-->

12 Ocak 2018

genç kadının 40 gün 40 gece içindeki değişimi

Geçen gün Zemzem mesaj attı ve sonrasında da kararlaştırıp buluştuk. Daha ilk anda;
-vefasız!!! niye hiç aramıyo, yazmıyorsun!!" diye sert ama aynı zamanda, sadece kadınlığa geçişin tamamlanmak üzere olduğu o ilk feminen özentiliklerden biriyle tatlı tatlı çemkirdi. 

(bu edasıyla daha çok işve yapıyordu. hatta kendini, 2-3 yıllık bir kadın olarak değil, 15-20 yıldır kadınlığını yaşayan bir dişiymiş gibi ifade etmeye çalışıyordu. 40 gündür görüşmemiş olmanın ardından bu kadar işvelenmiş olması, yüz hatlarının biraz daha kadınlaşmış olmasına çok şaşırdım. şaşırmamın nedeni, bir dişinin kadınlaşmak üzere olmasına ilk defa şahit oluyor olmam olabilir.  çünkü yakından tanıştığım ve değişimini fark ettiğim birinin evrimine daha önce tanıklık etmemiştim.
kimseye hesap vermeden seks yapmanın verdiği o huzur, rahatlık ve bilumum hislerin ifadeleri, Zemzem'in yüzünde çoktaaan yerleşik hayata geçmişti bile. o artık amı olduğunu ve içine bir yarrak girdiğinde onu bedensel olarak çok mutlu edeceğini kabullenmişti.
Artık istediği zaman seks yapabileceğini ve bunun onun hakkı olduğunu anlayarak yaşayacak olanlardandı.

saçının rengi biraz daha açılmış, bakışları artık daha dik ve iddialı bir şekilde karşısındakinin gözlerine sorumsuzca odaklanıyor. üstelik gözlerini hiç kaçırmıyor. 40 gün öncesine nazaran giyimi daha kışkırtıcı bi şekilde kendine özel şeyler arar gibi bir havaya sokmuş onu. 
neyse şimdi bunları geçip onunla olan konuşmamıza devam edeyim)

-Çünkü bana kendini ağırdan satmaya kalkıştın. ben ise, daha önce söylediğim gibi, bu tür hareketleri sevmiyorum. birilerinin bana kendini ağırdan satmaya kalkışması, midemi bulandırıyor. seninle de o yüzden görüşmek istemedim.
-ayy aşk olsun. valla öyle bir şey yapmadım. herkese yapsam bile, sana yapar mıyım?
-evet
-bak valla cidden. yanlış davrandıysam özür dilerim. ama inan hiç de öyle bir şey yapmadım. öyle bi amacım yoktu. hem sana öyle davranır mıyım? sadece o an, öyle yazmışımdır. bi de biliyorsun yeni dönmüştüm, başım fena kalabalıktı
-hımmm tamam. ama ben yine de böyle şeyleri sevmiyorum
-tamam söz, bi daha çok dikkat ederim. gerçekten de özür dilerim
-tamam.
-barıştık mı?
-küsmemiştik ki. sadece bir süre seni yok sayarak görüşmemeye kararlıydım o kadar. 
-ama şimdi geçti değil mi?
-evet :)
- :) ayy çok sevindim. (deyip boynuma sımsıkı sarıldı. iyice yapışmasından dolayı, alttan bacaklarını da bacak arama yapıştırmaya kalkıştığını düşünmedim değil, ama sonra bunun bi ihtimal benim kuruntum olduğunu düşünerek boş verdim. o da bir kaç saniye daha tüm bedenini bedenime bastırmış bi şekilde sım sıkı sarılmayı sürdürdü ve sonrasında hafifçe vücudunu, vücudumdan uzaklaştırırken cümlesine şöyle devam etti ) 
-eee bugün ne yapıyorsun, zamanın var mı? seninle konuşmaya çok ihtiyacım var. çok çok özledim. 
-evet. ama bana bi daha öyle davranma. çünkü iyi salak bi kız olduğunu biliyorum ve davranışlarını iyi niyetine bağlayarak görmezlikten gelmeyi sürdüremem
-tamam söz!
-peki"

bu konuşmadan sonra çıkıp gezindik, gezinirken bol bol muhabbet ettik ve akşam oldu. Beraber bindiğimiz otobüsün bizi duraklarımızda indirmesinden sonra yurt odalarımıza döndük. 

