-->

23 Şubat 2018

niye ot içmiyon

Son bi kaç saattir fena şekilde bokum geliyor ama yine de kendimi tutup duruyorum. Çünkü dışardaki tuvaletlere sıçamamak gibi bir alışkanlığım var ve bunu aşamıyorum. Bazen aştığım olmuyor değil, ama o zaman da bulunduğum klozetin tepesini adeta peçete fabrikasının araştırma laboratuvarına dönüştürmüş oluyorum. Buna rağmen oturup sıçıyorken, her tarafın benim olmayan bok ve çişle kaplı olduğunu aklımdan çıkaramıyorum. Ki gerçekten de öyle.

Dışarda en rahat sıçtığım yerler ise cami tuvaletleri. Çünkü klozet yok ve gayet içime sinmiş bi şekilde, pantolonu indirip gönül rahatlığıyla işeyip sıçabiliyorum. Başkasının bokunun bulaşma olasılığı % 99 falan.

Şu lanet olası klozetlerin yaygınlığı yüzünden sıçmak bile büyük bi soruna dönüştü. Modern hayat insanı ayakta işemek ve klozetin tepesine çıkıp tüneyerek sıçmaya zorluyor. Eskiden insanların klozete ayak basmalarını hiç anlamazdım şimdi anlıyorum. Ama klozetin tepesine tünemek yine de çok malca.
Toplumun sıçma ile ilgili bu sorunu çözmesi lazım. Yoksa içimizde bok kalacak.

Bugün hafta sonu ve etrafta çok fazla asker var. Hepsi de kudurmuş bi şekilde, etrafta sikecek kimse var mı diye bakınarak gezinip duruyorlar. Az önce 4 asker gelip, tek oturduğum masama oturdular ve 10.000.000 tane selfie çektikten sonra da telefonlarına gömüldüler. biri gidip kendine simit alıp geldi. Hep beraber onu atıştırdılar, atıştırırken çayları geldi hüplettiler. sonra birer tane de kahve içtiler. 
bu arada; gece kulubü adıyla açılmış olan kerhanelerden, okul parasını çıkarmak için orospuluk yapan öğrencilerden, alkolden, cigaradan, memleket özlemlerinden, annelerinden babalarından, çok özledikleri arkadaşlarından, kardeşlerinden, mahallelerinden, sivil hayatlarındaki maceralardan ve diğer şeylerin hakkında konuştular. 

buraya iyice alışmışlar. artık nerede ne var, ne zaman var, nasıl var vs hepsini öğrenmişler. ama yine de yokluk çekiyorlarmış. içlerinden biri (en çok konuşan ve hepsine göre sesi daha yüksek perdeden çıkan)muhabbetlerinin orta yerinde bana dönüp "sende eğlencelik yok mu" dedi.
ne dediğini anlamadım ve bana mı dediğinden de emin olmayınca dönüp bakmadım bile. ikinci defa tekrarlayınca "pardon" deyip "yav bi şey yok mu diyorum" diye cümlesini yeniden kurdu. bende "nasıl bir şey" deyince "hap map cigara, işte anlarsın ya" dedi. ben de yok dedim ve hayret deyip arkadaşlarına döndü.

arkadaşlarına döndükten sonra, hâlâ bi tepki vermemi istiyormuşki, benim onların konuşmalarına iyice tepkisiz kalıp araya girmemem üzerine dönüp "sen kullanmıyor musun" dedi
-hayır
-niye
-bilmem. ilgimi çekmiyor
-her yerde var, herkes içiyor. bende çarşıya çıktım diye yok ama askeriyede zulam var
-iyi 
-sen de iç, bir şey olmaz
-çok zavallısın
-ne
-zavallısın
-nee
-zavallısın diyorum zavallı.
-allah allah niye zavallıyım ki.
-ee haline baksana. sanki ot bok içmek çok muhteşem ve özel bi durummuş gibi konuşmalar, sen de iç demeler. zavallılık değilde ne?
-hee
-(ben de onu taklit ederek) "heee" diye karşılık verince biraz duruldu ve bu sefer de;
-sen niye içmiyon
-haram diye içmiyom.
böyle dediğimde sustu, diğer arkadaşlarıyla konuşmaya devam etti, az sonra da kalkıp gittiler. giderken de bana ters ters baktı.

biraz daha oturdum, sonrasında kalkıp gezindim.
yazı yazmaktan nefret etmeye başladım sanırım. bu aralar hiç yazasım yok ama yapacak bir şey de olmadığı için oturup yine yazmayı tercih ediyorum. böyle garip bi saçmalık içindeyim. inşallah kafayı yememişimdir. tşk.




2 yorum:

  1. Çok matraksın ya. Hayır ortamdaki diyalogları, muhabbeti ve ambiansı o kadar tatlı vermişsin ki, kocaman bir roman anlatmışsın gibi olmuş. Bilmiyorsun ya da farkında değilsin gibi yapıyorsun ama sen komiksin ve eskiden daha çok yazdıklarına dönmen gerek. Kendi iç meselelerini derlediğin potporiler insanları bazen sıkıyor günlük gibi onlar ama şu herhangi bir olaydaki diyalog ve muhabbet üzerine yazılarından da anlaşılıyor ki sen tam bir mizahçısın. Ama mizah duygunu gittikçe bitiriyor azaltıyorsun. Yapma öyle. Hayatla dalga geçtiğin zamanlar ne çok gülerdim gülerdik arkadaşlarla yazılarına gittikçe uzaklaşma bu duygudan. Seni seviyoruz. Gül biraz. Güzel güldürdüğünü unutma. Hayatımıza neşe katıyor kötü boktan bir hayatı dalga geçenerk anlatabilen hikayelerin. Uzaklaşma bundan. Tanrı yeteneği bu, kimseye nasip olmaz.

    YanıtlaSil
  2. @yokki kaç kişisiniz? kaç kişi güldünüz bana

    YanıtlaSil

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.