...Buluşma yerine tam saatinde geldim. Öyle cadde üzerinde durmuş, etrafa mal mal bakınıyorum. Aradan bi on dakika falan geçmişti ki ömrümde ilk defa gördüğüm 2 kapılı bi mercedes, önümde durdu. Camı açıldı ve ben araçtaki hafif tombulumsu herifin adres sormasını beklerken, onun yüzümdeki mal ifadeyi görüp, bana şaşırdığını fark ettim. O anda gülümseyerek adımı söyleyip ‘’binsene’’ demesiyle kendimi bi pamuk gibi arabanın koltuğuna attım. Ama arabaya nasıl oturdum varya. Hiç rahat değilim, nefes alsam araç kirlenecek diye doğru dürüst nefes bile almamaya çalışıyorum. Böyle sanki cansız bi manken gibi donuk bi şekilde oturuyorum. Hatta hareket etsem, bi yer çizilecek ve ardından adam buna karşılık bedenime el koyup, ömür billah götümü sikecek diye ödüm kopuyor.
Sonra zaten dayanamadım ve ‘’bune ya, doğru dürüst bi araban yok mu?’’ diye söylenerek patlayıverdim. Oda kahkahayı kopardı ve ’’yok, şimdilik bu vardı. Ne o beğenemedin mi?’’ dedi. Bende ‘’beğendim, beğenmesine ama çok cikssss, bi yer çizilecek diye korkumdan rahat oturamıyorum, nerdeyse nefes alamıycam’’ dedim. Oda ‘’yok yahu rahat ol, araba senin sikine kurban olsun’’ deyip piç piç güldü. Ama ben hala bi yer çizilecek diye tırsıyorum. Nerdeyse korkudan ödüm götümden çıkacak. Oda bu halimi farkedip ‘’boşver, rahat ol’’ dedi ve radyoyu açıp ‘’şurdan güzel bi müzik aç da, dinleyelim’’ ekledi. Bende böyle ağır ağır elimi attım 80 yaşında, ruhu osurduğu an götünden osuruğuyla beraber çıkıp gidecek yaşlılar gibi parmaklarım tir tir titrerken radyo kanallarını geziyorum. En son bi tane radyo kanalında ‘’seninde hoşuna gittiyse dur bu kalsın’’ dedi. Durdum, çalan şarkı o günün ünlü parçası Dale Don Dale'ydi. İkimiz beraber gülmeye başladık ve bu arada bi otoparka girdik.
Aracı durdurdu, benim askere gidişimden, onun iş hayatına kadar, sağdan soldan falan biraz konuştuk. O küçük sohbetten sonra, araçtan inip park yerini işleten adama doğru gittik ve cebinden 10 tl çıkarıp adama uzattı. Ama adam zaten Hakan’ı gördüğü andan itibaren havalara girmişti. Biz yanına gittiğimizde nerdeyse Hakan’a sokak ortasında fermuarını açıp saxo çekecek. Sanırım arabanın havasından olsa gerekti. Böyle bi hürmet bir hürmet, ben ömrümde böyle bir şey görmedim. Neyse biz adamın hürmetinden fırsat bulup ordan ayrıldık ve alt sokakda bi apartmana girdik. Asansöre bindik çıkıyoruz, ben hemen konuya girdim ‘’bak benden fazla bir şey beklemeyeceğini biliyorsun değilmi? Sadece sevişiriz o kadar, başka bi sikim için öyle zormalamak üstüme gelmek falan yok değil mi?’’ diye sordum oda ‘’evet evet, sadece sevişeceğiz’’ deyip sırıttı. Rahatlamış bi şekilde gülümsedim ve dudaklarına yapıştım...
