Dün gece canım çok sıkkındı ve dışarı çıkmaya karar vermiştim. Saat 01:40 ı gösterirken evden çıktığımda üzerime  çamaşırsız giydiğim kot, birde bi tişört geçirmiştim. Rüzgar öyle bi  esiyorduki, rüzgara arkamı döndüğüm zaman götümden girip ağzımdan  çıkıyordu. O zaman anladımki bu gibi durumlarla çok sık karşılaşmaya devam edip umursamazsam, içerdeki organların hepsi cereyanda kaldıklarından çürüyüp gidecekler. Belkide bi çoğumuzun böbreklerinin çürümesinin nedeni, bu götten girip, ağızdan çıkan rüzgardandır. Ama beni kesmedi, it gibi titreyerek yoluma devam ettim. Caddeye  çıktığımda her gece karşılaştığım oruspulardan bir kaçı eksikti bu gece.  Sanırım onları bi kaç kuruşa sikecek birilerini bulup gitmişlerdir.  Umarım öyledir, çünkü bazılarının bir çoğumuzdan daha çok paraya  ihtiyacı var ve çok kötü durumdalar. Hiç kimsenin onları bir işe  almayacağını da göz önüne alındığında, para kazanmalarının tek yolu bu  olduğu çok açık. Sadece çok şişman olan bir iki tanesi kalmıştı. Umarım  onlarıda bu gece siken çıkar diye düşünürken, oruspulardan birinin;  cılız, elinde poşet olan esmer bi çocukla konuştuğunu farkettim.  Yanlarından geçerken çocuğun ''şu köşedeyim'' dediğini duydum...
Sexin  bu kadar ucuz olduğu, bu kadar basit olduğu bir dönem daha olmuş mudur  acaba? Sanmıyorum. Sakız parasına saxo çeken yaşlı kadınlar, 15 liralık  kontüre götünü siktiren liseli kızlar ve ihtiraslarının kurbanı olmuş  genç oğlanların, sırf iki dakikalık zevk için altına yattıkları  kamyoncular görüyorum ve bende sık sık sırf kaşı gözü güzel, hafif  göbeği var diye birileriyle saatlerce sevişiyorum. Herkes hayatından  memnun. Şikayetçi olan hiç kimse yok ve hayat sperm kokusu eşliğinde  sürüp gidiyor...
Taksime vardığımda çok açtım ve gidip  bir şeyler atıştırdım. Sonra İstiklal'in ağır alkol kokusu başımı  döndürürken bi kaç travestiyle karşılaştım. Yanlarında gururla kollarına  taktıkları tokmakçıları vardı ve ne yazıkki tokmakçıları onlar kadar  gururla yürümüyorlardı. Gözlerinde kolay para kazanmanın verdiği bir utanç duygusu rahatlıkla okunuyordu. Olurda yanlışlıkla olsa bile göz göze geldiğiniz anda,  gözlerini kaçırıyorlardı. Bazı travestiler kollarındaki tokmakçıdan bile  daha güçlüydü ve hatta tokmakçıları makyaj yaparlarsa onlardan bile  daha güzel görünürlerdi. Ama kimse bunu takmıyordu ve herkes  her şey  yolundaymış gibi yoluna devam ediyordu. Zaten tokmakçıları, bu kolay  para kazanma olayında eğer travestiyi kollarına takmazlarsa ertesi gün  aç kalacaklarının bilincindedirler. Karşılıklı menfaatlerin gözetildiği  bir ilişkinin, en sağlam ilişkilerden biri olduğunu onlar sayesinde daha  rahat görüyorum. Herkes karşısındakinin bir ihtiyacını görmek zorunda,  yoksa hiç kimse hayatından memnun olamıyor. Ve zaten çok açıkki,  aslında  toplumu ayakta tutan şey menfaate dayalı ilişkilerdir.
Bazen  travestilerin topluma karşı durdukları bu güçlü yönlerini kıskanmıyor  değilim. Kolay mı tüm aşşağılık insanların, küçümseyici bakışları kendilerine  çevrilmişken parmak uçlarının üzerinde gururla yürümek. Hayır hiç kolay değil ve yürürken  üzerlerine çevrilen her bakış, kalplerinde keskin bir bıçak gibi  saplanırken, sanki hiç bir şey olmamış gibi inatla yürümeye devam etmek  hiç mi hiç kolay değil...
