Sizi bilmem de, ben daha bacak kadar küçük bi çocukken, büyüklerimin
ellerini öpme yalakalıklarıyla aldığım harçlıkları ablama verip; bana
bir sonraki bayramda elbise alması dışında para biriktirme gibi bir
uğraş içine hiç giremedim. Böyle bir alışkanlık edinemedim. Aslında
edinemedim değil, sanırım biriktirecek param olmadığı için öyle bir
uğraşım da olmadı. Bu yüzden olsa gerek hep günü birlik, hep anlık
yaşadım. Büyüdükçe de, hep bu basitlikte kalmaya çalışarak, elimdekiyle
günümü yaşadım ve bundan hiç ama hiç pişman da olmadım. Zaten 1 dakika
sonram bile belirsizken, 1 ömrü düşünerek para toplamak kadar saçma
gelen başka bir şey olmadı.
Hem hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünyaya
bağlanmayı bi türlü beceremiyorum. Bana göre en iyisi; az sonra
ölecekmiş gibi yaşamak. Anlık ve hayatın tadına vararak, kendinin
fazlasıyla farkında olarak yaşamak..
Bu yeni işe girdim gireli biraz uslandım.
Eskisi
gibi çok fazla dağılmıyorum. Netten tanıştığım adamların 2 güzel
cümlesine bitip, hayatımın erkeğini buldum havalarına girmiyor, onlara
aşık olduğumu sanarak hafta sonları yüzlerce kilometre kat edip oraya
buraya gitmiyor ve bar ortamlarını da aylardır bıraktığımdan olsa gerek
hesabımda azcık para birikmiş. Öyle ben hiç farketmeden, hiç farkında
olmadan damlayan su misali ufacık ufacık birikmiş. Zaten hesabıma
baktığımda da önce yanlış gördüm sandım. Çünkü az bi miktar da olsa, bu
kadar parayı en son evden kaçarken abimden çaldığım zaman bir arada
görmüştüm. Üzerinden on yıl gibi bir zaman geçmiş ve ben şimdi o kadar
parayı tekrar bi arada görüyorum. Biraz tuhaf bir şey. Özellikle parasız
aç susuz günler geçirdiğini düşündüğünde, bu para daha bi anlamsız ve
değersiz geliyor. Bunun yüzlerce katı daha olsa ne yapcamki diye
düşünmeden edemiyorsun.
Parayı hesapta görünce, bankamatiğe siktir çeker gibi kartı alıp, götüme sokarcasına arka cebine attım.
Bi
kaç günümü parayı hiç siklemeden geçirdim. Sonra baktım para öyle orda
duruyor ve ben kırık çekyatta yatıp kalkıyorum "iyisimi eve iki çek yat,
kap kacak falan alıyım" diye düşündüm ve ertesi gün gidip bir
mobilyacıya sığındım. Konuştuk ettik, tarttık biçtik derken, güzel bir
koltuk takımı aldım. Köşeli möşeli. Adamın anlattığına göre bunlar bu
aralar çok modaymış. Ama modası sikimde değil, sikimde olan şey beni bu
paradan kurtaracak bir şeyler yapmak ve koltuk almakla da zaten para
bitti bile. Geçen getirip bıraktılar sağolsunlar ve onlar koltuk
takımını bıraktıklarından bu yana, benim eski koltuğa dönüp bakmaz
oldum. Öyle kenarda, boynu bükük bi şekilde her gece uyumak için sikime
asılıp boşaldığımda, süründüğüm kurumuş spermlerimle bekliyor. Birde
yeni 2 battaniye aldım. Biri yüzde yüz pamuklu çünkü pamuktan üretilen
her şeyi sevmek, tercih etmek gibi bir huyum var. Kilot giydiğim
zamanlar bile yüzdeyüz pamuklu dışında alamazdım =) kilot ne alaka
nerden çıktıysa böyle yazıverdim.
Neyse işte. Şimdi
böyle, tüm ezikliğimle "eve koltuk aldım, battaniye aldım" diyorum ya,
bunlar benim için çok önemli lan. Çünkü hep orda burda, başkalarının
eşyalarının arasında yaşadım. Hep bilmem kaçıncı sınıf insan
muameleleriyle günümü gün ettim. Çok takmadım, çünkü takmamak
zorundaydım, ama şimdi dönüp bakınca da insan geçmişinde yaşadığı bazı o
kovulmasına rağmen, bir yere kıpırdayamama durumlarına üzülüyor. Hele
birde gidecek bir yeri yoksa. Hele bir de en sevdiğin sana kapıyı
gösterip "siktir ol git" dediğinde, sen ondan başkasını sevmediğin için
gidecek yerin olmayınca, tek seferde ağızdan çıkan o 3 kısa kelimelik
"siktir ol git" canını öyle bir yakıyorki, ateşe atılsan bu kadar acı
çekmezsin. Ama yine de "ehehehe ehhehe" gitmem ki, sırıtışlarına
sığınırsın, karşındakinin gözlerinin içine bakmaktan uzak, her hangi bir
köşeye dalarak "kızgınlığından söylüyorsun bunları" diye kendince
yalanlar uydurup yüksek sesle dile getirirsin.