Geçen ay, annesiyle olan sert telefon konuşmamızdan sonra ailesinin Zemzem'i apar topar İzmir'e göndermesiyle, o da, bu sıralar orda yaşamakta olan eskiden bu yana arkadaşı olan otostopçu bi çocukla takılmış. zaten bi kaç yıldır da tanışıyorlarmış. ailesiyle de tanıştıkları için, onunla takılmasının daha iyi olabileceğini düşünmüşler. o da bol bol takılmış. 
Zemzem, otostopçu için "en sevdiğim insan" deyip duruyordu. Üstelik 3 yıl sonra onunla evlenebilirmiş de. Bu cümleyi, genç adamın kendisi söylemiş.

Tüm bu ve diğer konuşmalarımız esnasında ona daha bi dikkat ettim. kadınlığını artık tam olarak yaşamak için can atıyordu ve bunu dışarıya yansıtma biçimi, kadın doğmakla alakalı değil, daha çok kadın olmanın tadına varmak gibiydi. 
Sanırım kadın olmanın güzelliğini, kadınlığa has gücü ve bu güçten doğan arzulanılır olmanın verdiği gizemli havanın farkına varmış, bunu da yaşamak istiyordu.
Ama yine de bir sorun vardı. bir şeyler eksik veya fazlaydı. Bunun ne olduğunu bir türlü anlayamadım. Sanki bir olmamışlık, bi yapaylık veya fazla olan başka bi şey vardı. Sahi neydi o, anlayabilecek miyim?

Tabii tüm bunların yanında, beki de aslında bi tuhaflık yok, her şey çok normaldi ve ben sadece 40 günlük buluşma sonrası ilk karşılaşmamızdaki davranışlarından dolayı bunları düşünmüş olabilirim. Bilmiyorum. 
Çünkü montunu sol omzundan kolunun dirseğine kadar düşürmüş, düşürüşüyle de geniş yakalı kazağını da aşağılarda bi yerlere çekip götürtmüştü ve bu yüzden kazağın altındaki siyah sütyeninin kopçası tamamen dışardayken, aynı şekilde biraz kasılmış bi şekilde sol diri dik göğsünü tutmaya devam ediyordu.

Böylece göğüs dekoltesi de iyice açılmış olduğu için, görüşmediğimiz şu süre içerisinde yeni yaptırdığı, boğazının hemen altından, iki göğsünün arasına doğru inip ordaki karanlığın içinde bi yerde kaybolan varoş tribal dövmesi "ben de burdayım" diye bağırdığından onu fark etmemek imkansızdı.

