-->

31 Ocak 2014

onlarca kişinin olduğu bir seks partisinin başlangıcından hemen önce salonda gördüm onu. üzerinde en ucuzundan siyah bi tişört ve gözlerinde en kalitelisinden büyük bir yalnızlık vardı. Sağa sola yalpalanan devasa cüssesiyle, bu gece alkol dışında bir şeyleri daha, fazlasıyla burnundan aldığı belli oluyordu. Beğeni ile karışık, acıma duygularıma yenilip yanına gittim. uhaf bir durum oldu, bir anda göz göze gelince sanki onlarca yıldır tanışıyormuşuz gibi durup birbirimize baktık. derin derin baktı yüzüme. kaşlarımı emrah gibi ağlayacakmışcasına çatmadan edemedim. çünkü çok fazla içmişti ve ek olarak ok fazla şeyler almıştı. yüzü yorgun, bakışları yorgun, bedeni yorgundu. yorgunluktan çok, bir tükenmişlik hali içerisindeydi. sanki birinin onu oradan alıp götürmesini istiyordu, sanki "beni burdan çıkar" der gibi bakıyordu. işte o anda çok fazla bakıştığımızı anlayıp "daha önce tanıştık mı?" demekten kendimi alamadım.
zaten en güzel, en masum tanışma cümlelerimden biridir. Henüz bu cümle sayesinde tanışmak isteyip de tanışmadığım kimse kalmadı. Ama ona bu cümleyle hitap ederken, onu tavlamak tanışmak için değil, gerçekten tanışıyormuşuz gibi olduğumuzdan dolayı sordum. O da kocaman parmaklarıyla saçlarını karıştırıp dudağını büküp, gözlerindeki tkenmişliği yok etmeye çalışarak "bilmem" dedi, sonrasında ise "hayır. tanışmadık" dedi. Hayır dmeişti ama ben tanıştığımızdan o kadar emindimki anlatamam. Ama sonra bir aydınlanma yaşamışcasına farkettimki, evet haklıydı, tanışmamıştık. tanışmıyorduk ve bunun üzerine "peki" dedyip yanından ayrıldım ve bir köşeye çekilip kenardan diğer insanları izlemeye başladım. Gece başlamıştı ve kimin eli kimin götünde hiç belli değildi.
O ise devasa cüssesiyle ortamın en iri, en uzun adamı olarak özgürce geziniyor, elini her bulduğu kişinin pipisine atıp büyüklüğünü kontrol ediyordu. Durup gülümsedim, ama sonra baktımki aslında gülümsenecek bir durum değildi bu. Bir şey söylemek, bir şey yapmak gerekirdi. Ama ne. Yapacak bir şey yoktu ve bende izlemeye devam ettim.
Ortada öylesine geziniyor, bazen çıkıp lavaboya gidip elini yüzünü yıkıyor sonra gelip bir kenarda oturuyor ve en fazla 3-5 dakika sonra ise yine kalkıp yine her önüne geleni avuçlamaya başlıyordu. Boyunun uzun olması ve geniş omuzlu olması ve

27 Ocak 2014

ilk defa mı?

Bir kaç haftadır kafam allak bullaktı. Öyle bir bulanıklık ki; sanki biri kafamın içine bir kaç tane aç kuduz köpek salmıştı ve onlar da tüm düşüncelerime et parçasıymış gibi saldırıp duruyorlardı. Durum böyleyken hiçbir şey hakkında sağlıklı dğüşünemedim. Hiçbir şeyden emin olamadım. Her şeye şüpheyle yaklaştım ve sonuç olarak durum şu: Öküz Herif beni seviyor.
Ayrıntılı olarak ise şöyle:

Adam da büyük bir değişim var. Yani bir insan böyle değişemez.
Zaten durum böylesine büyük bir değişim geçiremeyecek kadar şaşırtıcı. Öyle ki; barışmış olduktan sonra her söylediği sözünü yalan sandım, her yaptığı hareket samimiyetten uzak ve soğuk geldi. Ama yine de pes etmedim "ya ciddi ise, ya samimi ise" diye diye devam ettim.
Çünkü yanağımı öperkenki o samimi şiddetli dudak bastırışları, elimi tutmak isterken aynı zamanda gözlerimi de yakalamak isteme arzuları ve bana baktığı andaki dudak titreyişleri, gözlerinin içinde yanıp sönen ateş böcekleri, kalabalıkta bile küçük bir bahaneyle dokunmaya kalkışması çok etkileyiciydi. Resmen şu an yazarken bile titredim ve yalnız kaldığımda onun bakışları aklıma geliyor ya; ne kadar zangırdadığımı düşünebiliyor musun? İşte o derece değişmiş yani.

