Öküz Herif'le yolun sonuna geldik. Nihayet bitti yol. Artık bende
kalıyor. Bende derken, bildiğin bende kalıyor. Yani aynı kokuşmuş yatakta
uzanıp, aynı kirli yastığa baş koyuyoruz. Aynı kurumuş spermli çarşafı
üzerimize örtüp uyumaya çalışıyoruz.
Uyumaya çalışıyoruz ama nafile. Çünkü her gece kavga eder gibi sevişmekten yorgun düşüp uyuya kalmış oluyoruz. Sabah uyandığımızda da, gözler şiş bi şekilde aklımıza aynı soru geliyor
"dün gece en son kim kimi öptü?" ama soru cevapsız bir şekilde havada
asılı kalıyor. Çünkü hatırlamıyoruz.
Sabahları etrafta geceden
kalma prezervatifleri toplarken sadece gülüyoruz. Gülmek bence çok güzel
bi şey, neden çok sık yapmadığımız konusunda bi fikrim yok. Ama bence
çok sık gülmeliyiz. Hatta bundan sonra mutsuzken bile gülmeliyiz. Yani
zararı yok, varsın deli desinler, tüm akıllılara inat sürekli
gülmeliyiz.
Sanırım artık bende kaldığından dolayı olsa gerek, kavgalarımız yok
oldu. Kaç gündür hiç kavga etmiyoruz ve sanırım bu beni rahatsız ediyor. Yani arada
bazen kavga etmeli, birbirimizin ağzına sıçmalıyız diye düşünüyorum. Çünkü ben kavgasız yaşayamam. Benim her şeyle kavga etmeye alışkın paçoz
bir ruhum var. Hem zaten mutluluk da pek alışkın olduğum bir şey
değil. Daha önce çok denedim, üzerimde güzel durmuyor. Mutluluk bana yakışmıyor ve aslında doğrusunu sölemek gerekirse, mutluluk beni sadece korkutuyor..
Yol bitti
dedimya, aslında yeni bir yola girdik gibi geliyor bana. Yani ne yapcaz
ki bundan sonra? Nasıl geçecek hayatımız? Ağız kokumuzu her gece bu
kadar iştahlı bir şekilde çekecek miyiz içimize? Gecenin bi yarısı
uyanıp saatlerdir sevişmeyenlerin ta kendisi değilmişiz gibi, ilk defa
öpüşecekmişiz gibi, yeniden öpüşmeye başlayacak mıyız? Sanki tüm bu güzellikler, yakında
biter gibime geliyor. Sanki bıkıcaz birbirimizden ve sokağa yeni
bedenler aramaya çıkıcaz diye korkuyorum. Ama tüm korkularıma rağmen
sınırsızca içimizde gidip geliyoruz. Dilimizle dokunmadık yerimiz
kalmadı. Ne olacak bundan sonra, bilen var mı?
Ben ona öküz herif diyorum ya, o da bana bi isim taktı. Ona göre "kelebek" gibiymişim ve bu yüzden bana "kelebek" diyor. Hep
dalga geçiyor ama olsun. Bu sabah beni "hadi aşk kelebeğim, romantik
kelebeğim kalk, park'a papatya falı bakmaya gidiyoruz" diye kaldırdı. Salak işte. Güldürdü beni. Sonra da saxo çekti, yanıma uzandı ve biraz
öpüştük. Öpüşmeden sonra başımı bacak arasına sokup biraz nefessiz kalmaya
çalıştım. O ise, o an "burnuna osuruyum da gör" dedi ve ben başımı çektim. Gülüp "niye kaçıyorsunki, gece boyunca sen osurup durdun, ben hiç de
şikayetçi olmadım, çektim içime ohhh missss gibi" dedi. Salak işte
kızdırmak için yapıyor bunları.
Sahi ne yapıyoruz böyle? Niye tuhaflaştık ki? Neden her gece uyanıp
birbirimizi izliyoruz?
Birini uyurken izlemek neden bu kadar güzel? Senin olduğunu bildiğin birinin başını okşamak, insana; kendisini o an
neden tanrıymış gibi bir his yaşattırıyor ki? hıh saçma işte. Oysa tanrı
değiliz ve nefes aldığımız müddetçe olamayacağız da. Çünkü nefes
alıyoruz.
