-->

27 Ekim 2016

Yeni homofobik ev arkadaşımı LGBT aktivisti yaptım

Ev arkadaşlarımın ikisi de değişti. Biri okuldan dolayı başka şehire gitmek zorunda kaldı, diğerini de ben postaladım. Postalama sebebim; gecenin 12:30'unda yaptığı yemeğe, evde tuz bulamayınca gidip üst komşudan istemesiydi.

Bunu kendisinin bana "ya gece yemek yaptım, evde tuz yokmuş, deli oldum. gecenin oniki buçuğunda her yer kapalı olunca, gittim. üst kattan aldım" diye cümle kurarak söylemesi ve "o saatte" kimseden tuz isteme hakkının olmadığını anlatmaya çalışmama rağmen, bunun önemsiz olduğunu ve benim büyüttüğümü söyleyerek konuşmak istememesi de sabrı mı taşırdı.

Tabii bu son damlaydı. Ama öncesinde pis olması, genel temizlik probleminin olması, sürekli ishal olmasına rağmen tuvaletten çıkarken, etrafa sıçrayan boklarını temizlemeden çıkması, oraya buraya dikkat etmemesi gibi konularımız da vardı.

Tuvalet temizliği konusunda 2-3 defa konuştuk ve dikkat edeceğini söyledi. Açıkçası insanlık halidir diye de ben de çok üstelemedim ve konuşmalarımızdan 1-2 hafta sonra yine pis bıraktığında da söylemeye yüzüm tutmadığı için de, kakasını ben temizliyordum.
Yani sonuçta aynı evde yaşıyorduk ve bunun problem haline dönüşmesini engellemek için zaten konuşmuştum, konuşmamla da o da kendine daha dikkat etmeye başlamıştı. Dolayısıyla dikkati ortadayken böyle arada bazen kaka sıçratmış olması yüzünden kavga etmek de gereksiz olurdu.

Üstelik gözlük kullanan biri olduğu için, kaka sıçratmış olduğunu gerçekten görmüyor olabilirdi. Yani göz problemi yüzünden her defasında 27 yaşındaki adama "ya allah kahretsin beeee! yine etrafı bok içinde bırakmışsın ve temizlememişsin" diye çıkışmanın da alemi yoktu.

Bunun yerine ayda 1 sefer normal bir konuşma gibi söylemek yeterliydi ve bu şekilde ilerleyerek günümüze kadar geldik.
Ama onun dışında müzik dinlerken hepimize dinletmek zorunda bırakması gibi etmenler ve sıradan günlük konuşmalarımıza bile militarist yaklaşması, herhangi bir konuda konuşurken ses tonuna ve seçtiği kelimelere dikkat etmemesi gibi konuları da can sıkıcıydı.

