-->

04 Şubat 2011

Hesaplamalarıma göre 7 turistle daha yatarsam ingilizceyi sökmüş olucam

Salı günü arkadaşlarla Taksim'de biraz sürttük ve saatler ilerleyince ben eve gidiyorum deyip Tek Yön'e kaçtım. Allahtan bu sefer, önceki seferlerim gibi erken gitmemiştim, aksine bayaa bayaa geç gitmiştim ve saat 01:00 di. Aslında amacım birileriyle yiyişmek değildi, sadece ibnelere has bi ortamın havasını doyasıya solurken olanları izlemek ve bu hafta içi sakinliğinde öyle kafayı siken müzikler eşliğinde sallanıp durmaktı. Valla bazen müziğini beğenmesemde bara girince kopuveriyorum. Ama oraya has bi olay bu. Neyse işte böyle aldım içkimi salına salına içiyorum, havamdan da geçilmiyor. Sanki dersin barın sahibiyim. Sonra bu havalı halimle böyle dolanırken birini gördüm. Burnu benimki gibi büyük ama domuzcuk burunlu, dudakları angelina kolie gibi kalın, hafif kirli sakallı ve boyu tabikii benden 10 cm kadar uzun. Ama boyunu geç bi göbeği var o biçim. Böyle yemede yanında yat. Çocuğu da ilk dafe görüyorum, daha önce takılan biri olsa tanırdım  ve hatta yiyişmiş olurduk ama ııh değildi. Yanında da 2 arkadaşı daha vardı. Böyle biz arada bakışıp göz kırpıyoruz birbirimize ve o bana daldıkça dalıyor.

Bende zaten bu aralar, kimseye yüz verme diye tutan inadımı devam ettirdiğimden dolayı yanına gitmedim ve onun gelip benimle konuşması için, böyle uzak durup onun bana bakmaya devam ettiği gibi bende bakmaya devam ettim. Biz bu durum içinde böyle 2 anaokulu çocuğu gibi bakışıp bakışıp dururken, Azrail geldi ve birbirimizi sorduk. Nasılsınlar havada uçuşurken, ben lafı değişitirip "geçen gece çok güzeldi, teşekkür edemedim, şimdi teşekkür ederim" dedim. O da "gülümseyip önemli değil" dedi. Sonra 1-2 saniye kadar göz göze takılıp kaldık ve o arkadaşlarının yanında gitti. Arada gelip geçerken bakışıp gülümsüyorduk ve doğrusu ben o anlarda içimden "keşke bu gece de beraber olsak" deyip duruyordum. Böyle söylüyordum ama işte sazanlığı bıraktığımdan dolayı gidip söylemiyordum da. Hani söyleyince kalitem düşer diye korkuyordum. Çünkü daha önceki yüzlercesine hep ben atlıyordum ve bugün dönüp baktığımda hiç biriyle adam gibi bir muhabbetimiz olmamış. Hatta barda karşılaşınca bile yüzünü dönüyorlar. Sanki önceki gece yaptıklarımızdan utanıyorlar gibi. Oysa utanılacak bir şey yapmamıştık ve aklı başında 2 ibneydik. Ha tutar selam vermezsim ama böyle ananı sikmişim gibide uzak kaçmazsın değil mi??

Neyse işte durum böyle olunca bende işte ağır olmaya başladım. Yani karşımdaki kişiye ne kadar ölsem, bitsem de, kendisi gelip selam vermeyinceye kadar artık gidip selam vermiyor ve saatlerce öyle mal mal bakışıp duruyoruz. Gerçi bazen bu mal mal bakışmalardan sıkılıp dikkatimi başkasına veriyorum ve onunla artık ilgilenmiyorum bile. Ama sonuç olarak böyle davranmaya kararlıyım, çünkü gelip selam verince falan kendimi inanılmaz iyi hissediyorum. İçimden işte böyle ayağıma geleceksin ve yalvaran bakışlarla muhabbet etmeye çalışacaksın diyorum.

