-->

31 Ağustos 2025

çok arada kalmış bir şehir: ANKARA

Geldiğimden bu yana Ankara'yı izliyorum ve bana düşündürttüğü şey şu oldu: ARAF

Buraya kimse istediği için gelmiyor, burada istediği için yaşamıyor.
Burada olmak zorunda olduğu için herkes burada. Burası bir geçiş yeri. Ya bi altta, ya bi üste, ya da buraya çakılıp kalmak için gelinen tek duraklık bir şehir burası.
Burada yaşamayı kimse bilinçli olarak tercih etmez. Burası tercih edilecek bir şehir değil. Zorundalığından burada herkes ve her an istediği yere çekip gidebilme lüksüne rağmen gitmez. gitmek istemez. araf'ın özelliği budur. buraya gelen, arada kalmışlığını kabullenip kendisini buraya çakar kalır.  

Burada ne aradığını, hayattan ne beklediğini bilmeyen bi kalabalık sürüsü var. Para için her şeyi her an yapmaya hazırlar ve herkesin de öyle yaşadığını sanıyorlar. Garip bir kimlik erozyonu var. Kişiliksiz, karaktersiz ve tamamen dengesizler topluluğu.

Dünyanın ve ülkenin dört bi yanından kopup gelmişlerine baktığımda gördüğüm şey şuki; 
ne olduğunu bilmeyenler, ne olacağına karar verememişler, her günahı işlemeye razı edilmişler, her günahı işlemişler, işlemek için can atarcasına tetikte bekleyenler, karaktersizler, kişiliksizler, okumuş cahiller, okumamış ve öyle olduğu için cahil kalmışlar, kafası çalışmayanlar, kafası çalışmasın diye elinden geleni yapanlar, paranın her şeye yettiğini sanıp öyle kalanlar, her şeyden şikayet ederek yaşayanlar, kendilerine hak etmiyor olmalarına rağmen acınılmasını ve acınıldığı için kapıların ardına kadar ya da sadece kendilerinin geçebilecekleri kadar açılmasını isteyenler, her şartta ve koşulda söylenenler söylenenler, söylenenler ve diğer ler lar... 

burada kafadan kontaklar bile olayı çözmüş. 
iki şak şak, 3-5 lak lak'la bi yerlere gelen yavşaklardan çok şey öğrenmiş ankara delileri. 
geçen aylarda sürekli gittiğim kafelerden birinde bunlardan doğduğu cinsiyeti de kadın olan biriyle tanıştım. 
farklı zamanlarda bi kaç göz göze gelme sonrasında (sürekli izlediğini ve göz göze gelmek için fırsat kolladığını sonradan anladım) masama gelip benimle (evet benimle) tanışmak istediğini söyledi ve tanışınca da hemen izin alıp masama oturdu. çay söyledim, bir kaç atıştırmalık istedim ve zaten dönüp duran gözleri anında bir tur daha döndü. 
önümdeki macbook'dan gözünü alamıyordu, sürekli el kol hareketlerimden beni takip etti, asla "siz" kelimesinden ödün vermeden konuşmasını sürdürdü ve bende 15 dakikalık sabır testinden sonra süremin dolduğunu düşünerek "işim çıktığını" söyleyip kaçarcasına kalkıp gittim.
ama kaçmak ne mümkün.
artık her gittiğimde oradaydı ve sanki çok uzun bir geçmişimiz varmış gibi, siz'i biz'i siktir etmiş halde sıkı fıkı bir şekilde tanışıyormuşuz gibi yakınlık belirten kelimelerden cümlelerle konuşarak, koşup neredeyse sarılarak iletişimini devam ettirdi. 
kaçamayacağımı, daha doğrusunu kaçışımın sadece buraya gelmeyi bırakarak olduğunu anlayınca bi kaç günlük de olsa onu incelemeye, ona bir mikroskopla bakarcasına yakından bakmaya karar verdim.
bi kaç gün sonra fevkalede(bu kelime, doğduğu cinsiyeti erkek olan bülent ersoy havasında okunmalı) şaşırdığımı söylemeliyim.
kafadan kontaklığına rağmen, hayatın ikiyüzlülüğünü nasıl da çözmüş.
nasıl da çözmüş bi görsen 2+2'nin 4 etmediğini. ağzın açık kalır.
zaten bende ondan öğrendim, 2+2 asla 4 etmez. kim 4 eder diyorsa, yalan söylüyordur. 4 diyenden kaçın gidin çok uzaklara.
 
