Önceki gece siki taşşağı sermiş canım sıkıla sıkıla bi kaç film  izleyip nete takıldım. Sonra bu can sıkıntısı bitmek bilmeyince bende  gecenin 1'inde kalkıp bara gittim. Zaten bu tür can sıkıntılarımda  genelde yalnız kalmamak için kalabalık içine dalarım. Belki de kalabalık  içine girerek yalnızlığımı saklamaya çalışıyorum. İnsan kalabalıkta  farkedilmez, hayatına daha rahat devam eder gider ya, bende öyleyim  işte. Kendimi her defasında insanlardan kaçarken bulsamda, bazen çok  fazla uzaklaştığımı farkettiğim anda yavaşlayıp onlara geri dönüyorum.  bu yüzden insanlardan kaçarken çok fazla uzaklaşmamaya dikkat ederim. 
Dün  gecede böyle oldu. Bende kalkıp tekyön'e, sapın götün merkezi, kimsesiz  gaylerin tek açık kapısından içeri girdim. Artık midemi bulandırmaya  başlayan müzikleri ve gittikçe daha bir kadınlaşan daimi tipleriyle yine  aynıydı. Koca mekanda, geçen gün pazardan aldığım 5 tl tişörtüm dışında  bi değişiklik yoktu. Pantolonumu anlatmaya gerek yok. O benim derim  gibi oldu çıktı. Onunla teee ebemin amına kadar gidip geldim. Zaten  askere gitmeden önce, cebimde son kalan paralarla almıştım. Ulan harbi  ha, ben bu pantolonla askerliğimi yaptım, 153 tane sevgili, 2  cumhurbaşkanı ve 1 başbakan, yüzlerce milletvekili ve milyonlarca  arkadaş eskittim. Ama bana mısın demiyor. Sağolasın terkos pasajı.
Neyse  işte bara, 5 lira tişörtüm ve tüm havamla şıkır şıkır girip, salına  salına eş dost, tanıdık ahbap çavuş falan, kıyıda köşede benim kadar  ezik ne kadar adam varsa selamlaşıp kenara çekildim. Kenara çekilince  aklıma gelen ilk şey "allahım ne kadar çok ibne var?" düşüncesiydi. O  sırada duvara yansıttıkları götüntüde Charlie Chaplin videolarından  birini oynatıyorlardı. Hayret hiç böyle şeyler yapmazlardı. Çok  şaşırdım, hoşuma da gitti. Kenara çekilip videoyu gözümü dahi kırpmadan  izledim. Çok güzeldi. Beni izleyen gaylerin neden videoyu izlediğimi  şaşırmalarına şaşırdım ve video 10 dakika sonra bittiğinde dönüp artık  ne yapacağını şaşırmış olan kalabalığı izlemeye başladım.
Bi ara çirkinlere çok fazla dalıp gidince, artık biraz  seçici olayım dedim ve loş ışıkta "yakışıklı mı acaba bu?" diye biriyle  karşılaşınca yavaşlayıp, etini budunu göz kararı birazcık süzdüm. Bir  iki göz atmadan sonra gördümki çok da ahım şahım bi parça değil, içimden  "yok yahu bu kadar da düşmiyim. Hani tamam, allah her tür insan  yaratıyor ama yani her tür insanı yarattı diye, bende her tür insanla  yatacak değilim" diye geçirdim. Böyle bi düşünceye varınca, adamı  bu  yüzden boş verdim ve yine kalabalığa döndüm. Sonra adam da ona bi daha  bakmadığımı görünce, yanımdan geçerken bana tavır yapıp gitti. 30larına  gelmiş koca bi öküzsün, hala o karanlığa rağmen, göz bebeklerinin en  derinine dalıp giden birine, bi merhaba demeyi bilmiyosan ben ne yapıyım  amcık, sen git öl daha iyi.
Zaten şu koca adamların  neden genç kız gibi davranıp, naz yaptıklarını anlamış değilim. İşte  böyle böyle oyalanıp dururken dedim artık gideyim ve bu yüzden bende  bulunduğum köşeden çıkıp dış kapıya yakın bi yerde durdum. Bi 5 dakka  oyalanıp tam çıkacekken hoop bi baktım bizim aylar önce tanıştığımız  amerikalı.
