-->

10 Mayıs 2015

şu an öğle vakti. haydi size iyi geceler.

Marketi sattığıma pişman değilim ama tüm gün boşta olduğum için pişmanım. Çünkü marketten sonra evde oturup gün boyu sadece internete girmekten, sabahları kalkamamaktan ve hatta öğleden sonra uyanmaktan, gece uyuyamamaktan bıktım. Bu halimle herkesin hayal ettiği hayatı yaşamakla meşgulum ama bu hayattan şikayetçiyim de. Üstelik yemek falan da yiyemiyorum, öyle dolapta ne varsa atıştırıp duruyorum. Onlar bitince sanırım dışarı çıkabilirim. Bu halimle ise adeta bir çuval dolusu patatese döndüm kaldım.

Geçen gün de hastalanmıştım zaten. Öyle evde kendi kendime iyileştim sonra. O ara iyice çekilmez olmuştum, kendimden bıkmıştım. ahh ben nasıl bir insanım böyle, kendi canım sıkılsın diye perdeleri bile açmadım. Eve kapandım kaldım, sessizce yaşadım. Sonra sağ olsun üst kattaki komşu geldi kapıyı çaldı. Meğer çocuğunun külotları benim mutfak penceresine düşmüşmüş, onu almaya gelmişti. Getirdim verdim. Beni sorsun diye "nasılsın abla, iyi misin" dedim, merdivenlerden çıkarken "çok sağ ol" dediğini işittim.

Zaten hep birilerini  soruşumuzun nedeninin aslında bizi sormalarını isteyişimiz olduğunu o an anladım. Hepimiz sadece kendimiz için önemliyiz, kendimizden başka hiç kimsenin sikinde değiliz. "Ölünce de adalet yerini bulacak" diye diye bekleyişlerimiz bundan.
Bu cümleyi niye yazdım bilmiyorum. Sadece öyle o an aklıma gelirken devamını getirdim.

İşte böyle böyle insan kafayı yiyormuş. Amaçsızca yazmak ve aslında yazarken kendine bir amaç yaratmak da böyle oluyor galiba.
Neden yazdığım, ve yazarken neyi amaçladığım hakkında bir fikrim yok. Öylesine harflere bakıyorum ve gözüme çarpan ilk harfle, o harfin çağrıştırdığı ilk cümle ile yazmaya başlayıp devam edip gidiyorum.
Buraya kadar yazabildim, başka da saçmalayacak takatim kalmadı. ben osbir çekip uyuyorum.

1 yorum:

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.