Neyse bu aralar ruh hallerim böyle olunca götümün çok kalkık olduğunu söylememe gerek yok değil mi? Bu domuzcuk burunluyla bakışmayı Azrail'le olan selamlaşma yüzünden kesip başka yere geçince, çok geçmeden o ve arkadaşları da hemen karşıma gelip ellerindeki içkileri yudumlarken bana bakıp bakıp konuşuyorlardı ama müzikten ve mesafeden dolayı duyamıyordum. Sonra bu hal içinde biraz devam edince domuzcuk burunlu geldi ve "hi" dedi. O böyle deyince bende içimden "anan ammı" deyip mal mal yüzüne bakıp kaldım.

Çünkü ben onu türk sanıyordum ve hatta sırf bu yüzden uzun uzun bakışmıştım.Hani türk olmadığını bilsem, 2 saat bakışmazdık. Gerçi onda da hiç öyle turist havası falan yoktu, çok rahattı ve hiç öyle "dövizler bende oluumm" havasında dolanmıyordu. Yaşı genç, dudağında burnunda pirsing falan bokum gibi şeyler yoktu, pantolonunun yanından aşşağı sarkan zincirler yoktu, sıradan dizler yırtık bi kot ve bi tişört vardı üstünde. Üstelik saçları da aşırıya kaçmayan bi şekilde düzenli ve bakışları ne yaptığından emin gibilerdi. Ayakkabıları bile markasızdı hani öyle kendini 100 metre öteden belli eden ayakkabılar değildi. Ama işte demek öyle uzaktan bakmakla olmuyor, zaten "hi" deyince ben sus pus olup kalmış, içimden "anan ammı" derken, bunları düşünüyordum ve bi, anda toparlanıp en tatlı gülümsememi takınıp kırıtarak "hi" dedim. Ellerimizi uzatıp merhabalaştık ve ingilizce bilip bilmediğimi sordu, bende " ay dont now engliş" dedim.

Ben böyle diyince suratı asıldı ve "okey" dedi ve arkadaşlarının yanına gidip beni göstererek konuşmaya başladılar. O anda biraz daha yakınlaşmışlardı ve müzik değiştiğinden dolayı onları duyabiliyordum. Bi ara bana bakarak "straight" falan dediklerini duydum ama bi anlam veremedim. Sonra 10 dakika falan böyle bu hal içindeyken geçti ve onun sürekli bana durup bakması hala kesilmemiş olunca bende yanına gidip "wat iz sor neym" dedim. Ama adını sorduğumu anladı ve "ben domuzcuk burunlu" dedi ve sustu. O susunca ben mal gibi kala kaldığım için içimden "hay senin ananı avradı sikiyim, sende benim adımı sorsana hayvan" dedim ve onun sormama inadını görünce " may neym iz hayat erkeği" dedim. Ama piç hiç bir şey söylemedi ve sonra bi ara ağzından "okey" lafı çıktı. Bunu duyunca gülümseyip, arkadaşlarına baktım ve onun kulağına doğru uzanıp "nays tu mit yu" dedim. Amcık ağızlı benim bu lafımdan sonra dile geldi ve "nays tu mit yu tu" deyiverdi. Baktım ağzından lafı kerpetenle alıyorum bende "okey" deyip gülümseyerek yanlarından uzaklaştım ve bir kenarda sallanmaya devam ettim.