Ben önce onu tanımadım, daha doğrusu netten  resimlerini gördüğüm denyo türklerimizden birine benzettim ve o yüzden o  bana gülüp dururken önce olayı anlamaya çalıştım. Sonra gülüşü  sırıtmaya dönüşünce tanıdım, hemen elimi uzatıp "merhaba" dedim. Ama bu  bana bi sarıldıki dersin aylardır görmediği amcası oğlunu yeni görmüş  de, özlemle sarılıyor. Neyse o sarılınca bende sarıldım ve 2 erkek  vucudu bir olunca sikler bayram eder misali hoppadanak öpüşmeye  başladık. Zaten özlemişim piçi, böyle bi öpüştük falan hiç duracak gibi  değildik. Bi ara öpüşmekten midem bulanır gibi olunca öpüşmemiz bitti ve  ayrılıp birbirimize bakıp güldük. Neye güldük bende bilmiyorum ama onu  görmek güzeldi. Sanırım onu gördüğüm için gülmüştüm. Sonra müziğe ve  kalabalığa odaklanıp oyalanmaya başladık ve arada yine birbirimize dönüp  bakıp bakıp güldük. Baktık sürekli böyle gülüp durcaz yine öpüşmeye  başladık.
Öpüşmeyi seviyorum bunda sorun yok, ama şu  tükürüklü öpüşmelerden artık tiksinmeye başladım. Hele birde ağzıma  türkürür gibi bol tükürüklü öpüşenler varki, dersin bana gıcık alıyorda  öcünü anca böyle alıyor. Ayy dayanamadım ağzını ve çenesini bi elimle  sıkı tutup, sanki romantik takılıyormuşcasına dudaklarını birleştirdim  ve birazcık öyle öpüştük. Ben öyle yapınca anladı ve artık nazik nazik  öpüşmeye başladı. Bide aslında hayvan gibi anlatıyorum ama adam hiç öyle  hayvan gibi de değil. Gayet düzgün efendi ve dışardan bakıldığında  Tekirdağ'da falan büyümüş bi denyo gibi duruyor. Zaten biz onla ilk  tanıştığımız zamanda ben onu türk sanıp tanışmıştık. Sonra hello mello  işin içine girince dedim tamamdır boku yedik.
Barda  ayaküstü böyle bi, kaç defa daha birbirimizi yedik ve sonra "bahçeye  çıkalım" dedim ve beraber bahçeye çıktık. Sigarasını çıkarıp uzattı  "sağol" dedim. Sonra bana "sende alkol yok, sigara yok ohh hayat sana  güzel" dedi. Elin amarikalısı bizim türk sıperstar Murat Boz'un sözünü  ezberlemişde laf yapıyo, "anan ammı =) tamam ver bi sigara yakıyım"  dedim. Sigarayı uzattı, bi tane alıp elimde biraz yuvarlayıp ucundan  fazlalaşıp çıkan tütününü döktüm ve öyle yakmasını rica ettim. Ne  yaptığımı sorunca böyle yapınca daha rahat içiliyor dedim. Ağzını  büzüştürüp "hımmm hööömmm" yaptı ve o da kendi sigarasını yuvarlayıp  içmeye devam etti.
Aslında bende sigara içen biri değilim  ama sigaraya gizli bi sempatim falan mı var ne anlamış değilim. Sigara  içmeyi sexi buluyorum. Havalı geliyor bana. Hatta sigara içen bir erkek  gördüğüm zaman, tahrik oluyorum. Bide öyle herkese değil, sadece  yakışıklı insanlar ve karizmatik kişilere yakıştırıyorum. Onun dışında  coluk cocuk, karı kızın elinde sigara görünce midem bulanıyor, o yüzden  sigara içmiyorum. Neyse işte, biz bunla böyle sigaraları içerken benimki  daha çabuk bitti ve gösterip "bak gördünmü daha çabuk bitiyor" dedim.  güldü. Sonra bi tane daha yakıp benim gibi yuvarladı ve yaktı. Beraber o  sigarayı içtik, sonra da "hadi çıkalım" deyince çıktık.
