Oturduğum mahalle sakinlerinin arasında çingeneler, asyalı kaçaklar, benim gibi gizli ipneler, tc devlet memurları, renk olsun diye araya allah tarafından serpiştirilmiş bir kaç allı pullu travesti, evde kalmış şişko kadınlar, bi deri bi kemik erkek müsveddeleri, bi kaç "panç" lezbiyen, sürekli çocuklarıyla dolaşan zenciler ve inşaatlarda çalışan bir kaç on işçi.
Çingeneler her hafta bi düğün yapıyorlar. Balkona çıkıp onları izlemek gibisi yok. Ama içlerine karışmak istediğim zaman götüm yusuf yusuf atıyor. Çingeneleri izlediğim zaman; ipneliğimiz toplum tarafından kabul görmediği için, rahat rahat götünü siktiremeyen ben gibilerin bağrış çağrışlarını, kıyameti koparışlarını çok bencilce buluyorum.
Asyalı kaçaklar konusunda ise onlara üzüldüğüm kadar kendime bile üzülmüyorum. Lan sanki ne diye üzülüyorsam. Ama ne bileyim abi böyle gözlerinde sürekli bir acıklı bakışlar, yüzlerinde mahsun kırmızıgül sessizliği, ellerini hangi cepe atacaklarına dair bi küçük ibo kararsızlığı. Çingenelerden çok onlara üzülüyorum. Aslında onlardan çok kendime üzülmeliyim. Ama olmuyor kendime üzülemiyorum. Sanırım; ne yaşarsam yaşıyım haketmişimdir diye düşündüğümden dolayı kendime üzülemiyorum.
Devlet memurları ise işe ilk başladıkları yıl boyunlarına taktıkları kravatla işe gidip geliyorlar. Lan adamların göbeği o kadar şişkiş
Mahallemizin nufusundan yarısını kediler oluşturuyor. Sanki sokakta kediler olmasa, mahallemizde yaşam belirtisine dair sadece kullanılmış kondomlara bakmak zorundaymışız gibi. Zenciler gene
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.