O gün için 40 yaşında, esmer, benden 3 cm falan anca uzun, hafif seyrek saçlı, tombulumsu, kirli sakallı, üzerinde mavi bir kot ve beyaz bi tişört vardı. Asansör durduğu anda ayrılıp birbirimize piç piç gülümsedik ve inip eve girdik. Ev koyu tonlarda bir renge boyanmıştı. Sanırım kırmızının çok ağır bir tonuydu. Çünkü evi hatırlamaya çalıştığım zaman aklımda dairenin boğuk, hatta eşyaların bile o rengin içinde kaybolduğu hissi uyanıyor. Diğer odalardan birinden ses geliyordu ve Hakan bunun üzerine, bu evin bi doktor arkadaşına ait olduğunu söyledi. İçerde olan da doktordu televizyon izliyormuş. Ardından yatak odasına girdik ve anında öpüşmeye başladık.
Ama nasıl öpüşüyoruz varya, sanki günlerdir çölde susuz kalmışız da, suya kavuştuk kana kana içiyoruz. Zaten bi yarım saat sonra falan susuzluğumuz geçmiş, artık zoraki su içmekten çatlayacak gibi olmuştukki boşalıverdik : )) sonra durduk sarıldık birbirimize ve konuşmaya başladık. Evli olduğunu söyledi, hımm demekle yetindim. Bir de çocuğu varmış 4 yaşında. Yine hmm demekle yetindim sonra sağdan soldan konuştuk ve ben dayanamayıp neden evli olmasına karşın erkeklerle beraber olduğunu sordum. Oda "evliliğinin bununla alakası olmadığını, eşini ve çocuğunu çok sevdiğini ama bir erkekle yatmanında farklı bir tadı, inanılmaz bir keyfi olduğunu" söyledi "iyi güzel öyleyse" dedim. Nedenini bilmiyorum ama, o gün için evli olduğunu öğrendiğim andaki huzursuzluğum, bu cevabının ardından biraz geçmişti ve içimi azda olsa rahatlatmıştı. Biraz daha muhabbet edip giyindik ve hemen ardından çıktık.
Aşşağı indiğimizde, ben "işimiz bitti, hadi kendine iyi bak" gibilerinden vedalaşma havalarına girdim ama O "Gel ben seni bırakırım" dediğinde teklifini ikinci defa yapmasına fırsat vermeden kabul ettim. Arabaya bindik yine diken üstündeyim, yolda huzursuzluğuma bakıp "rahat ol, rahat ol" deyip duruyordu. Biraz daha ilerleyince cebinden bi miktar para çıkardı ve bana uzattı. Önce neler oluyor gibisinden dönüp sakin sakin yüzüne baktım. Bir şey demedi. Sonra beynimde şimşekler çakıp olayı kavrayınca, sinirden gözlerim yerinden fırlamış halde tuhaf tuhaf yüzüne bakınmaya başladım. O'da tipimden bozulduğumu anlayınca " al şunu ihtiyacın olur, bizde adettir askere gidene yol harçlığı verilir" dedi. Ama ben hepten tutuldum hiçbir şey diyemedim. Böyle boğazımdan bir iki cümle çıksın cevap veriyim veya olmadı kem küm diyebileyim diye uğraşıyorum ama olmuyor. Dilim tutulmuştu, nefes bile alamıyordum. Hayatımda böyle bir şeyle, ilk defa karşılaşıyorum. Bugüne kadar, kendime erkeğin oruspusuyum diye hep söylerdim ama onlarca kişiyle yatıp kalkmama rağmen hiiç para almışlığım olmamıştı ve zaten böyle bir düşünce aklıma bile gelmemişti...
Ama şimdi bi kaç gün önce tanışıp, bugün altına yattığım adam elindeki parayı bana doğru uzatmış ve durmadan "al al" diye ısrar ediyordu. Bende aşşağlandığımı düşündüğümden dolayı kaşlarımı çatmış, dudaklarımı amcık gibi büzmüş ona bakıyordum. Bi yandan da, içimde bir ses;
"Al lan parayı! ne olacak ki? Parayı alınca oruspu mu olucaksın? Onca adamın altına yatarken ne boktunki, şimdi bu parayı alınca adın değişsin? Hem kim bilecek para aldığını? Sen kimseye söylemezsen kim bilecek? Gerizekalı askere gidiyorsun, cebinde beş kuruş paran yok, yol parasını nerden bulucaksın, ardahanlı annenden mi isteyeceksin? O nerden getirecek, tezgahından mı? Yoksa eski ev arkadaşlarında mı alacaksın? Yoksa kendi ailenden mi? Haaa söyle aptal herif, neyine güveniyorsun, kimin varki?"
