-->

27 Aralık 2014

2014'de gelip geçti.......

Ve işte geldik bir yıl sonu yazısına daha. Doğrusunu söylemek gerekirse 2014 yılını geçen yıllardan daha çok sevdim. Benim için iyi bir yıl gibi bir şey oldu. İstediğim bazı şeyler oldu, bazıları ise ne yazıkki tam tersi oldu.

Neyse henüz geç kalmış sayılmam. İnşallah 2015'de daha iyi olurum da rahatlarım. Üff tamam uzattım. en iyisi 2014 nasıl geçti ona geçeyim:

-2014'de bir çok hastalığa yakalandım ve çok şükür hepsini alt ettim. ama bu yaz yakalandığım bir hastalık dehşetti. Resmen beni yataklarda 3 hafta süründürdü.
Farklı hastanelere defalarca gitmeme rağmen bir şey yapamıyorlardı. Her defasında başka bir teşhis ve bi poşet farklı ilaçla eve yolluyorlardı.
Hastalığımın 3üncü haftasının sonunda Öküz Herif'i arayarak çok kötü hasta olduğumu uzun uzun anlattım. Buraya kadar olan bölüm güzel ama işin şey tarafı şu ki; biz Öküz Herif'le haftalar önce ayrılmış ve artık bir daha hiçbir şekilde görüşmeme kararı almıştık. ama ben hastalanınca ve hastalandığımda arayacak kimim kimsem olmayınca, gecenin bi yarısında onu aramak zorunda kaldım ve o da kalkıp hemen geldi. Üstelik telefonda ona hastalığımı da anlattığım için bir poşet ilaçla beraber çıkagelmişti. Çünkü ben şikayetlerimi anlatınca, onun aklına direk annesi gelmiş. Önceki haftalarda annesi de aynı şikayetlerle 15 gün boyunca doktora gidip gelmiş ve bir türlü iyileşememişti, ama en sonunda gittikleri özel bir hastane'de doktorlardan birinin teşhisi koymasıyla beraber, yazılan ilaçların oral yolla alınıp yutulmasından bir saat sonra hastalıkdan eser kalmamıştı. Bende hemen o ilaçları kullandım ve gerçekten de 1 saat sonra bir şeyim kalmadı, üstelik 15 saatlik de miss gibi bir uykuya daldım. Ertesi gün sağlıklı bir şekilde uyandığımda Öküz Herif'le barışmıştık ve sevişiyorduk.

-Bu yıl biraz para biriktirebildim ve kendime uzun zamandır almayı planladığım cicilerimden bazılarını aldım. Birde sanırım; Para mutluluk kaynağının ta kendisidir. Birilerinin sizi "parasız ama mutlu" gibi yalanlarla kandırmasına izin vermeyin. Ama para için her şeyi yapacak o terbiyesiz insanlardan da olmayın. Sadece alınterinizle kazanacağınız paranın maddi ihtiyaçlarınıza ulaşmanız için yaratılmış bir şey olduğunu aklınızda hep tutun.
Paranın sizi çirkinleştirmesine, ruhunuzu kirletmesine izin vermeyin.

-Geçen aylarda sesimi kaydedip dinledim. Sanırım en son yıllar önce sesimi kaydedip dinlemiştim ve nasıl olduğunu tamamen unutmuşum.
Şunu söyleyebilirim ki; eskisine nazaran şimdi biraz daha iyi bir ses tonum var. Çünkü insan yaşlandıkça sesi de kartlaşıyor ve benimki kartlaşınca ehh biraz daha idare eder'e yakın olmuş. Ama yine de; ahlak masasında çalışan ahlaksız polisler tarafından tecavüze uğramamak için canını dişine takıp koşan travestiler gibi bir sesim olduğununda hep farkında olacağım.
Ayrıca ses tonumun bana biraz özgüvensizlik verdiğini de anladım. Belki bu konuda 2015 yılı içerisinde birşeyler yaparım, ya da sizin öneriniz varsa alabilirim. Çünkü sesimi dinlerken farkettimki; bazen kalabalıkta konuşmamamın tek nedeni ses tonumdan utanmamdı. Bunun kökeni teee çocukluğuma dayanıyor. bir kaç yıl önce o çocukluğumdaki ses tonum hakkında şöyle bir yazı yazmıştım yazıyı okumak için tıkla

