-->

20 Haziran 2012

Kendimi kaybettim, hükümsüzdür.

Artık içimde büyük bir eksiklik oluştuğundan o kadar eminimki ve emin olduğum kadar da, içimdeki o eksikliğin ne olduğundan o kadar habersizim ki anlatamam.

Bana bir şeyler oldu, bende bi şeyler değişti. Kopan yaprağın bir daha hiç bir ağaca, hiç bir dala tutturulamaması gibi bir şey bu. Koptu gitti. Yaprağın koparken ağacın canını yakamaması gibi, bu durum da benim canımı yakmıyor, ama kopup gitmesinin farkında olduğum için olsa gerek sadece üzülüyorum veya buna benzer başka bir hisle doluyum. Ne olduğunu bilmediğim, daha önce hissetmediğim ve belkide hissetmekten korktuğum bir his bu. 

Zaten saftirikliğimi de kaybetmeye başladım ve aslında en gıcık yanım bu olmasına rağmen, kaybetmekten en çok korktuğum yönümde budur. Belki o yaprağın adı saftirikliktir, bilmiyorum.
Çünkü insan saftirikken hayattan korkmuyor, insanlardan korkmuyor, hiç bir şeyden korkmuyor. Hep kendi kafasının dikine, sikinin keyfine göre yaşıyor. Ama işte gitti bir şeyler. Koptu, kayboldu. Artık gelmemek üzere yok oldu gitti.

Bunu en çok önceki gün bağırta bağırta siktiğim adamın kırsaçlarının arasından aşağı doğru süzülen ter damlasının boynuna düştüğü anda farkettim. Kendimi, adamın kendi isteğiyle canını zevkten yakmaya o kadar koşullandırmıştımki, adamın canının gerçekten yanmasını sikime bile takmadım ve devam ettim.
Bu işte! insanlar bunu istiyor. Götüne giren yarrağın onların canını yakması veya yakmaması önemli değil. Sadece içlerine bir şeyler girmesini istiyorlar. Oysa bu ahlaksızlıktı ve bende sırf böyle düşündüğüm için elimden geldiğince bu hareketten kaçardım.

Ama işte bu sefer öyle olmadı. Onun çığlıkları sikimde bile değildi, sadece canını yakarak onu mutlu etmeye çalışıyordum ve onu sikerek mutlu edersem, belki benim olmaya kalkışırdı diye de düşünmedim değil bi an. Ve sanırım onun çığlıkları bana zevk veriyordu. Hayır, hayır bi dakka. Aslında zevk almıyordum. Hatta hiç bir şey hissetmiyordum ve onun çığlıklarına rağmen bir şey hissetmediğim için, bu durumum beni rahatsız bile ediyordu.
Sırf bu yüzden bi ara adamın içine girip çıkarken kendimden iğrenmedim değil. Ama çok takmadım ve adamı sikerek mutlu edip, benim olmasını umarak "pompaya devam" deyip adamın kasıklarına abandım. Şimdi düşününce iğrenç geliyor. Oysa hayatımda sex hep vardı ve iğrenç geldiği anda hep yarıda bırakıp kaçmışımdır.

İğrençlik dedim ama, aslında o anki şey iğrençlik değildi, daha çok "ben bu değilim, ben böyle değilim" duygusunun verdiği bir ruhsal rahatsızlıktı, ama yine de takmıyordum. Sonra adam boşaldığında içinden çıktım ve boşalmak istemediğimi farkettim. Kondomu çıkarıp çöpe, kendimi de duşa attım.
Sıcak suyun insanın amına koyulan tüm anlarda, en büyük yardımcısı olduğunu biliyor muydunuz? Bazen kendimden nefret ettiğimde sıcak suyun altına girip rahatlama yöntemini seçiyorum ve işte şimdi o anlardan sadece biriydi.

Duşta suyla oyalanırken adam geldi. Kır saçları, renkli gözleri, gözlerinin çevresindeki o belli belirsiz çizgiler, ses tonundaki o tatlı yılgınlık ve "hayat işte budur" ifadesi, dudağının kenarında yerleşik hayat geçmiş olan o anlamsız tebessüm, insanı ona bakarken "seni bunca yıl sikmeye nasıl kıydılar lan" diyesi geliyordu.
O anda çişim geldi ve ona "biraz kenara çekilir misin, çişimi yapıcam" dedim, o ise "dur" deyip yere uzanıp üzerine işememi istedi. Bunu daha önce söylese belki kabul etmez, görüşmezdim bile, ama spontan gelişen bu olayla beraber, ben de hiç ikiletmeyip üzerine işemeye başladım.

İşemenin bana verdiği hiç bir zevk yok, ama onun aldığı zevk tarifsizdi. Bedeninin zevkten titremesi, sikimin onun titreyişlerinin üzerine giderek küçülmesi ve benimde onun üzerine uzun uzun işeme isteğimin artması üzerine yarı kendimi tutarak, yarı tazyikleyerek işeyip durdum. Bitmeye yakın sikime uzanıp çişimden bi yudum aldı ve "owwwhh" diye kendinden geçip boşaldı, sonra da ayağa kalkıp beraber yıkandık. Defalarca köpüklenip köpüklenip suyun altına girdik ve doğrusu artık yıkanmaktan midem bulanacak hale gelmişti. Duştan çıktığımızda birer sigara tüttürdük ve hiç konuşmamaya çalıştım. O ise düşen çenesinin farkında değildi ve habire bir şeyler sorup duruyordu. Onun konuşmaları başımı ağrıtacak safhaya gelince "üff çok konuşuyorsun. biraz sus. başım ağrıyor" dedim ve o bi anda susuverdi. Bende o sırada giyinmeye başlamıştım ve tişörtümü üstüme geçirip, onun şaşkın bakışları altında hiç bir şey demeden evden çıktım.
Şimdi düşünüyorum da, sanırım kendimi hiç bir zaman bulamayacağım bi şekilde sonsuza kadar kaybettim..

