözdüm.
anlamazlıktan geldin önce, sonra yavaş yavaş duymazlıktan geldi kulakların.
bende bu kez yazıyla dile geldim.
işte o zaman dilin konuştu benimle "gerek yok" dedi "bu boş aktraksiyonlara, şimdilik tek kişilik bir yatak yeterdi bize" daha büyüğü ikimizi de yakarmış.
oysa haberin de vardı, çünkü ben zaten o kavurucu sıcaklardan bu yana, için için yanıyordum sana.
sönmek bilmiyordu ateşim ve sen sırf ateşimi söndürmek için; bedeninle üzerime kapaklandığında, tenim teninle nefessiz kaldığında bile sönmüyordu ateşim.
Çünkü yanlış öğretmişlerdi sana; ateş havasız kalınca sönmüyordu, için için yanmaya devam ediyordu..
ve hiç bilmedin ama, sırf şehvetten dolayı tenime dokunduğunda daha çok yanıyordu canım. can'ım.
sonra sessizliğe büründüm. konuşmadık hiç.
hem hal'den anlamayan, söz'den ne anlardı ki zaten..
işte o zaman daha iyi anlamıştım "seni sevdiğime" inanmadığına.
elimden bir şey gelmedi, seni sikerek kendime inandırmaktan başka.
oysa o kadar açık seçik sevdim ki seni; sen de durdun arabesk halime bakıp, bıkkın bi "offf" çektin,
sonrada gözlerini üzerimden alıp çoook uzaklara diktin.
ama gözlerini kaçırsan ne fayda. çünkü etime değmişti bi kere etin, ben çoktan sana kanmıştım.
çok iyi hatırlıyorum; geçen yaz'dı,
yanında sensizlikten yandım kavruldum, ama görmedin sana yanışımı. belki de yanmamak için, ateşimden kaçtın.
oha, bayıldım! kalemine sağlık. :/
YanıtlaSilben yazsam geçen ay "yandığımı" aynı bunları yazardım..
YanıtlaSilaynısının lacivertiyim yemin ederim.
Ne güzel yazmışssın, okurken hem hüzünlendim hemde tebessüm ettim.
YanıtlaSilbütün sıkıntımız sevgiydi aslında saltına hiç rastalayamadığımızda içimizi yakan..
YanıtlaSil
YanıtlaSilMerhabalar;
Blogunuzu yeni keşfettim ve hemen takibe aldım.
Bana da gelirseniz sevinirim :)
İyi Bayramlar
Sevgiler
http://whiteglaze.blogspot.com
twitter: @_gamzeahmet_