-2014 seçimleri sanırım benim içinde bir dönüm noktası oldu. Çünkü hayatımda ilk defa oy kullandım ve bu oy'u da AKP'ye verdim. Çünkü cemaat'den nefret ediyorum ve AKP ise cemaati yokedecek tek oluşum diye düşünüyorum. Bunun dışındaki konulara değdirmiycem.

-Mayıs ayında falan artık blogu vs her şeyi bırakıp bir daha yazmamaya karar vermiştim, ama sonra vazgeçip tekrar dönmüştüm. Çünkü; aptalca da olsa yazmak bana çok iyi geliyor, beni iyileştiriyor.

-Bu yıl eskisine nazaran daha çok kişiyle tanışmama rağmen daha az seks yaptım. Sanırım en fazla 4-5 kişiyle yaptım. Ama bu dediğim seks ciddi anlamda penetrasyonun gerçekleştiği seksler oluyor. Diğer sevişmeler ve oralları seks olarak görmüyorum. Gerçi sevişmeleri ve oralları da sayarsam sanırım toplamda 10 kişiyle yatıp kalktım veya yatmadan kalkık olarak yakınlaştık.
Özetle artık eskisi gibi sik-göt peşinde pek koşamıyorum. Sanırım buna yaşlanmak diyorlar.
Doğrusu eski heyecanları özlemedim de değil. O her flörtöz günler ahhhhh ahhh.
Birde insan yaşlandıkça toplumsallaşıyor mu ne? bu konu hakkında bir fikriniz var mı........



-Ev değiştirmek bende resmen bir hobi olup çıktığı için, her yıl bir sebepten dolayı mecburen ev değiştirmek zorunda kalıyorum ve bu yılda değiştirdim. Aslında bu yıl değiştirmem iyi oldu; en azından eskisine nazaran daha ucuz bir eve taşındım ve kira farkıyla kendi ihtiyaçlarımı daha rahat alabildim.Tüm bunlara rağmen sanki dünyaya kira ödemek için gelmişim gibi hissediyorum. Ciddi anlamda annemin beni; kira ödeyecek olan biri olarak doğurduğunu düşünmeye başladım.
Yalnız her şeye rağmen ev değiştirmeyi bırakıp, artık yıllarca tek bir evde yaşamam lazım. Çünkü ev taşımak falan bildiğin baş ağrıtıyor, bir sürü şey kırılıp döküldüğü için çöpe atılıyor.

-2014 yılında bazı arkadaşlarımın aslında çok fena şekilde dedikoducu, yalancı ve şerefsiz olduklarını,  arkamdan fena şekilde laf taşıdıklarını öğrendim.
2014 yılından sağ salim çıkmışken, onların da dedikodusuz bir yıl geçirmelerini diliyorum.
Dedikodu yapan insanları sevememek gibi bir problemim olduğu gibi dedikodu da yapamayangillerdenim ve o arkadaşlarımdan da gittikçe uzaklaşmaktayım. Umarım bir gün çevirdiği bokların hepsi ağzına ağzına girer.
hem zaten: Şüphesizki; insana, düşman olarak dostu yeter.