O arada onlar bana bakmaya ve konuşmaya devam ediyorlardı. Sonra aradan bi yarım saat geçince onlar bardan çıkıp gittiler ve biz Azrail'le bi kaç defa bakışıp gülümsedik. Oysa ne çok istiyordum bu gecenin Azrail'le olmasını, ama işte bende gidip bunu söyleyemiyordum. Hani yok falan derse veya bi bahaneyle red ederse yıkılırdım. O yüzden öyle gülümseyip durduk ve bu hal içinde aradan bi yarım saat falan geçmiştiki domuzcuk burunlu çıka geldi. Bardan birasını alırken bana bakıp hesabını ödedi ve sonra gelip karşımdaki masaya dayanıp bakmaya devam etti. Bende tamamen ona döndüm ve bayaa bayaa iç içe düşecek şekilde uzun uzun bakıştık. Sonra ben duvara iyice dayanadım ve elimi duvara vurup yanıma gelmesini işaret ettim. Önce başka yöne baktı, sonra dönüp tekrar bana bakıp yanıma geldi. Yanıma geldiği gibi birasından bir yudum alıp vır vır vır konuşmaya başladı. Bende güldüm ve "no no no, aym no andırstand you" falan gibi bir şeyler geveledim. Sonra bu böyle biraz daha konuşmaya devam edip durdu ve ben kahkahayı bastım.

Ben gülünce, o da güldü ve "okey" deyip tek kelimeler halinde konuşmaya başladı. Bu arada ellerini ceplerine atıyor ve ha bire "no maney, problem" diyordu. O bi kaç defa böyle yapınca anladım. İçimden "ananın ammı" deyip, yüzüne karşı "okey no problem" dedim. Piç meğer beni ciggolo sanmış. Zaten arkadaşlarıyla da sanırım bunu konuşuyorlarmış. Ben böyle "no problem" deyince, o da bi kaç defa daha "no problem" dedi ve ben " yes, no money, no problem" dedim. Sonra elimle siktir et gibisinden hareketler falan yaptım ve gözlerinin içinde bakıp "ay want to kiss you" dedim. O da zaten dünden razıymış hooop diye bi yapışıverdik ve sanırım 5 dakka kadar durmadan öpüştük. Zaten alt dudağını öpünceye kadar aradan 2,5 dakka geçiyordu. Sonra biz böyle eller meller havaya durumlarına girdik ve durmadan öpüşmeye devam ettik. Ama hayvan gibi öpüşüyoruz. Sonra işte arada yaşlarımızı falan söyledik, nereli olduğunu falan söyledi. Meğer isviçreliymiş. Bende "sapına kadar türküm" dedim ama o anlamadı :Pp

Sonra tarzancamla gittiği yere kadar ingilizce konuşmaya devam ettik ve zaten takıldığım yerlerde dudak büküp, başımı sağa sola sallayıp anlamadığımı belli ediyordum. Böyle böyle konuşurken saatler ilerledi ve bizde öpüşmekten yorulmuştuk. Sonra o evimi falan sordu bende nasıl anlatacağımı bilmediğimden dolayı, yine sağa sola başımı salladım ve başka bi soruya geçtik. Bana gelsene gibilerinden bir şey ler geveledi "okey" dedim ve çıktık. Bu arada sanırım ingilizceyi yavaş yavaş sökmeye başladım. Ya da en azından gece hayatı ingilizcesini sökmeye başladım. Zaten belli sorular var;
"kaç yaşındasın, adın ne, nerelisin, okul mu iş mi,nerde yaşıyorsun" gibi basit sorular ve en basitinden cevaplar. Eğer bu halde turistlerle çıkmaya devam edersem, bi kaç aya kadar ingilizceyi amerikan aksanıyla falan konuşmayı rahatlıkla sökebilirim.

