-->

08 Eylül 2009

ayak üstü sevmek olmaz

bi çiftle tanışmıştım 2004 te. bi cafeydik ve ayrı masalarda oturuyorduk. biribirimizle bakışıp yarım saat içinde haşir neşir olmuş ve birbirimize bakıp duruyorduk, önce kim kime atlıycak diye beklerken birden kendimizi cafenin dışında bulmuştuk.sanki sözleşmiş ve konuşmuş gibiydik. oysa ağzımızdan kalkacağımıza dair en ufak bi çıt çıkmamıştı. aklımız uçkurlarımızda olunca otomata bağlamıştık kendimizi sanırım.

dışarı çıkıp çarçabuk sözleşmiş gibi arabaya binip mimar sinan üniversitesinin orda bulmuştuk kendimizi.
nasıl olduğu hakkında hala fikrim yok. ama mimar sinan üniversitesini bilenler bilir, arka tarafında yeşil bi alan var. ve orayı çok iyi bilenler dışında o yeşil alanın bir çok köşesinde sevişmek için tanrı tarafından yapılmış yerler olduğunu görürler.
biz arabadan inip oraya gittik ve üçümüz bi anda kendimizi yarı çıplak bulduk.
inanılmaz bi deneyimdi. üçümüzde korkuyorduk bunu nefes alışverişlerimizden anlıyordum.
sonra iş olup bitince herkes birbirine dönüp baktı.çok güzeldi dediler, seni sevdik dediler, bende kusura bakmayın ama ayaküstü sevmek olmaz dedim. ikiside uzun bi weaaayyy çekip çok sofistike dediler.
biz tuhaf ruh durumları içindeyken giyinmiş ve laflıyorduk. laflarken birden bi ağaç kıpırdaması duyup, konuşmalarımızı yerde bırakıp çıktık ordan. az sonra elinde şarap şişesi olan bi adam da çıktı bize tuhaf tuhaf bakıp gitti. adamın üstü kat kat kirli elbiselerle doluydu.
öff bu neydi dediler, bende sizin bilmeniz lazım, siz beni getirdiniz buraya dedim. ve güldüm. böyle durumlarda hiç oraya buraya sığınmaya kalkışmam direkt doğal halim neyse o anda, o halimle hareket ederim.
sonra arabaya doğru yürüdük. taksime doğru araç ilerlerken ben işim olduğunu söyledim ve inmek için izin istedim. taksim ilk yardım hastanesinin orda sağa çekip beni indirdiler. cafede haşir neşirleşmeden önce evlerinin karşıda olduğunu söylemişlerdi, bi gün bize bekleriz dediler. ve bu arada annelerinin yahudi olduğunu da söylemişlerdi. babaları sanırım yahudi değildi. ve bilenler bilirki yahudilerde, yahudilik anneden çocuğa geçer, babadan geçmez, ama o güne kadar dördüğüm en tatlı yahudi çifttiler. ondan sonrada zaten böyle tatlı bi yahudi çift görmedim.
ayrıca bu yahudi çift hiç te cimri değillerdi.
neyse işte onlar bigün bize bekleriz buluşalım deyince gülümsedim. olur neden olmasın dedim ve arkamı dönüp uzaklaşmaya başladım. uzaklaşırken korna çaldı ve ama nasıl buluşucaz ki dediler ben telefon numaranızı verin dedim. kalem var mı dediler yok ama siz söyleyin aklımda tutarım dedim. söylediler 2 veyahut 3 defa onlara da tekrar ettikten sonra ayrıldım. numarayı aklımda tutup uzaklaşırken, aslında bi daha onlarla görüşmek istemeyeceğimi biliyordum.
çünkü bazı şeylerin aklımızda sürekli olarak güzel, bi anıymış gibi kalabilmesi için tekrarlanmaması gerekir. alışkanlığa dökülmemeliydi bazı şeyler.
çünkü alışkanlığa döküldü mü, artık sadece vucutlar zevk almaya başlıyo, ruh kimsesiz bi şekilde kenarda bekliyo.
ruhumu kimsesiz bırakmamak için bi daha onları aramadım.
bi daha da hiç yahudi tatlı çift göremedim.