-Sinir krizleri geçirdiğim 2014 yılının bitmesine seviniyorum. ama sinir krizlerimin bitmiş olmasına daha çok seviniyorum. Çünkü krizlerimin sebebi Öküz'dü ve krizlerimin sebebi olduğunu, artık o da kabul ediyor. O kabul edince bende sinir minir kalmıyor, bulut gibi hafifliyor gevşiyor ve rahatlıyorum.
Bazen yine piç piç oyunlar yapıp beni kızdırdığı oluyor ama ağzına hemen sıçıyorum. Doğrusu şu ki; ağzına sıçmadığım zaman yine sinir ediyor ve kriz geçiriyorum. Sinir krizi geçirdiğimde ise etrafda kırılacak bir şeylerin olmaması lazım, yoksa her şey bir anda tuzla buz olabilir.
Bu halimi bende sevmiyorum; ama Öküz Herif başka dilden de anlamıyor. Yani sorun bende değil, onda.

-Yılın bi bölümünde sigaraya başlar gibi oldum. Aslında bir kaç paket içtim desem daha doğru olur. Ama sonra sigaradan pek keyif almadığımı farkedince bıraktım. İçmek istiyorum ama keyif vermediği için içemeyengillerdenim. bunun dışında ise sigaranın değişik bir tahrik ediciliği var, sanırım en çok da bunun için içmek istiyorum ://
Ama bi yandan sigaraya vermediğim paramın cebimde kalmasına da çok memnunum.
Bir de son olarak; sigara içmeye çalışmak çok aptalca ve ben koca bi aptal olduğumu biliyorum.

-Bir çok yanlış yaptığım şu 2014 yılında sanırım en büyük yanlışlarımın da en büyük öğretmenlerim olduğunu tekrar tekrar öğrendim. Hem biliyor musunuz; yanlış yapmak sorun değil, sorun o yanlışı kabullenmemek. Oysa yanlış yaptığınızı ve bundan sonra da yanlışlar yapabileceğinizi kabullenmemiz bizi çok rahatlatacak. Ama işte kendimizi kusursuz görüp yediğimiz tüm bokların aslında iyi olduğunu savunmaktan kendimizi alamıyoruz. Bunun aslında egolarımızla içli dışlı bir yanı var, ama işte kimse kabullenmiyor.
Kendim için konuşacak olursam: yanlışlarım da benim, doğrularım da. Tüm bokları da ben yedim ve ömrüm yeterse  yemeye de devam edeceğim.

-Bir de ben bu yıl (daha doğrusu geçen ay) Öküz'ümle götten sikişmeyi denedim. Ama ııhh ııhhh bu durum bana göre değil. Hiç ama hiç zevk alamadım. Zaten o küçük siki azcık götüme girmiştiki ciyak ciyak  bağırdım ve işi yarıda kestik. Anladımki; bu göt siktirme şeysi bana göre değil.
Üstelik zevk falan verdiği de yok. Ben yine sürtünmeler ve saxolarla yoluma devam edeceğim. Yani bu yıl postu deldirdim ama bir daha deneyeceğimi sanmıyorum. Zaten bir şeyi meraktan yapmak çok saçma, onu istemek lazımmış, bundan da emin oldum.

-Bu yıl eskiye nazaran ailemle biraz iletişmek zorunda kaldık ve gördümki ailemden hâlâ nefret ediyorum ve sanırım ölünceye kadar da nefret edeceğim...
Aile çok tuhaf bir şey ya;  herkes seni bir eşya gibi görüp o tarafa bu tarafa çevirmeye, sana kendi kafalarındaki güzellikte bir şekil vermeye çalışıyorlar. Oysa beni bana bıraksalar ve beni olduğum gibi kabullenseler eminim onlarla aram çok iyi olur. ama bunun dışında pek anlaşamıyorum, anlaşmayacağım da.

