Bugünlerde hava sürekli yağmurlu olduğundan olsa gerek, sokaklarda;
hiç ayrılmayacakmış gibi el ele dolaşan sevgililer, hayatlarında
kendilerinden başka sığınacak kimseleri olmayan sokak çocukları ve onlar
kadar zavallı sokak hayvanları sayısında düşüş var ve sanırım bende bu
yüzden olsa gerek kendimi daha yalnız hissediyorum..
Öfff tamam.
siktir et şu dokunaklı olmaya çalışan sikimsonik girişi. Gel, şöyle.
Sana kimseye anlatamadığım ve tüm bunları dinlemeye zamanı olan
insanları bulamadığım cümlelerden bir şeyler anlatmaya çalışacağım. ve
unutma beni anlayıp anlamaman sikimde de değil. Ben, sadece senin şu
siktiriboktan cümleleri okuduğunu biliyor olmak sonrasında egomu tatmin
etmekle yetinebilecek kadar basit biriyim..
Hem zaten yağmuru,
sokak hayvanlarını ve elele tutuşan sevgililer gibi, hayatın vazgeçilmez
ayrıntılarından girip ebesinin nikâhından çıkarak yalnızlığımı
anlatmaya bahaneler bulmaya gerek yok. Biliyorsun işte, her zaman olduğu
gibi bugünlerde yine yalnızları oynadığım için olsa gerek ihtiyar'ı
özlüyorum.
Aslında bilmiyorum. belki özlemek bile değil benimkisi ve hatta bu özlemek olsa bile, belki de özlememeliyim.
Kim
bilir, belki de sırf yalnız olduğum için özlüyorum veya sırf şu
sikindirik hayatımda, bu aralar özlemek istediğim biri olsun diye
özlüyorumdur.
Sebep her ne bok olursa olsun, adam durmadan aklıma
gelip gelip gidiyor. Hiç olmadık anda, hiç olmadık yerde, hatta
sıçarken bile aklıma geliyor. Oysa onu düşünmek, onu özlüyor olmak bile
başlı başına sıçtığımın resmiyken..
Sadece sıçarken değil; yolda yürürken, hatta şu tadını
alamadığım siktiriboktan hayatıma sırf tad katması için 6 şeker attığım
berbat çayı yudumlarken, en boktan ve en alakasız şarkıları dinlerken,
hatta şu taşşak kokusunun hakim olduğu sıkıcı hayatımın gündelik
işlerinde bile ne bok yersem yiyim aklıma gelip orda öylece duruyor ve
hiç bir yere gitmiyor.
Bazen kendimi, önümdeki
müsveddelere onun adını çiziktirirken buluyorum. Bazen de; ne sikim
işler çevirdiğimden habersiz, bi bakıyorum facebook sayfasında tüm
arkadaşlarının profillerini tek tek geziniyorum.
Hayır ona aşık olmadığımı biliyorum, onu arzulamadığımdan da
eminim. ama işte ne bileyim, durduk yere aniden aklıma bir fikirmiş gibi
gelip gelip duruyor.
Ama zaten geçenlerde kararımı verdim ya, artık siktir ettim onu. Çıkardım hayatımdan.
Gerçi
cümle içinde böyle büyük bi rahatlıkla "çıkardım" falan diyorum ama,
çıkmıyor lan. İnsan bu! öyle "hayatımdan çıkardım" deyince çıkmıyorki.
Zaten bi insanı hayatından çıkarsan bile, aklından çıkaramıyorsun. En
zoru da bu ya.
İşte böyle. bugünlerde sürekli onu
düşünüyorum. Hani "çok mu yakışıklı, çok mu aradığın tipte, çok mu
hayallerindeki fantazilere uygun biri?" dersen, yok lan alakası bile
yok. Onunla yatağa girsek, altından ezilirim, bağırsaklarım götümden
atar, cüssesine bir sinek gibi yapışıp kalırım, dilim bokunu yemiş domuz ölüsü gibi dışarda
kalır. Yani görünüş olarak bile işte bu kadar birbirimize zıtız.
Zaten tipi, bildiğin sıradanın altından bile daha sıradan bi tip. Götündeki kıllar bile 40 defa üst üste ağaran yaşlı bi adam.
Lan hatta buluştuğumuz zamanlarda, adamın yüzüne baktığımda
burnundaki kılların dikkatimi dağıtmasından dolayı, gözlerine romantik
bakmaya fırsat bulamıyordum.
Bide burnundaki kılları geç, onlar olmasa bile; gözleri o kadar küçük ki, değil romantik bakmak, gözlerini göremiyordum bile.
Adam
çinli değil, japon değil, bildiğin istanbul yerlisi. Ama yinede çekik
gözlü, ince dudaklı. Bide cidden yakışıklı değil, ne diye tutuldum, bu
kadar taktım buna bilmiyorum ki? acaba "dış görünüşe gerçekten önem
vermiyor muyum?" neyim anlamadım ki kendimi.
Oysa bazen bilinçaltımı karıştırdığımda, karşımdaki adam
yakışıklı değilse selam bile vermeyen adinin teki olduğumu görürüm.
Karşımdaki adamın gülüşü güzel değil, gözlerinde bi gizem yoksa, muhatap
bile olmuyorum, karşımdaki adam kara kaslı, kara kaşlı, kara gözlü
değilse "kimsin sen?" diye bile bakmayan götü kalkığın tekiyim ben.
Ama yok. ammına koduğumun piçinde bu bahsettiklerimin hiç biri
olmamasına rağmen ve hatta bu saatten sonra bu adamdan bana hiç bi sikim
hayr gelmeyeceğini bilmeme rağmen, yine de öyle takılıp kaldım buna.
Düşünmeden edemiyorum. Sanki düşünmesem o anımı eksik yaşamışım gibi
hissediyorum.
Böyle anlarda aklıma "ya acaba gerçekten ağzımıza sıçanların
bokunun tadına mı alışıyoruz diye mi peşlerinden koşuyoruz, yoksa
gerçekten bize değer vermediklerini bildiğimizden dolayı mı onlara değer
verip başımızın üstünde taşıyoruz" düşünceleri geliyor. Ama yok kendimi
anlamıyorum. Bu adama takılmamalıydım bu kadar. Takılmakla yanlış
yapıyorum ve sanırım ömrüm yanlışlarımın beni esir almasıyla geçecek.
O son paragraftaki tırnak içindeki cümle var ya, o nasıl güzel bi günledir, nasıl anlamlıdır.
YanıtlaSil