-->

17 Temmuz 2019

günlük yazı

Sabah 11:23'de uyandım. Saate uzanırken, yani daha doğrusu telefona uzanıp saatin kaç olduğuna bakarken aklımda saatin henüz 07:30 olduğu düşüncesi vardı ama ekran düğmesine bastıktan sonra ekranın açılıp saatin 11:23 olduğunu gördüğümde küçük bi şok geçirdim. Çünkü bu kadar geç uyanacağımı düşünmemiştim.
Hemen kalkıp işim varmış gibi içeriyi topladım, dolaptaki hazır mantıyı haşlayıp yedim. sonra gelip, film izledim, makale okudum, haberlere göz attım, sevebileceğim bir şarkıyı dinledim, yazı yazdım ve işte günümü böyle doldurdum.

Canımıniçi (yani Öküz Herif. Bundan sonra ona canımıniçi diyeceğim.) dün iş çıkışı "lise arkadaşlarıyla aylık buluşma"sına gittiği için ve buluşma sonrasında da annesinde kalmak istediğini söylediği için yoktu. Dün gece yalnızdım ve ben yalnızken uyuyamıyorum. Uyumak için her şeyi denedikten sonra, geç bir saatte uyuya kaldığım için de nasıl uyumuş olduğumu hatırlamıyorum.
Dün gece de böyle olmuştur. Yani nasıl uyuduğumu hatırlamadan geç saatte uyudum ve işte bu yüzden 11:23'de uyandım.

Hafta sonu doğalgaz için İgdaş'a başvurmuştuk ve bu sabah igdaş çalışanı gelip gazı da bağladı. Artık evde doğalgazımız da var ve bu ikimizi de çok rahatlattı. Gerçi kombi bozuk ama bakalım, onun için de ikinci el bi kombi aramaya başladık ve kombi sorununu da bu şekilde çözmeyi düşünüyoruz.

Üst katımızda suriyeli kalabalık bir aile var ve çok gürültü yapıyorlar. Çocukların ayağında sanki demir tabanlı ayakkabılar varmış gibi koşturmalarına bazen inanılmaz kızıyorum ama sonuç olarak, çok da kafaya takmazsam bi sorun çıkmaz diye düşününce, gürültülerine de alışmış oluyorum.
Geçen hafta evlerine çıkmıştım çünkü mutfak tavanından içeri su damlıyordu ve bende onların evlerini haftada bir defa komple su ile yıkadıklarını bildiğim için gidip uyarmak istemiştim.
Evlerine çıktığımda beni evlerinin içine alıp evlerinin halini gösterdiler ve bundan dolayı çok utandım. Çünkü evlerinin içi, tavanları, duvarları her yer ama her yerin boyaları atmış,  bol bol küflüydü ve yerde serili hiçbir halı yoktu. Üstelik evlerinde genel olarak eşya da yoktu. Sadece dolap, yatak vardı. Yerler çıplak, pencereler eski yırtık perdelerle kapatılmaya çalışılmış, çocuklar yarım yamalak giyiniklerdi.
Onları bu halde görünce, uyarmaya çıktığıma bile utandım ama artık çıkmıştım ve bir şey demeden indim. Halleri kötü, ama bu hallerini görmeyen ırkçı insanlara göre ise rahatları yerindeydi.
Oysa rahatları yok, sadece başlarını sokacak 4 duvar ve bir çatı bulmuşlar o kadar.
Evlerinin içine dönecek olursam; bina komple eski olduğu için, duvarların içindeki demir borular pas tutup zamanla çürümüş olmalılar çünkü bütün duvarlar ve tavanlar yıkanmış gibi ıslak, boyaları atmış halde kötü ve küflüydü. Üstelik o eve 900 TL kira ödüyorlar.
Ev sahipleriyle konuşup, eve kalıcı bir çözüm bulması ve bu akan su sorununu çözmesi için iyi bi fırça atmayı düşünüyorum. Bakalım fırçayı ne zaman atacağım.

Bu arada lafı komşulardan açmışken, eve ilk yerleştiğim günün ertesinde de diğer komşulardan ikisiyle de kapıda karşılaşmıştım.
İkisi de üst katlarda oturuyorlardı ve (ki zaten en alt katta olduğum için, karşı komşumuz hariç bu apartmanda herkes üst katımda oturuyor) beni gördükleri anda "burda mı oturuyorsun" diye sordu, biraz daha dik dik bakan kadın. ben de "evet, artık evimde ben oturacağım" dediğim anda ise "burda önceden bekarlar oturuyordu, biz bekâr istemiyorduk. sen de mi bekarsın" dediği anda "evimde kimi oturtacağımı sana soracak değilim. bi daha benimle karşılaştığında bu şekilde benimle konuşma. tamam mı?" dedim ve bu sırada dik bakmayan sakin kadının, içinden kıs kıs gülmeye başladığını fark ettim.
Onun bu muzip haline rağmen diğer dik dik bakan kadın ise "ama onlar bekârdı, olmaz öyle. biz rahatsız..." dedi ve bende cümlesini bitirmesine izin vermeden "evimde kimi oturtuğum sadece beni ilgilendirir. çok rahatsız oluyorsan verseydin kirasını, boş tutar kimseyi oturtmazdım" diye uzun uzun söylenmeye başladığım anda ise sinirle apartman kapısını açıp dışarı çıktı, diğer arkadaşına da gel gibisinden işaretler etti ve çekip gittiler :(
Bu aralar böyle şeyler oluyor işte.

Boş durmamak ve yazı yazmayı alışkanlık haline getirmek için bu cümleleri yazıyorum ve önemli veya önemsiz olduğuna bakmadan düzenli olarak gelip her gün bir şeyler yazacağım. Bunu hem bir uğraş haline, hem de yazı yazmayı alışkanlık haline getirmeye karar verdim. Üstelik sürekli yazacağım için, zamanla daha iyi yazacağımı düşünüyorum. Bakalım işe yarayacak mı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.