-2014 yılı benim için;  asker arkadaşlarımın ne yaptığını merak ettiğim dolu dolu bir yıldı. Bu yüzden hemen isimlerini hatırladıklarımı Facebook'da yazıp arattım ve o bulduklarımdan da diğerlerinin profillerine ulaştım. ama keşke bakmaz olaydım. Çünkü bazı asker arkadaşlarım resmen esrarkeş olup çıkmışlar, askerdeyken esrarkeş olanlar ise tam aile babası olup çıkmışlar. Yani bence de bu işte bir yanlışlık var ama ne bileyim işte gerçek önümde duruyordu.
En çok şaşırdığım ise; bir esrarkeş asker arkadaşımın paçalı güvercin sevdasıyla yanıp tutuşması sonucu, profil fotoğrafını bile "en sevdiğim" diye yazdığı güvercininin fotoğrafını profil fotoğrafı yapmış olmasıydı. Üstelik çocuk baya zayıflamış ve bıyıkları da çıkmış (kendisiyle askerde sakalsız olduğu için dalga geçerdik de :((

-Bu yıl Öküz Herif'den en çok ayrılıp tekrar barıştığım yıl oldu. Resmen onunla ayrılmak ve tekrar barışmak gibi bir sorunumuz var. Sanki ilişkimize renk katmak için ayrılıyor ve sonra yine heyecanlanalım diye de barışıyoruz. Bi tuhaftık ve hala tuhafız.

 -Başka çok şey var da aklıma gelmiyor :(
Sizin yılınız nasıl geçti?

24 Aralık 2014

Cahil Chaplin

Cahil cühela bir adam olduğumu hep biliyordum ve zaten bu konuda saklayacak bir şeyim yok.
Aslında sadece cahil değilim, cahilliğim kadar kalın kafalıyım da ve ayrıca kalın kafalılığımdan bağımsız olarak; aklım da bir şeye kolay kolay yatamıyor.
Bir tek yattığı şey aşna fişne olayları.
Tabii keşke bu konuda doğru dürüst çalışsa. Ama ne yazıkki bunda da doğru düzgün çalışmıyor.
Zaten çalışsa bile erken boşalma sorunum olduğu için pek bir boka yarayacak değil.

İşte bu yüzden ne yazıkki şu götünekoduğumun hayatında bir bok değilim ve olamadım da.
Zaten benim gibi salaklar şu sikindirik yaşamda bir bok olamazlarda.
Ama buna rağmen yeni tanıştığım ikili ilişkilerimde kendimi insanlara satarken; sanki çok akıllı, görgülü-bilgili ve dehşetengiz derecede zeki ve entelektüel olduğum imajını vermeden edemiyorum. Çünkü eğer bunu yapmazsam ertesi ay faturalar götümde patlar.

Bu durumdan çoğunlukla şikayet ettiğim olsa da, aslında benden istedikleri karşılığında ücret ödedikleri için çok kafaya takmıyorum. Sonuçta tüm bu yaşadığım saçmalıklara bir iş anlaşması olarak bakıyorum ve ücretini aldığım sürece onların beni görmek istedikleri gibi davranmaya devam ediyorum. Ama dediğim gibi; ne yazıkki her zaman için bi bok olmadığımın ve olamayacağımın farkında olduğum için, yaşarken çok kasmadım, kasmıyorum da. Doğru olanın ne olduğuna inanıyorsam öyle yaptım ve doğrularımdan tüm yalnız kalmalarıma rağmen hiçbir zaman vazgeçmedim, vazgeçmeyeceğim de. Çünkü tüm kalabalıkların gelip geçici olduğunu hep biliyorum.



20 Aralık 2014

Yalnızlık seni bir şair yapabilir, ama toplum içinde yaşamk seni iyi bir yalancı yapar. Herksle geçinen, geçinmeyi bilen bir kaltak yapr, bir piç yapar, bir hiç yapar.



