-->

13 Nisan 2012

Götüne koyduğumun hayatında..

Götüne koduğumun hayatında artık ne yapmam gerektiği hakkında en ufak bir fikrim yok. Neden çalışıyorum, neden yaşıyorum, neden varım hiç bi fikrim yok. Allah inancı olan biri miyim, değil miyim, bundan bile emin değilim artık. Eskiden olsa "evet, orda birileri var, beni izleyip bazen gülüyor, bazen de kızıp köpürüyor" derdim. Ama artık, şimdi orda biri var mı yok mu? hiç bi fikrim yok.
Aslında yok olmasındansa var olduğunu kabul etmek daha rahatlatıcı. Çünkü "orda biri yoksa ben niye yaşıyorumki?" düşünceleri üşüşüyor beynime ve o zaman orda birinin yok olması demek, benim aslında boşuna yaşıyor olduğum anlamına gelir. Çünkü gösterişe meraklı biriyim ve beni sürekli birinin izlediğini biliyor olmak, kendini beğendirmekle geçecek bir his pompalıyor içime ve o zaman narsizmle karışık şeyler hissediyorum. Düşünsene, günün 24 saati izleniyorsun. Hemde bir an bile kaçırılmamacasına.
Şimdi böyle dedimya, bak aklıma ne geldi; sanırım tanrı inancı kişinin egosunu pompalıyor. Kendini bi bok sanmasına sebep oluyor.
Neyse işte. Zaten orda biri yoksa niye yaşayalımki? En azından başka bir hayata geçiş yaparız, başka bir bedenle tekrar dünyaya gelir, başka anne babalarımız, kardeşlerimiz olur, başka insanlarla tanışıp, başka acıları tadarız, başka mutlulukları yaşarız. Hem böylesi daha mantıklı. ama işte ben orda görmediğim bi yerden birinin beni gözetlediğinden eminim. Arada hiç olmadık anlarda elimden tutup bokun içinden çıkarıp kenara bıraktırtıyor bedenimi. ama ben boka alıştığımdan olsa gerek yine gidip boka batıyorum. Çünkü tadı güzel, çünkü bokun bağımlısıyım.

Şimdi geri dönüp yazdıklarımı okumak bile istemiyorum. Ne yazdığım hakkında en ufak bi bilgim yok. Canım sıkılıyor ve ben oturup işte böyle saçma sapan şeyler yazıyorum. Bazen yazdıklarımı kontrol edip yayınlasamda, aslında hiç bi sikim anlamadan geçiştirerek yazıyorum. Sanki yazarak ne olacaksa.
Gerçi bak yazarak ne olacaksa dedim ya, aslında yazarak rahatlıyorum. Çünkü bazen o kadar doluyorumki osbir çekince bile rahatlayamıyorum ve işte o zaman yazmak inanılmaz rahatlatıcı oluyor..

Bu aralar canım inanılmaz sigara içmek istiyor. 3 ay önce aldığım bi paket camel sigarasından geriye sadece 1 adet kaldı ve ona da bakıp bakıp, gerisin geri çantaya atıyorum. Çantanın içi de tütün doldu. Kaç aydır çantayı da kontrol etmiyorum. Bazen hiç olmadık anda kaybolan ufak tefek eşyaları buluyorum içinde.
Çantada en çok da peçete falan var. Neden çantada peçeteler olmasına rağmen, yine de her yemek yediğim yerden avuç dolusu peçete alıp çantama attığım konusunda en ufak bi fikrim yok. Sanırım bazen ayak üstü sevişmeler sırasında lazım olur diye düşündüğümden olsa gerek. yoksa niye toplıyım ki?

Ama artık canım sevişmek de istemiyor. Çünkü duygusuz sekslerden olabildiğince uzaklara kaçmakla meşgulum bu aralar. sırf sevişmek için, sırf o an boşalmak için birilerinin gözlerine uzun uzun bakmak kadar ahlaksızca başka bir hareket yok. Bence ahlaksızlık budur. İşte bu yüzden artık her beğendiğim veya her beni beğenenden uzak durmaya çalışıyorum. Çünkü bedensel beğenilerin saçmalığı insanın canını daha çok yakıyor.
Oysa ben aslında sadece sevişirken başımın okşanmasını istiyorum. Yüzümün avuçlanmasını, saçlarımın çekilircesine karıştırılmasını ve kemiklerimin kırılmak istenircesine hatta adeta bedenimin can acıtırcasına sarılmasını istiyorum. Ama bunların hiç birini bulamıyorum. Sadece farklı insanların spermlerinin tadına meraklılar veya götlerine bir şeyler girilmesine alışmış insanlarla tanışıyorum. duygusuz, hissiz, kupkupu bedenler, anlamsız bakan boş gözler ve can yakan hissizlikler. Hayat bu haldeyken, canlılıktan uzak iğrençlikte ve çok fazla maddesel duruyor. İşte bunu sevmiyorum ve sanırım bazen aslında biraz da bu yüzden kendi içime kapanıyorum.