Ama bu değişimine rağmen; bana, geçen yıl ve bir önceki yıl yaşattığı o Hitler Dönemi davranışları aklıma geldikçe, ona işkence yapmalıyım diyorum kendi kendime. Çünkü ben fazlasıyla yaramaz piç biriyim ve asla uslu duramam.
Çünkü eskiden onunla geçen o mutsuzluk dolu, her anı tek taraflı aşkla kaplı günleri unutamadığım için, bir nebzede olsa hıncımı almalıyım diye düşünüyorum.
Ve bu yüzden sürekli onun beni sevdiğini ispatlamasını gerektirecek hareketlere yönlendiriyorum. Bazen farkında oluyor, bazen ise hiç farkına varmıyor. Bana eğlenceli gibi gelsede, bazen siktir edip koyverdiğim de olmuyor değil.

İşte o anlardan birini de geçen akşam yaşadık. Uslu uslu oturmuş tv'de aptallar sizsiniz yarışmasını izliyorduk. Sonra o her zamanki gibi öpmeye başladı, öpüceklerden önce kaçsamda, sonra karşılık vermeye başladım ve olay koptu. 5 dakika sonra ağlarcasına öpüştüğümüzü ve bir an durup, büyük bir içtenlikle, derin bir nefes alışla beraber adını sayıklayarak seni seviyorum demek istediğimi farkettim ve adı tam ağzımdan çıkmıştı ki, devamının gelmemesi için kendimi durdurup dudaklarımı dudaklarına yapıştırarak ağzımı susturdum.

Resmen seni seviyorum demek zor geldi bana. Sanki seni seviyorum demek öylesine kolay söylenebilecek bir cümle değilmiş gibi geldi bana. Ve cidden söyleyemedim. Zaten dudaklarına yapıştığımda durdu ve bana bakıp sımsıkı kucakladı.
Sonra işte hiç konuşmadık ve sarılarak sevişirken uyuya kalmışız. Sabah o benden önce kalkıp işe gittiği için onu göremedim, giderken beni de uyandırmaya kıyamamış şerefsiz ve bu yüzden işe geç kaldım.

Gün içinde bir kaç defa telefon açtı ve her defasında  "dün gece adımı söylerken titredin, resmen içime işledin. tüylerim diken diken oldu" cümlelerini söyleyerek, önceki geceye bağladı, bende her defasında başka şeyler söyledim ve konuyu değiştirdim.
Sanırım ben daha önce birini hiç bu kadar sevmedim, ya da ilk defa birini seviyorum.

16 Ocak 2014

öylemesine

Bir arkadaşla mesajlaşırken şöyle dedi "ve galiba biz elde edemediklerimizi bize değer vermeyenleri bizi sevmeyenleri daha çok seviyoruz"
Eskiden olsa bende böyle derdim ve hatta böyle düşünüyordum da. Eski dediğim şey de daha bir kaç ay öncesine ait aslında. Yani benim eskilerim bile daha çok yeni. Çünkü o kadar hızlı yaşıyorum ve duygularımı da o kadar yoğun yaşıyorum ki; bazen bir kaç gün önce yaşadığım olayları bile sanki yıllar önce yaşamışım gibi hissettiğim oluyor. Hatta bazen anlatırken "geçen ay" dediğim olayları, arkadaşlarımın hatırlatmasıyla bi bakıyorum aslında daha iki gün önce yaşamışım.
Zaman kavramım bu kadar karmaşıkken, o yüzden benim eski dememi sanki yıllar önceymiş gibi algılamayın. Belki demek istediğim şey daha bir kaç gün öncedir. Çünkü hep yeni şeyler öğreniyorum, öğrendikçe daha yoğun yaşıyorum.
Ve ben aslında deneyimleyerek yaşamayı sevdiğim için, çok daha hızlı yol alıyorum.

İşte bu kadar hızlı yaşarken ve zaman kavramım da su'dan bile daha hızlı akıp giderken, daha önce inandığım ve doğru bulduğum ve hatta köküne kadar katıldığım şeylere-söylemlere bugün katılmayabilirim, inanmayabilirim. Çünkü sürekli öğreniyorum. Çünkü o doğru bulduğum şey, dünkü öğrenmişliklerime bağlıydı. Bugün yeni şeyler öğrenmiş olduğum için, o doğrularım değişebilir falan filan.