19 Aralık 2014

Size bir sır vereceğim

Mutsuzken, mutluymuşum gibi yapmaktan nefret ediyorum. Üstelik "mutsuz değil mişim" gibi yaptığım her gün biraz daha kendimden nefret ediyorum. Mutsuz olmasına rağmen, mutlu gibi görünmeyi; insan olmanın dışında ve hatta çok ötesinde mekanik bir davranış olarak görüyorum. Duygusuz ve fazla hissiz.
Önceki çağları bilmiyorum ama şu an yaşamakta olduğumuz çağ, bizi, sadece mutluluğumuzu göstermeye mecbur kılmış durumda. Herkes birbirine "yıkılmadım ayaktayım" bakışı atıp duruyor.
Ağlamak, üzülmek, sızlamak yokmuş gibi yaşayıp gidiyoruz.
Tüm bunların aksine ise, herkes patlatabildiği kadar yüksek bir kahkaha patlatıyor sokakta ve ağızları kulaklarında, mutluluktan sarhoş bir şekilde bi o tarafa bi bu tarafa yalpalayıp duruyor.
Oysa hayır hiç de öyle göründükleri gibi mutlu değiller. Herkesin birbirinden özene bezene saklamakta olduğu mutsuz yanları, bitmez tükenmez hüzünleri var.
Gözyaşlarını lavaboya akıttıktan sonra, akan makyajlarını tuvalet kağıdıyla silip, bi yandan da çektikleri sifonla hıçkırıklarını gizliyorlar.

Kimse mutlu değil. İnanın herkes en az benim kadar mutsuz. Ama aramızdaki fark ben mutsuzluğumu saklama gereği duymuyorum ve utanmadan, güçsüz göründüğümü umursamadan rahat rahat "mutsuzum" diyebiliyorum.
evet, size bir sır vereceğim; herkes mutsuz.

08 Aralık 2014

öylemesine

çok boş bir insanım.
sanki daha az önce farkıma varmışım gibi bildiğin bomboş bir insanım. hiçbi sike yaramadığımı düşünüyorum. belki siz de bi sike yaramıyorsunuzdur. ama ben sizi bilmiyorum ve bu yüzden hakkınızda yorum yapmayı kendime yakıştırmıyorum şimdilik.
yaşama amacımı aramadım değil, evet aradım. ama bi sik bulamadım. 
ah pardon sik buldum aslında ve bulduğum sikin üstüne oturdum. çünkü kahrolası bir eşcinselim.

bunun dışında dediğim gibi boş bir insanım. sanki ibne de olmasam ottan farkım olmayacakmış gibi olduğumu düşünmeye başladım. ki aslında ottan boktan hiçbir farkım da yok.
(zaten çoğunuz da öyle değil misiniz.)

ölümü sık düşündüğüm mevsimdeyim. bunun gerçekten mevsimle alakası var mı yoksa benim kendi beyinsizliğim mi? bilmiyorum ve mevsimi suçlama tembelliğine çok fazla bulaşmaya da niyetim yok.

tamam hadi kendime bu kadar acımasız olmayayım. ama sorun ne onu da bilmiyorum ve işte her sonbahar da olduğu gibi, bu sonbaharda da ölümü çok sık düşünüyorum.
yazın güneşten kaçıp bir gölgede "nem var abi nem olmasa bu şehirde sonsuza kadar yaşanılır" muhabbetlerimle akşamı ederim de, sonbahabarın benim gibi kararsız duruşu, ondan nefret etmeme yetiyor.
yani ne güneşi güneş gibi, ne yağmuru yağmur gibi, ne de soğuğu soğuk gibi.  yapraklar desen yarısı yerlerde sürünüyor, yarısı ise hâlâ tüm dirilikleriyle dallardan bize el sallıyorlar.
çiçekler desen hakeza. onların bazıları açıyor, bazıları kapanıyor, bazıları dökülüp gidiyor.

off zaten gereksiz şeyler yazan ben iyice gereksiz şeyler yazdım. gerçi zaten gerekli veya gereksize kim karar veriyorki; kime göre, neye göre gerekli veya gereksiz değil mi........