11 yorum:

  1. Sürüyle yorum yazmak geldi içimden okurken yazını ama içlerinden şunu seçtim ; Bence senin bir kadınla duygusal bir ilişki içine girmen gerektiği kanısına vardım.

    YanıtlaSil
  2. Sanırım insan bir çok şeyi yaşadığında, yaşayamadıkları sinyal vermeye başlıyor ve hiç yaşayamayacağı korkusu sarıveriyor aklını. Herkes gibi aklın var, aklının da odaları.. Odalarına misafir ettiğin bayanlar konusunda; tamamen senin özgür iraden olduğu için bir şey söyleme hakkı doğmuyor bana ama şunu diyebilirim. Bir kadın tarafından gerçekten sevilmek senin en büyük boşluğun olsa gerek. Bence yaşadığın hayatı geride bırakarak kendine yeni bi hayat evi yarat ve orayı yani o odalarını sevebileceğin kadına kirala. Baktın kiraları sekmeden ödüyor, satarsın olmadı :)
    Sevgiler, Feraşe.

    YanıtlaSil
  3. aradığın şefkati bir erkekte bulman o kadar zor ki. dilerim bir gün bulursun.

    YanıtlaSil
  4. Tanıdığım sevgi dolu şevkatli bir sürü gay arkadaşım var. Neden hayat erkeği'nin bir kadınla olması gerektiği gerçeğini anlamıyorum!! Şevkat duygusallık hep rol kalıpları kadına dayatılmış öğretilmiş kadınlık rolleri. Tüm kalıpları reddetmek rolleri kaldırıp atmak gerek. Gerçi ben yönelim sınırlarına da inanmayan biriyim. Ağırlıklı yönelimler elbete var ama insanın karmaşasına ve doğanın dinamizmine aykırı bu kesinlik ve netlik. Yönelimler biyolojik faktörler ve çevresel faktörlerle şekillenir. sonrasında ise iktidar devreye girer ve kişileri belirlediği yönelim kalıplarının içinde kendisini tanımlamasını ister ve sınırlarını çizer. Sistem kişileri bu kalıplar içinde hapsedip yeni ayrıştırma mekanizmaları yaratır. Netlikler kesinlikler doğurmaya çalışarak erkek ve kadın cinsiyetlerinin ayrımını kesin sınırlarla çizer ve onları belirlediği olması gereken ve olmaması gereken noktasında kendince tekrar inşa eder...

    Hayat Erkeği kadınla da olabilir erkekle de ona o karar verir. Canı ne istiyorsa kimi istiyorsa onu seçer ama bence kadınla olmalısın sözleri cinsiyet rollerinin dayatmacılığından başka bir şey de değil.

    YanıtlaSil
  5. Ben sanırım yanlış anlamışım durumu dolayısıyla da yanlış bir yorum yapmışım; bu konudaki hassasiyetim bilinir hatta şu linkteki yazımı okumanızı özellikle rica ediyorum sn.özge.link;

    "http://istiridyeincisi.blogspot.com/2012/02/kisiye-ozel-demokrasi-2-escinsellik.html "

    Sevgiler, Feraşe.

    YanıtlaSil
  6. kendini, fark etmeden de olsa, iktidarın baskıcı kalıpları içerisinde( ki bunlar öğretilir kişiye adeta ezberletilir )tanımlarken eşcinsel olarak nitelendiren bir kişiye, sen kadınlarla ilişkiye girmelisin demek homofobidir. eşcinselliği olumsuz görmek kendince normal değerlere çekme gayreti demektir. kimseye homofobik demiyorum. sadece bir durum tespiti yapıyorum. konuyu farklı anlayanlar alınmamalı...

