-->

18 Şubat 2013

bakalım ne olacak, ne olacaksa güzel olacak

Öküz Herif'le tanışmamızın üzerinden tam tamına 1 yıl geçti. Bu 1 yıl içinde onlarca kavgamız gürültümüz oldu. Kavgalarımızın nedeni tabiki bendim. Çünkü ilk tanıştığım zaman henüz salaklığın zirvesindeydim ve salaklık tacım da elimden alınmamıştı, bende kendimi salak olarak görmediğim için o tacı atmaya pek hevesli değildim. 
Salak olduğum için Öküz Herif'le tanıştığım zaman,  onun hayatıma girdiğini sanıp bende onun hayatına girmeye çalışıyordum. 
Evet, çalışıyordum. Üstelik o beni hayatına almak istememesine rağmen ısrarla hayatına girmeye, orada bi yerde kendime ufacık bi köşe kapmaya çalışıyordum. Ama olmadı. Zaten o köşe sana verilmedikçe sen hiçbir yeri alamıyorsun, çıkışa yakın bi yerde öylesine ayakta bekletilirken buyur edilmeyi umuyorsun. Bende aylarca ısrarla umarak bekledim. Bekledim, bekledim, bekledim. 

Tıpkı Fight Club'daki çocukların dövüş kulubüne girmekte kararlı olduklarını göstermek için, yağmura çamura rağmen ısrarla kapıda bekleyip tüm hakaretleri umursamayarak günlerce, haftalarca beklemeleri gibi. Bende bekledim. O'na her seni seviyorum dediğim de, o gidip birileriyle yiyişti, onunla yatakta sevişip boşaldıktan sonra her sarıldığımda "öfff yeter terledim, biraz uzak duralım" demesine rağmen bekledim. Bu arada sürekli gaydate  sitelerinde dolanıp durdu, yeni orospularla tanıştı ve ben kavga gürültü çıkarmama rağmen yine de onun beni seveceğine inandım, beni kendi hayatına buyur etmesini bekledim. 
Bu arada ona haksızlık etmemeliyim, çünkü bana hiç "seni seviyorum" demedi. Sadece götü kaşındığı zaman "özledim" mesajı attı. Tabii "özledim" kelimesini bile hiç dile getirmedi. 

Bu dile getirememe konularını konuştuğumuz zaman bana "naapıyım, ben dile getiremiyorum" deyip geçiştirdi, bende bunu normal karşıladım. Çünkü bazen sevgi dilsizdir ve bu yüzden onu ifade edemezsin, sadece seversin. Ben onu ifade edemiyor, ama seviyor sandım. Hem sadece dile getirememeyi sorun etmemeliydim de. Değil mi? 
Ama işte böyle değildi, sadece kendimi kandırmak için bahaneler yaratmıştım ve beni bir gün seveceğine inandırmışım. 
Kendimi onun beni bir gün seveceğine o kadar derinden inandırmışımki; beni sevmemesini, sol göğsümdeki etimden her defasında kocaman bi parça alıp ağzında iyice çiğneyip yere tükürmesini bile sorun etmemişim. 
Sonunda ise şunu öğrendim ki; hiç kimse bizi kandıramıyor. Sadece biz kendimizi kandırabiliyoruz. 

Kandırmak dedim de, bu konuda şu adımları takip etmiştim. Onun sürekli birileriyle yiyişmesini, sex bağımlılığı var diyordum. Oysa hayır, o beni sevmediği için, bana değer vermediği için gidip birileriyle yatıp kalkıyordu, beni asla hayatına almaya niyeti olmadığı için sürekli arayışları vardı. Bense aptalın teki olduğum için hep farklı sandım. Hep onu iyi biri, ama işte böyle kötü huyları da olan biri sandım. Zaten kendini karşındakinin iyi biri olduğuna inandırmışsan,  onun yaptıklarının hepsini hatasız bulursun, yanlışları olmaz artık onun. Sadece can sıkar arada o kadar, bunun dışında ise onun içinde kötülük olabileceği aklına bile gelmez. Onun senin için; hataları bol, kanatsız bi melekten farkı yoktur.

Ama ne zamanki aslında onun hatalarının kötülüğünden kaynaklandığına emin oldun, işte o zaman anlarsın; aslında karşında bir melek değil şeytan'ın var olduğunu. Onun bi şeytan olduğunu, ecdadım sikildikten sonra anladım..

Onun bir şeytan olduğunu kabullenmeden önce, onun hakkında yıllardır her önüne çıkanla duygusuzca sadece sex yapan biri için böyle olmanın normal olduğunu sandım. Böyle sandığım için de, beraber düzeliriz diye umarak ısrarla beklemeye devam ettim. Çünkü bende bir sex bağımlısıydım ve birazcık da olsa iyilşmiştim. Şimdi onunla beraber iyileşebilirdik. Sonra hayat bize yalnız güzel olurdu.