Taksim  meydanına geldiğimizde kalabalık yine aynıydı. "Ben açım yemeğe gidelim  mi" dedi "siktir et ya, gel benlen" deyip kızılkayalara çektim. Islak  hamburgeri ingilizceye "water hamburger" olarak çevirip bundan yiyelim  dedim ve 2 hamburger alıp döndüm. Karnım aç değildi o yüzden hamburgeri  bitiremedim ve o kendisininkini bitirince benimkini de verdim. Piç çok  açtı ve hammm diye benimkini de bi anda bitiriverdi. Sonra meydanda  dolanıp durduk ve bana "otelime gidelim mi?" dedi. Geçen sefer onca  davetine rağmen gitmemiştim, bu sefer türk misafirperverliğini göstermek  için tamam dedim ve gittik. Odaya çıkıp hiç oyalanmadan soyunduk ve  yatakta birbirimizi kudurttuk. Bi kaç defa boşalıp durduk ve uyuya  kaldık. Sabah 11 de sevişerek uyandığımızda, yeşil gözlerine bakıp,  güzel burnunu öperek serçe parmağım kadar sikiyle beni sikmesini rica  ettim. Ama o sikini götüme sokmadan önce, kendi serçe parmağını götüme  bi soktuki ben sikilmekten o anda vazcayı verdim. Anam o neydi öyle  canım yandı valla. Tuvalette bile bazen kolum kadar bokum geldiğinde  canım o kadar yanar, haaa bide acı biber, aceleyle yiyip, sonra sıçmak  usuluyle dışarı attığımda yanar. Başkada götüm yanmaz.
Canım  yanınca, bende bamya kadar sikiyle de sikilmekten vazgeçip "beni sikme  boş ver sikişmeyi, gel biz yine yalaşalım" dedim ve yine sevişmeye  başladık. Bi kaç dakika sonra boşalıp çarşafların üzerine yığıldık.  Sonra bi ara kalkıp duşa girdik. Güzelcene bıcı bıcı yaptıktan sonra  çıktığımızda, o çantalarını alıp " ben bu oteli sevmedim" değiştircem  dedi ve çıktık. Sonra daha iyi bi otele gittik. Girişte beim2 katım  büyüklüğünde, hayvan gibi badigardları kapıda falan görünce girmedim.  Seni burda bekliyorum deyip bide sigara aldım ve otelin dışında  oylandım. O yerini yurdunu ayırıp geldi ve istiklale çıkıp bi cafede  öğlen 2 de kahvaltı yaptık. Kahvaltı esnasında yan masada oturan 2 kadın  yeni aldıkları evleri hakkında konuştularda konuştular. Bi ara dönüp  "hayırlı uğurlu olsun, artık bi çaya davet edersiniz" her halde dememek  için kendimi zor tuttum. Üstelik sessiz ve kendi aralarında konuşur gibi  bir ses tonları yoktu, gayet doğal bi şekilde cafenin diğer ucundaki  masayla konuşur gibi konuşuyorlardı. Üstelik kadınlardan biri evi  aldığını henüz ailesine bile söylememiş ve ailesinden bu evi hep  gizleyecekmiş. 
Neyse işte onların hep aynı ev üzerinde  giden muhabbetinden sıkılınca sigaralarımızı yakıp, yan tarafımıza gelip  oturan türkiyeye fransız 3 turist hakkında konuşmaya başladık. Sonra  masa masa bakıp insanların hangi milletten olduklarını tahmin etme oyunu  oynadık. Eğlenceli bi oyundu. Ama ben türkler dışında hiç kimseyi  bilemedim. Türkleri bilmemin nedeni de götleri kalkık ve sürekli yüksek  sesle konuşmalarıydı. Daha sonra kahvaltımıza döndük. 3 ay içinde 5  ülkeyi sürekli ve mecburi gezen biri olarak türk kahvaltısının en güzel  kahvaltı olduğunu söyledi. Bununla övüneceğimi sanmış olsa gerekki,  gözlerimin içine bakıp bi cevap bekledi benden. Bende bön bön suratına  bakmayı kesip "yes yess yesss veri nice türk kahvaltisi" dedim. Sonra  başka şeyler konuştuk saatlerce oturduk ve sonra kalkıp caddede 3-5 tur  attık. Sonra işte galatasaray lisesinin ordan geçerken 3 ayrı protesto  grubunu, 1 er adım arayla yanyana görünce tek tek sordu.
