-->

30 Haziran 2019

DGS'ye girip çıktım. Dua edin de sonuç iyi olsun.

Bugün DGS sınavı vardı ve işte girip çıktım bile.
Gerçi dgs mi bana girdi, ben mi ona girdim hâlâ anlamış değilim ama ortada "bi giren çıkan" olduğu kesin.

"Nasıl geçti" derseniz, açıkçası böylesini beklemiyordum.
Çünkü gerçekten kolay ve sadece birazcık bilgi birikimi ve  dikkatli olarak ilerlendiğinde yapılacak türde sınavlardandı.
Ya da ben öyle hissettim.
Peki bilin bakalım kolay böyle hissetmeme rağmen ne yaptım?
Tabiki de kılı kırk yaran halimi de yanımda götürdüğüm için, sınav başladığında soruları da beraber çözmeye kalkıştık.
Durum böyle olunca da; bi kaç soruyla ilgilenirken zaman su gibi akıııııııpppp geçti.

Ama o iki saat gerçekten su gibi geçti. Hemde hiç durmadan ve fark ettirmeden.
Öyle bi geçmiştiki; görevli "son 40 dakika" dediğinde ben türkçe sorularının bi kaç tanesini boş bırakmış, 50'inci soruyla cebelleşiyordum ve bi anda hiç matematik sorularına bakmadığımı hatırlayıp, hemen ona geçtim.

Matematik'de bi kaç soru yapmıştım ki, görevli "zaman bitti" dedi ve öylece kaldım. Zaman yine geçmişti ve ben yine bi kaç soruya takılıp, tüm zamanımı harcamıştım bile.
Zaten hep böyle yapıyoruz; zamanımız çok sanıp, elimizdeki uğraşa dalıp gidiyoruz. Zamanın geçtiğini fark ettiğimizdeyse;  ne o, ne biz, geri dönebiliyoruz.
Her şey olması gerektiği gibi, olması gereken şeylerin olmayacağı şekilde olup bitmiş oluyor.

Şimdi şu entel cümleleri bırakıp asıl meseleye dönecek olursam:
Toplamda 45 üstü Türkçe, 17 Matematik yanıtlamış olarak kağıdımı bıraktığımda, içimden "oha 150 dakika nasılda hızlı geçti" deyip durdum.
Çünkü cidden zamanın böylesine hızlı geçeceğini düşünmemiş, içindeyken de hızlıca geçtiğini anlamamıştım. Resmen "2 saat, 2 dakika gibi" bana mısın demeden ilerlemiş, yerini sınavdan çıkış saatine bırakmıştı.
Biraz gereksiz stress, biraz boş heyecanla geçip giden zamanın ardından iyice sinirlenmişken de, görevli kağıdı alıp gitti, bende ösym silgimi ve kalemimi alıp çıktım.
Ama bu sınavdan şunu anladım ki; sınav gerçekten zor değil ve oturup düzgün, sistemli ve sabırlı bi şekilde çalışılınca kazanılmayacak bi sınav değil. Bundan emin oldum.

Çünkü benim gibi matematikle alakası olmayan biri bile, 2-3 ayda sağdan solan topladığı notlarla, arkadaşlarından dilendiği soru çözümleriyle, internetten izlediği konu anlatımlarıyla matematik temeli edinmeyi becermiş halde sınavda bir kaç tane yapabildiyse, düzenli bir eğitimi olan herkes bu sınavın üstesinden gelebilir.
Evet durum böyle. Ama tabii ben 20 yıl sonra matematik öğrenmeye başlayınca biraz zorlandım ve süreyi de dikkatli kullanmayınca sınavda sıçtım o ayrı bi konu.

Buna rağmen sınav sonuçları ve sonrasında yapılan yeleştirme tercihleri açıklandığında, büyük ihtimalle bi yerlere yerleşememiş (yerleşirsem kurban kesip, 1 ay oruç tutacağım :))olacağım. Ama tabii zoru seven ben, asla pes etmeyecek ve bu yüzden hırslı bi şekilde, önümüzdeki yılın sınavına erkenden hazırlanmaya başlayıp, hiç aksatmadan düzenli bi şekilde ilerleyerek, en sonunda da İstanbul-Ankara'daki hukuk fakültelerinden birine yerleşeceğimden eminim.
Yani şimdi diyeceğim o ki; bu sınavımın iyi geçmiş olmasını(en azından yapmış olduklarımdan büyük bir sonuç almış olmam) ve sonrasında da bi yerlere yerleştirilmemi dileyin.
Kendinize de iyi bakın. Her nerede yaşıyor veya yaşayamıyorsanız.