Öğrendiğim şeylerden biri de işte bu "bizi sevmeyenleri daha çok sevmemiz" konusu.
Bence olay tam olarak böyle değil. Yani bizi sevmeyenleri daha çok sevmiyoruz. Sadece boş beleş adamlarız ve  hatta saçma sapan olamayacak kadar anlamsız bir hayatımız var.
Boş beleş adamlar olduğumuz için de; aslında  biz sadece oyalanmayı, bir şeylere aptalca sarılıp onun bizim "önemlimiz" olmasını istiyoruz. Boşlukta olduğumuz için de "onu seviyorum" deyip duruyoruz..
Ama aslında bizimki sevmek bile değil. Sadece uğraşacak bir şeyler bulup, anlamsız olan hayatımızı anlamlı kılma çabasının bir gösterişi. Çünkü gerçekten boş beleş adamlarız, çünkü gerçekten de bir boka yaramıyoruz ve ne yazıkki bir çoğumuz hiçbir bok da olamayacağız.
Bir bok olamayışlarımızı kaldıramadığımız için de, kenimizi bir şeylere adamaya başlıyoruz. İşte birimizi gider damarına uyuşturucu zerk ederek, birimiz gider kendini bir arkadaş ortamına haps ederek, birimiz de gider aşık olarak, sikindirik hayatına anlam katmaya çalışmakla mahf olur. En güçlülerimiz ise; koca bir hiç olduklarını kabullenir, kendi kabullarında zamanlarını doldurmayı ve bu dünyaya hiç gelmemiş gibi yaşamayı tercih edip, sonrasında ise bazen sessizce, bazen de seksizce çekip giderler.
Ben ise hiçbiri olamadım. Ne sessiz olabildim, ne de sekssiz. Hepsini yaşamaya devam ediyorum. Çünkü hayata neden geldiğimi tam anlayamadım. Neden yaşıyoruz ki?
Yani zatren bence; birini sevmek için dünyaya gelmiş olmak fazla basit, birileri için ölmek fazla tanrısal, kendin için yaşamak ise çok gereksiz.
Bir amacımız var ve bu amacımızı ararken, rüzgarın savurduğu yaprak misali ordan ordan oraya gezip duruyoruz.
Neyse işte böyle şeyler düşünüyorum.
sevgiler, saygılar.

07 Ocak 2014

odun ve göz yaşı

ergenlikten yeni çıkmıştım.
günahım bile yoktu.
daha çok acemiydim.
gözlerinle tanıştım, karşılık beklemeden sevmeye kalkıştım.
"karşılıksız da sevmek yok" dedin.
sözlerinle incine incine sevdim seni.
hiç acımadın bana.
kırıldı sağım solum, ağladım tek başıma.
ağlaya ağlaya biraz daha iyi oldum,
yandıkça can'ım, biraz daha sevdim seni.
sonra hiçbir şey yapmamış gibi kalktın gittin.
dayanamadım yokluğuna.
siktirine rağmen toprağımı bıraktım, köklerimi aldım geldim sana.
oysa bir odundum.
ben, seni seve seve insan oldum...


02 Ocak 2014

2014 istediğin gibi gel, istediğin gibi git.

Mutluymuş gibi yapmak çok sıkıcı. Yani aslında olmadığın şeye bürünmek ve aslında olamayacağın şey'miş gibi davranmak; işte bu çok can sıkıcı.
Neden mutluymuşum gibi yaptığımı da anlamıyorum. Oysa hiç de mutlu değilim ve nasıl olunduğunu da anlamadım gitti. Oysa sevilsem mutlu olurum sanıyordum. Yanılmışım ve hayat hep yanılgılarla geçip gidiyor.

Çünkü şimdi anladımki; sevilince de mutlu olamıyorsun, sevince de mutlu olamıyorsun. Bi sikim karmaşık bir şey işte. Ne olduğunu, nasıl olduğunu hiç anlamıyorsun ve öyle geçip gidiyor.
Yani belki sevilmek de sevmek gibi tek başına bir işe yaramıyordur. Çünkü sen severken o sevmiyor, o severken sen sevmiyorsun. Hayat bu ikisinin arasında geçerken, bedenleriniz birbirine sınırsızca dokunsa da kalpleriniz hiç karşılaşmıyor. Kalpleriniz hiç birbirine bakmıyor ve sen bunun farkındasızlığından; kendi kendine "bir şeyler eksik" deyip duruyorsun.

