Hayat dediğimiz başlangıcı ve sonu bilinmeyen şu kargaşada, kendimde
en çok sevmediğim şeylerin başında ilk olarak sikindirik parlamalarım,
hemen ardından da klozete bile rahat oturmak istediğimde ayak
parmaklarım üzerinde dikilmek zorunda kaldığım şu kıpkısa boyum gelir.
Yani hem kısa boylu, hem de bu yetmezmiş gibi; boyuma posuma bakmadan bi bok
varmış gibi çarçabuk sinirlenebilen biriyim. Gerçi allah boy vermemiş ama, çevremin dediğine göre boy farkını dilime vermiş ve bende bu dili parladığım anlarda karşımdakine laf sokmak için çok iyi kullanıyormuşum.
ahahahaha =)) allah
beni ne yapsamasın. Bi gün, biri beni şu ani parlamalarımdan birinde
çok pis dövcek, ama dur konu bu değil. Konu kıpkısa boyluluğum.
Neyse
en son, hayata suçu atıyordum. hah tamam. Gerçi hayatın bi suçu yok!
Suç anamın suçu da, işte anam dediğim kadın "anamın ta kendisi"
olduğundan dolayı ses çıkaramıyorum ve bunun yerine kolaylık olsun diye
de ayaküstü hayat'a 3-5 çakıp, 2 posta atarak rahatlıyorum.
Suç
neden anamın derseniz; anam olacak o tüm çocuklarına ilgisiz karı, bizi
kendi başına doğurup kordonumuzu keser kesmez bi çaputun içine sardığı
gibi, yorgan döşeğin arasına koyup, konu komşuya dedikoduya gidermiş. O
gittiğinde ise evin en büyüğü anne olurmuş. Evin en büyüğünün anne
olmaktan anladığı şey de; ağlayınca, bi çay bardağının tabağına azcık su
doldurup, ardından 2-3 kıtlama şeker atıp iyice karıştırdıktan sonra
çay kaşığıyla ağlayan bebeğin ağzına sürüp durmakmış. (evin en büyüğünün
anne olması konusunu başka bi açık oturumda uzun uzun yazarım. Şimdi
dur konu fazla dağılmasın diye kısa kesiyorum. Zaten şu sikindirik
cümleleri bile biraraya toparlayana kadar ebem sikildi. çünkü
gayriresmen gerizekalılığın nirvanasına ulaşmış biriyim.)
Dedikoduya
gittiğindeyse; babamın uzun yıllar "laa dur iki elleyim" diye bisiklet kornası sıkar gibi yanımızda bile sıktığı,
ama şu an ise eski şaşaalı dönemini çoktaaan geride bırakmış, o
pörsümüş olan ve artık varla yok arasında bile gidip gelemeyen
memelerindeki helalü hoş hakkımız olan anasütünü, en yakınındaki onun
bunun çocuğuna verirmiş. İşte bende tam bu bölümde devreye girip
kızıyorum. "Lan karı kafayı mı yedin? Bizim hakkımız olan o sütü, eve
dönüp bana verseydin ve bende memelerini bi güzel emip sütümü içseydim,
şimdi sik kadar boyumla etrafta varla yok arasında gezinmek yerine,
kabak ağacı kadar boyumla hava atıp, dötümle de dağları devirseydim daha
iyi olmaz mıydı?"
Ama nerdeee?? Anam dedikoduyu bizden çok
sevdiği için; daha iki eli kanındayken, o an yeni doğan artık
hangimizsek kenara koyup gezmeye gidermiş. (Neyse ana'ma laf yok. Burayı
kısa kesiyim, yoksa az sonra kendimi tutamayıp anama dümdüz gircem.)
Halk
içinde benim gibi götten bacaklılar için her ne kadar "götü yere yakın
olanda korkacan ağa" lafı meşhur olsada, kısa boylu olmanın bi çok kötü
tarafı var.
Mesela uzun boylu biri yanıma geldiği zaman, hemen
sohbeti kısa kesip uzaklaşasım geliyo, yada ayaktaysak bi yere oturasım.
Oturacak yer yoksa ve muhabbet mecburan sürecekse, çaktırmadan balerinler gibi
parmaklarım üzerinde durmaya çalışırımki, aradaki farkı en aza
indirebileyim.
İkili ilişkilerimde durum böyleyken, halka
açık alanlarda ise; gözüme kestirdiğim en kısa boylu adamın yanına gidip
başında dikiliyorumki, çok da kısa boylu olduğum anlaşılmasın.
Mesela
metroda, otopüzde veya metrobüste falan oturacak bi yer bulamadıysam,
en kısa veya boyuma en yakın kişi kimse gidip onun yanında duruyorumki
boyumun sik kadar olduğu, çok göte batmasın. Yol boyuncaysa; olurda adam
bi sonraki durakta inmeye kakıkışırsa diye de etrafta başka kısa boylu
var mı, yok mu diye bakınıp dururum.
Hele bar, disko gibi
sürekli ayakta dikilmek zorunda olduğum yerlerde falan, nerde benden
daha kısa adam var peşinde domalıp, (ay pardon elim sürçtü "dolanıp"
diycektim) benden 10 cm daha uzun olanları tavlamaya çalışıyorum.