27 Haziran 2019

bölüm birincisi

Öküz Herif'in de dediği gibi "Kıbrıs macerası da bitti"
Evet gerçekten bitti ama efsane bi şekilde bitti, çünkü okuduğum bölümün birincisi olarak bitirdim. 
Gerçi birinci olarak bitirsem bile ortalamam 3.12 oldu, ki ben daha fazla yaparım diyordum ama olmadı. Tabii bunda şerefsiz Bilgisayar Hocamın ve Avukatlık ve Noterlik Dersi'ne giren hocamızın da payı yok değil, çünkü hakkım olan notlarımı vermediler. Hele bilgisayarcı şerefsizi yükseltme sınavına girmemem için elinden geleni yaptı ve en sonunda ben yine gireceğimi söylediğimde "girme, yoksa kalacaksın" dedi ve ben bu yüzden sınava girmeyip, o dersi C ile geçmiş oldum.
Tabii sadece bu ders değil, geçen sene de bir başka şerefsiz hocanın "ortalama önemli değil, siz hukuk derslerinize odaklanın" adlı oyununa geldiğim için ilk dönem, ortalamayı önemsemeyip, sadece hukuk derslerine girince, sene sonunda Türkçe, Tarih, İngilizce ve Bilgisayar derslerimi de C ile vermiş, sonuçları da çok önemsememiştim. 
Çünkü şerefsiz hoca, DGS konusunda bilgisi olmamasına rağmen geçen yıl baya atıp tutmuştu. Ama tabii dünya küçük ve biz onunla ilk karşılaştığımız yerde, ona bunun hesabını soracağım.
Öyle okuldan atılmakla benden paçayı kurtarmış olduğunu sanmasın. 
Kızları sikerek dağıttığı puanaların hesabını da belki çok daha ileride sorarım ama bakalım hele kim öle, kim kala.

İşte şimdi kendi asıl konuma dönecek olursam; C ile verdiğim o derslerin etkisi şimdi ortaya çıktı ve bu yüzden ortalamam, tüm koşuşturmacama rağmen 3.12'de takılıp kaldı.
Oysa bu şerefsiz hoca "DGS'de ortalama önemli değil, çözdüğünüz sorular önemli" demeseydi ben şimdi o derslere de asılmış bi şekilde koşturmaz mıydım? :((

Neyse işte olan oldu ve zorda olsa, birincilikle bitirmiş halde dün itibariyle okuldaki tüm işlerimi de hallettim ve işte bugün bavulumu toplayıp, havaalanına gelmiş bulunmaktayım.
 
Şu an bu satırları Ercan Havalimanı'ndaki kafeteryalardan birinde yazıyorum ve aynı zamanda diğer masalardaki insanları gözlemliyorum. Evet herkes bir koşuşturma içerisinde ve hayat çok güzel.
Ama bu güzelliğe fazla odaklanamıycam, çünkü Pazar günü DGS sınavı var ve benim hemen şimdi tekrar matematik çalışmaya başlamam lazım. Zaten sırf bu satırları yazmak için girmiştim buraya. Çıkıyorum. Şimdi gelsin bakalım sıradaki macera.

18 Haziran 2019

yanlışlıkla okul okuyup sonrasında da hukukçu olmaya karar vermek

Yarın sabah son sınavıma, yani; icra hukuku bilgisi mezuniyet bütünlemesi'ne gireceğim ve eğer olurda kazasız belasız bu sınavdan da geçersem, almış olduğum puanla, mezuniyet ortalamam biraz daha yükselmiş olacak. 
ama en önemlisi şu ki; bu son sınavdan geçmiş olduktan sonra, böylece bi sıkıntı yaşamış olmadan DGS sınavına da gireceğim. 

DGS sınavı ise 30 Haziran'da ve ben bu sınav özelinde de biraz çalışmaya başladıktan sonra gördüm ki; matematik bilgim sıfırmış. Hatta bakkal hesabıyla matematik yapmak dışında hiç bilgim yokmuş. Yani aslında bu konuyu ertelemeden, tee geçen yıl başlamam gerekiyormuş ama şimdi başlayınca da pek doğru dürüst bir şey öğrenilemiyormuş. Bunu şimdi fark edip kabullenmem ise pek akıllıca olmadı. Ama şimdi elimden gelen başka bir şey de yok.

