-->

23 Şubat 2019

beden ve allah

Son zamanlarda bedenimi, bugüne kadar hissetmediğim ya da hissedip umursamadığım için unuttuğum bir şekilde fark etmeye, hissetmeye başladım. Onu; bana ait bir araç, ya da içinde olduğum bir giysi, beni; benim gibilerden koruyan bir zırh gibi görmeye başladım ve bi kaç gündür öyle yaşıyorum.
Üstelik onun sadece istediğim bölümünü (örneğin sadece elimi kaldırmak, sadece parmaklarımı oynatmak) veya tümünü hareket ettirebilmek - edebiliyor olmanın farkına, yoğun bir şekilde vardığım zamanlarımdayım.
Tabii bu olumsuz değil, daha çok olumlu bir farkındalık. Beni bana iyi hissettiren bir farkındalık...

Geçen haftaya kadar, bir bedene sahip olmanın, bi bedenin içinde olmanın duygusu olabileceğini hiç düşünmemiştim. Geçen haftadan bu yana ise düşünüp duruyorum. Bu inanılmaz derecede güzel bir duygu.
Anlatmaya kalkışmak için kelime bulmak zor, bedeni bu şekilde hissetmek sırasındaki veya sonrasındaki duygular ise sadece hissedene bağlı bir durum olabilir.
Bu durumu, yani bir bedene sahip olmayı, bir bedenle beraber dünyaya gelmiş olmayı; sanki uçup gitmeyelim diye, dünyaya bağlanmak olarak görüyorum. Bunu; tıpkı bir kayığın, bi sandalın iple kıyıya bağlı kalması gibi düşünün.
Kayık ve sandal, suyun üzerinde istedikleri kadar salınabilirler, ama ipleri bağlı olduğu müddetçe bi yere gidemezler. Yani onların bedeni de aslında İP'in ta kendisi.
İp koparsa, kayık özgür mü olacak, yoksa aslında kıyıda bağlı olması özgürlük müydü?
Sahi özgürlük ne ki?
İşte sorularım bundan sonra başlıyor.

Hem zaten bu dünyaya ait anlam ve kelimelerle, bilincimizin sınırlarını da çizmiyor muyuz? Kendimizin sınırlarını çizmiyor muyuz? Kendimizi hapsetmiyor muyuz?
----
Bu bedensel farkındalık üzerine düşündükten sonra, şu kanıya vardım; dünyaya geldiğimiz andan itibaren, çevremiz tarafından alıştırıldığımız bedenler, aslında allahın bize akıl vermesinden sonraki en büyük nimettir.
Ve allah'ı anlamak, onu bilmek, bu dünyayla yetinmekten vazgeçmekle başlayacak.


18 Şubat 2019

yazmak veya yazamamak. işte bütün mesele bu.

Yazmanın gereksiz bir uğraş olduğuna inandığım ve bu yüzden yazmadığım dönemimdeyim.
Her şeyin boş ve gereksiz bir uğraş olarak geldiği zamanlarda, yazmayı her şeyden daha fazla gereksiz bir uğraş olarak görürüm. Tabii sadece yazmayı değil, onunla beraber binlerce uğraşı da gereksiz ve aptalca buluyorum.
Evet aptalca ve hatta çok aptalca.
Aptalca bi uğraş olarak görmeme rağmen şu an yazıyor olmam ise bir komik.
İşte görüyorsunuz, yazmanın gereksizliğini anlatmak için bile yazmak lazım. Demek ki, gereksizliği anlatmak için bile, onu ifade etmek gerekli.
Her şey tersiyle var olurken, bunun kendisiyle var olması ilginç değil mi?


15 Şubat 2019

Cinsellik algım gittikçe düşmeye, cinsel isteğiöm iyice düştü. Artık erkek bedenini istememeye ve hatta bazen ondan iyice uzaklaşmaya başladım. Öyleki mastürbayon bile yapmıyorum. Zaten mastürbasyonun eşcinselikle bir tutuyorum. Yani mastürbasyon yapan erkeklerin zaten penis sevdiklerini düşünüyorum


Yaş almak mı böyle bir şey, yoksa ben mi libidomun düştüğü dönemdeyim anlamadım ama gittikçe hiç cinsellik istemedğim ve hatta aklımın ucundan bile geçmediği bir dönemdeyim.
Öyle bir dönemki,

11 Şubat 2019

sıkıntı tınne

Ne yazacağımı bilmiyorum.
------
Hayat herkes için eşit derecede zor. Sadece yaşadığımız zorlukların konuları farklı. 
Sıkıntılarla karşılaşınca içinden iyice çıkılmaz hale getirenler de biziz. Çünkü tepkilerimizin çoğu şımarık ve düşüncesizce.
-------
herkesin eğitime odaklanması ve eğitiminin sonunda eline dürülü bir diploma alıp, bir işe girmek için sağa sola koşuşturması harika. 
ama memur olmaya çalışan bu güruh yüzünden devlet, toplum ve hayatın kendi sistemi kitlendi. 
tarıma, hayvancılığa ve köye dönmek insanlığı kurtaracak. 
--------
sistemlerin asıl sıkıntısı, sistemi kuranların kendilerinin sistemi aşacak güçte olmamaları. günü kurtarıyorlar ve zaten tek dertleri günü kurtarmak. 
-------
hâlâ ne yazacağımı bilmiyorum ve tüm blogu bir saçmalık olarak görmeye başladım.
-------
Öküz'le dün yine görüşmeye başladık.
Onunla da ne yapacağımı bilmiyorum ve açıkçası o da benimle ne yapacağını bilmiyor. Biz tükürdüğümüzü yalamaktan başka bi şey yapmıyoruz.