şu an tv açık ve ve ona sırtımı döndüm. öylesine içeriyi aydınlatsın diye bir kalabalıklık yapıyor. bunu niye anlattığım hakkında bir fikrim yok ve az önce bunu anlatmaya başlarken aslında bir yere bağlayacağımdan o kadar emindimki.
ama şimdi hiçbir sik yok kafamda. içim boş dışım boş, ben boş her şey boş
niye yaşıyoruz bu ucuz hayatı, niye böyle çarçabuk mutsuz oluyoruzki.

yoruldum biliyor musun. çok yorgunum. böyle sanki üstümde 10 torba çimento varmış gibi hissediyorum. öyle bir yorgunluk hali. yani tatlı falan değil. bildiğin ölme duygusuyla yanıp tutuşan bir yorgunluk hali.
sanki öldürsem kendimi, sanki yukardan bir yerden aşağı doğru süzülsem özgürleşecek mişim gibi bir his var içimde. tek çare buymuş gibi geliyor.

(yarım saat sonra)
az önce içimde bir yerlere yaşama hevesi pompalamak için kalktım castara castara şarkılardan birini açtım, dans adı altında bir kaç saçma hareket yaptım. en çok da yerimde durup zıp zıp zıpladım. şarkı sonrasında zıplamanın etkisinden olsa gerek, yere uzanıp biraz mekik çektim ve mekik çekerken "amaaan koy götüne gitsin ya. içinde yaşama hevesi dolsa ne olacak mal" dedim ve kendimi koy verdim. halının üzerinde ne kadar kaldığımı bilmiyorum. ama halının bir kaç aydır yıkanmadığını farkedince kalktım ve etrafa bakındım. ev pis. leş gibi bir evim var.

sanki şehirlerarası yoldaki dinlenme tesisi gibi bir ev olmuş çıkmış. her tarafı bok götürüyo ve ben her çıkardığımı etrafa bi yere bırakmışım. odalarda küçük küçük çamaşır tepecikleri oluşmuş. çoraplarımı en temiz görünenden başlayarak giydiğim için hiç temiz çorabım kalmayalı sanırım 5 haftadan fazla oldu. üstelik etrafım; teki olmayan çoraplarla da dolu.
çamaşır konusuna geri döneyim mi? yoksa pis çoraplardan mı devam edeyim?.....
 
az önceki soruya cevap verdin mi?

Doğrusu cevap verdiysen bile sikimde değil. ben can sıkıntımı atmak için boxer'ıma gircem.

bir de geçen aylarda boxer giyinmeye başladım ve bu da ayrı bir can sıkıcı konu oldu. can sıkıcı değil de "sik sıkıcı" desek daha doğru. çünkü çamaşır giyinmeyen ben iyice çamaşıra alıştım kaldım. şimdi giyinmeyince kendimi tuhaf hissediyorum. oysa çamaşırsız, kilotsuz gezindiğin zamanlarımı özledim. en çokda rüzgar estiğinde hava alan taşşaklarımın, kıçım başımın o tatlı tatlı ürperen anlarını hissetmeyi özledim.
aslında havalar soğuk olmasa boxer'ları fora ederim de, işte havalar soğumaya başladı ve ben bacak aramın şu sıcaklığına alıştım ya ondan fora edemiyorum. birde sanırım yaşlandım; en büyük sebep de bu.

oysa ben şubat'ın 15'inde bile bi kot bi tişörtle istiklal'de salına salına gezdiğimi bilirim. şimdi ise kat kat kazaklar, badiler, kotlar montler bereler. offf resmen lahana topu oldum çıktım yeminederim. oysa ben cihangir topuydum pöfff.

Sahi yaşlanıyoruz değil mi. düşünsece bu blog bile 5 yaşına girecek bu yıl. koskoca 5 yıl. hey gidi hey. ne sikim anladık bu hayat'tan ben de bilmiyorum.

03 Aralık 2014

Sevgiye inanan biri değilim, aşk dediğin şey birini sikmek veya kendini siktirmek için uydurulmuş bir yalan yumağı. Her şey; birinin sırtımıza bindiğinde ondan şikayet etmemizi engelleyen bir sistem üzerine kurulu.