Tüm bu olumsuz fark etmelerime rağmen, matematik bilgisi edinmeye başladım ve bu sayede şimdilik en azından 10-15 soru çözebilecek kadar matematik bilgisi edinmiş bulunmaktayım. Tabii mezuniyet sınavımdan sonra ise oturup sadece matematik çalışmalıyım ki, en azından bir kaç tane daha soruyu daha çözeyim. Zaten bu kadar erteleme lüksünden sonra şimdi oturup başka ne yapabilirim ki? Ama ertelediğim için çok pişmanım. Çok çok çok.

Bunları diyorum ama açıkçası durumum şu ki; dgs ile hukuk'a geçiş sürecim şu yazdığım cümlelerin basitliği kadar zorlu olacak. Çünkü dgs ile hukuka alım kapasitesi de geçen yıla göre 4'te 1 olarak düşürüldü. Yani bu demektir ki; normal eğitim alıp kendini yetiştirmiş matematik bilgisi olan kişilere göre, 4 kat daha fazla çalışmalıyım. Aksi takdirde, bu emeğimin bir karşılığı olmayacak.

Bunları biliyor ve öyle davranıyorum ama tüm bunlara rağmen sınava da gireceğim ve sonucuma göre bir yerleri tercih etmekten de geri kalmayacağım. Bakalım ne olacak. 
Bakalım ne olacak diyorum ama açıkçası, bu kadar bilgi sonrasındaki tercihime rağmen bi yerlere yerleşeceğimi de sanmıyorum. Bu yüzden de, bu yılki DGS sınavı benim için bir deneme olacak ve sınav sonuçlarının açıklanmasından sonra, eğer yerleşmemişsem oturup tüm zamanımı düzenli bir şekilde DGS geçiş sınavına odaklı bir ders çalışma sürecine dönüştüreceğim. Sonrasında ise; umarım zor da olsa,  hukuk okuyan birine dönüşeceğim.
-------------
Buraya kadar her şey iyi, güzel de, olayın en başına dönecek olursak; aslında ben hukuk okumak için buraya gelmiş değildim. 
Amacım sadece bir süreliğine de olsa istanbul'dan kaçmak, yeni bir deneyim yaşamak, içimdeki okuma eksikliğini gidermiş olmak ve bunun sonucunda elime geçen diploma ile mahkemelerden birinde veya işte devlet dairelerinden birinde işe girecek olursam da bir kaç yıl sabredip, bunun sonucunda ise oğluma, yaşarken harcayacağı bir miktar para bırakarak, hayatını az da olsa kolaylaştırmaktı. Bu hayal ve amaçlarla okula başlamıştım ama şimdi ise dönüp kendime bakıyorum da; resmen bi hukukçu olmak için yanıp tutuşuyorum. 

Sahi insan ne garip varlık değil mi?
Yanlışlıkla ve macera olsun diye girdiğim şeyin sonunda, aslında ne olmak istediğimi, neyi sevdiğimi, hayatımı ne üzerine-hangi amaç için harcamam gerektiğini keşfetmiş oldum. 
Bence bu çok güzel ve evet; ben bir meslek sahibi olacaksam, bir iş yapacaksam bu iş, bu meslek veya uğraş; hukuk dışında bir meslek olmamalı, hukuk dışında bir iş olmamalı, hukuk dışında bir alana yönelmememliyim. Yani resmen yanlışlıkla kendime göre bir şeyleri keşfettim ve galiba hayatımın her alanına nüfuz etsin diye elimden geleni de yapacağım.

Şimdi bu cümlelerin ve iki yılın sonucunda diyorum ki; insan "ne olacağım" veya "ne oldum" değil, aslında "ne olmak istiyorum" demeliymiş. 
Ben bu okul sürecinde hukukçu olmak istediğimi keşfettim ve hatta hukukçu olmanım benim kumaşım olduğuna karar verdim. Bunun için de; kendime, elimden geleni yapmaya söz verdim. 
Ne olmak istediğime 34 yaşında karar vermiş olsam da, geç kaldığımı düşünmüyorum ve bu yüzden çalışmaya, hukukçu olmak için çabalamaya devam edeceğim. 
Umarım allahım çabalarımın karşılığını fazlasıyla verir de karşınıza bir hukukçu olarak çıkarım. Bana dua edin dostlar ve düşmanlar.