Oysa sorunumun sadece sevilmemekten geçtiğini sanıyordum. Yani ben sevince de sorun vardı, ama sevilince sorun kalmaz sanıyordum. Meğer öyle değilmiş. Aslında seni sevmesini istediğin adam "her şeyini" vermeye hazırken ve seni sevdiğini söylerken de sorunlar devam ediyor. Belki de aslında "her şeyi" derken sadece götünü vermesinden kaynaklı bir olay bu. Çünkü sevmenin sadece sex yapmak için geçerli bir neden olduğunu hissettiriyor bana. Yani başıma kötü bir şey gelse siktirip gider, bırakıp gider, sanki aramızda hiçbir şey olmamış gibi davranır. Çünkü o böyle biri olduğunu fazlasıyla gösterdi bana ve ben şimdi onu sevemiyorken o beni sevse bile; bunları bana düşündürttüğü için onu samimi bulamıyorum. Hele birde şimdilerde bedenim onunla, ama kalbim başka bir yöne bakarken; daha önce onu sevmekle zamanımı boşa harcamışım gibi hissediyorum..
Oysa o kadar çok sevmiştim ve karşılıksızca kendimi bırakmıştım ki; şimdi dönüp bakınca nasıl öyle yaşadığımı, öyle davrandığımı anlayamıyorum bile ve şimdi o hallerime dönüp bakınca çok komik olduğumu görüyorum. Acınılası bir saflıkta komikmişim...
Oysa; o hala aynı, ben hala aynıyım ve değişen tek şey duygu durumum. Ben ona ölüp biterken o beni sikine takmıyordu, şimdi o bana ölüp biterken ben onu sikime takamıyorum. Hayır bunu isteyerek yapmıyorum ve eminim o da isteyerek yapmıyordu; ama durum bundan ibaret.

Ve üstelik şimdi dönüp bakıyordum da ben ona "seni seviyorum" derken o; lakayt, dalga geçen bir tavırla gülümsemeden edemezdi ve ben bu gülümselerini fark edince, beni ciddiye almadığı için üzülürdüm. Şimdi ise o bana "seni seviyorum" derken ben gülümsemeden edemiyorum. Ama bu gülümsemelerim onun yüzüne karşı değil ve zaten onun yüzüne karşı gülümsememek için kendimi zor tutuyorum. Çünkü bunun ne kadar can yakıcı olduğunu biliyorum.
Ama bunu bilmek "seni seviyorum" kelimesini onun ağzından duyduğum andaki komikliği gidermiyor. Cidden komik geliyor kulağa ve nedense inandırıcılığı da yok. Sadece bir zamanlar sevdiğim birinden şimdi böyle şeyler duyuyorum diye geçiştirip gidiyorum. Sonra yalnız kaldığım anda durup düşünüyorum; onu şimdi neden sevemiyorum ki??..

Oysa beni sevse tüm sorunlarım, iç sıkıntılarım bitecek sanırdım. Beni sevse, beraber olsak allah'a bile kafa tutarım gibi hissederdim. Ama şimdi hiçbir şey hissedemiyorum. Hiçbir şey..
Ve buna rağmen onun üzülmesini, onu üzmeyi hiç istemiyorum.

Bu aralar bunları hissediyorum ama geçen gün de onunla yatakta uzanmış sağdan soldan aptalca şeyler hakkında konuşurken onunla mutlu olduğumu düşünmeye başladığım bir anda "sanırım seni yine eskisi gibi sevmeye başladım" dedim ve o da bunun üstüne dönüp beni öptü ve gülümsedik. O an cidden mutlu olduğumu düşündüm.
Sonra sabah uyandığımızda kahvaltı falan filan derken öğleye doğru gün böyle geçip gitti. Bi ara onu telefonuyla uğraşırken gördüğümde, öylesine başımı uzatıp elindeki telefonun ekranına bakındığıda gayapp'lerinden birinden gezindiğini gördüm ve o da o an sanki normalmiş gibi devame tti. Sonra bir şey demedim ve o an düşündüm de bu adam hiç akıllanmayacak. Çünkü bu son tanışmamızdan bu yana bana sürekli app'leri sil, kimseyle konuşma falan diyordu ve üstelik ben ona demeden o telefonundaki appleri silmişti. Böyle bir isteğim yoktu ve olmayacaktı da. Ama şimdi o silmişken ve benden de silmemi isterken; üstelik dün gece "sanırım seni sevmeye başladım yine" demişken böyle yapması biraz tuhaf oldu. Kendimi tekrar kullanılıyormuşum gibi hissettirdi.

Akşama doğru normal bir gün geçirdik ve akşam sıradan küçük tartışmalarımızdan birinde "bana seni seviyorum demiyorsun. hadi söyle" dedi, bende "hissettiğim zaman söylerim, ama şu an böyle bir şey hissetmiyorum" dedim ve o suratını asıp olayı büyüttü ve iş ciddi bir tartışmaya döndü. Öyle o bana, ben ona bağırıp çağırırken ağzımdan "sana dün gece 'sanırım seni sevmeye başladım yine' dedim, sen ise sabahında hemen applerde fingirdemeye başladın" cümlesi çıkıverdi. O da bunun üstüne "üff bütün sorun bu mu, tamam bir daha girmiycem" falan filan deyip uzattı, bende en son "aslında şunu yap bunu yap demiyorum, ama bir şey yapıyorsun benden karşılığını bekleme. ben içimden gelirse yaparım zaten" dedim. Sonra surat astı falan olay öyle devam etti gitti.

(Üfff bu saçmalıkları yazmaktan sıkıldım ya. neyse işte öyle şeyler oluyor )