Sahi aslında "bugüne kadar sizsiz yaşamış birinin, bundan
sonra sadece sizin olabileceği fikri"ne neden bu kadar kolay kapılıyoruz
ki? Ya yarın sensiz yaşamaya başlarsa, ya sen de onsuz yaşamaya başlarsan ne olacak? Tüm bunların adı değişecek mi?
İşte böyle yani. Artık aynı evde yaşıyoruz. Aynı
tuvalete sıçıp, aynı duşa giriyoruz. Ayrı ayrı yıkanmadık henüz ve
doğrusu, sanki; ayrı ayrı yıkandığımız ilk anda, aramıza mesafe girecekmiş gibi
hissediyorum. Sanki hep aynı anda duşa girmeli ve aynı anda çıkmalıyız
gibime geliyor. Sahi niye tuhaflaştım ben. sahi neler oluyor bana, yoksa ben gerçekten bir kelebek miyim?
Güzel gitmesine çok sevindim. Maşallah...KOrkularına gelince bende, herşey yolunda gidince birşeyler yada birileri hayatımın en güzel yerinde çomak sokacak diye korkuyorum sanırım.Bu yüzden sorun çıkarıyorum en azından sürekli kavga gürültü olunca bittiğinde ''zaten anlaşamıyorduk, belliydi böyle olacağı deyip kendimi kolay teselli ediyorum...
YanıtlaSilyavrum ""Sahi aslında "bugüne kadar sizsiz yaşamış birinin, bundan sonra sadece sizin olabileceği fikri"ne neden bu kadar kolay kapılıyoruz ki? Ya yarın sensiz yaşamaya başlarsa, ya sen de onsuz yaşamaya başlarsan ne olacak? Tüm bunların adı değişecek mi?"" bu lafınla beni benden aldın tebrik ediyorum ;) çok doğru bi laf arada aklıma geliyo sorguluyorum ama arada da karşı çıkıyorum buna. akışına bırak sen de bu kadar kasarsan kendine edersin sıkıntıyı ;)
YanıtlaSilsen kelebek misin bilemem ama ufaktan içinde kelebekler canlanıyor gibime geldi. Sen o adama alışıyorsun ve varlığını benimsiyorsun. sonunda ağzına sıçılmazsa iyidir.
YanıtlaSilya ne guzel yazmissin allam o kadan ozeniyorum ki suan sana anlatamam ANLATAMAM! ama tu tu tu nazarlar degmesin. korma ayrica, at onlari sal SAL hemen !
YanıtlaSilbir diyarda fakir bir anneyle çocuğu yaşarmış. bir gün çocuk annesine mutluluk nedir diye sormuş, annesi de eve aldığımız zeytinin çekirdeği olmasıdır demiş. fakirlikten pek zeytin alamazlarmış ama her aldıklarında da zeytinler çekirdekli çıkarmış. çocuk da her zeytin alışlarında önce heyecanlanır sonra çekirdeği görünce deliler gibi mutlu olurmuş. sonra çocuk büyümüş, işi gücü derken hali vakti yerine gelmiş, kimsenin anlamadığı bir şekilde hep gülen mutlu, sevecen bir adam olmuş, evlenmiş sonra. bir gün karısı buna nasıl hep bu kadar mutlu olabildiğini sormuş, adam da deli misin bu sorulur mu, her gün zeytin yiyebiliyoruz ve hepsi çekirdekli çıkıyor demiş. yani diyeceğim o ki, mutluluğu biz tanımlarız, kişisel olarak, bizi mutlu eden şeyler bir başkasının önemsemeyeceği hatta farkında dahi olmadığı şeyler olabilir. ben mutluluğu tanımlamadığımızı belki yanlış tanımladığımızı düşünüyorum. mutluluk ne, o kadar bilmiyoruz ki, tanımıyoruz geldiğinde. artık bizimle olduğunu anlamamızla beraber ne kadar kalır/kalacak mı diye korkmaya başlıyoruz. endişeyle özdeşleşiyor bir süre sonra. özünden sıyrılıyor ve kaybolup gidiyor. umarım bu sefer uzun zamandır tekrar dönüp sana yapışmasını beklediğin bir parçanmışçasına ona sarılıp bırakmazsın, sevgilerimle..
YanıtlaSil