-->

25 Kasım 2016

herkes yorgun, herkes kırgın
dumanı tüten bir yangının içinde
 ve tüm yenilmişliklerine rağmen başı dik
içlerinde bir tükenmişlik, içlerinde sımsıkı tutunmuş bir küf.
tutup sevsen gitmez



sırf birini yarım saatliğine sevindirmek uğruna koparılan çiçeklerin vazoda iki gün ayakta durma cezalarının kesinleşmesi gibi hayat.
oysa kimsenin de gücü yok bir ayrılık daha yaşamaya
herkes yorgun ve bir gül gibi çürüyeceğini biliyor olmasına rağmen yine de başı dik.






kimsenin gücü yok bir ayrılık daha yaşamaya
herkes yorgun ve yine de başı dik.

küçük bir gönlü, yarım saatliğine sevindirmek uğruna koparılan çiçeklerin vazoda en fazla iki gün ayakta durma cezası alması gibi hayat.
solgun renkler edininceye kadar mutlu görünme alışkanlığı edindirdik sevenlerimize de.
çok silahsız ve çok bıçaksız ellerimiz, ama yine de saldırıyoruz kendimize.

mis kokulu çıplak bedenleri, ağızları temiz sözleri kirli insanlar
bir dokunsalar, boşalacak tüm sokak.
bütün hevesleri kaçacak şehrin, sana duydukları aşk bitecek.
herkes yorgun düşecek yatağa, gözleri kapalıyken “keşke gelmeseydimler” belirecek akıllarda, kaçıp gitmek isteyecekler uzaklara. cümleler de acılar gibi hep tekil, yaşarlarken hep çoğul. 










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.