11 yorum:

  1. Buyutme bence, kaybettigin bir sey yok. Bundan rahatsizlik duyman bile orada durduguna kanit. Hem iyi kotu diye bir sevismeye, duyguya kim karar veriyor? Sen huzursuz olmussun, o kadar.

    YanıtlaSil
  2. Belki arınamaktır istediğin. Önceden yapmadığın bir şeyler yap, uçlarda olmayan. Sakinliği özlemişsin gibi bir şey sezdim. Belki bir kızı sevmeyi deneyebilirsin?

    YanıtlaSil
  3. Çok iyi yazıyorsun. Kıskanarak okudum.

    YanıtlaSil
  4. selam hayat erkeği,
    yorumumu yayınlamamışsın keşke nedenini öğrenebilseydim. açıkçası 1 yıldır seni takip etmenin verdiği rahatlıkla yazmıştım belki de tarzlarımızdan birbirimizi az çok tanımaktan kaynaklı sanal samimiyetten.
    neyse kendine iyi bak ...
    ahlak konusunda yazdıklarımın da arkasındayım bu arada :)

    YanıtlaSil
  5. @özge aşk olsun. beni tanımamışsın.

    sadece senin değil (bi kaç tane kendini bilmez oropuçocuğu dışında) hiç kimsenin yorumlarını yayınlamamazlık etmedim bugüne kadar. senin söylediğin yorum ise sanırım, başka bir yazının altında yazdığından dolayı göremiyorsundur. şurdaki yorumlara bir bak istersen :) http://hayaterkegi.blogspot.com/2012/06/deli-diyorlar-bana-desinler-degisemem.html

    YanıtlaSil
  6. seni sevdiğimi biliyorsun seni kırmak en son isteyeceğim şey. yanlış yere yazmışım çoook pardon sitemim için, keza fazlasıyla gereksizmiş ...

    YanıtlaSil
  7. kaybettiğin şeyi söyleyeyim mi? özgüvenini kaybettin. ve bunu tamir etmezsen başın çok daha fazla belaya girecek. özgüven eksikliği biz eşcinsellerde kendinden nefretle el ele gidiyor. hatta homofobiyle. ensesinden ter akan adamcağızın suçu ne, ondan niye bu kadar nefret ettiğini sor kendine. bence suçu hep dışarıda arama hayaterkeği, bir an önce titre ve kendine gel, burada da her duygunu yazıp ortaya atma, şeffaflık güzeldir ama kendine güvenen insanlarda, sen şu anda onu kaybettin. dur biraz. illa birinin olmak zorunda değilsin. önce kendine sahip olmakla başla. hiç mi sevdiğin bir yönün yok? niye 5 dakika yalnız kalamıyorsun? yapma, olmadı terapiye başla, ama kendini sevmeyi öğrenmezsen bak buraya yazıyorum herkes senden korkar. bunlar sevgiyle söylediğim şeyler, o kadar apaçık belli ki özgüven problemin, bir tek sen görmüyorsun. halbuki belli ki parlak bir adamsın.

    YanıtlaSil
  8. ya o değil de üstüne mi işettirdi durduk yere aklıma geliyo geldikçe midem bulanıyor ayy :D

    YanıtlaSil
  9. merhaba erkekim.
    bugün yürüyüş vardı taksimde..belki sen de oradasındır diye her gördüğüme baktım ama tabi seni nerden tanıyacaktım :)
    sadece aklıma gelip durdun hehe..
    kendine iyi bak, ve aklına takma bir şeyleri.
    aynı duyguyu ben de hissediyorum, bana diyorlar ki "büyüyorsun" hayır..
    büyümek bu değil, hayallerimden, saflığımdan vagzeçmek değil bunu kabul etmek istemiyorum.
    ben herkese ve her şeye iyi bakmak istiyorum hala, canımın ne kadar yanacağı umrumda değil.

    sen de vazgeçme. toparla kendini.
    açıkcası, bu olayların olduğu gün bir pislik gibi davanmışsın ama bu senin elinde değildi aslında noluyor biliyor musun, her şey dengeleniyor. bazen... karşımızdaki çok çok özverili veya bize düşkün davranırsa, biz de tam tersini yapıyoruz istem dışı.

    kendini kötü hissediyor olman aslında hiç birşeyi kaybetmediğin anlamına gelir bence :)

    YanıtlaSil
  10. merhaba blogunu yeni takip etmeye başladım önerim sadece biraz karşındakine karşı duygusal olman o zman ikinizde çok mutlu olacaksınız iyi günler reyizzz :)

    YanıtlaSil
  11. hayat erkeği sevişelim mi? :)

    YanıtlaSil

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.