11 Haziran 2019

Gelip de görmemek, gidip dönmemek diye bişiy var

İçimde bir şeyler var. Gelip giden. Ne olduğunu bilmediğim, ne olduğu hakkında bir fikrim olmayan. Bu aralar gelgitlerim çoğaldı. Yine şu "gerçekliğe bağlanmaya çalışma durumları"nı yaşamaya başladım. Neler olduğunu, neden olduğunu bilmiyorum ve artık sıkılmaya başladım. Çünkü bu durum gittikçe ağırlaşmaya ve ağırlaştıkça da beni korkutmaya başladı.
Böyle anlarda kimseye bir şey çaktırmamaya çalışıyorum ama doğrusu o 3-5 saniye içinde; sanki başka bi yerden, şimdi olduğum yerdeki bedenime bağlanmaya çalışıyormuşum gibi ağır bir ruh halinin etkisindeymişim gibi oluyorum ve o an, tüm bu gelme çalışmasına rağmen, bayılmamak için elimden geleni de yapıyor, bunun sonucunda da çok şükürki; biraz baş dönmesiyle ya da onun gibi bir şeyle ucuz kurtarıyorum.
Bunu bi kaç kişiye daha anlattım ama bu konu hakkında kimsenin bilgisi yok. Anlatma nedenim ise, belki bunu yaşayan başka insanlar bulma umudumdan başkası değil. eğer birilerini daha bulursam, aynı deneyimi yaşadıklarında ne hissettiklerini veya ne zaman ve ne sıklıkla yaşadıklarını öğrenip, kendim için anlamlandırma çabasından başkası değil.
Şimdilik gelgitlerim veya gitgellerim devam ediyor. Öyle çok korkutucu değil, ama her defasında da şok olmaktan kendimi alamıyorum. Belki çok ilerde alışacağım, ama şu an korkuyorum.
Bu şoklar bazen aniden geldiği gibi, bazen ise öncesinde ufaktan ufaktan fark edebildiğim için bir kaç saniye öncesinde sakin bi köşeye kaçtığım oluyor. Ama bazen birilerinin yanında öylece donup kaldığımda, o kişi fark edecek ve bana deli diyecek diye ödüm kopmuyor değil. Çünkü birilerinin karşımda olmasına rağmen onun tüm derinliğini gördüğüm ve hatta tüm görüntüler birbirine girdiği için o an ne olduğunu korkarak anlamış olduğum için, bi yandan kendimi sakinleştirip, karşımdakilere çaktırmadan derin derin nefes alıp vererek olayı normalleştirmeye çalışıyorum, bi yandan da şok etkisinin bi an önce geçmesi için bildiğim tüm duaları okurken, kimsenin bu yaşadığımı fark etmemesini diliyorum.
Ama buna rağmen geçenlerde biri fark etti ve tüm rengimin attığını, bir şeyim olup olmadığını sordu. Bir şeyim yoktu. Çok şeyim vardı.

03 Haziran 2019

okumak tek başına bir boka yaramıyor. aslında boka yarayan hiçbir şey olmayan şu dünyada, neden ölmek için acele etmiyoruz onu da anlamış değilim. belki de henüz bebek iken, yani doğduğumuzda bilincimiz var olsaydı, çıktığımız yere tekrar geri dönerek intihar etmeye kalkışırdık.
ama bilincimiz yerinde olmuyor ve bizim dışımızdaki herkes bizi, yaşama ait tüm kötülüklere alıştırmak için canla başla çalışıp bu görevi başarıyla tamamlıyorlar.

buna rağmen bazılarımız bu duruma o büyürken alışıyoruz. bazılarımız ise kötülükleri kanıksayamıyor. iyiliğe olan düşkünlerimizden midir bilmiyorum.