İçimdeki ses gittikçe yükseliyordu, ses yükseldikçe ben koltuğu çizme korkularını aşıp, iyice gömülüyordum. Parayı alırsam para karşılığı yatmış olucaktım. Buda kaltak, olduğumun imzası demekti. Oysa hayır hiç böyle bir şey yapmamıştım ve para kazanmak için sex yapanları normal karşılasam bile, bunu kendime asla yakıştırmamıştım. Hiç böyle bir düşünce aklıma gelmemişti. Yüzüm pancar kızarıklığında, nefesi götümden alıp veriyorum, gözlerim kızgınlıktan dolayı pörtlemiş bi şekilde kinle ona bakıyor ve oda habire al al diye ısrar ediyordu.
Sonra "al al bizde adettendir" laflarına yenilerini ekledi ‘’ayıp bir şey değil bu ve sende sırf yattık diye veriyorum sanma’’ bu ve buna benzer birkaç cümle daha ekledi. O anda Galata Köprüsü'ne gelmiştik ben rica eden ezik ses tonunda "beni şurda indirir misin?" diyebildim...
Yavaşlayıp aracı kenara çekti ve "al bunu için rahat olsun" dedi. Yüzüne bakmadan elindeki parayı aldım. Almak zorunda olduğumu içimden kendi kendime fısıldayınca, burnuma sanki bir yanık kokusu geldi. Resmen burnum bi koku alıyordu, canım yanmıştı sanki. Sonra gözlerim tam dolacakken sadece "saol" deyip indim. O aynadan bana bakarak, sadece bi an gülümsedi ve başını hafifçe öne eğip gözlerini sorun yok anlamında kapatıp açtı siktir olup gitti. Bende parayı cebime attım ve köprüde balık tutmaya çalışanlara bakıp içimden kendimle kavga etmeye başladım.
Tek bir gerçek vardı ben artık bi oruspuydum, hatta sadece oruspu değil dünyadaki gelmiş geçmiş en büyük oruspuçocuğuydum da. Diğer insanların çoğu da sırf ihtiyaçları olduğu için götlerini siktirmiyorlar mıydı? Ne farkım vardı ki? Tek farkımız bahanelerimizdi. Onun dışında hepimiz aynı bok değil miyiz? Sonra köprüde oruspu olduğumu kabullenip yürümeye başladım. Ardahanlı annemin evine geldiğimde akşam olmuştu uyudum ve sabaha kadar yataktan hiç çıkmadım. Bi an önce cumartesi olsun atlayıp gidiyim bu siktiğimin şehrinden diyordum. Çünkü kolay yoldan para kazanmanın tadını alırsam, çok geçmez götümü de siktirmeye başlardım diye korkuyordum. Bunu sırf espri olsun, sırf laf kalabalığı olsuın diye söylemiyorum, o gün için kendimden o kadar çok korkmuştumki, eğer askere gitmezsem çok kalmaz bi kaç aya kadar para karşılığı her önüme gelenle yatıp kalkmaya başlardım.