07 Şubat 2019

son şans

Geçen ay İstanbul'a geldim ve işte hâlâ gezinip duruyorum. Gelme planını da gezinmek için değil, 14 Şubat'ı Öküz Herif'le geçirmek için yapmıştım. Hatta önceki aylarda kavga etmediğimiz anların arasında bi yerde beraber yapmıştık. Ama sonrasında kavga ettiğimiz için görüşmeyi kesmiştik, bende çıkıp arkadaşıma geldim.
Buna rağmen aslında gelinceye kadar, yine de olumsuz şeyleri aklıma getirmiyor, en azından İstanbul'a geliş tarihlerimi bildiği için, geldiğim zaman mutlaka arayacağını düşünüyordum.
Düşünüyordum ama işte bunlar benim düşüncelerimdi ve o aramıyordu.
Onun aramasını, yazmasını beklerken şehri gezdim, silinmeye yüz tutmuş caddeleri zihnimde tekrar çizdim, İstanbul'un hafızamdaki siluetini keyifsizce tazeledim. Günler sonra dayanamadım, bi paket çikolatayla işyerine gittim. Çikolatayı verip gözlerimi ondan saklarken, tuttum kendimi hiç ağlamadım.
Öğlen arasına denk getirmiştim diye dışarı çıktık, bir şeyler konuştuk, o arada mahalle arasında bulunan bi kokoreççide öğlen yemeği niyetine kokoreç yiyerek barışmış olduk.

Sonraki bir kaç gün içinde defalarca kavga ettik, onlarca siktir çektik birbirimize. Anladımki o hiç değişmemişti. Ben sadece ondan uzak kaldığım için, kafamda onun değişmiş olduğunu düşündüğüm bir hayal kurmuştum. Zaten o böyleydi, değişmeyecekti.

Buna rağmen bi kaç gün sonra yine barıştık. Arada onu sevdiğimi bilmesinden ötürü kalkan götünden destek alarak ettiği hakaretlerini umursamdan, benim onu sevdiğime odaklanarak ilerliyordum.
Hem zaten ilişkilerde böyle şeyler olurdu. Bunlar normaldi diyordum kendime. İnsan sevdiğini de yere kadar çekerdi. İnsanın sevdiği çekilmeliydi. Öyle her üf-püf'de birbirini silmek olmazdı. İlişki zaten budur. Yani birbirini çekmek, biraz tahammül etmektir falan filan.

Ama önceki gün, onunla her zamanki gibi gündelik bir konuşmanın içindeyken, durup dururken bana hakaret edip aşağılamaya başladığında, bi anda; konuyu bizim için anlaşılır kılmayı kesip pes ettim. O böyleydi. Onu tutup boşu boşuna iyi niyetimin arkasına sakladıktan sonra ona bakmama gerek yoktu.
Onun içi; başkasının iyiliğine duyduğu hırsla, başkasının iyi görüntüsüne dair olan nefretle, başkasının en küçük başarısına dair olan kıskançlıkla doluydu.
Şimdi bunu daha iyi görüyordum çünkü; şu 2 yılda, insanların içlerindekini görmek üzerine çok ustalaştım. Okul okumak ve orada yüzlerce insanla tanışıp, onları yakından gözlemlemek, kötülüğün ne olduğunu, insanların onu nasıl sergilediklerini ve onlar tarafından kötülüğün nasıl ortaya çıktığını görmeme yaradı. Onun içindekini de artık daha net görebiliyordum. Yani onun içi saf kötülükle doluydu.

Haberi yoktu ama bu seferki barışmamız onun son şansıydı.
Ben de artık pes ettim, boşuna çabalıyordum. İyi şeylere dair olan şu kesintisiz inancım da bitmişti. Zaten onu da geçmişime gömmenin zamanı geldi de geçiyor.


05 Şubat 2019

başka seçeneği olmayan

Geçen ayki sınavlardan önce matematik öğrenmeye başladım ama açıkçası konu hakkında herkese pek zorlanmadığımı ve anladığımı söylesem de, aslında biraz zorlanıyorum. Hatta bu zorlanma, zorlanmanın farklı bir versiyonu gibi duruyor. Buna rağmen kendimi olabildiğince sıkıp, sonrasında üstesinden gelmiş olmayı düşlemiyor değilim. Çünkü bundan başka, yapacak bir şeyim yok.

Gördüğünüz ve benim de kabullendiğim gibi; seçeneklerimin sadece "yapmak" olduğu bir dünyam var ve bundan şikayetçi değilim. Çünkü fark etmeden yaşlanmamı, dünyayı benim için çekilir kılmayı, yapmakta olduğum şeye odaklanmamı ve hatta bazen; oturmamış kişiliğimin savrulup uzaklara gitme-mesini sağlıyor. Yani bu durum benim için iyi bir şey ve bunu kendim için gittikçe daha da iyileştirmeye çabalıyorum.

Ha bu arada sınavlardan dolayı matematik öğrenmeye de ara vermiştim ve şimdi ise öğrendiklerimi de unuttum gibi bir şey oldu bile. Bu yüzden 2 hafta sonra tekrar Kıbrıs'a döndüğümde, şimdi burada İstanbul'dayken çıktısını aldığım testler, konu anlatımları vesairelerle beraber matematiğe en başından tekrar başlayacağım. Çünkü az önce de dediğim gibi; başka seçeneğim yok ve yine dediğim gibi; başka bir seçeneğimin olmaması, benim gibiler için çok iyi bir şey.