Belliki dövmesini herkese göstermek, kendisine yönelen tüm ilginin memelerinde değil, dövmesindeymiş gibi algılamak istiyordu. Sahi, acaba kendini ikna etmiş miydi? bunu bilmiyorum ama beni ikna etmemişti ve bu yüzden;
-"daha önce de onlarca kez söyledim. çok güzelsin. hatta şöyle söyliim; insanların bakışlarının üzerinde olmasını sağlamak için memelerini göstermeye ihtiyacın olmayacak kadar güzelsin.
sen burdaki her 100 genç kadının bir araya gelerek anca yaratabileceği güzellikte bir kadınsın. sırf bu yüzden bile şu ucuz numaralara ihtiyacın yok. kadın veya erkek, herkesin gözü zaten sende. ki erkeklerin zaten abazalıktan dolayı bakışlarını senden alabildiklerini hiç sanmıyorum. bi ihtimal belki sana çaktırmıyor, kendilerini ağırdan satıyorlardır. ki buna rağmen sen de, çoğunu yakalıyorsundur. çünkü güzel bi kadına bakmanın verdiği o tacizkar bakışları, adeta sana iltifat eder gibi kendilerinde hak gördüklerinden, yakalandıklarında saklama gereği bile duymazlar." daha da uzatacaktım ama o araya girdi ve;
-yaaaa. inanmıyorum. sen nasıl bi insansın. seninleyken kendimi çok iyi hissediyorum. insanı çok iyi hissettiriyorsun" dedi ve bu sırada montunu omzuna çekip kazağıyla da memelerini kapadı. bunun üzerine ben;
-hayır ya, memelerini kapat diye söylemedim. eğer içinden açmak geliyorsa tabiki açık bırak. ama biliyorumki, sadece güzel olduğunu kabullenmediğin ve bunun farkına da çok sonraları varacağın için, böyle davranıyorsun. bu ise beni çok üzüyor. çünkü ben de yıllarca sevilemeyecek kadar çirkin olduğumu düşündüm, her gün bunu ta içimde hissettim. sanki dünyanın en çirkin erkeğiydim ve bu yüzden birilerinin bana "çok yakışıklısın" demesine inanmıyor, inanamıyordum bile. aynı ruh hallerini senin de yaşamakta olduğunu biliyorum. insanız ve bunlar bizim en zayıf yanlarımız. ki zaten bu günlerimiz en tehlikeleri zamanlarımızdır.
-hımmm. peki neden böyle davranıyoruz ki?
-valla bilmiyorum. ama büyük ihtimal, aşağılanarak büyütüldük. güzel, yakışıklı, değerli olduğumuz söylenmedi. değerli olduğumuz hissettirilmedi. biz de büyüdükçe, cinselliğin gücünü fark edip, açığımızı bu şekilde kapatmaya çalışıyoruz. oysa gerek yok. çünkü zaten güzeliz. birinin etimizin tadına bakıp "ımmmm çok güzelmiş" demesine gerek yok. 
-bilmiyorum. ama böyle davranmak çok hoşuma gidiyor.
-biliyorum. belki de aslında tüm bu olanları ve olacakları yaşamalısın. sonuçta senin kendine özel deneyimlerim olmalı ve bunların sonrasında öğrenmişliklerinle yoluna devam edeceksin.
-evet doğru."

Daha 50 gün önceki tanışmamız esnasında, yüzünde var olan çocuksu hava biraz daha kaybolup, yerine onun istediği kadınsı havadan gelmişti. ama tabii nedense yüzüne oturmamış gibi de duruyordu. ya da ben hareketlerinde biraz maskülenlik sezdiğim için bi tuhaflık olduğunu düşünüyordum. 
o da bu söylediklerimi doğrulamak için, ara ara barda ayak üstü öpüştüğü yeni kızlardan, yurtta onu kenara sıkıştırıp memelerini elleyen arkadaşlarından bahsedip durdu.

Boynunda da taptaze morluklar vardı ve bu morlukları da konuştuk. Önceki akşam bar'a gitmiş ve geç vakitte kalacak bi yer bulamayınca, orda tanıştığı biriyle onun evine gitmiş. Çocuk sürekli onu sikmek istediğini falan söyleyince, o da bakire olduğunu, utandığını, seks yapmak gibi şeyleri evlenmeden önce yapmak istemediğini söylemiş. çocuk biraz durulmuş ama sonrasında yine kudurganlık baş gösterince, üzerine abanmış ve bu yüzden ilişkiye girmeden, sürtünme yolu ile bir şeyler yaşamışlar. 
tabii bunun taciz ve hatta belki de tecavüz olduğunun farkında değildi. böyle bir şey olduğunun farkında da değildi. bu yüzden "yazık etmişsin kendine. bu deneyimlerin pişman olduğun anılarının en başında gelecek" dediğimde, kendisini "ama ne yapıyım, sokakta mı kalsaydım" diye savunur gibi bir cümleyle karşılık verdi.
Boynundaki morluklar normal değildi ve derinliği, sevişmekten değil de, daha çok; yüzlerce yıllık esaretinden sonra mezarından kurtulmuş bi vampirin ısırıklarıyla oluşmuş gibiydi. Bunun esprisini yapıp güldük ama onun sırf bi gecelik kalacak yere ihtiyacı olduğundan dolayı, bu saldırıyı karşısındaki erkekte hak olarak görmesi de kötüydü.
-zaten o saatte yurt'a dönemezdim. gitsem, görevliler geç kaldım diye rapor tutacaklardı, bir sürü şey falan işte. öyle saçma işlerle hiç uğraşasım yoktu. uğraşmak istemedim. hem galiba çocuk da biraz yakışıklıydı. en azından, bu gece, kafamda, o kadar da pişman olacağım bir anı olarak yer etmeyecek galiba.
Bu cümlelerinden, onun gece başına gelenlerden dolayı fazla pişmanlık duymadığı ve biraz da doğal karşıladığı çok belli olduğu için bir şey demedim. Çünkü onun bedeni, onun boynu, onun kararıydı. Zaten iki saat sonra kendisi de "sanırım zorla olması, biraz hoşuma da gitti" diye yorumda bulundu. 

