Yine işsizim ve sokakları boş boş gezdiğim günler dışında, eve kapanıp saatlerce okuma yapıyorum. Yani kendimi tutup "en azından para kazanamıyorsam bilgileneyim" çabasına bağlıyorum.
Açıkçası bir şeyler okumak, çok sıkıcı ve büyük sabır istiyor. Üstelik okumayı çoğu zaman gereksiz de buluyorum. Ama bir şeyler okuduktan günler sonra, şans eseri zırtapozun biriyle tartışırken o konu hakkında ağzının ortasına lafı sokunca, inanılmaz keyifleniyorum. İçimden de "hımm demek okumak gereksiz değil" demekten kendimi alamıyorum.
(yalnız keşke bilgiyi, birinin ağzının ortasına laf sokmak için kullanmasak. yararlı olmak için kullansak ://
ah bu huyumdan da vaz geçersem, daha ne istiyeyim. gerçi insanlar kaşınıyor ve o ukala ukala cümleleri midemi bulandırıyor. ilk önce baya sabırlı bir şekilde dinleyip, sessiz kalabiliyorum ama sonra bi patlıyorum ki of of offfff)
Okumak dışında filmlere de sardım. Sanırım şu işsiz olduğum 2,5 ay süresince izlediğim film ve dizi sayısı herhalde 100'ü geçti diyebilirim. Bazı diziler fena sarıyor, oturup bi kaç günde bitirmemek elimde değil. Zaten şu sıralar yapacak daha iyi bir şey de yok gibi.
İşsizlik demişken param yine tükenmek üzere. Bu ay kiramı yine öderim de, sonraki ay bakalım ne yapıcam.
Aslında şu kira olayı canımı fazla sıkmasın diye ev arkadaşı aldım ama adam 35 yaşında olmasına ve kendisine de "araştırmacı yazar" demesine rağmen bok çuvalının teki çıktı. Çünkü kirayı ödemiyor ve ben "abi kirayı ne zaman ödeyeceksin" diye sorduğumda da "param yok, bakayım sağa sola. bulunca vericem" diyor.
Böyle söylediği ilk ay alttan aldım ve "konuştuğumuz tarihe bağlı kalman önemli. çünkü ben ev sahibime 'kiranı günü gününe vericem' diye söyledim. sen de dikkat edersen sevinirim" dedim. böyle söylediğimde 2-3 gün içinde kirayı getirdi verdi.
ikinci ay ise baktım kiradan ses seda yok, ben sorunca ertesi gün 250 tl verdi ve hiçbir şey söylemedi. Hatta bana bir şey söylemeden parayı da götürüp masanın üzerine bırakmış. O böyle yaptığında onu sıkmayayım, rahat olsun, her halde bir şeyler söyler diye 3-4 gün bekledim. Baktım ses seda yok. Kiranın tamamını kendim ödedim ve sonra yine bizim Bok Çuvalı'na sordum "abi kiranın geri kalanı ne zaman ödersin?"
Bu da bana demez mi "ya ödeyeceğim bi kaç güne."
Bir şey demedim, haline tavrına baktım ana bu benden daha rahat. Üstelik öyle vurdumduymaz ve sorumsuz bir ses tonuyla konuştuki, beynime kan sıçradı. Kan beynime sıçrayınca da açtım ağzımı, yumdum gözümü.
2 saat sonra anca kendime geldim ve gözlerimi açtım.
Bok Çuvalı'na bak ya, beyfendi onun sorumluluğunu almamı istiyor gibi davranıyordu. Neymiş efendim, parası olsa zaten verirmiş, benim onun sıkıntısı olduğunu anlamam lazımmış. Böyle iki de bir kirayı sormama gerek yokmuş. tüm bunlar insanlık haliymiş falan filan.
Geçen ay onunla gerçekleşen bu konuşmalar sonrasında "abi kendine ev bul çık. çünkü ben seni ev arkadaşı olarak almamın nedeni, kirada bana yardımın dokunsun diye aldım. yardımın dokunmayacaksa çık. ben sana bakmak zorunda değilim. çünkü cidden param yok. işsizim ve param şu an sadece bana yetiyor."
Böyle dedim ama adamın sikinde değil. "tamam bakarız ya" falan dedi durdu.
Üstelik sadece kirayı zamanında ödememesi falan sorun değil, pisliğin teki de. Benim tırnak makasımı, cımbız ve küçük makasımı, banyo havlumu, vücut sabunumu ve lifi mi kullanmış.
Bunları da hep farklı zamanlarda kullanıldığını fark ettiğimde sordum ve "aaa evet bir sefer kullandım" demekle konuyu önemsiz gibi gösterdi. Üstelik her konuşmamızdan bir kaç gün sonra farklı bir kişisel eşyayı kullanmaktan da geri kalmıyordu.