İşte böyle düşünerek ısrarla düzelmesini ve sonra da beni hayatına buyur etmesini bekledim. Hem sevgi bu değil mi? Sevmek sabretmekten başka ne olabilir ki? Değer vermek demek; tüm kapıları açıp baktıktan sonra, hatta her şeye rağmen onu silmeyi en sona bırakmak değil mi? Bende öyle yaptım. Beklemeliydim. 
Hem ben, beş para etmeyen şu hayatıma onu hemen aldım diye o da beni hayatına hemen almak zorunda değildi değil mi? Bu yüzden sevmeye devam edip, sabırla beklemeliydim.
"Hayat"ım dedim de, benim hayatım neydiki? Ona göre tek başına yaşayan kopuğun tekiyim. Ailemle olan ilişkimi dahil her şeyi anlatmış olmam, bu neyi ifade ederki? Hiçbi sikimi ifade etmez. Sadece ipsiz sapsız biri olduğum dışında neyi ifade ederki? O da sanırım hakkımda öyle düşünüyor. Nasılsa ipsiz sapsız biri, sikip geçmeliyim, ya da verdiği yere kadar sikmeliyim. 

Sonuç olarak o hayatıma tam anlamıyla nüfuz ederken ben onun hayatının sadece boş zamanlarında var oluyordum. Yani onun eğlencesiydim. Bana iş ve evi dışında kalan zamanlarını yalnız ayırıyordu. Hala da öyle yapıyor. Sürekli kendince beni cezalandırıyor. Mesela geçen barışmamızdan 3 gün sonra 14 Şubat'tı ve ben acaba o gün ne yapsak diye düşünürken, 14 Şubat akşamı yazışırken aramızda neden olduğunu hatırlamadığım küçük bi tartışma çıktı ve sonra da zaten yazışmaya devam ettik. Gece uyurken en son ona "yarın ne yapıcaksın, işten erken çıkacaksan buluşalım mı?" diye sordum o ise "eğer canımı sıkmasaydın buluşurduk, ama yarın eve erken gelip uyumayı düşünüyorum" dedi. 
Evet böyle dedi. Sonra o böyle diyince bende jeton düştü. Aslında bu 1 yıl boyunca da hep böyle yapmıştı. Küçük bir şey olunca benimle buluşacağı varsa bile hemen buluşmayı iptal ediyordu ve "öfff niye böyle yapıyorsun, ben eve gidiyorum" diyordu. Bende sonuç olarak, onunla fazla uzaklaşmayalım diye genel anlamda tüm konuşmalarıma daha da dikkat ediyordum ve kırmamaya çalışıyordum. 
İşte böyle. Aslında evet ilk tanıştığımız günden bu yana hep bi şekilde beni gayet güzel de terbiye etmiş ve ona karşı kontrollü yaklaşmamı sağlamış. Ama o bana hiç öyle yaklaşmıyordu, yaklaşmamıştı da.
İşte bunu anlayınca daha bi akıllandım. Lan adam beni eşşek gibi kullanıyor. Gayet bildiğin sikindirik şeylerden dolayı hemen üstüme çullanıp beni ezikliyordu ve bende sonuç olarak hem ondan özür diiyordum, hemde bir sonraki konuşmalarımda daha dikkatli olmaya çalışıyordum. Kavgalarımız ise ben artık dayanamadığımda oluyordu. Yani sorun aslında bende gibi görünsede meğer hep ondaydı. Bunu farkedince bi rahatladım bi rahatladım anlatamam. Sanki üzerimden tonlarca ağırlıkta yük kalkmış gibi rahatladım. Belkide şu an peşimde olmasının nedenlerinden biri de buydu. Çünkü ben ona kendisini kral gibi hissettiriyordum, yediği arkasında yemediğini ise ağzına veriyordum. (ayy burası terbiyesizce oldu. 18 yaşından küçükler bu cümleyi görmezlikten gelebilirler mi pılis)

Ama artık bunlardan emin oldum ya, fazla siklemiyorum. Hele 14 Şubat akşamı söylediği şu son cümle ile nasıl da aklım başıma geldi anlatamam. Zaten o geceden bu yana yazışmadık da. Çünkü genelde sabahları ben ona günaydın mesajı atıyordum ve sohbetimiz öyle başlıyordu. Sonra ben ona günaydın mesajları atmayı da bırakınca, o hiç yazmadı. Sanırım kendince beni cezalandırıyor. Cezalandırmaya devam etsin bakalım ne olacak.

2 yorum:

  1. Öküz herif 5 yaşında filan mı??! Her sıkıldığında "küstüm ben oynamıyorum yiaağ" diyorsa, onun işi sadece ego tatmin etmektir bence. Kafana takma desem de takılmayacak bir konu olduğu biliyorum. Üzerindeki etkisini de anlamaya çalışıyorum. Olabildiğince boşver diyorum. Zaman telafi eder diyorum. :/

    YanıtlaSil
  2. Sen sevilmel istiyorsun , bende birini cok sevmek istiyorum bu durumda aslinda iyi bir cift olabiliriz ne dersin :)

    YanıtlaSil

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.