    YanıtlaSil
  7. @Özge son yorumun üzerinde biraz durup düşünmek gerek. Şöyleki "kadınlarla yat" gibi yorumlarda bulunan arkadaşlar bunu sadece sevdikleri birine her hangibir tavsiyede bulunurcasına yapmışlar ve ben bunu homofobiklikle uzaktan yakından alakalı bulmuyorum.

    Onlar yorumlarının görünmeyen anlamında "madem bu kadar büyük bir arayıştasın, belki aşkı bu sefer bir kadınla denemelisin" demek istiyorlar. Yani aşkı sadece tek bir cinsiyete sığdırmıyorlar. Bence homofobiklikten uzak, gayet insani ve şefkatli yorumlarda bulunmuşlar.

    Bunun dışında ise, şu an toplumda genel olarak insanları homofobiklikle suçlayıp susmak zorunda bırakan bir yapı oluşmakta ki bu çok korkutucudur. Hatta bunun tıpkı bir "eşcinselin dışlanılması" kadar korkutucu ve insanlık dışı buluyorum.

    Bu arada özge'cim kendini özletiyorsun =) çok ara verme.

    YanıtlaSil
  8. ben de hayat erkeğine katılıyorum. keşke öyle "iktidar" "baskıcı kalıplar" vb gibi laflarla hayaterkeği'nin başını okşatma isteği çözülebilseydi. burada bir insan "duygu istiyorum" diyor, ben de istiyorum, acaba tanışsak mı hayaterkeği? :) ben daha önce de seni çok sevdiğini söyleyen "adsız"ım. valla inan, baş okşaması yerine geçmez ama, seni o kadar anlıyor ve seviyorum ki... bence herkes senin gibi birini arıyor ama acaba farkında mı değiller nedir?

    YanıtlaSil
  9. @adsız'cım kendine bi isim bulsan, yorumlarını hep o isimle yapsan, seninle ilk tanışmamız öyle başlasa daha iyi olmaz mı?

    YanıtlaSil
  10. "aşkı sadece tek bir cinsiyete sığdırmıyorlar" demişsin. Umarım bu anlayışta hareket ediyorlardır Hayat Erkeği. Eğer kastettikleri kişinin sınırsızlığı ve yönelimlerin sadece sistemin kurguladığı belirlenmiş kalıplar olduğu ve kişilerin bu kalıpları yok etmeleri gerektiği ise, ben tüm sözlerimi geri alıyorum.

    Yapılan bir araştırmaya göre bu ülkede, yanında eşcinsel komşu istemeyenlerin kişilerin oranı % 80 lerden fazlaymış. Hayat Erkeği dışarıda gördüğün insanların çoğu ne yazık ki homofobik ve homofobi tehlikelidir. Bireysel veya toplumsal fark etmez homofobi kendini eşcinsel olarak nitelendiren insanlara yaşama hakkı tanımaz, çıkış yolu sağlamaz sadece baskılar ve kendini saklamasını ve içinde yaşadığı toğlumda yani bu heteronormatif düzen içinde kendilerini kimlikleriyle yok saymalarını arzular. Tüm bu sebeplerle bazen asabiyetle bu sisteme karşı çıkıyorum. Kullanılan dile dikkat ediyorum. Kimseyi kırmak istemiyorum ama herkesin daha dikkatli olmasını arzuluyorum.

    Hayat Erkeği'nin sevgiye ihtiyacı olduğunu biliyorum. Aynı zamanda bireyselliğine çok önem verdiğini de iyi biliyorum. O kendisi için en iyi olanı bulacak kadın - erkek fark etmez (cinsiyet ayrımlarının da tasarlanmış gerçekliğine asla inanmıyorum). Hayat Erkeği onu tüm samimeyetimle severek okuduğumu bilsin. Keşke elimden bir şey gelebilse; ama olamıyor işte. Aşkın savurganlığı, hüznün kuşatıcılığı onu daha fazla esir almasın. Bir şeyleri beklemesin her şeyi akışına bıraksın. Saçlarını sevgiyle okşayacak bir el arzusu gerçekliğe dönüşsün...

    YanıtlaSil
  11. peki o zaman, adım "beygirniyazi" olsun, bana ilk asılan sınıf arkadaşımın takma adıydı. :)

    homofobi aynı zamanda biz eşcinsellerin de yakalandığı bir ruhdurumudur, istatistikler her zaman her şeyi tam anlatmıyor, mesela mesela acaba öküzherif'in seks bağımlılığı homofobisinden gelmesin?

    eski "adsız", yeni "beygirniyazi".

    YanıtlaSil

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.