İlk  grup kadın hakları, mor çatı falan filan gibi bir sürü yazılar yazılı  şeyler taşıyorlardı ellerinde, onların kim olduğunu sordu ama ingilizcem kalmadığı için sustum. Ben susutum, ama o tekrar sordu, o tekrarlatınca, bende "feminist bunlar  feminist" dedim "haa okey okey now ı'm understand" gibi bir şeyler dedi.
İkinci  grupda sakat bi kadın filistin sloganları atıyordu ve etrafında da bir  sürü filistin bayrağı falan vardı. Yerde de bir sürü slogan yazılı  kartonlar falan ve üzerlerinde rüzgar uçurup götürmesin diye taşlar  falan vardı. Bende bayrak ve sloganlara bakıp "bunlarda filistin  severler" dedim. "Türkiye filistinlileri seviyor mu?" dedi "evet  seviyor" dedim. "neden" dedi, "geçmişten gelen bi bağları var" dedim. "peki israili seviyor mu" dedi, "evet seviyor ama" ama, ama aaa.  Tıkandım orda. Devamını nasıl getireceğimi bilemediğim için şöyle bi  cümle kurdum:
turkiş pipıl and veri veri veri veri lav filistin pipıl
turkiş pipıl and veri lav israil pipıl
dedim  ve anlamadı. Bende bu cümleyi bi defa daha tekrarladım ve anlayıp güldü  :))) ahahahaha gerçi o gülünce kurduğum cümle karşısında bende güldüm.  Lan acaba cidden anladı mı yoksa anlamış gibi mi yaptı. Yani çata pata  ingilizcesi bile olmayan ben, filistin, israil ve türkiye üçlüsünün  sorunlarını bir amerikalıya anlatabiliyorsam, heheytt be daha ne diyim.  Hatta beni alıp dış işleri bakanı falan yapsınlar :dd
üçüncü grupda işte şu dhkpc ve faan filan gruplardı işte. böyle onlarda yere karton marton sermişler birde 2-3  tanede doğulu olduğu belli olan üniversite öğrencisi sürekli slogan  atıyor. "Bunlar ne?" dedi bende "bunların ne olduğunu bende bilmiyorum. anlamadım gittiler"  dedim.
Bu kadar uzun cümle kurunca, tabii anlamadı, "komünist bunlar komünist" diye iki defa üst üstte söylenince, o  "haa okey  komünist" dedi ve geçip gittik. Sonra cadde boyunca elinde 2 kuruşluk  gazete parçası ve götünü yırtarcasına bağırırken gördüğü her doğulu  üniversite öğrencisini bana gösterip "komünist komünist" deyip durdu.  Ben kahkaha atıp "yes yes komünist" diye onu onaylayıp durdum. 
Ay  bide bakıyorum adama, bunu nasıl 5 ülkeden sorumlu yapmışlar aklım  almıyor. Valla beni her hangi bi işte, 5 ülkeden sorumlu yapcaklardı o 5  ülkeninde amını götünü dağıtırdım da neyse. sonra işte böyle dolana  dolana gelip meydana geldik ve "bana, otele gidelim" dedi. Bende "artık  eve gitmeliyim, otele gelemem. Senin bu otel çok lüks, kapısından bile  girmem" dedim. "Benle gelmiyor musun?" dedi, bende "yook gidip  dinleneyim" dedim. Ağzını yüzünü ekşitip surat tavır yaptı bana. bende  türkçe "şu ağzını yüzünü düzelt sikcem şimdi haaa" dedim, o da komik bir  şeyler söyledim sanıp güldü. Otelin oraya gelince "tamam akşam beni  ara, beraber yemeğe çıkalım" dedi "tamam seni ararım" dedim ve çıktım  geldim eve yatağa uzandıım bunları yazıyorum. Üstelik yediğim parmaktan  dolayı götüm de  hala ağrıyor. Anam millete hayret ediyorum, o bazuka  gibi yarrakları nasıl da ıkınmadan yiyolar, hiç umurlarında bile değil  valla.

Ama şimdi sevişen var, sevişemeyen var. Bu sıcakta insanın tenine değen tek şey başka vücut olsun istiyo ama olmuyo. neyse kolay gelsin.
YanıtlaSiluff mu oldun sen bakim? öpünce geçecek türündense... :P
YanıtlaSil