okumakta olduğum okulun eğitim kalitesinin iyi olduğunu söyleyemem. bir kaç hoca dışında buranın genel olarak kaliteyle pek alakası da yok. bu söylediğim sadece hocalarla alakalı değil, normal çalışanından, temizlikçisine, yöneticisinden bekçisine kadar herkes sıkıntılı.
tabiki uzun zamandır eğitim almayan biri olduğum için diğer okullarla karşılaştırma gibi şansım yok ve doğrusu bu yüzden haksızlık ediyor olabilirim. ama genel olarak sadece buraya baktığımda gördüğüm tek şey, ilgili bölümlere kayıtlı olan öğrencilere, formalite icabı yapılanlara karşılık bir an önce diploma adında bir kağıt parçası vermekten başka hiçbir amaçları yok. durum böyle olunca, elinde kağıt parçalarıyla hayata atılan kalabalıklardan başka da bir şey yaratılmamış oluyor.

bu kağıt parçalarının, onların bir işe yaradığını gösterdiğini sanarak koşturup duruyorlar ve işte sonuç olarak görüyoruzki; aslında bi boka yaramıyorlar.

geçen yıl kardeşimle de bu konuyu konuşmuştuk ve o da kalablıklardan farklı bir bakış açısına sahip olmadığını göstermekten geri kalmamıştı.
böyle söylediğinde ona bir an hak vermiştim ama sonra konu üzerinden derinlemesine düşününce, aslında onun da yanlış baktığını görmüştüm.
çünkü ona "buranın kalitesi düşük. hocalarda öğrenciler de pek bi boka yaramıyorlar. herkes zaten diploma almak dışında bir amaçları yok gibi yaşayıp gidiyor. keşke başka bi okulda, dahaka kaliteli ve gerçekt hocaların eğitim verdiği bi yerde okusaydım" demiştim ve oda bana karşılık "abi boş ver sen diğer insanları. sen kendine odaklan. hem zaten sana lazım olan ve kullanacağın şey diploma yalnız değil mi? sen onu almaya bak ve bir an çnce başarıyla bitir. alır işini görürsün" demişti.
o böyle söylediğinde ona hak vermiştim. aslında bana gereken tek şey o kağıt parçasıydı, başka da bir şeyin lazım olduğunu düşünmüyorum. ama sonuç olarak, kağıt parçasına bağlı hayatlar yaşamamızda çok sağlıklı değil ve bu kağıt parçalarıyla yaşamaya başlamamız sahte bir dünyaya yelken açmış olduğmuza resmiyet kazandırmaktan başka bir şey değil.
bu iyi bir şey mi kötü mü onu da bilmiyorum ve ne olacak onu da bilmiyorum.
umarım güzel olur ama bu kağıt parçasına bağlı bi hayatla ne olacak veya elime ne geçecek onu bilmiyorum.

ama tüm bunlara rağmen dediğim gibi; onunda diğer herkes gibi düşünmesi, aslında bi yandan benim toplumdan nasıl da ayrı düşündüğümü göstermişti bana. çünkü o da sadece diplomanın işe yaramasını ve gerekli olann o olduğunu söylüyordu. oysa ben böyle düşnmüyordum. laızm olan oydu ama zaman geçip giderken, kötü bir eğitim almış olmak, ne olacak ne oalakca nasıl olacak bilmiyorum. lazım olan şey için bunca zaman harcamamız ve hakkımızı savunmak vey abirinin hakkını savunmak için bi rkağıda muhtaç kalmamız, ne kadarda zavallı bir hayat yaşamakta olduğumuzun gösteergesi değil de nedir.

evet kardeşim de toplumla aynı şeyi düşünüyor. yani eğitimi ve kaliteyi boşverip, bana gerekli olan kağıda odaklanarak bi an önce yapmam gerekeni yapıp işi bitirmeliydim.
belki de zaten yapmam gerekekn te şey budur. geri kalan her şeyi boş vermeli ve sadece o kağıt parçasını almaya odaklanmalıyım.

bugün: 26 nisan 2019
eskiden insanlarla geçinmeye çalışıyordum. iyi olmak, iyi davranmak ve aramızın iyi olmasını sağlamak için elimden geleni yapıyordum. şimdi ise bunu bıraktığımı fark ettim.











yaşlı hoca, kanser hastası karısı
kavga edip, rest çeken hoca
kötü sınav sonuçları
20 ile geçen öğrenciler


sınıf arkadaşlarımdan biri fahişelik yapıyor olabilir.
otosop çekerek gezmesi ve gezdiği herkese numarasını vermesi


diğeri ise beğendiği erkeklerden ücret almdan yattığı için sıkıldığını söylemişti bunun yerine yattığı


erkeklere "bana 200 tl borç verir misin" diyerek telfi ediyor.