24 Ağustos 2009

herkesle yat, ama sadece beni sev

mübarek ramazan ayında bu eski anım aklıma geldide yazıyım dedim. o anıma hatıratıma neden olan insan evladı da şu an ağrıda yaşıyor ve evlendi. bide çocuk bekliyor. onunla istanbul da bi gaycafe de tanışmıştık. bazen arkadaşlarımla orada takılır ve ordan barlara giderdik. sonra bi gün cafeye eleman lazım olunca çalışmaya karar verdim ve işe aldı patron beni. patronum da bayan bi lezbiyendi. dombalak gibi bir şeydi. kadının gözleri pörtlekti ve apartmanda ışıklar sönükken karşılaşırsanız muhakkak ödünüzü patlatıp altınıza sıçtıracak bi kalıba sahipti.

patron aynı zamanda tüm patronlar gibi cimriydi, ve bulaşık yıkarken gelip başım da beklerdi, musluğu açıp kapatırdı bana. sırf su faturası çok gelmesin diye, gözlerinide parmaklarıma dikerdi ki tabakları çanakları ikinci defa yıkamak zorunda kalıcak şekilde üstten geçmeyeyim.
neyse işte patronu geçeyimde şu benim aşk macerama geleyim.
biz bununla aynı işte çalışmaya başlayınca, eğlencelerede hep beraber gitmeye başladık, sonra bide bu yetmezmiş gibi bide ev tutup yerleşince şimşekler çakmadan durmadı.
ben buna sırılsıklam aşık oldum kaldım.dıpdızlak ortalarda başkalarıyla fingirdeşirken, birde buna yanığım ve her fırsatta onada söylüyorum ve sonrada kahkahaları patlatıyoruz.
bi arkadaşımız daha var onun adı da tamer ve oda ibne, yada modern adıyla gay diyeyim. oda sevgililerini bazen eve getiriyor, biz dışarı çıkıyoruz falan.
sevgililileri diyorum çünkü her saate bi tane sevgilisi oluyordu. genelde tipsizlerden hooşlanırdı ve onlara at hırsızı derdi. biz zaten alışmıştık ona, nerde bi tane eli yüzü bozuk birini görsek ona omuz atar ve sağdan yaklaşan bi tehlike var derdik, o hemen döner ve aayyyy derdi :)) ne günlerdi yaw. çok eğlenirdik. bazen eve de gitmezdik. evin sadece adı vardı evvv.
onun dışında bi işe yaramıyordu bide mal atmaya yarıyordu ev.
ev bildiğin kerhanenin lüksü olup çıkmıştı işte. zaten başka da bi mok olmazdı bizden. tamer güya almanca öğretmenliği okuyordu ama nerde okulll, milyarlarca liralık iş bulunca okulu sikine takıp boşvermişti.
işi de aşk acıları yüzünden kaybedince artık 3 ümüz ev tutmuştuk. tamerin ailesi de antalyada yaşıyordu. sıkıştığımız zaman tamer uçakla gider ailesine olan özlemini giderir ve bize çantayla para getirirdi. parada öyle ortalıkta dolanırdı. kimse kaldırmaya kıyamazdı ama kimsede paraya el atmazdı, evin ihtiyaçlarını alırdık, bide kiramızı öderdik.
neyse yahu konu uzadı benim aşk meselem tamere takıldı döneyim de aşkıma geleyim.
işte biz böyle evi de tutunca hepten ayrılamaz olduk ve her bokuda aynı anda yiyoruz. düşün işte başkalarıyla yiyişiyorsun sonrada kalkıp geliyorsun birbirinize sarılıp yatıyorsunuz.
böyle bi garip ilişki oldu çıktı bizim. hatta bazen biz üçümüz aynı yatakta yatardık ve hiç de kötü şeyler olmazdı, kardeş kardeş de uyurduk yani.
ama ben ona aşık olmuştum, tutamıyordum kendimi, beli açılsa kapat gören olmasın diyordum. sonra bi gün yine böyle ben kıskançlık krizlerinde iken orasını burasını örtüyordum ve o anda cafeye adamın biri çıktı geldi.
gidip biraz konuştular. cafe deyiz tabii. adamla uzun bi sohbetten sonra gelip ayy bu çok tatlı bundan hoşlandım dedi. mahvoldum ve onuda zaten tutamazdım da. tamam git onunla dedim. herkesle yat, ama ne olur sadece beni sev dedim.
şaşırdı, kahkaha attı, güldü, baktı gözlerimin içine ve sen delisin dedi, sadece böyle dedi ve beni dudaklarımdan öpüp o adamla gitti.o günden sonra hep bana gülerek baktı. benim için çok şeyler yaptı. paramız olmadığında, aç kaldığımız da para için de gidip başka erkeklerle yattı, ve sanırım beni gerçekten çok sevdi.
işte böyle bi şeydi aşk, şimdi hala görüşüyoruz.ama çokda tınlamıyoruz birbirimizi, bazen arıyor soruyoruz o kadar. o herkesle yatıyordu ama hiç kimseyi sevmiyordu. bende sadece beni sevmesini istiyordum, ve gerçekten o beni çok sevmişti.
şimdi dönüp baktığımda görüyorum ki onun kadar beni hiç kimse sevmemiş.