Ve nihayet Cumartesi oldu. Gidip Gümüşsuyu’ndaki acentelerden birinden 35tlye biletimi aldım. Geriye cebimde 25 tl kalmıştı. Öğleden sonra 13:00 de kalkıyordu araç. O zamana kadar İstiklal'de birkaç tur attım, eski ev arkadaşlarımı aradım ve adeta götümden konuşurcasına boğuk bir ses tonuyla helallik istedim. Ammına koyım sanki savaşa gidiyordum. Sanki ilk defa askerlik yapan tek ben mişim gibi bir ruh haline bürünmüştüm. Böyle telefonda vedalaştık, sonrada ardahanlı annemin yanına gittim. Biraz lafladık, sonrada biletimi aldığımı ve gideceğimi söyledim. "Oğlum böylemi gidiyorsun, bişi almıycak mısın?" dedi. Ben de "Ne alıyımki, orda ne alınacaksa alırım." dedim. "Paran var mı ki?" dedi. İşte sormamasını umut ettiğim soruyu sormuştu. Soruya nasıl bi cevap vereceğimi şaşırdım, oysa sadece evet demem gerekiyordu ama ben evet bile diyemiyordum. Belki cebimdeki paranın varlığından utanmıştım, belki başka bir şey. Bilmiyorum işte tutuldum kaldım. Sonra güç bela yutkundum ve "var var" deyip cebimde kalan 25 tl yi gösterdim.
Çünkü göstererek ikna etmesem, cebimde para olduğuna asla inanmazdı. Konu uzamasın, bi an önce bu sahne bitsin diye ısrarına gerek kalmadan ben göstermeliydim. Parayı görünce "iyi hadi bakalım" demekle yetinirken gözlerimin taa en içine, sanki benim bile göremediğim, benim bile farkında olmadığım en derinlerime baktı. Elini öptüm kendine iyi bak olur mu dedim. O'da bunun üzerine büyük bi kahkaha patlattı sonrada ‘’ayy salak bana kendine iyi bak diyene bak , sen kendine iyi oğlum, bir şeye ihtiyacın olursa muhakkak ara, seni seviyorum unutma olur mu?’’ dedi ‘’tamam, saol’’ dedim ve ayrıldım. Saat zaten 13:00 e geliyordu. Yolda ağlaya sızlaya acenteye gittim. Acentedeki görevli, en kibar halini takınmış, adeta durumumu biliyormuş da beni kırmamaya çalışarak çantanız, herhangi bir eşyanız varsa teslim alalım dedi. Bende gülümseyerek olmadığını söyledim. Aradan bi kaç dakika geçtikten sonra acentenin servis aracı geldi binip otogarda bizi bekleyen aracımıza götürdü. Araç hareket ettiğinde herkes yerini almıştı. Sonra tıngır mıngır Kütahya’ya doğru yol aldık ve bir kaç saat sonra vardık.
Kütahya'ya vardığımda çarşıymış şuymuş buymuş falan hiç oyalanmadım. Gidip birliğime teslim oldum. Etraftaki askerlerin hepsinin omzunda, elinde kolunda onlarca çanta valiz falan filan kaynıyordu. Bende nerdeyse üstümdeki kot ve tişörtü de çıkarıp, çıplak bi halde gelecektim. Sonra işte kimlik zart zurt sorulunca ehliyetimi, kimliği çıkardım, kağıdımı falan çıkarıp verdim ve içeri aldılar. (Bu arada askerden 1 yıl önce çalıştığım dönemde ehliyetimi almıştım, şans buya askere şoför olarak gidiyordum.)
Yavaşlayıp aracı kenara çekti ve "al bunu için rahat olsun" dedi. Yüzüne bakmadan elindeki parayı aldım. Almak zorunda olduğumu içimden kendi kendime fısıldayınca, burnuma sanki bir yanık kokusu geldi. Resmen burnum bi koku alıyordu, canım yanmıştı sanki. Sonra gözlerim tam dolacakken sadece "saol" deyip indim. O aynadan bana bakarak, sadece bi an gülümsedi ve başını hafifçe öne eğip gözlerini sorun yok anlamında kapatıp açtı siktir olup gitti. Bende parayı cebime attım ve köprüde balık tutmaya çalışanlara bakıp içimden kendimle kavga etmeye başladım.