Bunlara rağmen, kadınsılaşan bakışları, ne istediğini belli eder tavırları arasında bazen çok fazla abartı olmuyor değildi. Onu izlemek ve kız çocuğundan, kadınlığa geçişine şahit olmak tuhaf bir durum.
Ailesiyle arasını biraz düzeltmiş olduğunu söyledi, ama doğrusunu söylemek gerekirse, pek inandığımı söyleyemem. Sanırım ailesi onun orospu olmasından korktuğu için üzerine çok geliyorlardı ama bu hep ters tepiyordu.
Çünkü Zemzem seks yapmayı çok sevdiğini hiç saklama gereği duymuyor ve elinden geldiğince bunu sevdiğini belli ediyordu.

Evet seks yapmak kötü değil, ama bu yoldan geçip gitmiş biri olarak, onun da bedenini, benim bir zamanlar kullandığı gibi böylesine hor kullanması, kendine kötü davrandığının farkında olmaması üzücü. Üstelik bedenini kullandırtma durumunu, para kazanabileceği bir meslek haline dönüştürme çabası içerisinde olduğunu da düşünmeden edemedim.
Bunu düşünmeme neden olan şey ise; benimle olan konuşmalarındaki bi kaç cümlesinden, sanki normal bi iş teklifi eder gibi sözler söylediğini çıkardım ve geçtiğimiz günlerde de beni onunla gören bir çocuk gelip yarı şaka yarı ciddi bi şekilde "ya onun hakkında bir şeyler duydum, eğer ciddiyse ben de takılayım mı" diye soru sordu? Ben de "bilmem, benim sadece arkadaşım ve ne yaptığıyla ilgilenmiyorum. eğer çok merak ediyorsan git sen sor" diyerek hafif tersler bi ses tonuyla cevap verdim.

Ama bi yandan Zemzem'in, kafamdaki bu soruyu onaylarcasına, sonraki günkü buluşmamızda da aynı tarzda bi muhabbeti döndürmesiyle, bundan emin oldum. 
Yani sanırım Zemzem, orospu olmaya karar verdi ve benim de parasız bi ibne olduğumu bildiği için Pezevenk'i olmamı istiyor. Ama bunu açık bir dille sormaktan çekiniyor ve bu yüzden baklayı ağzında döndürüp döndürüp duruyor.

Bunu dün geceki muhabbetlerimizde de ima edince, kendimi çok kötü hissettim. Çünkü o beni pezevenk'i olarak düşünürken, ben onu, sadece sikilmenin tadını henüz bi kaç yıldır almış, okuldan dolayı da ailesiyle iyice uzaklaştığı için her an seks yapma fırsatını ele geçirmiş acemi bir kadın olarak görüyorum.

O, parasızlığından dolayı, nakite çevirebileceği tek şeyi olan 190 gramlık amını ve 350'şer gramlık 2 memesini sermaye olarak ortaya atıp, orospuluk mesleğini yapmak isterken, ibnelik mevzularımdan dolayı beni de kendisinin pazarlamacısı olarak görmesi ve bunu bana bi kaç defa ima etmesi canımı sıktı.