28 Haziran 2009

Diş Çıkarmak

oğlum bugün diş çıkarmış ablam gelip müjdemi verdi.

öğleden sonrada hep beraber kutlama yaptık. başından aşşağı pişmiş soğutulmuş nohut döküp yedik.
meğer bu bi adetmiş ve diş ağrılarını azaltırmış.
yani öyle söylediler.
ben nohut döktüm ablamda dökülenleri yedi.
kim yerse çocuğun dişleri onun ki gibi çıkarmış.
ama ablamın dişleri eğri büğrü.
onun ki gibi çıkarsa çocuğa çok masraf yapcaz.
yok öz güveni sarsılmasın yok kendine yakışıklı desin falan filan.
bide önüne bazı şeyler bırakıyorlar çocuk hangisini alırsa büyünce o mesleği seçermiş benim oğlan tarak aldı eline direkt saçına götürdü.
allahım entel bi kuaför olmasın da ne bok olursa olsun.
bide bayan kuaförü olmasın.
sonra top mop olur da ailecek töre cinayeti kararı vermek zorunda kalırız.
herhalde kararı da ben alırım.
kendim az bok yemişim gibi onun kaderini belirleyecek karaları ben vericem.
sanki ben çok ak kaşığım.
çocuk ne bok olursa olsun iyi bi eğitim vericem ve ona aklı ermeye ilk başladığı anda diyeceğim tek nasihatim babamın bana söylediği olucak:
OĞLUM SAKIN BAŞKALARINA UYMA, KÖTÜ ARKADAŞLARIN DA OLSA, İYİ DE OLSA ASLA KENDİ KARARLARINDAN BAŞKA KİMSENİN KARARLARIYLA HAREKET ETME, KENDİN KARAR VER, KENDİN DÜŞÜN VE NE YAPMAK İSTİYORSAN ONU YAP. KİMSEYE BAKMA, KİMSEYE UYMA.
bunu söyledikten sonrada asla karışmıycam oğluma, ne olursa olsun, ne yaparsa yapsın asla ona destek olucam.
yeterki kendi karar versin.
off be nerden nereye geldim wayy be .
çocuk daha diş çıkardı ben onu ne yaşa kadar götürdüm.
hele dur bakem daha neler görcez. ben kafayı yemeden şu çocuk büyüseydi yeter bana.

16 Mayıs 2009

"babbba" dedi

oğlum önceki gün sabahın 4 ünde uyanıp bizi de kaldırdı.
bende kalktım, yatağından aldım oynadık biraz.
annesi uyudu
bizi ise uyku tutmadı, oynadık da oynadık.
sonra bi ara durup dururken babba diye ses çıkardı, baba mı dedi bu derken yine babbbbaaa dedi.
annesini dürtükledim, baba mı diyo bu diye.
annesi güldü.
ben koştum makineyi kapıyım bu tarihi anı kaydedeyim derken sustu da kaldı.
güldü biraz bizim velet.
anladı belkide.
ne bileyim.
ondan sonra ben açtım kamerayı söyle baba dedim.
oyna oyna tık yok.
ses yok.
sonra bi ara kamera elime yapışmışken baktım vazgeççecem, oda anladı herhalde, babbbaaa dedi.
ben koptum sevindirik oldum.
sonra öptüm de öptüm keretayı.

(tarih
16 May 2009 20:39)