Tek bir gerçek vardı ben artık bi oruspuydum, hatta sadece oruspu değil dünyadaki gelmiş geçmiş en büyük oruspuçocuğuydum da. Diğer insanların çoğu da sırf ihtiyaçları olduğu için götlerini siktirmiyorlar mıydı? Ne farkım vardı ki? Tek farkımız bahanelerimizdi. Onun dışında hepimiz aynı bok değil miyiz? Sonra köprüde oruspu olduğumu kabullenip yürümeye başladım. Ardahanlı annemin evine geldiğimde akşam olmuştu uyudum ve sabaha kadar yataktan hiç çıkmadım. Bi an önce cumartesi olsun atlayıp gidiyim bu siktiğimin şehrinden diyordum. Çünkü kolay yoldan para kazanmanın tadını alırsam, çok geçmez götümü de siktirmeye başlardım diye korkuyordum. Bunu sırf espri olsun, sırf laf kalabalığı olsuın diye söylemiyorum, o gün için kendimden o kadar çok korkmuştumki, eğer askere gitmezsem çok kalmaz bi kaç aya kadar para karşılığı her önüme gelenle yatıp kalkmaya başlardım.
Ve nihayet Cumartesi oldu. Gidip Gümüşsuyu’ndaki acentelerden birinden 35tlye biletimi aldım. Geriye cebimde 25 tl kalmıştı. Öğleden sonra 13:00 de kalkıyordu araç. O zamana kadar İstiklal'de birkaç tur attım, eski ev arkadaşlarımı aradım ve adeta götümden konuşurcasına boğuk bir ses tonuyla helallik istedim. Ammına koyım sanki savaşa gidiyordum. Sanki ilk defa askerlik yapan tek ben mişim gibi bir ruh haline bürünmüştüm. Böyle telefonda vedalaştık, sonrada ardahanlı annemin yanına gittim. Biraz lafladık, sonrada biletimi aldığımı ve gideceğimi söyledim. "Oğlum böylemi gidiyorsun, bişi almıycak mısın?" dedi. Ben de "Ne alıyımki, orda ne alınacaksa alırım." dedim. "Paran var mı ki?" dedi. İşte sormamasını umut ettiğim soruyu sormuştu. Soruya nasıl bi cevap vereceğimi şaşırdım, oysa sadece evet demem gerekiyordu ama ben evet bile diyemiyordum. Belki cebimdeki paranın varlığından utanmıştım, belki başka bir şey. Bilmiyorum işte tutuldum kaldım. Sonra güç bela yutkundum ve "var var" deyip cebimde kalan 25 tl yi gösterdim.
Çünkü göstererek ikna etmesem, cebimde para olduğuna asla inanmazdı. Konu uzamasın, bi an önce bu sahne bitsin diye ısrarına gerek kalmadan ben göstermeliydim. Parayı görünce "iyi hadi bakalım" demekle yetinirken gözlerimin taa en içine, sanki benim bile göremediğim, benim bile farkında olmadığım en derinlerime baktı. Elini öptüm kendine iyi bak olur mu dedim. O'da bunun üzerine büyük bi kahkaha patlattı sonrada ‘’ayy salak bana kendine iyi bak diyene bak , sen kendine iyi oğlum, bir şeye ihtiyacın olursa muhakkak ara, seni seviyorum unutma olur mu?’’ dedi ‘’tamam, saol’’ dedim ve ayrıldım. Saat zaten 13:00 e geliyordu. Yolda ağlaya sızlaya acenteye gittim. Acentedeki görevli, en kibar halini takınmış, adeta durumumu biliyormuş da beni kırmamaya çalışarak çantanız, herhangi bir eşyanız varsa teslim alalım dedi. Bende gülümseyerek olmadığını söyledim. Aradan bi kaç dakika geçtikten sonra acentenin servis aracı geldi binip otogarda bizi bekleyen aracımıza götürdü. Araç hareket ettiğinde herkes yerini almıştı. Sonra tıngır mıngır Kütahya’ya doğru yol aldık ve bir kaç saat sonra vardık.
Kütahya'ya vardığımda çarşıymış şuymuş buymuş falan hiç oyalanmadım. Gidip birliğime teslim oldum. Etraftaki askerlerin hepsinin omzunda, elinde kolunda onlarca çanta valiz falan filan kaynıyordu. Bende nerdeyse üstümdeki kot ve tişörtü de çıkarıp, çıplak bi halde gelecektim. Sonra işte kimlik zart zurt sorulunca ehliyetimi, kimliği çıkardım, kağıdımı falan çıkarıp verdim ve içeri aldılar. (Bu arada askerden 1 yıl önce çalıştığım dönemde ehliyetimi almıştım, şans buya askere şoför olarak gidiyordum.)