Üstelik herkesin yanlış düşünüp yaşadığını ve tek doğruyu kendisinin bildiğini ima ettiği saygısız uslubu da, benim için pek dayanılmazdı.
Tabii bunu da defalarca konuştuk ve gördümki; bazen konuşmak hiçbir sike yaramıyor.
Çünkü adam bildiğin beyinsizin tekiydi ve kafası sadece vücudunu koordine etmek üzerine işlev gören bir uzuvdu. Kafa tasının içinde beyin olmadığına da bu son "tuz isteme" olayıyla iyice emin olunca götüne tekmeyi koymadan önce "cnm 3 ay vaktin var.  istersen sen kendine şimdiden yeni bir ev ara. Ocak'da çıkmış ol lütfen" dedim.
Cümlemden sonra bi anda bozuldu, kırıldı, çatırdadı ve kendini toplayıp gözlüklerini düzelttikten sonra dik dik bakarak "şimdi mi? yav kışın ev mi bulunur?" diye sert sert çıkıştı.
Bende sakinliğimi koruyup, kırmızı çerçeveli gözlüklerine dalarak "3 ay zamanın var, şimdiden aramaya başla. bulursun. ben de bu evi Ocak ayında bulmuştum" diye karşılık verdim. bunun üstüne o;
-ya ev bulamazsam, ne olacak?
-bilmem. o da senin sorunun. artık sorumluluklarını tam olarak yüklenmenin zamanı geldi. 3 ay sonra ev bulmamış olman, senin sorumsuz biri olduğunu gösterir ve ben 15 Ocak'da ev bulup bulmadığını önemsemeden çıkmanı isteyeceğim." dedim ve cümlemi tamamladığımda yüzü buz kesmiş olarak;
-ama beni çok zor durumda bırakıyorsun.
-hayır ben seni zor durumda bırakmıyorum. 3 ay zamanın var. kendine başka bir ev bulabilirsin. eğer bulamazsan, sen kendini zor durumda bırakmış olursun. bence şimdiden ara. kafana tam yatan ve her şeyiylen uyan bir ev bulman daha kolay olur.
-niye böyle yapıyorsun?
-açıkçası bir çok sebebi var ve bunları da seninle zaten defalarca konuştuk. ama tüm bunlara rağmen dönüp dolaşıp yine aynı yere geliyoruz ve tekrar konuşmak istediğimde de bu sefer konuyu başka yerlere çekip, özünden uzaklaştırıyorsun. tabii böylece sorunu çözemediğimiz gibi, konuşamamış da oluyoruz.
-ya eee sende yani, amma abarttın ha!
-ciddiyim.
-neyi konuşamadık, mesela ne oldu ki?
-şu an tek tek konuşmaya gerek yok. sorunları da aklımda tutmuyorum zaten. ama en başından itibaren hatırlarsan, her şeyi çok net konuşmuştuk ve gece 10:00'dan sonra kimseyi rahatsız etmeyeceğimizi de kararlaştırmıştık. ama buna rağmen senin geceleri çamaşır makinesi çalıştırman, yüksek sesle müzik dinlemen, son olarak da; gecenin bi yarısı yaptığın yemek tuzsuz diye komşudan tuz istemeye hakkın olduğunu söylemen ve bunun arkasında durman, beni rahatsız eden başlıca sebepler. üstelik çamaşır, müzik konularını da defalarca konuştuk. ama sen her defasında en az 10 gün sonra yine aynı şekilde bildiğin gibi davranmaya başladın. açıkçası ben biriyle bu tür konuları konuşmaya utanıyorum ve bunları tekrar tekrar konuşmak zorunda kaldığım biriyle, sırf para için bile olsa aynı evi paylaşmaya razı değilim.
-tamam. dediğin gibi olsun.
-teşekkürler.

Bu konuşmamızdan 1 hafta sonra ev bulduğunu söyledi ve sonraki 4gün içinde de taşındı gitti. Onun yerine kimseyi almadım ve diğer ev arkadaşım da, İstanbul'da üniversite öğrencisi olan bir arkadaşının bana taşınmak istediğini söyledi. Ben de kabul ettim ve taşındı geldi. Yeni taşınıp gelen çocukla zaten daha önce şu ilk olarak yazıda tanışmıştık. ( http://hayaterkegi.blogspot.com.tr/2016/01/telefonun-basnda-caresiz-bekliyorum.html ) Sonra da arada gelip bizde kaldığı oluyordu.

Çocuk iyi biri ve açıkçası biraz homofobikliği var. Ama tabii biz onunla nerdeyse 1 yıldır tanıştığımız için henüz olsa gerek henüz bana karşı ters bir tutumu olmadı.
Geçen gün de beraber kahvaltı yaparken ona dedim ki;
-ibne olmam seni rahatsız etmiyo mu?
-ya açıkçası ilk tanıştığımız zamanlarda, yani taa en başlarda rahatsız ediyordu.
-ee sonra
-sonra işte, zaten senle de tanıştığımız için ve ben de sık sık gidip geldiğim için artık kafama takılmadı. Zaten öyle bir şey olsa buraya taşınmam. ortak arkadaşımız xx'e de sordum "ya bu gece gelip beni rahatsız etmez değil mi?" diye. o dedi ki " yok be olm. adam kendi kafasında yaşayıp gidiyor. daha bi güne bi gün kapıyı çaldığında, ben gir demeden odama bile girmedi"

(Yeni ev arkadaşım uzun boylu olduğu için adı Uzun olsun) Uzun böyle söyleyince ben bi an dondum  ama bi yandan da çaktırmadan;
-he iyi o zaman. öyle merak ettim bende.
-yok be.

Konumuzu farklı yerlere çekip günlük şeyler hakkında konuşurken, bi yandan da aklımda; onunla ortak arkadaşımız olan (eski ev arkadaşım) XX'e daha önce söylediği "lan sana hiç el atıyor mu" cümlesi gelmişti. Cümleyi kafamın içinde evirip çevirirken, dilimle de onunla diğer konular hakkında konuşuyorduk.