bi hafta sonra elinde kolunda defterlerle geldi. masanın üzerine serdiği fotoğraflar, gazete küpürleri, fotokopilerden anılar, anılar, anılar.
devlet erkanında yapışmadığı kimse kalmamış.
onlara yazdığı şiirler ve hemen altlarında da bizzat onlardan aldığı "teşekkürler" ve tabiki imzalar. herkese şiir yazmış, bir şeyler karalamış. gözleri parlayarak anlattı da anlattı. 
en sonunda ise artık sıkıldığımı ve gösterdiklerine ilgimi kaybettiğimi fark edince, çantasından bana özel yazdığı şiiri çıkardı. 
beni artık ne sanıyorduysa, ne olarak gördüyse bana özel şiir yazdığını söyleyip güyâ okumaya başladı. ayıp olmasın diye o iğrenç yılışık sesine, çirkin ama gerçekten çok çirkin şiir okuyuşunu bitirmesini bekledim ve sonra da teşekkür ederek kalkıp çıktım.
kafeye bi daha gitmediğimi de söylemeliyim. zaten eve internet bağlattığım için de şimdilerde çoğunlukla evdeyim. artık film listelerime dalmaya ve çıkmamaya kararlıyım.

burada; ülke ortalamasının üzerinde uyuşturucu bağımlısı olduğunuda söylemeliyim. hafta sonu erken saatte, şehrin en popüler konumlarından biri olan kızılay'daki sokaklarda gezerken o körpecik orospunun göz torbalarından dün gecesini tahmin etmek hiç zor değil.
erkek veya kadın fark etmeksizin, gençlerin çoğu kendini rahat rahat siktirmek için uyuşturucu alıyor ve uyuşturucusu olanlarla buluşmak istediklerini sosyal ağlarda açıkça paylaşıyorlar. 
yani gelecek ankara'dan GÜMBÜR GÜMBÜR geliyor. belki de Ankara ama iyi ama kötü Araf'tan bu şekilde kurtulacak. (Temennim o ki; inşallah başka bi şekilde kurtulur.)

Burada şunu da fark ettimki; ülke ortalamasından fazla evli götveren var. kiminle ciddi ciddi tanışsam, ciddileşerek konuşmaya başlasam bi kaç cümle sonrasında dayanamayıp evli olduğunu ve bu yüzden bana geleceğe dair bir şey veremeyeceğini veya sadece seks için partner aradığı itirafında bulunuyor. bu dürüst itirafları karşılığında, onları yinede hayatıma alarak veya hayatlarına girerek devam edeceğimi sananlar var ama evlilikten götverenliğe dönmüş biri olarak şunu biliyorumki, o karmaşık kafayla yaşamalar, bitmek bilmez ikilemler, karına haksızlık ettiğini düşündüğün için çektiğin vicdan azabıyla beraber erkek arkadaşınla yatarken ezik büzük öpücük kondurmalar vs hepsi çok zorlayıcıdır.
tekrar bunlara gerek yok canım amkaracım...

ve gün içinde bol bol, beyfendicim, hanfendicim, beycim, hanımcım, abiim, ablacım, kardeşim, gardaşım'lı cümleler kurulan bu şehri insan kokusu terk edeli çok olmuş.
dört dönen gözler, oraya buraya uzanan eller, asla yerinde durmayan bedenler, bedenleer bedenleeeer
Herkes oraya buraya kaçışırcasına yaşıyor. Sürekli bir fırsat kollamalar, sürekli atarlanacak bir konu aramalar. boş havalar, boş tavalar.

13 Ağustos 2025

lakırdı da la kırdı

yeni bir şehirde, yeni bir hayat kurmuş olarak yaşıyorum.
ama buradaki ben, yine aynı kişi olduğum için, yani kendim olarak buraya geldiğim için
daha önceki yaşantılarımın toplamı olan şimdiki kendimi toplayıp buraya getirdiğim için
şimdi tam burrrrrrrada önceki hayatımı tekrar tekrar tekrarrr yaşıyorum.
bu böyledir, hep böyle olur. hiç değişmez. bunu defalarca yaşayarrak gördüm yarrak.

aslında bunu hep biliyordum ama bilmek bi işe yaramaz. çünkü insanın hamuru unutmakla yoğrulmuştur ve unutmasan bile, bildiğini hayyyyyyyyyatına geçirmen lazım. bildiğini, hayatına geçirmediğin için gittiğin her yere yeni biri olarak gitmezsin. yani geldiğimiz yerde de önceki günlerimizin, sikilip atılmış yıllarımızın, sıçıp batırdığımız ömrümüzün toplamıyla geliriz.
yani elimizde koca bi hiç'le ortada gezinir dururuz.