Ahh be :(
YanıtlaSilÇok üzüldüm okurken...
Ben orospuluk adına hiç bir şey görmedim (okumadım). Yattıktan sonra parayı uzatması senin kafanı karıştırmış sadece...
Ben sanmıyorum ki sen orda kalmış olsaydın orospu olurdun. Bu nasıl bir cümle ya? Neyse :)
İnsan kendini bildikten sonra...
Bundan öncede okadar zorluklarla karşılaşmışsın ki. Ozamanlar aklına gelmediyse, şimdi hiç gelmez. Şimdi derken, askere gittiğin zaman...
Aç kalırdın ama yine yapmazdın. Adım gibi eminim!
Biraz karışık bir yorum oldu sanki ama yeni uyandım, affet :)
off şiştim valla..söylenecek çok şey var ama ben de o güç yok..çok içten bir anlatım..gerçek bir kesit olması da düşündürücü..
YanıtlaSilşerefsizim küstüm sana. o kadar da güzel aktarmışsın ki kıskançlıktan şiştim.
YanıtlaSilayrıca bi orospu varsa valla da billa da biz deiliiz. paranın ta kendisi :)
sende bi tuhaflık var ama çözemiyorum
YanıtlaSil@Vanilla estahfirullah
YanıtlaSil@Crazywomenrosemary olmuş bitmiş şeyler ;)
@Piçkurusu :(((((((( küsmeee :Pp
@Kremkaramel :) Bana her zaman için hayaterkegi@gmail.com dan ulaşabilirsin ;)
Offf şiştimm hakketten burda orospu olan biri varsa o Hayatın taaaaa kendisidir...
YanıtlaSilay kız 3 yazıyıda bugün okudum çok dokundu bana
YanıtlaSilAğlatmaya niyetlisin ya sağol!
YanıtlaSilFena fena!Yazamıyorum!
Orospular teknik olarak parayı önceden konuşurlar ,sen konuştunmu ? Hayır .Birde orospuların öpüşürken zevk aldıklarını sanmıyorum ..SEN OROSPU DEĞİLSİN ..ayrıca para karşılığı bedenini kullanmak zorunda olan insanlara belki orospu deniliyor ama asıl bu ünvanın sahipleri her türlü çıkarları için insanları kullananlardır diyorum.Ayrıca hikayelerindeki anlatımın bence bu işte ehil birisinin anlatımı gibi..kafamı kurcalamıyor değil mevzu ama neyse H.E ,,tebrik ediyorum anlatımdaki başarın için.
YanıtlaSilvANILLA VE AIKON A KATILMAMAK ELDE DEGIL
YanıtlaSilAYRICA KREMMKARAMELE DE KATILIYORUM
bu bolum son degildi dimi????
yani devamini merak ediyorum nizamiye kapisindan sonrasi...
istek sarki gibi oldu ama
anlatmak, yazmak istersen keyifle okuyucaz, diyicektim ama ordaki keyif kelimesi biraz absurt oldu
sanirim
neysee pip demiyim ben bisi
ya ben merak ettim iste :)) yaz birara
Karışmış yorumlar.
YanıtlaSilherkes üzgün.
ama bence sen mutlusun.
sevişmişsin ve beklemediğin anda eline tutuşturulan parayla kendini sorguluyorsun.
sana sorum şu;
neden sonuna kadar gitmiyorsun?
o anda istemiyormusun yoksa korkuyormusun?
Artık bundan sonra bize güzel bir askerlik anısı anlatırsın... Bekliyorum...
YanıtlaSilAsker anılarından bol ne varki bi ara yazarım
YanıtlaSil;))
ilkokulda beslenme saatinde herkesin pasta börek getirip bi kişinin bakması gibi
YanıtlaSilBu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSilbi insan kendi konusunda bu kadar mı açık olur helal
YanıtlaSilne diyim üzüldüm sadece..