=)
ahahaha bi gün yine barda böyle benden azcık kısa boylu bi adamın
peşine takıldım, barın içinde domanıp duruyoruz, bu götten bacaklı 2
saattir peşinde dolandığımı farkedince arkasını dönüp "ya gerçekten çok
hoşsun, ama kusura bakma ilgilendiğim biri var" dedi. Bende hiç
bozuntuya vermeyip "ahh çok pardon, verdiğim rahatsızlık için çok özür
dilerim" dedim ve arkamı dönüp hemen başka bi kısa boylu aramaya
başladım. Sonrada başka bi kısa boyluya takılıp onun peşinde dolanarak geceyi noktaladım.
Ama uzun boylu birinin yanında kesinlikle ayakta durmak
ve öylece dikilip çocuğu gibi görülmeyi sevmiyorum. Zaten yüzümde de
ergenliğe yeni girmekte olan çocuklara has bi çirkinlik var, uzun boylu
birinin yanında durunca iyice bebesi gibi kala kalıyorum. Şu içimdeki
kısa boylu ezikliği atlamadım gitti gitti.
Bide biliyo musunuz, kısa boylu olmanın en kötü
taraflarından biri de böyle senden uzun olan herkese başını kaldırıp
bakmak zorundasın. Ayy nefret ediyorum bundan. Çünkü başımı kaldırıp
baktığım herkesin burnun içinde boktan başka bir şey göremiyorum. Bazen
çok yakın bi arkadaşım olursa "kalk da burnunu temizle laaa" diye
söylüyorum ama yakın arkadaş sayım o kadar azki, bende bu yüzden
milletin burnunun içine bakarken midemi tutarak yaşamaya çalışıyorum.
Hayır bi tek erkeklerde değil, kadınlardada durum aynı.
Herkes inanılmaz pasaklı. Lan benki yarrağı ağzına aldığında midesi
bulanmayan kişiyim, ama sümüklü yetişkin gördüm mü, yüzümü başka tarafa
dönmekten kendimi alamıyorum. Ulan insan dışarı çıkarken aynada bakınıp
çıkmaz mı? Hadi diyelim bakmadan çıktın, insan cebinde bi selpak falan
neyim taşıyıp gün içinde arada burnuna götürüp sümkürme zahmetinde
bulunmaz mı? Hadi onu da yapmıyosun, bari elini arada bir burnuna sokup o
köfteleri çıkar heyven. Ama nerdeee. Yemin ederim, benki dünyanın en
pasaklı insanıyım, yani bu sümüklü yetişkinleri gördüğüm an kendimi
hemen temizler listesinde ilk sıraya oturtuyorum.
Bu gibi durumlar neysede, kısa boyluluk konusunda en
çok takıldığım şeylerden biri de, eğer olurda ölmeyip yıllarca
süründükten sonra iyice yaşlanıncaki halim oluyor. Anaaam düşünsene
gelmişim 55 yaşına ve sik kadar bi dede var karşınızda. ahahahhaha
kendimi bu boyla götündeki kıllar ağarmış halde düşününce gülmem
geliyor. Lan kimse beni ciddiye de almaz. Aahahaha niye alsınlarki, ben
bile kendimi bu boyla ciddiye almıyorum. Ama tabii yaşlanınca sözümün
dinlenilmesini sağlamak için götümdeki ağarmış kılları açıp laf dinletme
yoluna da gitmeyi düşünmüyor değilim.
Bu fazlasıyla bilgilendirici konuyu niye yazdım derseniz, şey için yazdım:
Ulan bende kısa boyluluktan dolayı içime işlemiş bi aşağılık kompleksi var. Eğer sizin bildiğin boy uzatma hapı falan neyim varsa, veya boy uzatan yöntemler (ama sonucu kesin olan şeylerden) eğer böyle şeylerden haberiniz varsa beni bilgilendirin. Ama bak haberiniz var ve bana söylemiyorsanız öbür dünyada iki elim götünüzde olacak demedi demeyin.
Bende kıçım büyüyecegine memem büyüsün diyorum .
YanıtlaSilŞöyle birşey var, haberim var ve söylüyorum :)
YanıtlaSilhttp://www.yesil.com.tr/boy-uzatan-erkek-ayakkabilari.html
Heyyo ben geldim...sen hala birakdigim gibisin hala ayni isyanlarin ayni memnuniyetsizliklerin,ayni depresif hallerin! de yeter yil sonu yaklasiyor bir yas daha buyuyup yaslanacagiz zaman oturup kendine aglama vakti degil,bu sene bir onceki seneden farkli olarak ne yaptin hayatinda gelecek sene icin neler yapacaksin!otur bunlarin planlarini hayallerini yapsana!yas gecip heryerin porsuyup kiris kiris oldugunda hala ayni yerde ayni kafada ayyy suram buyuk olsaydi keske demek yerine buyutmek icin kendi ortamini duzeltmeye calissana!boy uzatma yontemleride yok inanma soylenilen hicbirseye; zamaninda ayse tunalinin boyu cok uzun kadin maksimde assolist ama boydan kaybediyor diye fahrettin aslan avrupada bacaklarini kesip boy kisaltmaya gonderecekmisde kadin korkup kacmis!:)))) seninkide o hesap kendini heryerini sev ya seni sen yapan o handikaplarin zaten! cevaplarin az kufurlu olsun lutfen simdiden yeni yilini kutlar gozlerinden operim
YanıtlaSil@adsız sen kimsin la??
YanıtlaSiluzun bir siki olup aklına biraz sik veren bir kişi sanrım oda.
YanıtlaSil