gittiğimiz her yerde, neredeyse aynı sorunları yaşamamızın da nedeni budddddddur. kendimiziz. çünkü sorunlarımız bizden kaynaklıdır. asıl sorun biziz. öyle her rahatsız olduğumuz yerden, adamdan, kadından, çocuktan, arkadaştan kaçarak, başka topraklara göçerek ve orda herkesin içinde tüm yabancılığınla yeni hayat kurdum martavallarıyla olmaz bu işler. kurtulmak için ise en iyisi, intiharrrr etmek :) iftihar değil innnnnnnnntiharrrr
ben tekrar tekrar yeniden anladım ve tekrar rahatladım.
yani, başka şehirlerde yeni hayatlar kurarak, yeni bir ben yaratılamayacağını falan anlamış bulunmaktayım. o çok bilge yazarların çok çok çok satan boş kitaplarındaki, sayfalar dolusu yalanların bi halta yarrrrradığı yok yarrak.
iyisimi; siktir et hayatının bok gibi olmasını, karının seni hiç sevmeyişini, kocanın seni doyasıya sikemeyişini, çocuklarının aptal olmasını, komşularının rezilrüsva anlar için fırsat kollayan ucuz insanlar olmasını, akrabalarının gerçekten akbaba oluşunu vs siktir et her şeyi. çünkü inan bana cannnnnnnnım onlardan daha iyisi de yok.
daha iyileri yok.
önce sen, evet amcık herkesten ilk önce sen! zevkten titreyerek orgazm olacağın ana kadar sikini diri bir şekilde amının içinde tutarak seni mutlu edecek bir erkek olmadığını kabullen.
yok işte nanay gülüm nanay.
kabullen kocanın küçük sikini, koca kalbini. sev her ikisini de. tüm içtenliğinle avuçla onları. göreceksin, gerçek huzuru bulacaksın. avuçlarında. ıslak ıslak.

şimdiki komşularından daha iyileri yok. evet, hepsi seni tül perdenin arkasından izlerken ayağın kayıp çamurlara yuvarlanman için diye dua ediyorlar ama burdan taşınarrrrrrak siktir olup gittiğinde de bunlardan daha iyi komşuların olmayacak. bana inan. taşınma sakın. çünkü herkes birer orospuçocuğu. kabullen artık bunu. kal bu evde, karşılaştığınızda gülümse tüm ikiyüzlülüğünle. ahahaha canım hihihi canım hihihi

kocan malın tekiydi zaten biliyorsun ve zaten mal olduğu için evlendin onunla hemen şimdi bi daha unutmayacakmışcasına hatırla. o yüzden hiç iç geçirme sabah otobüste karşılaştığın o adama, doğum gününü kutlayan ofis arkadaşına, ekmeği kibar kibar uzatan bakkala, iş paslarken arada göz kırpan müdürüne yardımcına falan. çünkü kocandan daha mal aslında bunlar ve sen henüz mallıklarını sergileyebilecekleri fırsatları sunmadan onlara. 

ve sen, kendisine ilk gülümseyen amcıkla evlenen zavallı adam. karının artık kat kat göbeği çıkmış olabilir. sosyal medya sayesinde 20'li yaşlarında 31 erkek arkadaş eskitmiş, anasından babasından atasından gizli 3 tane çocuğu tuvalette düşürüp çıkışta çöp kovasına atmış bu yeni yetme orospulara bakıp iç geçirirken karınla karışlaştırıp "neler neler kaçırıyorum böyle" diye kendine hayıflanıyorsun ama keşke bu kaltakların çoktaaaan uyuşturucu bağımlısı olduklarını, çoğunun amlarına bile dövme yaptırdıklarını ve dövme parasını da iki defa sikilerek ödediklerini bi bilsen. ahh canım. o makyajları akşam eve vardıkları ilk anda ağlaya ağlaya zımparayla sildiklerini de bilmiyorsundur ya sen neyse şimdi. iyisimi karşılaştıkça koş tuvalete ve osbir çekip rahatla. böyle devam et yarrağım. herkes mutlu bi sen mutsuzsun amınakoyim. salllllllak.

ya sen onyıllardır aynı addddddamcıkla evli olan yelloz. ay ben iki tane çocuk bakamam diye diye zırladın durdun ve zırlayarrak dediğinden de dönmedin bak işte tek çocuk yaptın, tüm enerjini buna harcadın ama bu da fasulye gibi büyümek dışında bi halta yaramadı. tüm sınıfları tekrarladı veya senin hocalara yalakalık ricalarınla anca geçebildi. eşşek kadar oldu, hala harçlık istiyor. oysa senin zamanında böyle miydi? veya sen böyle mi yapmıştın? hiç.
okutmadılar diye gidip ağdacıda çalıştın en genç kız halinle. orospulara ağda yaparken, o hastalıklı amlarını müşterileri için bal dök yala hale getirirken hep orospu olmayacağım, evimin kadını olacağım dedin ama kocanı evinde de elinde de  tutamadın. ne oldu şimdi. herkes sana evlenip ayrılmış zaten, biraz sıkıştırsam niye vermesinki? diye bakmıyor mu? 