Her neyse biz onla çıkıp kaldığı yere gittik. Otel değil ama böyle, en lüksünden tek odalı evler gibi bi yer işte. Zaten direkt soyunup yiyiştik ve boşalınca, kalkıp duşa girdik. Suyun altında da bol bol yiyişince tekrar boşaldık ve sonra yıkanıp çıktık. Yatağa girdiğimizde rahat duramadık tabii, her türlü pozisyonda birbirimizi severken artık yoruldum ve boşalmak istemediğimi söyledim. Sonra durup yüz yüze bakıştık. Ben gözlerimi kapattım ve ellerimle yüz hatlarını tanımaya çalıştım. Tatlıydı, domuzcuk burnuyla, kirli sakalı, hafif sarkan yanaklarıyla böyle sevilmek için yaratılmış gibiydi. Ben böyle gözlerim kapalı onu severken güldü ve dudaklarıma yapıştı. Sonra bu hal içinde biraz daha oyalanıp uyumaya karar verdik. Bana dönmemi söyledi ve ben dönünce, sımsıkı sarıldı ve kulaklarımı, omzumu, ensemi falan öpmeye başladı. Bende dayanamadım ona doğru döndüm ve tekrar öpüşmeye başladık. Sonra ona dönmesini işaret dilimle :Pp anlattım ve o döndü. Onu kucaklarken ellerim birbirine zor yetişiyordu, ama yinede sarmaya çalışıyordum. Sonra saçlarını koklayıp, kokusunu içime çekerken "you may sweet bear" falan gibi bir şey dedim. Güldü ve "tenk yuu" dedi. Karşılıklı kıkırdarken bana dönüpdön dedi ve beni sımsıkı sardı.Yine ense kulak falan gibi yerlerimi tükürüklü bir şekilde öperken uyuya kalmışız. Sabah kalkıp duş alıp gitmek zorunda olduğumu söyledim. "okey" falan dedi ve sarılıp öpüşüp çıktık.

Eve geldim ve uyuya kalmışım. Sonra bi ara işyerine telefon açıp hasta olduğumu söyledim. Tamam dediler ve uyumaya devam ettim. Bi gecede böyle biterken, hayalimdeki gibi birini daha böyle tanımış oldum. Çok hoş biriydi ama işte çok hoş olanlar ya tek gecelik oluyorlar veya çok uzaklardan çıkıyorlar. Zaten uzun süreli ilişki arayanlar genelde çirkinlerden başkası olmuyor. Diğer yakışıklılar, güzeller falan çatır çatır sikişip arkasına bile bakmıyorlar. Gerçi bu dönüp arkasına baksa ne bok olacakki?? Sonuçta adam yabancı ve haftaya gidiyor. Bide kendimde; tek gecelik ilişkilerde ne kadar sevsen kardır, hesabıyla hareket ettiğimi farkettim. Yani tabii, nasılsa bi daha görüşmeyeceksiniz, o yüzden istediğin gibi, istediğin kadar sev ve ertesi gün ayrıl. Bu tür ilişkiler beni yormuyor, ama her ilişki sonrasında ruhumda ve hatta bedenimde bir şeylerin eksildiğini farkediyorum. Hatta kendimi daha çok yalnız hissediyorum. Bazen işte bu yalnızlık yüzünden aylarca bırakıp bi daha biriyle yapmıycam diyorum, ama olmuyor. Kudurunca siki bi yere bağlamadan duramıyorum. Neyse siktir et, buda böyle bi anım oldu.
Bu arada domuzcuk burunlu şu yukardaki it gibiydi, çook tatlı değil mi??

5 yorum:

  1. Tekyön'e bir ara gidersem seni tanımak için "sallanan ve bakışan" adamlara bakıcam. Belki 100 satır boyunca bakıştın amk, SIKILMADIN MI LAN?

    Gece İngilizcesi iyidir, ben de İsveç'de öyle öyle sökmüştüm İsveççeyi :P

    YanıtlaSil
  2. dil dile değmeden dil öğrenilmez arkadaş!

    YanıtlaSil
  3. walla adam yabancı gidiyo midiyo diyon ama benim hem yabancıyı burada evinin erkeği yapan hem de tutup kolundan memleketine giden arkadaşlarım var, bilmiyom yani, gözünü dört aç bi zahmet..

    YanıtlaSil
  4. Pek güzel bir yazı olmuş congrats. Bak bunu da öğren, gün gelir kullanırlar bak çok iyi sikişince. Tebrikler manasında. Aslında daha uzun hali var ama yazamam şimdi. Congratulations gibi bişiydi. Olmayadabilir.

    YanıtlaSil
  5. domuzcuk burunlu ifadesine cok guldum :)

    YanıtlaSil

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.