O para alınmayacaktı ! Paran mı yoktu ? yürüyerek gidecektin..
YanıtlaSil@Zehir adamın sözleri, benim o anki ruh halim falan hepsi birleşince, o parayı almak zorunda hissettim kendimi. Yoksa para karşılığı sikişeyim havasında gezinen biri değildim.
YanıtlaSilEee tabi senin gibi "baba parasıyla bon jovi konserlerine giden biri" olmadığım için beni anlamanı beklemiyorum. Ama almak zorundaydım diyim sen anla.
Birde "parayı aldım, ama ben orospu değilim" demiyorum. Bu yüzden yorum yaptığın yazının başlığına bi bak istersen.
Yazının başlığını okuyanlar için, şüphesiz apaçık işaretler vardır =)))
Ben sana parayı aldın diye orospusun demedim zaten. seviştiğin kişinin zengin biri olduğunu o ana kadar bilmiyordun zaten. hani daha önce düşünülmüş ayarlanmıiş bir şey değil, bunun farkındayım.
YanıtlaSilbabamın parası bana hiç bir zaman güven vermedi, vardı, harcadım, harcıyorum. mesele o değil : )
ama ben olsam, almazdım..
@Zehir hayat denilen şu siktiri boktan şeyleri deneyimleyerek öğrenme okulundan şunu öğrendimki "ben olsam almazdım" gibi büyük lokmalar boğazdan geçmiyor.
YanıtlaSilAlmamalıydın demek kolay da, peki sence almayıp ne yapmak lazımdı?
@Zehir ayrıca baban parasına lafım yok, allah bi o kadar daha versin, ama şu bir gerçekki "bana güven vermiyor" demek kadar içi boş bi cümle de yok.
YanıtlaSil@hayat_erkeği ''ben olsam almazdım'' benim için büyük bir lokma değil. senin için büyük bir lokma olabilir ama benim için değil.
YanıtlaSilalmayıpta ne yapmak mı lazımdı ? yukarı da yazmıştım sanırım.
@Zehir evet kesinlikle haklısın, sabahın ilk ışıklarında, tan ağarmaya başlayınca, azığımı alıp kütahya'ya doğru yola koyulmak en iyisiydi. Neyse, bu sefer geçti. Artık bi sonraki yaşamımda öyle yaparım.
YanıtlaSilBir sonraki yaşamında götünün yiyeceğini pek sanmıyorum =)
YanıtlaSil@zehir, HE'ni baştan itibaren tüm yazılarını okumanı tavsiye ediyorum. kelimeler yoluyla bize psikolojisini geçirmeyi başaran içten birine bu cümleyi etmek çok insaflı değil. çünkü bir anlamda da yargı içeriyor görüşün. o zamanlar nasıl bir çaresizlik arasında gelgitler yaşadığını anlatmış zaten.
YanıtlaSil@kk, Son yazdığım yazı, kişi ile aramızdaki samimiyetten yapılmış bir espridir.
YanıtlaSilben ne yazdığının farkındayım, yazdıklarını anlayabildiğim gibi.
abcd
YanıtlaSilgüzel yazıyorsun tebrikler.
YanıtlaSilson yazdığın yazı için değil ilk yorumun için yazmıştım:) ama siz ben yorumumu bitirene kadar konuyu katlayıp kenara koydunuz:))
YanıtlaSil1 hafta zamanın varken çalışmayı deneseydin keşke(şimdi diyeceksin ki iş mi vardı çalışmadık).... neyse aman hiç olmadı anlatacak bir anın olmuş :)
YanıtlaSilBabamın eşşek yüküyle parası var ve rahat rahat harcıyorum ama bana güven vermiyor. Feleğin bunca çemberinden geçmişsin, aç susuz kalmışsın ama yine de parayı almamalıydın. Ben olsaydım kesin almazdım(!) Bi sktir git yav...
YanıtlaSil