Bundan yaklaşık 7 yıl önce, henüz 18 yaşındayken  travestilerle ilk karşılaştığım zamanlarda o kadar korkar ve o kadar  tiksinirdimki, adeta bokum muş gibi dönüp bakardım onlara. Sonra  Tarlabaşı'nda tuttuğum bi eve yerleştiğim zaman, apartmanın giriş  kapısının önünde kendisine müşteri bulmak için bekleyen travestiyle eve  girerken bana baktığı zaman korkudan tebessüm etmeye başlamıştım, o da  öyle yapmıştı. Sanki tebessüm etmezsem arkamı döndüğüm gibi  kasaturayı  götümden sokup, boğazıma doğru yukarı kesmeye çalışacağını düşünürdüm.  Bu durum 1 ay boyunca böyle devam etti. 1 ay sonrasında artık o beni gördüğü zaman iyi  akşamlar demeye başlamıştı ve bende göt korkusundan iyi akşamlar diye  karşılık veriyordum. Günlerim bu sahte gülümsemelerin ardından seslenen iyi akşamlar sözcüğüyle geçip giderken, bi gün aldığım kocaman halıyı, eve  çıkaramadığımı görünce makyajlı halini, kibar tavırları bi kenara  bırakıp halıyı kaptığı gibi 4üncü kata çıkarıp kapımın önüne bırakmıştı.  Bu olaydan sonra artık her akşam iş dönüşü eve girmeden 5-10 dakika  konuşmaya başlamıştık. Sürekli uzun kollu elbiseler giyiniyordu ve en  çok merak ettiğim şeyde buydu. Yazın ortasında herkes nerdeyse götünde sadece donla salınıp dururken ,o kollu badiler giyinirdi. Bi gün  neden böyle giyindiğini sordum, kolunu açtı şırınga izleri, jilet izleri,  sigara yanıklarını gösterdi. Hımm iyi akşamlar dedik ve hiç konuşmadık, eve girdim. O zaman  anladımki tercih etmek ve o tercihe bağlı yaşamak hiç kolay değildi...
Neyse  işte, o zaman iyice anlamıştım hayat bir şeyin bedelini, fazlasıyla  koparmadan hiç bi zıkkım vermiyor. Dün gece aslında dışarı çıkarken yemek yiyip bara  gitmeyi düşünüyordum, baktım havada soğuk, zaten geç bi saatte çıkmıştım, daha da geç bir saate  kalmamak için İstiklal'de bir kaç tur atıp eve döndüm. Laptopu açıp bu  aralar takıntılı bir şekilde izlediğim aynı porno videosunu tekrar açtım  ve osbir çekip üzerimdeki tişörte boşaldığım an ''keşke tişörte boşalmasaydım'' dedim  kendi kendime. Sonra tişörtü çıkarıp toparlak yapıp odanın bi yerine attım ve üstüm çıplak bi  şekilde uyuya kalmışım. Sabah alarm her zamanki gibi 08:23 de çaldı,  hemen kalkıp bi duş aldım, iyice yıkandıktan sonra soğuk suyu açtım,  soğuk suyun altında soluklanışımı kontrol etmeye çalışırken bi kaç  dakika oyalandım. Sonra çıkıp kurulandım ve aynada bedenime baktım.  Kahretsin çok kötü bi bedenim var. Ama beğenmesemde her günümü, bu bedenle  yaşamak zorundayım.

videonun linkini de ver bari :p
YanıtlaSilBazı şeyleri kabullenmek lazım...
YanıtlaSilGözlem yeteneğine şapka çıkarıyorum delikanlı. Kelimeler cuk demiş yerini bulmuş. Yazdıklarını okurken bir yanım heyecanla izliyorken diğer yanım şiddetle seni korumak istiyor. İlginç bir durum. Takipteyim!
YanıtlaSil@Adsız link veremem bana özel :Pp
YanıtlaSil@Vanilla aynen
@The King ^_^
Gözlem yeteneği, yorum kabiliyeti der giderim.
YanıtlaSilHayat mükemmel olsa bile, insanoğlu her zaman daha fazlasını ister; ki zaten hayatın da mükemmel olduğu falan yok... Öyle böyle yaşıyoruz.
YanıtlaSilBu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSilMerhaba blogunuzu yeni keşfettim, takipçinizim.
YanıtlaSilhayatlarımız hiç benzemiyor ama yine de kendime çok yakın hissettim seni benimsedim çok... SHYLA
YanıtlaSilÖyle güzel yazıyorsun ki. Devamı gelecek dizi film tadında merakla keyifle bekliyor okuyorum.Her okuyuşta hayranlık uyandırıyorsun kurduğun cümlelerinde.
YanıtlaSilGoguslerimle ilgili fazla sikayetim yoktu, onceden de cok guzel ve buyuk olmasalar da yinede begeniyordum, bana yetiyordu. Ikinci cocugumu 25 yasimda dogurdum, ve iste ozaman gogsumle ilgili hosuma gitmeyen degisimler baslad?. Bebek emzirme donemi bitince, goguslerim sanki havas? bosalm?s balon gibiydiler. Gogsum sarkm?s ve guzelligini kaybetmisti! Moralim s?f?ra indi ve depresyona girdim.
YanıtlaSilAnnem, arkadaslar?m «bekle, zamanla yerine gelir» — dediler, ama vakit gectikce her sey daha da kotulesti. Dogumdan once giydigim dekolte elbiseleri art?k giyemez oldum. Cok cirkin duruyordu. Bir kac kez destekleyici sutyen takmay? denedim, ama hic rahat degillerdi, hem kimi kand?r?yorum ki… Art?k kendimi hic begenmiyordum, aynalardan nefret eder oldum. Esim beni k?rmamak icin yuzume kars? soylemiyordu ama, onun da hosuna gitmedigini biliyordum. Guzel goguslere olan tutkusunu biliyorum.Yavas yavas bu s?k?nt?y? kendime kompleks yapt?m, icime kapand?m. Tabi bu da ozel hayat?m?za yans?d?.
bu saГ§ bГјyГјr dan
Keşke o travestiyle konuşmana devam etseydin. Kim bilir onun hikayesi nasıldı.
YanıtlaSil