Geçen gün de traş makine mi kullandığı için kavga ettik ve bu sefer de "abi bazı eşyalar çok kişiseldir, bunlar ortak kullanılmaz. geçen yine bu konuyu konuşmuştuk ama sen hâlâ kullanıyorsun. bu böyle olmaz. her defasında farklı bir eşya için konuşmamıza da gerek yok. bu tür konuların konuşulması bile ayıp. bunları bana seninle konuşturtma artık." dedim.
Dedim dedim dedim ama nerdeeee. Ertesi gün yine başka bir şeyimi kullanıyordu. Zaten küçük makas ve cımbızı çöpe attım. Traş makinesini de atacaktım ama şimdi yenisini alacak param olmadığı için alıp temizledim ve tekrar banyo dolabına bıraktım.
Üstelik kullandığı şeyleri de kullandığı pis haliyle öylece alıp yerine koyuyor. Yani temizlik sıfır sıfır sıfır.
Bir de traş makinesini pis bulduğumda, içimden kendi kendime "sanırım dalgınlıkla ben pis bırakmışım" demiştim. Çünkü onun traş makinemi kullanabileceği sikimin ucundan bile geçmemişti. Ama sonra makinenin şarjı bittiğinde ve şarj makinesini onun odasındaki prizde bulunca bende jeton düşmüştü.
Evet ben aslında her zamanki gibi temiz bırakmıştım ve aslında Bok Çuvalı makinemi kullanıp pis pis yerine bırakmıştı.
Sadece bu nedenler değil tabii. Mesela mutfaktaki ve tuvaletteki kağıt havlular o geldikten 1 ay sonra bittiğinde, kendi kendime "bu sefer kağıt havluları o alır" demiştim ve yenilerini almamıştım. Ama kağıt havluların kırkının çıkmasına varacakken, onda hâlâ tık yoktu.
Bu yüzden 3 hafta boyunca bokumu, restoran ve avm'lerdeki tuvaletlerde sıçtım. Bazen havlu çalmamak için kendimi zor tuttum ama yine de çalmadan 3 hafta boyunca dayanabildim. En sonunda ise eve kağıt havluyu yine ben aldım :///
Sadece kağıt havlu da değil. Mesela eve su konusunu da hep ben alıyordum. İlk 5-10 damacana'dan sonra almayıp onun almasını bekledim ama almadı. 2 hafta boyunca evde su yoktu. Bu süre boyunca musluk suyu içtim. Musluk suyunu çok sevmiyorum. Ama böyle bir deneme yanılmanın sonunu da merak ediyordum. Çünkü asıl heyecan "acaba şimdi ne olacak" diye beklemekteydi.
Evet 10 gün boyunca evde suyumuz yoktu.Ama beyfendi kendine yeni ayakkabı ve tişört vs alabiliyordu.
Doğrusu bu hareketleri iyice midemi bulandırmıştı.
Zaten kirayı da ödemiyordu, faturaları da hep ben ödüyordum. Ehh dedim
-yeter bu kadar, git kendine ev bul.
-bakarız
-nasıl bakarız
-ev bakarız
-abi bakarız makarız değil. sen kendine düşen sorumluluğu yerine getirmiyorsun. bu yüzden 3 hafat zamanın var, kendine ev bul çık. yoksa 3 hafta sonra kilidi değiştiricem
-şu an başka önceliklerim var. ev falan bakamam. bi kaç ay sonra bakarım" dedi.
bana dedi.
o böyle dediğinde kan beynime sıçradı. valla boyum kısa olmasa, onu alır ayağımın altında çiğnerdim ama ne yazıkki o benden 20 cm uzun, ben ondan 20 cm kısayım :///
Öyle sinirlendiğimle kala kaldım.
Tabii sadece bunlar da değil, beni yönetmeye kalkışması, onun küçük kardeşiymişim gibi davranması, sürekli nasihat etmeye kalkışması falan da çok midemi bulandırıcı.
Bu durumu da ona şöyle anlattım;
Benim hayatıma çok müdahale etmeye çalışıyorsun ama sana şunu söylemiliyim ki, hayatımın sorumluluğu sadece bana ait. sana tek bir müdahale hakkı bile vermemişken, sürekli neyi nasıl yapmam gerektiği hakkında yönlendirmeye kalkışmaya hakkın yok.
eğer senden yardım istersem bana yardım edebilirsin, ama senden yardım istemediysem uzak dur. bu sadece benimle ilgili değil. genel olarak hayat böyledir. am buradaki kişi ben olduğum ve konu da benim hayatım olduğu için sadece kendim için söylüyorum. açıkçası diğer insanlarla nasıl bir iletişim olduğu veya ne yaptığınızda sen ve onları ilgilendirir. ama onlara davrandığın gibi bana davranma ve yönetmeye kalkışma.
adama bunları söyledim ama nerde. aradan 2 gün geçti normal bi şekilde muhabbet ederken bana demez mi "senin için iş buldum. numaranı verdim yarın arayacaklar"
bir şey demedim, öyle baktım ve sonra bi cevap vermiş olayım diye en hyecansız halimle "tamam" dedim.