Dışardan nasıl bir izlenim verdiğimi biliyorum. Ama verdiğim bu izlenim hiç bir zaman pezevenk izlenimi olmadı. Daha çok; kimseyi siklemeyen ve tüm kaybına rağmen, kendi doğrusuna göre yaşayan biriyim. 
Acaba bu rahatlığım, pezevenklik yapabileceğim kadar rahat biri olduğum havasını mı katıyor bana. Ya da ibne olmam, her türlü teklifin rahatlıkla yapılabileceği cesaretini mi veriyor insanlara?

Bu konu üzerine biraz düşündüm ve ertesi gün, bana "Zemzem'le takılayım mı" diye soran götoşu görünce, karşılaşmamak için kaldırımın diğer tarafına geçtim. ama o beni gördüğü için peşimden geldi ve aynı muhabbeti yaptığı anda, sağımdaki banklara oturup ona da oturmasını söyledikten sonra;
-dışardan nasıl göründüğümü bilmiyorum. ama fazlasıyla rahat biri olduğumu biliyorum. bu rahatlığımdan cesaret alarak benim pezevenklik yapabileceğimi düşünüyorsan yanılıyorsun. o gün etrafın kalabalıktı, arkadaşlarının arasında da çok bozmak istemedim ama eğer olurda bir daha bana pezevenk muamelesi yaparsan ağzına sıçarım.
-yok beni yanlış anladın
-bana ağız kalabalığı yapma. çünkü seni yanlış anladığım falan yok.  ne bok biri olduğun belli, böyle bir muhabbeti rahatlıkla yapacak kapasitedesin. sırf ibneyim diye pezevenklik de yapacağımı sanarak gelmiş boş boş konuşuyorsun. ağzını topla bi daha bana bu şekilde sakın yaklaşma. 
-yaw sen beni yanlış anladın
-seni yanlış manlış anlamadım. doğru anladım. ama ben pezevenk değilim, sadece erkeklerden de hoşlanan bi erkeğim o kadar. bu da beni pezevenk yapmaz. kimsenin de gelip bana bu şekilde konuşması hakkını vermez.
-eğer beni yanlış anladıysan özür dilerim
-hala yanlış anladıysan diyor. yaw ben salak mıyım? ne bok olduğun belli. hala gelmiş benim yanlış anladığımı söylüyorun.
-ee yanlış anladın
-sus yeter. boş boş konuşma. yanlış manlış anladım. özür dile, bi daha da böyle bi muhabbet açma
-tamam özür diliyorum.
-özrünü kabul ediyorum. bi daha beni gördüğün de, ben selam vermeden selam verme. ben senle konuşmadıkça, sakın bi yerlerde gelip konuşmaya da kalkışma.
-tamam
-şimdi kalk git!
kalkıp gitti. ertesi gün beni gördüğünde, bi an selam verecek gibi oldu ama konuşmamız aklına gelmiş olmalıki, selamının boğazında takılıp kaldığını mimiklerinden anladım. 

Zemzem'in bana pezevengi olmam teklifini rahatlıkla yapmasının nedeni ise, ibnelik mevzularımdan başka bir şey değil. Çünkü ibnelik algısının toplumdaki anlamı, fazlasıyla ahlaki erozyona uğramış birilerine yalnız yakıştırılıyor. Oysa ahlaki bir erozyona uğradığım yok. Sadece götümü, sikimi sevdiğim veya beni seven birilerine elletmeyi seviyorum o kadar. 

1 yorum:

  1. Bir şekilde sen ya da başkası pezevengini olacak. Biraz aklı olsa paralı bir koca yapmaya çalışır.

    Yinede o senin yaşadıklarını tahmin etse de "o yoldan" gitmek istiyor. Sıkıntı bence kendisini başka şekillerde de ifade edebileceğini bilmemesi. Bardan sonra yaşadığı olayda bir nevi ilk günahı başkasına bırakmak. Bu yola, bir kötü yüzünden düştüm demek. Ben istemiyordum, istemeden düştüm diyerek gönül rahatlatmak için. Çok az kadın/erkek bilinçli tercihini savunur.

    YanıtlaSil

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.