Açıkçası bu tavrından rahatsızlık duymamakla beraber, cahilliğinden kaynaklı olarak bir insanın her söylediğini kıstas alıp onu öyle değerlendirmenin de yanlış olduğunu düşünüyordum.
Tabii bu sadece onun cahilliği ile alakalı değildi, aynı zamanda erkek gey'lerin beğendikleri her adama seks objesi muamelesi yapmasının da etkisi vardı. Çünkü şu an ayrılmış olduğu kız arkadaşının en yakın iki arkadaşı gey erkeklerdi ve bunlar sevgiliydi. 23 yaşında izbandut gibi birini karşılarında gördüklerinde yazmayı denemişler ve o da tabii bir daha görüşmemiş. Zaten şimdi kadın arkadaşıyla da görüşmüyorken, böylesi daha iyi olmuşmuş falan filan.

Kahvaltı ettiğimizin ertesi günü ise onunla normal konuşmalarımızda geçen "götveren herif, ibne şerefsiz pezevenk" kelimeleri üzerine küçük bir takılma yaşadık. Çünkü küfürlü konuşurken bazen dan diye;
"ibne herife bak ya amına koyım ben onun"
"götverene bak, piç bunu nasıl yapar ya"
"şerefsiz ibne"
benzeri cümleler kuruyordu. İlk zamanlar çok önemsemedim, ama sonrasındaki konuşmamız esnasında tekrar ettiği "götverene bak ya" cümlesiyle, konuşmasını bölüp gülerek "göt vermek kötü bir şey değil. bu şekilde konuşma :))))) " dedim ve o gülerek "tamam tamam bi daha söylemem" diye onayladı beni ve konuşmasına devam etti. Aradan 5-10 dakka geçtiğinde gerçekten küfürsüz konuştuk ve sonra ben içimden "vay be gerçekten dikkat ediyor" diye bir cümleyi büyük harflerle kuruyorken, o "ibne yaaa" diye cümlesine devam etti ve ben sert durmak ile gülümsemek arasında kaldığım bakışlarımı ona diktim ve o "ya tamam tamam. valla senle de konuşurken insan küfür edemiyor" diye gülerek söylendi.

Sonraki iki gün de başka konular hakkında konuşurken aralarda küfür etmemeye cidden dikkat ediyordu ve üstelik bunu biraz muzip bi şekilde belli de ediyordu.
Böyle davranması hoşuma da gitti.
Zaten bende onun bu söylemlerine dikkat etmesi gerektiğini pekiştirecek biri gibiydim. Sonuçta ona karşı henüz bir yanlışım olmamıştı ve doğrusu olmayacağına inandığı için yanıma taşınmıştı. Üstelik homofobik olmasına rağmen, yanıma taşınması ve şimdide "ibne" kelimesini küfür için konuşmamaya çalışması ve bizim bu şekilde yaşamamız güzeldi.
Hatta biraz abartacak olursam; homofobik birini, nerdeyse LGBT aktivistine dönüştürmek üzereydim :))))


Çünkü bir ibne olarak, onun için iyi bir örnektim ve bu yüzden ibneliğin aşağılanacak bir yanı olmadığını görebiliyordu. Götvermenin veya göt sikmenin kötü bir yanı yoktu ve bu yüzden; göt verdiğim için veyahut göt siktiğim için beni aşağılayamazdı. Bunu kabul etmişti ve bu beni mulu etti. Umarım evimizin dışındaki ibnelere karşı da böyle dikkatli olur.

yazı biterken son olarak şunu eklemeliyim; bir şey söylediğinizde etkili olmak istiyorsanız, o konuda örnek biri olmalısınız. öteki türlü söylediklerinizin bir etkisi yok ve insanlar sizi ciddiye almıyorlar.

4 yorum:

  1. Haha. Çok iyi yapmışsın Hayat Erkeği. Burası en çok sevdiğim gay bloglardan biri ❤❤ devam et lütfenn

    YanıtlaSil
  2. Haha. Çok iyi yapmışsın Hayat Erkeği. Burası en çok sevdiğim gay bloglardan biri ❤❤ devam et lütfenn

    YanıtlaSil
  3. Sonuç itibariyle ne güzel yapmışsın demeyeceğim tabiki..Ne güzel insansın.Güzel insanların da seni bulmasını diliyorum..

    YanıtlaSil

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.