sende çok günahsızmış gibi hiç sırıtma piç. sırıtma hiç öyle yandan yandan. ilk osbir çektiğin gün, artık ciddi bir şeyler yapman gerektiğini anlayıp bi çay ocağına kapak atmıştın ama yelloz'la yaptığınız şu çocuğa bak. daha köşedeki bakkaldan ekmek alamıyor anasınısiktiğinin malı. ne olacak böyle. acaba başka çocuklar mı yapsaydın? en azından biri tutardı ha? ha ha ha ha ha
geçti ama artık, bu yaştan sonra karı da istemez zaten. hem konu komşu, eş dost, tanıdıkların kakara kikiri dalgaları ne olacak? onca borcun altındayken senle taşşak geçenlerin dalgalarını koparamazsınki. ay sonunda onlardan destek çıkmalarını isteyeceksin daha neler neler.
oysa en başından bilmeliydin, 3 kişilik sofrada 4 kişi de doyar.
ama siktir et artık geçti. korkaklığınla barış. allah'a tam iman et. yarı müslüman, yarı kâfir. fir fir fir.

07 Ağustos 2025

dokunsalar depresyona girecegim

Bugün rutinleşmiş doktor kontrolüm vardı. Gidip kan verdim, mr için gün aldım falan. 
Hastane çıkışı bahçedeki oturaklarda ikili, üçlü oturanları görünce ayaklarım yavaşladı ve o an tek başınalığımı fark ettim.
bi an donup kalır gibi oldum ve tam da bu donma uzayıp canım sıkılmaya başlamışken, kendime gelip
"kes sesini gerizekâlı!!!!!!!!!!
bunu sen istedin!
sen istedin bunu işte amınakoduğumun malı. 
bacak kadar boyunla, fındık kadar aklınla benimde bi bildiğim var diyerek herkese kafa tutarken
yer yer tek bildiğin doğru seninkiyken
farklı bi fikre körü körüne bağlı olanlarla geçinmek için ufak bi çaba bile harcamıyorken
herkesin ailesiyle yaşadığı problemlerden bir kaçını sende yaşadın diye bunları bahane edip ayaküstü aşklar yaşamak için evden son hızla kaçarken,
ağlak, cahil, kalın kafalı bi karıya dayanamayıp onu çocuğunla birlikte, narsistin biri için terk ederken
ibneliğini rahat yaşamak için akrabalardan, eş dosttan, göz aşinalığı bile olsa tüm tanıdıklardan, içine doğduğun şehirden ve oradaki canlı her şeyden daima uzak dururken
her sikini avuçlayana surat asarken
götünü parmaklayandan kaçarken
iki öpücük sonrası hemen sakso çekmek için eğileni veya sakso çekmen için başını tutup bacak arasına çekeni aşağılayıp ortadan kaybolurken
yalancıyla, üçkağıtçıyla, hırsızla, uyuşturucu ve seks bağımlısıyla tanıştıktan iki dakka sonra "bundan hiçbi bok olmaz" diyerek araya mesafe koyarken, tanışmadan önce de ince eleyip sık dokurken" günün sonunda ne olacak sanıyordun?
sence tüm gücünle, yaşamakta olduğun toplumsalın dışınalığına yapışmışken ve tüm çaban orada öylece kalmakken şimdi ne olacak sanıyordun? 
Evet, işte böyle olur.
oldu. gördün işte sayın amınakoduğumun en ahlaklısı, tek doğru konuşanı, çokbilmişyalnızı!
İşte böyle olur.
Herkes, bu yaşantıya sahip birinin gün sonunun böyle olacağını bilir.
Bu çok açıktır ve zaten herkesçe de kabuldür. Kabul olan budur ve işte bu olmasın diye birbirinin hırsızlığını, ahlaksızlığını, yalanını dolanını tutup yüzüne söylemezler diğer orospuçocukları!
Bildiğine bilmiyorum der, bilmediğine biliyorum derler
Ağlak çirkin karılarını çeker, piçlerinin başını tüm içtenlikleriyle de severler.
Birinden hoşlanmasa bile o an sakso çeker, çektirirler.
Hem ne olmuş yani hepi topu 200 gramlık yarrağı tıksan adamın kadının ağzına?
ne olacak ha ne olacak o taşşaklarıyla beraber 67gram ağırlıktaki yarağa methiyeler dizip alsan ağzına?
çok konuşmayıp mantar yuvası amcığa iki dil darbesi atsan nooolcak?
avuçlatsan götünü, parmaklatsan biraz da?
hepi topu 10 dakka değil mi en kralının sikinin dikliği?
hadi yemedin, yedirmedin de, ne olacaktı yani azcık sürtseydiler o lobların arasına? ha ne olcaktı?
hiç kimseyi gönlünce rahatlatmadın, kendi kendine havalandın durdun
al mezarına götür, yılanlar çiyanlar girip çıksın şimdi.