Ama bilirsin ki aslında onlar kızgınlıktan değil, gerçekten söylenilmiş bir "siktir ol git" den başka bir şey değildir.
O
ses tonu, o mimikler, o bakışlar asla yalan söylemez, ama sen gidecek
bir yer, sevecek başka kimsen olmayınca, çakılıp kalmak için, bir sabah
daha sıcacık bir yatakta yatabilmek için yalanlar söylersin kendine.
Sadece
sevdiğin insanlar sıkmaz canını, sikmez senin ecdadını. Bazen,
sevmediğin insanlarda tek bir kelimeyle siker atar seni bi kenara.
Öylece kalırsın. Öyle bir sıfır olarak, bir hiç olarak, bir, bir, bir..
Bir
şeyleri olmak için o kadar yırtınırsınki, bir yerlerinde küçük bir
insanlık emareleri ararsın. ama yok. bir şey bulamazsın. hiç bir şeyleri
değilsin ve asla olamayacaksın.
Sigara içmemene rağmen "ben
sigara içip geliyorum" der ve dışarı çıkıp gezinirken, sokak
hayvanlarına bakıp, kendini onlarla karşılaştırırsın ve görürsünki;
senin o dönüp bakmadığın sokak köpeği bile senden daha değerli.
Bir
çözüm bulabilmek hevesiyle, içmediğin onlarca sigara zamanı kadar
sokaklarda dolaşırsın. O anlarda, saatler o kadar yavaş geçerki, adeta
zaman durdu sanıp, saatlere saydırırsın da saydırırsın. akrebin anasını
siker, yelkovanın götünü parçalarsın. Ama onlar seni hiç tınlamaz, aynı
havada tik tak layıp dururlar.
İşte bu yüzden eve bir
koltuk almak demek, kendime ait bir dünya yaratmak demek. Basit değil,
hiç ibr yere kıpırdamayan kalıcı yalnızlığına rağmen, tuhaf ama yine de
huzur vericilikte bir duygu bu. Bazen, aldığın eşyaların sana uyguladığı
"çakılıp kaldın buraya, artık bi yere siktir olup gidemezsin" duyguları
sıkar canını, ama bilirsinki bu eşyalara ait olduğun gibi, onları
terkedebilirsin de. Çünkü onların duyguları yok, sana bağlanmayacaklar.
Zaten hayatında sana hiç kimse bağlanmamışken, şu ruhsuz, şu cansız
siktiri boktan koltuk mu bağlanacak sana, şu içerde tüm soğukluğuyla
beklemekte olan buzdolabı ardından ağlayacak. Terkedebilirsin onları.
Kendi hayatından istediğin zaman siktir olup gidebilirsin. hiç birinin
dili yokki "nereye gidiyorsun" diyebilsinler. Ama bazen evde günlerce
tek başına kaldığında, kendinle konuşmaktan bıkıp etrafa baktığında
"keşke dilleri olsa" diye de düşünmeden edemezsin..
ne geldi içimden biliyor musun? şimdi sana sıkı sıkı sarılıp bu kadar umutsuz olmakta niye? bak hayattasın ve bir şeyler devam ediyor. Hayattan bu kadar yorulmak niye? Belkide çevrene bakınıp seni sevene sen de değer verirsen hayatını daha anlamlı kılabilirsin demek geldi. Biliyorum karşıdan konuşmak kolay ama zaten bir kaç gündür kafamı kurcalayan konulara o kadar değinmişssin ki sadece sölemek istedim umarım dolu dolu 'CANIM' diyebileceğin bir dostun olur ...
YanıtlaSilKoltuk takımı almana sevindim. Değişiklik olmuş işte. Koltukların hayırlı olsun Hayat erkeği. Güle güle kullan :) Bu arada insanların seni yıpratmalarına izin verme. Sen çok güçlü birisin :)
YanıtlaSilSeni okumak güzel ;) Bakalım bir miktar para daha birikince onunla ne yapacaksın? :)
YanıtlaSilooo mülkiyet belası seni de kuşatıyor ha hayat erkeği :)
YanıtlaSilbak şimdi bulunduğun yere daha çok bağlısın, ki bu aslında bir bakıma kötü de değil, bağlanma içgüdüsü bağlanmama gibi kodlanmış şifreleriyle aidiyetimizde...
neyse güle güle sağlıkla eskit:)
Koltuklar güzel günlerde eskit ;)
YanıtlaSilSimdi bi adet koltuk takimi, bi buzdolabi bide camasirmakinesi oldu.. Ha bide 2 yeni battaniye :) Kendine iyi davranmaya basliyorsun, süper;)
not: esyalarinin kiymetini bil temiz kullan cünki onlar sana o özlemini duydugun sicak sevgi dolu yuvayi yapmaya calisiyorlar :)
çok fena yazıyorsun çoooookk.cümlelerinde kolayca sayıp döktüğün şeyler kolayca olup bitmiyor.
YanıtlaSil