-->

11 Temmuz 2017

Bu bayram ailemin yanında bir kaç gün geçirince, allak bullak oldum.
Onlarla çok uzak olduğumuzu, kafalarımızın asla aynı konulara basmayacağını falan düşünürdüm. Ama bu sefer öyle olmadı. Gittikçe daha farklı düşünmeye başlıyorlar.
Aslında sadece benimle konuşurken farklı düşündüklerini ve davrandıklarından da eminim. Çünkü ben onların yaban otuyum, dikenlerim sivri olduğu kadar sert, gövdem toprağından sökülmeyecek kadar da sağlamlaşmış.

Bu yüzden artık benile mücadele etmek yerine, sanki beni olduğum gibi kabullenirken, bi yandan da taviz vermemi bekler gibi bir ieltişim kurdular.
Bu tavizleri içimde bir şeylerin yerle bir olmasına neden olurken, ilk günlerde bu yıkıntıları fark edemedim. Ama görüşmemizin üzerinden bir kaç gün dha geçip de sadece kendimle başbaşa kaldığımda, yıkıntıları fark etmek güç olmadı.
Üstelik tabanıma batan paslı çiviler, ayağıma dolanan demirler hep tökezlememe neden oldu.
İnsan yorulunca kendine dönüp bakarmış ya, bende ruhen çökünce dönüp kendime baktım.

Burda, yani bu sikindirik blogda yazdığım çoğu şey kurmaca olsa bile, sonuç olarak çıkış noktaları, hayatımın belli yerlerindeki anlardan ilham alındı. Bu ilham mı yoksa başka bir şey mi doğrusu onu da bilmiyorum ama yazmayı sevince, hayatınızın belli bir anını alıp, onu LEGO parçalarından birine dönüştürüyorsunuz ve o parçanın ne zaman nereye oturrulması gerektiği üzerine kafanızda sürekli fikirler dönüp durmaya başlıyor.
Bu fikirler bazen günlerce sürebiliyor, bazen de sadece tek bir anda olup bitebiliyor. Ama sonuç olarak kafanızda nereye yerleşirse o na göre bi hikaye kurgulamaya başlıyorsunuz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.