Yarın, oldu kimse aramadı, sonraki gün ve daha sonraki günlerde de arayan soran olmadı.
Ben de zaten çok istekli değildim ve bu yüzden rahatlamıştım. Ama tam da rahatladığım günün akşamında bizim Bok Çuvalı "numaranı bi arkadaşıma verdim, iş görüşmesi için pazartesi arayacaklar" dedi. Ben de "tamam" dedim ve konu kapandı.
Sonra salona geçip tv'yi açtım ve düşünmeye başladım. Yahu bu adama ben "bana iş bul, iş ara, işe ihityacım var" gibi cümleleri hiç kurmadım. Ama bu 3-4 gün de bir "numaranı verdim, arayacaklar" deyip duruyor. En iyisi ben bunu bi konuşayım" diye kendime kendime karara vardım ve mutfakta oturan Bok Çuvalı'nın onun yanına gidip
-ya sen bana iş mi bakıyorsun?
-evet
-neden
-ee çalışmıyorsun, işe ihtiyacın var
-iyi de ben iş aradığımı sana söylemedim ki
-olsun, ben ihtiyacın olduğunu düşündüm
-anladım. ama sana iş ara demediğim halde bakman hoş değil. ayrıca işe ihtiyacım olursa ben sana direkt "bana iş bul" derim. bunda utanacak, sıkılacak bir yan yok. ama ben artık daha kafama göre bir iş bakıyorum. hem bu arada da biraz dinlenirim
-yeter bu kadar dinlendin
-nasıl yani
-ya işte bakarsın kafana yatmazsa, kabul etmezsin
-abi olur mu öyle şey. lütfen bunu yapma. ben iş arayacak olsam söylerim. ama benim yerime gidip başkasına işe ihtiyacım olduğunu söyleyip bana iş bakma
-ya bir şey olmaz, hep 1500-2000 para kazanır, biraz rahatlarsın
-nasıl yani, maaşımı da mı konuştunuz?
-ee o kadar almıyor musun?
-abi sen ne yapıyorsun ya, kendinde misin?
-ne olmuş ki?
-ne demek ne olmuş ki?" ya. hem iş bakıyorsun, hem iş ayarlıyorsun, hem de alacağım maaşı mı konuşuyorsun. sen kimsin ki, kendini ne sanıyorsun ki bana iş arayıp buluyorsun ve hatta alacağım parayı bile konuşabiliyorsun.
-abartma
- ne demek abartma ya? ben senden böyle bir şey istedim mi ki? ne hakkın var, benim adıma gidip iş arayabiliyorsun. bu benim kişisel alanıma, hayatıma tecavüzdür. kendine gel ya, böyle bir hakkın yok. yapamazsın. iş bakacaksan kendine bak, bana iş bakma. sana hayatım hakkında böyle rahat hareket etme hakkı vermiyorum.
-abartıyorsun ya, iyilik yaptım
-senden iyilik alan istemiyorum. öyle bi isteğim yok. kendine gel
ve nerdeyse 1 saat süren ağız kavgası sonrasında ben ona göre "hayal aleminde yaşayan biriymişim ve gerçek dünyaya dönmeliymişim" gibi cümleler kurdu. Meğer gerçek hayatta insanlar birbirine böyle yardım ederlermiş ve ben bir iyiliği çok yanlış yorumluyormuşum.
Oysa hayır, yanlış yorumlamıyordum ve az önce düşündüğüm şeyi, şimdi onun saçma sapan cümleleriyle birleştirince emin oluyordum ki; o aslında bana iş ayarlayıp, aynı zamanda beni kendine borçlu hissettirerek, evin kirasını, faturları vs her şeyi bana ödettirecekti. Yani ben artık ona borçlu olacaktım ve ondan hiç para isteyemeyecektim. Yani aslında o, yerine getirmesi gereken kendi sorumluluğunu bana yüklemiş olacaktı.
Oysa böyle ezik tipleri bilirdim ve zaten sokaktaki milyonlarcası daha vardı. Bu asalak ezik tipler, birine yapışır, masaj yaparak tüm kanını emer ve onu seviyormuş gibi, düşünüyormuş gibi davranarak hayatında kendine kocaman bir yer açarlardı.
Bu tipler hiç düşünmeden hayatlarımızdan def etmemiz gereken tiplerin en başında gelirler.
Bunlardan kurtulmak çok zordur ve hatta imkansızdır da.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.